Ömer F. Gergerlioğlu
Din adına yapılan müdahaleler, kavgalar toplumda büyük yankılar, çalkantılar oluşturuyor. Bu, artarak devam edecek gibi gözüküyor. Şortlu bir genç kıza giyiminden dolayı otobüste yapılan fiili saldırının Türkiye gündeminin birinci sırasına yükselmesi, hakikaten bunu hak eden ve üzerinde sonuç alıcı bir şekilde düşünmeyi gerektiren bir tartışmadır.
İnsanların iyiye yönelmesini hedefleyen din adına zorbalık, tahakküm, ötekini tehdit etme oluşmuşsa herkesin keskin kutuplardaki konforu terk ederek sakin ve olgun bir şekilde konuyu masaya yatırması gerekiyor.
Din adına üretilen politikalar kuvvetli bir alıcı grubuna sahipse istismar, dini zorbalık, bağnazlık ihtimalleri yükselmeye başlar.
Din adına istismar "alan razı, veren razı" durumunda kaldığı için çok rahatsız edici bir etkiye kavuşmamışsa da din adına tahakküm, oldukça rahatsızlık veren bir konudur ve sümenaltı edilmesi en başta dine zarardır. Doğru ve ideal sandığı uğruna yanlış yapmamak için din tarafında ve karşıtında yer alanların dikkatli ve duyarlı olması gerekir.
Durum tespiti yapıldığında iç açıcı bir tablo yoktur. Din, dindarlar arası bir tartışma ve yozlaşmanın aracı haline gelmişse bunu durdurmak ve çözüm bulmak, artık yapılması gereken en önemli iştir. Dine yakın ve uzak kişiler arasındaki açı artıyorsa bu sorun, herkesin sorunu olmuştur.
Apaçık gerçek şu, dünyada bundan sonra da din duygusu yok olmayacak ancak dini gruplar arası çatışmalar artacak. Öyle veya böyle farklı dini yönelişler olacak, biri zayıflarken diğeri güçlenebilecektir ama din insan hayatından çekilmeyecektir. 19. yüzyıl pozitivistlerinin düşündüğü doğru çıkmadı, din duygusu kaybolmuyor. Bilim ve din, yüzyıllardır çoğunlukla karşılaştırılan, tokuşturulan unsurlar oldu. Bilim ve dini birbirlerini yenmesi gereken rakipler haline getirmenin yanlışlığı ortaya çıktı. Zira ikisinin de alanı farklı, yer yer birbirini doğrulayabilir yer yer yerleşik yargılar çelişebilir. Din veya dinsizlik adına din ve bilimi zorla tutkallamaya çalışmak geçici bir hayal sağlayabilir ama kalıcı zafer için çok yanlış bir seçenek. İkisi de insanın, hayatın realiteleridir ve kendi mecralarında mutlak bir değişim seyrinde ilerleyerek insan hayatını etkileyecekler.
Din bir olgu ise ne yapılmalı? Bu durumda yapılması gereken, içi boşaltılan dini asliyetine çevirmek. Bu da çok kolay değil zira herkes kendi yorumunu "gerçek İslam" olarak kabul ediyor. Din içinde farklı yönelişler, dinden uzaklaşma veya dinsizlik ise tartışmasız bir şekilde özgür olmalı, zarar verilmemesi gereken konumda olmalı ve bunun altı din adamları tarafından çizilmelidir.
Dini gruplar arası çatışmaların dindarlığın artmasıyla biteceğini sanmak, maalesef hayaldir. Bağnazlığın hakim olduğu bir dindarlık sorunu artırmaktan başkasına yaramayacak. Müslüman dünyanın Hristiyanlığın orta çağda yaşadığının aynısını yaşayacağı kesin, bunu görmemek büyük aymazlıktır. Yaşanandan ders alıp felaketleri önleyebiliriz.
Dinin içini boşaltıp yani ulaşmak istediği evrensel erdemler yerine şekilciliği öne çıkarırsanız ve bundan sonra dini "ideal" diye sunarsanız dinlisi, dinsizi, herkes problemi yanlış çözer.
Dini anlayış, farklılıklar içinde bir arada yaşamı dindar ve dinsiz için de mümkün kılmadıkça daha çok can yanacak.
Yapılması gereken nedir? Dinde adına ister yenilenme deyin, ister tecdid deyin, isterse de reform deyin sosyal hayata ve değişime uygun, özden kopmayan bir sıçrama gerçekleştirilemezse ilerisi karanlık gözüküyor. Bir yenilenmeyi sağlamadıkça yeni bir ufuk açmamız mümkün değil. Kesin inançlı bir şekilde inanan için din uğruna çatışma, ölüm çok kaçılacak hadiseler değil. Bu yüzden nasihatla, çatışmayla bu kötü gidişi durdurmak mümkün değil, fatura her kesimiyle tüm dünyaya çıkacak.
Farklılıkların birbiri arasındaki gerilimi düşürmesi, geç kalınmaması ve çok öncelikli olması gereken bir konu. Toplumsal şiddetin siyasi gelişmelerin tetiklemesiyle de arttığı bir dönemde din ve dini yaşam üzerine olan tartışmaların artmaması, çatışmanın yaşanmaması mümkün değil. Bu konuda söylenenleri yeterli bulanlara itirazım var. Tüm insanların hayatını ilgilendiren bir konu var ise, konu üzerinde yoğun bir şekilde durmak, tartışmak, çözüm önerileri getirmek gerekir. Karşılıklı şeytanlaştırmayla kimsenin eline geçecek birşey yok. Tanışma, konuşma, anlamaya çalışma denemelerini sürekli karşılıklı yapmak gerekiyor.
Devletin bir dini görüş dayatması da çatışmaları hep artıracak. İster Cumhuriyetin ilk yıllarında dayatılmış olan etliye sütlüye karışmayan bir dini anlayışın dayatılması, ister koyu bir dindarlık oluşturacak anlayışı "devlet böyle istedi" diye dayatmanın doğru olmadığını hep görüyoruz.
Gerilimi düşürüp konuşmanın hakim olmasını sağlasak, aslında birçok konuda mutabakatlara varabiliriz. Ama gücün dayatması ve özgür irade çelişkisinin oluşturduğu tansiyon, bu aralar hep yükselme eğiliminde. Bu yüzden farklı dünyalardaki düşünce insanlarının bu konulara yoğunlaşması ve tartışmanın devam etmesi tüm dünya için en iyi olanıdır.
Yazarlar
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
26.08.2020
26.08.2020
9.02.2018
5.02.2018
3.02.2018
25.06.2018
23.06.2018
18.06.2018
12.06.2018
11.06.2018