Mehmet Ocaktan
Gerek Batı, gerekse İslam toplumlarında “itaat” kavramı kanlı bir geçmişe sahiptir. Nerede “İtaat” yüksek sesle dillendirilmeye başlanmışsa peşinden çarmıhlar, giyotinler ve darağaçları gelmiştir. Mutlakiyetçi yönetimlerin zorbalıklarını motive eden sihirli kelime itaattir...
Roma İmparatoru Justinianus, nasıl kendisini “Tanrı’nın yeryüzündeki gölgesi”olarak tanımlamışsa, Emevi ve Abbasi dönemlerinden bu yana Müslümanların yönetiminde bulunan halifeler, sultanlar ve padişahlar da kendilerinin “Allah’ın yeryüzündeki gölgesi” olduklarına inanmışlardır.
Batı Roma İmparatorluğu’nun yıkılışından Rönesans’ın başlangıcına kadar olan yaklaşık bin yıllık dönemde yani Orta Çağ’da devlet, Tanrı’nın bahşettiği bir iktidar özelliğe sahiptir. Devleti yönetenlerin görevi ise, Tanrı’nın kendilerine verdiği iktidar gücüyle insanların itaatini sağlamaktır. Ve halkın itaatini sağlamanın yolu da dinsel otoriteye sahip olmaktan geçmektedir.
Rönesans’la birlikte “öbür dünya devleti”nin yerini bu dünyaya ait bir devlet anlayışı almıştır, bu aynı zamanda Eski Çağ’ın yeniden doğuşudur. Yani insanların doğal olarak sahip oldukları haklar ve doğal adalet gibi kavramların devletin esası haline gelmesidir.
Avrupa’da feodalitenin çözülmesi ve kilisenin etkisinin kırılması sonucu, devlet iktidarının toplum kaynaklı olduğu ve meşruiyetinin de toplumda aranması gerektiği fikri gelişmeye başlamış ve bunun sonucu olarak da siyasal iktidarın/devletin kaynağı dünyevileşmiş ve meşruiyeti de rasyonel esaslar üzerine oturtulmuştur.
Aydınlanma ve akıl çağının gerçek kurucusu olarak kabul edilen İngiliz filozofJohn Locke, “sosyal sözleşme teorisi”siyle, devleti insan haklarıyla sınırlamıştır. Artık devletin temel görevi, insanların can, mal ve özgürlüklerini güvence altına almak, huzur ve barışı sağlamaktır. Bu mukaveleyle insanlar, sadece hakların korunması için devlete yetki vermişlerdir ve temel hakların sahibi yine insanlardır. Dolayısıyla devlet, ancak bu toplum sözleşmesine sadık kaldığı sürece meşruiyetini koruyabilecektir. Eğer devleti yönetenler insanların doğal haklarını, özgürlüklerini korumada başarısız olurlarsa toplumun bu yönetimi değiştirme hakkı vardır.
Batı’daki “itaat” ve “siyasi meşruiyet” kavramlarının gelişme seyrini değerlendirirken, İslam siyaset düşüncesinde bu meselenin nasıl bir seyir izlediğine de bakmak gerekiyor. Her ne kadar İslam dünyasında Rönesans benzeri bir dönüşüm yaşanmamışsa da, İslam’ın siyasete ilişkin alanlarda daha toleranslı bir din olduğunu ve en azından bir kilise despotizminin olmadığını da belirtmek gerekiyor.
Biliyoruz ki İslam siyaset düşüncesinde siyasal iktidarların meşruiyeti, hukuka ve toplumun rızasına dayanır ve adaletli yönetim esastır. Eğer siyasal iktidarlar toplumun hayrına olmayan kararlar alır ve hukuka riayet etmezlerse toplumun itaat etme zorunluluğu yoktur ve ayrıca meşru da değildir.
Muhammed Hamidullah, “İslam Peygamberi” adlı eserinde dünyevi bir iktidarda peygamberin yerine geçecek halifenin seçilmesinin doğrudan doğruya halk ya da onun yetkili kıldığı temsilcileri aracılığıyla gerçekleşmesi gerektiğini söyler. Eğer başkan hukuku çiğner ve yetersizlik gösterirse, bu temsilciler (ehlu’l-hall ve’l-’akd) tarafından görevinden alınabilir.
Ancak İslam siyaset doktrininin tarihsel süreç içindeki uygulamaları, bu ilkelerin hayata geçirilmesi konusunda çok da olumlu örnekler ortaya koyamamıştır. Maalesef Hz. Peygamberden sonra bireyin özgürlüğü ve kanun önünde eşitliği değil, iktidarların gücünü daha da pekiştiren “itaat” kültürü baskın hale gelmiştir.
Yine Hamidullah’ın tespitine göre adalet konusunda en azından on olay açıkça göstermiştir ki; ister Müslim isterse gayrimüslim olsun, herhangi bir sıradan vatandaş bile, kurmuş olduğu devlette Hz. Peygamber aleyhine hukukî bir dava açabilmiş, her türlü yükümlülük (borç, taksitli satış fiyatı, vs.) konusunda hakkını elde etme imkânı bulabilmiştir. (Hamidullah: İslam Peygamberi, s. 732)
Çünkü Hz. Peygamber kendi ifadesiyle bir kral, sultan ya da padişah değildir. Peygamberin bile yetkisi, tamamen vahyin tebliği ile sınırlandırılmıştır. Nitekim Hz. Peygamber bir çok vesileyle kendisinin bir beşer olduğunu hatırlatmıştır. Kur’an’da da bu açıkça belirtilmiştir: “De ki: Ben sizin gibi bir insanım...” (Kehf: 18)
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
26.05.2025
14.04.2025
9.04.2025
4.04.2025
31.03.2025
24.03.2025
10.03.2025
11.02.2025
5.02.2025
23.01.2025