Markar ESAYAN

Çankaya ve 2015 seçimleri ya da Sırat Köprüsü...
5.06.2014
2411

 Uzun bir yürüyüşün en kritik kavşağına gelindi. Hani, 1913 Bab-ı Ali Baskını ile açılan yüzyıllık İttihatçı parantezin kapandığından bahsediyorduk ya, işte o parantezin nihai noktası, 10 Ağustos Cumhurbaşkanlığı ve Haziran 2015 Genel Seçimleri olacak.

Yaşanan bir halk devrimidir. Çözüm Sürecinin ilerlemesiyle birlikte, bu iki seçimin başarıyla yapılabilmesi bu parantezi kapatacaktır. Muhtemelen nihai olarak...

Nasıl oldu tam bilemiyorum; ama bir mucize gerçekleşti. Halkın tecrübesi, Erdoğan'ın liderliği ve sanırım tarihin kırılma anındaki doğru ahlaki pozisyon nedeniyle, menfi olaylar bile bu rüzgâra engel olmak yerine yelkenleri daha da şişirdi. Bu yolculuk esnasında hepimiz değiştik, mahallelerimiz farklılaştı, önyargılarımız iyileşti, bazen hatalar yaptık, ama çuvaldızı kendimize batırmayı da öğrenmeye başladık.

Evet, Çankaya adaylığı ve 2015 seçimleri Sırat Köprüsü'nden geçmeyi ima ediyor. Ben biraz daha acı çekeceğimizi, ama sonucu değiştirecek bir sorun yaşamayacağımızı tahmin ediyorum. Ama cumhurbaşkanlığı-Başbakanlık denkleminin çok iyi kurulması gerektiğini de düşünüyorum. Çankaya adayı belirlenirken, 2015 seçimlerinde AK Parti'nin hükümet kuracak ve yeni anayasayı hiç olmazsa referanduma götürecek çoğunluğu elde etmesinin önemsenmesi gerekiyor.

Bu ise sıfır hata ile çalışmayı zorunlu kılıyor. Erdoğan'ın bu sefer gerçekten hata yapma lüksü yok.

Tam da bu hassasiyet nedeniyle, Erdoğan'ın başbakan olarak kalması ve Gül'ün bir dönem daha Çankaya'da devam etmesine aklı yatanlar var. Ama benim görüşüme göre, 100 yıllık hesabı tam da 'şimdi' kapatmak gerekiyor. O nedenle, 2015 Genel Seçimlerine Erdoğan Çankaya'dayken gitme riskinin alınması şart. Çünkü bu olmazsa, reform karşıtı ittifaka son bir yılda yaşattıkları kâbusu bir beş yıl daha tekrarlamaları için mehil tanınmış olacak.

Kaldı ki, Erdoğan'ın halkın oylarıyla cumhurbaşkanı seçilmesi durumunda fiili olarak yarı başkanlık sistemine geçiliyor. Yani Özal veya Akbulut modelleri ile, ilk defa yaşayacağımız farklı bir dönemi açıklamak bunca tecrübeye haksızlık olur. Özal kendisini kurtarmak için Çankaya'ya atmıştı, Erdoğan ise rejimin dönüşümünü tamamlamak için Çankaya'ya çıkmaya çalışıyor; bu basit bir kariyer meselesi değil.

Risk var, ama bence geri çekilmek değil, çok iyi önlemler alarak, şaşırtıcı hamleler hazırlayarak ileriye doğru hamleler lazım.

Eğer Erdoğan Cumhurbaşkanlığı için aday olursa, Erdoğan ile son yedi yıldır sert mücadelenin içinden geçmiş, enerjik, güvenilir, Yeni Türkiye adına gövdesini taşın altına koyacak bir isim parti için daha münasip görünüyor. Yani AK Parti, Erdoğan'ın adı altında ezilmeyecek, ama zihniyet itibarıyla güvenilir, kaseti, korkusu, altın saatlere zaafı olmayan, paralellerden korkmayan, ne kadar tarihi bir süreçten geçildiğinin farkında, heyecanını yitirmemiş bir Başbakan adayı bulmak zorunda.

Böyle bir vizyon tabana saygı göstermektir ve kurumsallaşma için kritik bir adımdır. Böyle olduğunda 2015 seçimlerinden korkmanın manası kalmaz. Taban kendisine gösterilen saygı ve güveni karşılıksız bırakmaz.

***

'17-25 Aralık darbesi, AK Parti için ikinci kuruluş fırsatı olabilir mi' diye sormuştum bir yazımda.

Bence olmalı...

Oligarşik, acımasız bir diktatörlükten kurtulmak için halkın desteğini elinde toplamış güçlü liderlere ihtiyaç vardır, doğru. Erdoğan standart sapması yüksek, cesur ve inançlı bir lider olmasaydı, AK Parti çoktan ikinci bir Anavatan'a dönmüş, devşirilmişti. O nedenle Erdoğan'ın otoriterleşme ve tek adamlıkla suçlanması son derece doğal. Erdoğan'ın kendi siyasi geleceğini önceleyen 'uyumlu' bir lider olması yerine, bazen ciddi hatalar yapan, ama ehlileşmeyen bir lider olarak kalmasını tercih ederim. Tabii ki mükemmel olan, ehlileşmeden hatasız davranabilmesidir. Ama bu gerçekçi bir talep midir, o ayrı bir mesele...

AK Parti'nin ana kademesinde 2002 heyecanına geri dönülmeli. Kadınlar ve yeni nesil AK Partililer daha kilit noktalarda olmalı, erkek egemenliği kırılmalı. Siyasi unvanlara hevesli, ortada 'Başkanım, Başkanım' diye dolaşan insanların varlığından tatmin olan taşra siyasetçileri değil, hizmet aşkı ile dolu, mücadelenin ciddiyetinin farkında, cesur, heyecanını yitirmemiş gençlere ihtiyaç var. Hatta bu kadrolar daha da genişleyerek Milli Görüş dışına da kendisini açmalı. Anadolu'nun çoğu kentinde ana kademenin rehavetinden şikâyetçi, hatta parti ile organik bağlarını koparmış, ama Erdoğan'a gönülden bağlı gençlerle karşılaşıyorum. Bunlar iyiye alamet değil.

30 Mart seçimlerinde daha büyük bir başarı elde edilememiş olmasının altında bu damar sertliği yatıyor...

İstisnalar da çok ve zaten onlar kendilerini hemen fark ettiriyorlar.

Siyaset makamı, yan gelip yatma, kompleks giderme yeri değil, risk alma, hizmet etme ve heyecan yaratma alanı olmalıdır. Bakın, darbe ittifakı neredeyse gençlerin enerjisi gasp ederek çalışıyor, örnek almak lazım.

Yeni Türkiye'ye eski tip siyasetçi modeliyle ulaşmak mümkün gözükmüyor.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar