İbrahim Karagül
Hiçbir terör örgütü, Türkiye’nin güney sınırlarının sıfır noktasında barındırılamaz, Suriye ve Irak’ın kuzeyinde kontrol kuramaz. Bu kuşakta hiçbir yabancı ülkenin, yabancı gücün, yabancı askeri unsurun denetim kurmasına izin verilmemeli.
Bu ülkelerin, bu silahlı unsurların bölgede ittifak yaptığı çevrelerin, oluşumların, aynı kuşaktaki bütün hareketliliği daraltılmalı, engellenmeli, yok edilmeli.
Artık mezhep kimliği ile, etnik kimlik ile, çıkar ortaklıkları ile konuşma, düşünme, hareket etme döneminde değiliz. Çokuluslu işgallerin Türkiye sınırına, yüzlerce kilometrelik alana yığınak yaptığı bir dönemde, terör örgütleriyle sınırlı, etnik kimlikle bağlantılı bölge algılaması intihardır.
O örgütler dış tehdittir, yarın Türkiye’ye aynısını yapacaklar
O örgütler sadece çokuluslu işgalin, ülkeleri parçalama planlarının uzantıları, tetikçileridir. Onlar da birer dış tehdit, işgal gücümuamelesi görmelidir. Çünkü onlar bölgedeki bütün ülkelerin, milletlerin, coğrafyanın siyasi tarihinin düşmanları haline gelmiştir.
PKK öyledir, PYD öyledir, DEAŞ öyledir ve son olarak bunlara Mesut Barzani de eklenmiştir. Bu çevreler ve örgütler, kimlikler üzerinden bölgesel etkinlik kurarak, batılı istilaya zemin hazırlamakta, coğrafyayı paramparça etmenin yolunu açmaktadır. Irak işgali kadar yıkıcı sonuçlara yol açmakta, Irak’ı istila eden Batılı ordular kadar yabancı unsur olarak iş görmektedir.
Bu örgütlerin, Irak ve Suriye’de üslendikleri rolü yarın İran’a karşı, Türkiye’ye karşı da üsleneceklerine dair hiçbir kuşku yoktur. Bu ihtimali gözardı eden her ülke yarınını kaybedecek. Bu açık tehdidi göremeyen ve tavır alamayan her siyasi görüş ve hareket yarın yok olacaktır. Bu örgütlerle iş tutmaya çalışan herkes, her ülke, coğrafyanın yarınını yok edecek, Batılı istilanın bütün bölgeye yayılmasına katkıda bulunmuş olacaktır.
Bu ülke, PKK/Barzani parantezine sıkışamaz
21. Yüzyıl coğrafyası yeniden şekillenirken, bütün bölge dışarıdan gelenlerin istilasına uğrarken, yeni haritalar masa masa dolaşırken, her ülke için bölünme projeleri devreye alınırken Türkiye gibi, yüzlerce yıllık siyasi birikime ve tecrübeye sahip bir ülkenin dar anlamda örgütler arasında sıkışmış bir siyasi tavra mahkûm edilmesi düşünülemez. Barzani’ye göre, PKK/PYD’ye göre, DEAŞ’a göre politika belirlemesi, güvenlik stratejisi oluşturması beklenemez.
Tarihi derinlikle, coğrafyanın bütününü öne alarak, Türkiye’nin Selçuklu’dan bu yana devam eden siyasi aklıyla hareket etmemiz bir zorunluluktur. Çünkü bu, hem Türkiye’nin geleceğinin, bütünlüğünün, daha da büyümesinin anahtarı hem de ülkemize yönelik çok boyutlu kuşatmayı yarmamın, o kıskançlığı alt etmenin tek yoludur.
Dünyadaki bütün fay hatları hareketlendi
Hal böyle iken; dünya inanılmaz bir güç hesaplaşmasına girmişken, Doğu Avrupa’dan Pasifik’e kadar bütün fay hatları hareketlenmişken, nükleer kıyamet senaryoları konuşulurken, en güçlü ülkelerin geleceği bile tartışılabilirken, Avrupa Birliği gibi çokuluslu ortaklıklar dağılırken, uluslararası sistem tamamen çökmüşken, küresel ölçekte bir yeniden yapılanma ve bir güç haritasının biçimleneceği ortadayken Türkiye’nin sadece Barzani’nin küçük hesaplarıyla, PKK/PYD’nin terör oyunlarıyla kendini sınırlaması çok büyük bir siyasi körlük olacaktır.
Bütün bu sorunları etnik tartışma aralığına sıkıştırmaya çalışanlar, Türkiye’yi öyle yönlendirmeye çalışanlar, o siyasi aklı sulandırmayakalkışanlar o çokuluslu işgalin ortaklarıdır, Türkiye içindeki unsurlarıdır.
Yüzlerce yıllık yöntem: ‘Şer Kuşağı’nı imha et..
Bin yıllık siyasi tarihimiz, işte bu kritik kavşaklarda aldığımız rasyonel kararlarla, gerçekçi operasyonlarla sağlandı. Bütün ajitasyonları, çığırtkanlıkları aşıp tarih, coğrafya ve gelecek okumadaki maharetlerlesağlandı. Türkiye, Suriye ve Irak’ın kuzeyindeki şer kuşağını, kendini imha etmeye ayarlı dış tehdidi yine aynı yöntemlerle aşacaktır, o derin siyasi akılla hareket edecektir. Tek yolu da budur. Tarih yapıcı irade, miras, genetik budur. İşte bu yüzden, tehdit de, savunma da çok büyüktür, etkisi yüzyıllara yansıyacaktır.
