Markar ESAYAN
Savaşın diline teslim olmadan bu ölümlere alışmamak mümkün mü? Lenin’in dediği gibi, “Barış, başka araçlarla savaşa devam etmektir” sözünün bu coğrafyada anlaşılması için daha çok akla mı, yoksa yitirdiğimiz vicdanımıza mı daha çok ihtiyacımız var?
Şimdi soruluyor, “Gaziantep saldırısının arkasında kim var?” diye. “Muhaberat mı, yoksa sıradan bir PKK eylemi mi?”
Yok, anlamadım, “muhaberat var” diyelim, diyelim belgeleriyle buldunuz, sanki çözeceksiniz bu sorunu.
Ama daha daha arkasında kim var? Asıl önemli olan o değil mi?
Arkasında kim olacak?
Çözmeyen, çözmek istemeyen, çözmeye yanaşmayan, beceremeyen kimler ise onların hepsi var. Burnundan düşmüşçesine birbirlerine benzeyen devlet var, PKK var, siyaset var.
Dünkü Taraf’ın sürmanşeti: Türkiye 2012...
“Savaşı bitirip, barışı kuramayan ülkenin çocuğu o! Adı Almina ve artık sonsuza kadar bir yaşında...
Ve o güzelim bebenin, Almina’nın kocaman yüzü bize bakıyor, bu kirli savaşta ölen on binlerce yüzün özeti gibi. Tek bir masum yüzde tüm masumların yüzlerinin geçidi var. Ceylanlar, Seraplar...
Hiç utanmıyor muyuz? Kendimi de kenara ayırmadan soruyorum, hiç utanmıyor muyuz? Utanmayacak mıyız? Ne zaman utanacağız? Utanacak mıyız veya? Bir ümit var mı?
Tamam, herkesin yüreğine eminim ateş düşüyor. Herkes çok üzülüyor. Ama bu, bu savaşa alıştığımız, normal karşıladığımız gerçeğini değiştiriyor mu? Bir günde sadece iki olayda 18 insanımızı yitirmek. Ondan önceleri, Uludere’de 34 vatandaşımızın paramparça edilmesi...
Kimi kandırıyoruz? PKK sorununda statüko, insanların parçalanarak ölmeye devam etmesidir. Alışılan durum budur. Otuz yıldır pratiği yapılan da bu. Bir şey yapmadan bunun değişmeyeceğini bildiğimize göre, insanlar ölecektir. Neden biraz daha dürüst olmuyoruz?
Her gün düzenli olarak iki işçinin öldüğü, trafik kazalarında bir günde yüz kişi ölse kimsenin kılını kıpırdatmadığı bir ülkeyiz hâlâ. Gaziantep’te ölenler tek bir saldırıda değil, birer birer dokuz ayrı yerde öldürülselerdi, küçük bir haber olacaktı sadece. “PKK, dokuz ayrı bölgede dokuz vatandaşın ölmesine yol açan saldırılar yaptı” başlığıyla.
Küçük demişken...
Fatih Altaylı, kendi gazetesi ve Hürriyet’e payeler düzüyordu dün köşesinde. “Her iki gazete de habere tam sayfa yer açmayarak büyüklüklerine yakışır bir tavır aldı”, öyle diyordu. Terör örgütünün ekmeğine yağ sürmemek içinmiş. Medya zirvelerinde aldıkları talimatları, bir etik gazetecilik refleksiymiş gibi pazarlayan zihniyet.
Terör örgütünden ahlak beklemek ne kadar gerçekçi bilmiyorum. Ama, yaptığı saldırıyı üstlenemeyen, sivil, kadın, çocuk öldürmelerini alt grubu TAK’a ihale eden bir yapı. Savaşın bile ahlakını kaybetmişler. Ama varmış gibi göstermek zorundalar. İyi de PR yapıyorlar. Bu eylemi de ya TAK üstlenecek, ya da anlaşılmaz bir metinle kabul edecekler; neydi o meşhur lafları “Sahada bağımsız hareket eden seyyar birimlerce...”
Twitter’a “Depremden sonra gönüllü olarak Van’a tayin olan ve Edremit’te depremzedeleri koruyan Norşin’li polisi öldürdüler, sözün bittiği yer” yazıyorum. “PKK masum öldürmez, vardır o polisin bir yanlışı, iyi araştırın” diye cevap atıyorlar. Ya da Uludere’yi hatırlatıyorlar bana. Sanki “Devlet halkını bombaladı” diyen tek gazete değiliz; daha evvel defalarca katil devlet dememişiz?
Bu körlüğü nasıl giderebilirsiniz ki? Tuz tuzluğunu yitirmişse, tuzu neyle tuzlayacaksınız? Kan istiyorlar. Öldürmek ve ölmek istiyorlar. Öfke var. Barış onlar için öfkelerini tatmin etmeye engel olacak büyük bir densizlik. Ahmet Altan’ın tiksintiyle anlattığı o hikâye, “gerilladan daha fazla asker öldü” diyen adamın gözlerindeki o kötücül ışık. Kulak koleksiyonu yapan JİTEM’ciden uzaklığı ne kadar? Tek argüman önce onlar başlattı veya biz daha çok mu öldük olacak?
Nereye baksan pespayelik var. Normal bir savaş vadelidir. Başlar ve biter. Bir savaş bu kadar uzun sürüyorsa, iki taraf da savaştan kâr ediyor demektir. Osman Öcalan söylüyor (Bunların hiçbirinin lafına güvenilmez, hepsi kendi çıkarının peşinde ama) “Biz PKK’yı kapatacaktık, Ergenekon müsaade etmedi” diyor. Abdullah Öcalan’ı ziyaret eden ve silahlı militanlarını neden sınır dışına çekiyorsun, öldürmeye devam etmezsen devlet seni ciddiye alır mı” diyen devlet görevlilerinin olduğu bir ülke burası.
Hükümet cephesinde de PKK sorununda yeni bir hamle için “Müzakereciler ile güvenlikçilerin” kavgasının bitmesini beklemek durumundayız. Tamam açılım çöktü, peki yeni siyasetiniz ne? Ne planlıyorsunuz? Ne öneriyorsunuz? Yok bir şey! Rüzgâr nereden eserse oraya savrul, nasıl olsa otuz yıldır yaşadığımızdan gayrı bir şey gelmez başımıza.
BDP ise kendisini kapattırmak için elinden geleni yapıyor. Neydi o Şemdinli görüntüsü öyle? Gözlerdeki o coşku ve kıvanç. Sanki mezuniyet töreninde okulunu birincilikle bitiren çocuğunu kucaklıyor. Önce anlamaya çalıştım. Hani, algı ayarlarımız bozuk ya! Ama siz siyasetçisiniz,Uludere’de insan öldüren devletle ben arama en sert şekilde mesafe koyuyorum. Siz teröristle neden koyamıyorsunuz? Mesafe koymak zorunda değilsiniz. Niye dürüstçe davranmıyorsunuz o zaman? İki gün sonra Gaziantep saldırısını telin etmenin nasıl bir inandırıcılığı olabilir ki? Siyasetçi silahı savunamaz. Siyaset Lenin’in bahsettiği gibi, mücadeleyi farklı zeminlere çekebilmektir. Savaşını barışçıl alana kaydırır ve daha etkili olmaya çalışır, elinden geleni yaparsın, en azından.
Ne kadar naif bir yazı oldu bu! Türkiye’nin “gerçekleriyle” hiç de uyumlu değil!
Yazarlar
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları




























Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.05.2019
2.05.2019
24.04.2019
21.04.2019
18.04.2019
16.04.2019
13.04.2019
10.04.2019
3.02.2019
28.03.2019