Murat BELGE
Sık sık söyleriz: Dünyanın bir yerinde olan bir olay gereğinde bir hayli uzak yerlerde de hayatın gidişini etkiler. Tabii bu olaylar ve olayların oyuncularının özgül ağırlıkları farklıdır. Oyuncuların başkalarını etkileme potansiyelleri değişir. Ama genel kural geçerlidir: Olayın etkisi, etkileri olduğu yerle sınırlı kalmaz.
Bu "etkiler" söz konusu olduğunda, dünyada "en etkili" olduğunu söyleyeceğimiz ülke Amerika Birleşik Devletleri'dir denmesine herhalde şaşmaz ya da itiraz etmeyiz. Amerika bu konuma İkinci Dünya Savaşı'nda tırmandı ve o zamandan beri de burayı terk etmedi. Amerika'ya rakip olmaya çalışanlar çıktı, hatta rakip olmuş gibi görünenler de oldu -örneğin bugün Çin bu role girmiş durumda. Ama Amerika'nın hegemonyasının devam ettiğini söyleyebiliriz. Devam ediyor, hem de özel bir şekilde devam ediyor. Sonbaharda yapılacak seçim Amerikan tarihinde özel bir dönemeç olmaya aday. Bu demektir ki, bu seçimin etkilerini bütün dünya bir şekilde hissedecek.
Neden böyle? Amerikan seçiminin Amerika'nın ötesine uzanan etkileri olmasının nedeni nedir? Nedeni Donald Trump. Trump ABD tarihinde benzeri görülmemiş bir "başkan adayı"; bir kere daha başkan seçilirse Amerika'da kalıcı etkiler yaratacağına kesin gözüyle bakabiliriz. Bunların Amerika ile sınırlı kalmayacağına, başka birçok toplumda Amerika'da olduğu kadar, belki de daha fazla iz bırakacağını tahmin edebiliriz. Çünkü aslında Trump'tan bağımsız olarak kendini gösteren değişimler var. Bu değişimlerle Trump'ın kişiliği bir araya geldiğinde ortaya epey ilginç bir manzara çıkıyor.
Bir süreden beri "Popülist diktatörlükler" diye adlandırabileceğimiz bir döneme girdik. Bunu ben "temsili demokrasi" kurumlarının miadını doldurmuş olmasıyla açıklıyorum. İçine doğduğumuz "demokratik" kurumlar eskidi; bugünün dünyasında duyulan ihtiyaçlara cevap vermez oldu. Bunda "siyaset" kurumunun geçirdiği evrim kadar teknolojinin gösterdiği gelişme ve açtığı yeni imkanların da payı var. Uzun uzun incelenmesi gereken bir konu.
"Popülizm" diyoruz. Ama bunun "halk"la ilgisi kağıt üstünde kalan bir şey. Aslında bir "elitizm", ama tuhaf bir "elitizm", çünkü yönetenlere "seçkinlere layık" ayrıcalıklar tanıyor, ama bu "yönetenler" seçkin falan değil. Popülizm her zaman elitlere düşmandır, "aydın"lara düşmandır, seçkinlere tanınmasına alışık olduğumuz ayrıcalıkları seçkin olmayan bir yönetici kliğe teslim etme politikası güder. Trump da bunlardan biri: Kitlelerle kaynaşmış, bütünleşmiş, hatta özdeşleşmiş bir önder; dolayısıyla bütün davranışları halkın taleplerini içeriyor; dolayısıyla Trump'ın (ve bu kategoriden siyasi önderlerin, örneğin Tayyip Erdoğan'ın) sözü halkın sözüdür. Önderle halkı arasında başka birtakım kurumlar olmasına da gerek yoktur. Kurumlar ve kurallar ayak bağıdır.
İşte Trump'ın yeniden seçilmesi bütün dünyada zaten biçimlenme çabasında olan bu zihniyete ciddi bir "uluslararası destek" anlamına gelecektir, Dünyada güçlü bir "anti-demokratik cephe" kurulmasına katkıda bulunacaktır. Dolayısıyla tehlikelidir. Örneğin Trump "Seçimi benim kazanacağım belli oldu. 'Kaybettin' deseler de inanmam" diyor. Bu durumda nasıl davranacağının örneğini de verdi. Yeniden saymaya gerek yok ama bu tutumla davranmaktan son derece mutlu olacak "siyasi önder"lerin ne kadar çok olduğunu ve çoğalmakta, güçlenmekte devam ettiklerini biliyoruz.
Peki, kazanabilir mi Trump? Evet, kazanabilir. Geçenlerde "New York Times" bu konuda kendisinin yaptırdığı bir anketi sonuçlarını yayımladı. Hatırladığıma göre Trump bir puan önde çıktı. Rakibinin Biden olmasını beklediğimiz günlerde Biden'ın iyimserliğini paylaşmak gittikçe zorlaşıyordu. O sorun neyse ki çözüldü. Çözüldüğü günlerde Kamala bayağı öne geçmiş gibi görünüyordu. Ama bu "New York Times" anketi aşamasına geldiğimizde Trump toparlanmış gibi görünüyor. Bakalım bu akşamki tartışmada kim daha fazla puan toplamayı başaracak. Her durumda, seçimin kolay geçmeyeceği belli oluyor.
Belli oluyor, çünkü Amerikan seçmeninin hatırısayılır bir kısmının Trump'ı sevdiğini görüyoruz. "Amerikan seçmeni" dediğimiz figürü şöyle bir düşündüğümüz, tarttığımız zaman bu pek de şaşılacak bir durum değil. Yakın zamanlarda bu "Amerikan seçmeni"nin gösterdiği "seçme performansı"na bir göz atalım. Reagan'dan başlayalım. Oğul George Bush'u hatırlayalım. Bu arada "başkan" seçilmedi ama, neydi adı, Goldwater mıydı, o da Cumhuriyetçi Parti'den başkan adayı çıkmayı başarmıştı. Bunların üstüne isterseniz Nixon'ı da ekleyebiliriz. Pek parlak bir performans ile karşı karşıya olduğumuz söylenemez. Bunları yapan bu "seçmen" pekala Donald Trump'ı (ikinci kere) seçebilir.
Onun için yaklaşan seçimin hatta "tehlikeli" olduğunu bile söylemek mümkün. Bizim burada Tayyip Erdoğan'ın seçilme ihtimali Donald Trump'tan bağımsız olarak duruyor. Donald Trump'ın Amerika Birleşik Devletleri'nin başkanı olduğu bir dünya Tayyip Erdoğan'ı muhabbetle bağrına basmaya çok daha yatkın bir dünyadır.
Yazarlar
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
1.08.2025
28.07.2025
22.07.2025
30.06.2025
16.06.2025
9.06.2025
23.05.2025
21.05.2025
12.05.2025
5.05.2025