İdlib operasyonu, ‘oyun bozucu’ bir öz savunmadır
Türk askerinin İdlib’e girişi, sıradan bir güvenlik operasyonu değil, işte bu aklın ürünüdür. Sadece Suriye’nin toprak bütünlüğünü sağlamayı değil, yeni coğrafya, harita oluşumunun önüne geçilmesi çabasıdır. Buradan bakınca İdlib’le sınırlı kalması düşünülemez. Afrin’deki dış işgali, Ayn el Arab’daki ABD/PKK varlığını, yüzlerce kilometrelik sınırdaki bütün terör ve yabancı güçlerin varlığını, Irak’ın kuzeyindeki ABD/İsrail işgalini bertaraf edecek çabalar bundan sonra izlenecek tek yoldur.
İdlib müdahalesi, ABD ve bölgedeki terör örgütlerinin Türkiye’yi çevrelemeye, kuşatma altına almaya, ardından içeriden ve dışarıdan müdahale planlarına dönük, “oyun bozucu bir öz savunma” girişimidir. Afrin’e ve terör koridorunun Doğu bölgelerine genişlemezse bu operasyon başarısız olacaktır, hedeflenen sonuç alınamayacaktır.
Barzani istihbarat ağına, PYD kriptolarına dikkat!
Fırat Kalkanı, nasıl Kıbrıs Barış Harekatı’ndan sonraki en ciddi jeopolitik hamleyse, bölge içi ve bölge dışı “şer ortaklığı”nın oyununu önemli ölçüde geciktirdiyse, bu operasyon da o oyunu tamamen bozacak niteliktedir ve oyun boşa çıkarılıncaya kadar devam etmelidir.
Yeter ki içeriden ve dışarıdan sabote edilmesin. Yeter ki içerideki Barzani istihbarat ağı ve PYD kriptolarına dikkat edilsin. Yeter ki müttefikler ile terör koalisyonu ortaklığının zihin karıştırıcı müdahalelerine izin verilmesin. Yeter ki İdlib’le sınırlı kalmayıpTürkiye’yi kuşatmaya dönük daha Doğu’da kurulan işgal bölgelerine doğru genişlesin.
Türkiye bu oyunu bozacak güçtedir
Türkiye, bu oyunu bozacak güçtedir. Bunun için gerekli siyasi akıl ve gelecek öngörüsüne sahiptir. Siyasi irade işte o tarihi birikimden ve coğrafya gerçeklerinden beslenmektedir. Bu iradeye alabildiğine güç vermek boynumuzun borcudur.
Bir tarih kavşağındayız. Birinci Dünya Savaşı sonrası ilk kez tarihin dönüşünü, Batı’nın durgunlaşmasını, Doğu’nun yükselişini, Türkiye’nin vesayetten kurtuluşunu, Atlantik İttifakı’nın dünyayı yönetme gücünü kaybetmesini, Ortadoğu’dan daha kötü bir şekildeBatı’da ve Doğu’daki bazı fay hatlarının kırıldığını görüyoruz.
Kimse bizi başkasının öfkesiyle korkutmasın!
Bu tarih dönüşü önümüze iki seçenek çıkardı: Ya küçüleceğiz ya meydan okuyup büyüyeceğiz. Küçülmek tarih dışına itilmektir, yok oluşumuzdur. Büyümek için cesur olmak, meydan okumak zorundayız. Kimse bizi başkalarının öfkesiyle korkutmasın. Başkalarının sopasıyla dövmeye kalkışmasın. Kimse bizi, eskinin vesayetçi efendileriyle azarlamaya kalkışmasın. Artık o dönem geçti. Elini nereye kadar uzatabiliyorsan o kadar varsın. Parmaklarını dışarıya değil içeriye uzatıyorsan, savaşı Türkiye içlerine taşıyorsun, çağırıyorsun demektir. Bizim işaret parmağımız dışa dönüktür.
Büyük mücadele başladı: Kalbimize korku salanlara izin vermeyeceğiz
Yüz yıl sonra önümüze gelen fırsatı heba etmeyeceğiz. FETÖ, PKK veya bilmen ne örgütler üzerinden gelen işgal operasyonlarını yutmayacağız. Teyakkuz halinde olacağız, diri bir mücadele eksenini sürekli hareketli tutacağız. İdlib operasyonu hem Suriye’nin bütünlüğü için, hem de Türkiye’ye güçlü bir güvenlik kalkanı oluşturmak için zorunluluktu. Bu kalkanı İran sınırına kadar taşımak, örmek zorundayız.
Akdeniz’den İran sınırına kadar “Türkiye Kalkanı”
Çünkü Birinci Dünya Savaşı’ndan sonraki en büyük istila haritasını ancak böyle durdurabiliriz. Bu mücadeleyi başlattık, Fırat Kalkanı ile başlattık. İdlib operasyonu ile başlattık. Yarın başka operasyonlarla devam ettireceğiz. Sesimizin kısılmasına, dizlerimizin titremesine, kalbimize korku salınmasına izin vermeyeceğiz.
Çokuluslu istilacıların yerleşmeye çalıştığı “Şer Kuşağı”nı imha etmek için Akdeniz’den İran sınırına kadar “Türkiye Kalkanı” tek yoldur..
Yazarlar
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları




































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.09.2021
26.07.2021
28.06.2021
17.06.2021
14.06.2021
10.06.2021
4.06.2021
31.05.2021
20.05.2021
17.05.2021