Orhan MİROĞLU-Taraf yazıları
Tuhaf zamanlardan geçiyoruz.
Geçmişte karşılarına geçip , ‘PKK’de, Kürtler de biraz haklı galiba, bunu artık anlayın’ diyemeyeceğiniz adamlar ve kadınlar, PKK’yi günahı kadar sevmeyenler, şimdi PKK’ye dönüp ‘savaşmaktan başka çaren kalmadı, savaşmazsan bu iş bitiyor’, diyen yazılar yazıyorlar.
İçlerindeki AK Parti nefreti onlara, bu hükümetin gitmesi için, Kürt savaşının devamından başka çare kalmadığını söylüyor çünkü. Buram buram ölüm kokan siyasi sürecin bitmesini hiç istemiyorlar. Bütün hesapları, AK Parti gidinceye kadar Kürtleri dağda ve savaşın içinde tutmak. Bunun için şiddete karşı söylenebilecek her sözü hükümsüz kılmaya çalışıyor, ellerinden geleni yapıyorlar. AK Partinin politikaları değirmenlerine su taşıyor. Hükümet, kurulan tuzağın farkında bile değil.
Ya da, bu tuzaklardan kurtulmak için halka değil, dış müttefiklerine güvenmeyi tercih ediyor.
Amerikalıların biri geliyor, biri gidiyor. Yakında Barzaniler de gelip giderse hiç şaşmam.
Oysa Türkiye’nin Kürt sorunu ne AB’nin ne ABD’nin ve ne de Güney Kürdistan’ın gündeminde değil. Umurlarında da değil. Her üç kesim de bekle-gör politikası izliyorlar.
Beklerken, PKK liderlerinin, olmayan mal varlıklarını Amerika’da dondurup, ertesi gün 3,5 milyar dolarlık Skorsky ihaleleri almayı da ihmal etmiyorlar.
Kürtlerin payına da sınır ötesinde, Türk gençlerinin katlettiği ölülerini toplamak düşüyor.
Evlenip balayına çıkmayı bekleyen Türk kızlarına ise, bilmedikleri, belki de hayatlarında hiç görmedikleri topraklarda ‘şehit’ düşen sevgililerinin bayrağa sarılı tabutu geliyor..
Yurttaşlarının sınır ötesini geçip dağlarda evlatlarının ölü bedenlerini aradığı bir ülkede ve nişanlısını beklerken, ölüsünü karşılayan genç kızların yaşadığı bir memlekette, hükümetler, eli kolu bağlı, olup bitenlere seyirci kalmaz, kalamaz...
Bir ülkenin yurttaşları, ölülerini sınırı geçip arıyorlarsa, sözün bittiği yerdeyiz demektir.
Genel Kurmay’a dönüp bu ne iş demeye hakkımız yok bence.
Askerler, memleketin dağlarında eli silahlı başka insanlar istemiyor ve gördüğü her yerde bu insanları katlediyor. Bir şey daha var belki. Balyoz ve Ergenekon davalarının rövanşı belki de o dağlarda alınıyor. Peki bu durumda bir hükümet, bu olup bitenlere müdahale etmeden, seyirci kalır mı, kalabilir mi?
Demeçler vermek, Batılıları ‘terörle mücadeleye’ davet etmek, söylenen yanlış sözleri tamir etmek için Bülent Bey’i Diyarbakır’a göndermek politika mı?
Tuhaf zamanlardan geçiyoruz ve doğrusu dağdaki savaş ta, ovadaki mücadele yöntemleri de gittikçe tuhaf bir hal almaya başladı. Referandumdan önce de gördük, Hakkari’de bir mağaraya sığınan 9 gerilla çatışmaya mahal kalmadan öldürüldü. Şimdi de, Dersim’de yedi, sınır ötesinde ve Uludere’de 12 kişi daha Hakkari’yi hatırlatan bir biçimde ve peş peşe katledildi. Bunlar birer katliam örnekleri, başka bir şey değil, ‘karşılıklı mukatele’ hiç değil.
Kürt şehirlerine cenazelerin gitmediği bir gün bile yok.
Bu operasyonlarda herhangi bir zayiatın olmadığı yolunda Genelkurmay açıklama yapıyor.
Kimse de ölmesin, gençlerin canı yanmasın, ocaklar sönmesin, zayiat da olmasın tabi.
Ama bu tuhaf süreci hükümet vatandaşlarına izah etmekle mükelleftir.
Açıkça bilmek zorundayız, hükümetin gücü operasyonları durdurmaya yetmiyorsa, yetiyor da gerekli görüyorsa-ki öyle anlaşılıyor- bambaşka bir durum çıkar ortaya.
Üç hafta sonra seçim yapılacak. Ortalık cesetlerden geçilmiyor.
Sivil itaatsizlik çadırlarına taarruz üstüne taarruz düzenliyorsunuz, ama bir yandan da, taziye çadırlarını çoğaltıp duruyorsunuz. Böyle politika olur mu?
Bu durumda seçimden bir şey beklemenin anlamı var mı Allah aşkına?
Her gün, her saat, her dakika ölümü düşünen bir halk, hayatının dörtte üçü taziye çadırlarında geçen bir halk, seçimi ne yapsın?
Kim hangi siyasetçi böyle bir halk tabanının karşısına geçip barış adına, gelecek adına bir çift laf edebilir.
Nitekim edemiyor da..
Bu savaşta hayatını kaybetmiş binlerce gencin kanıyla, canıyla beslenen bir ulusal psikoloji giderek güçleniyor. Maalesef, bu ulusal psikolojiyle, ‘ intibak sorunu yaşıyor adamcağız’ diyebileceğimiz bir tek politikacısı kalmadı biz Kürtler’in..
Şerafettin Bey, Diyarbakır’a uzanan dili, eli kesmekten bahsediyor..
Sevgili Altan Tan, Kasımpaşa kriterlerine karşı, Hançepek kriterleri değil de, Bagok, Cudi dağı kriterleri diyor.
Velhasıl bu gidiş gidiş değil, bu yol, yol değil.
Bu kötü gidişatı durdurmak her şeyden ve herkesten önce hükümetin görevidir.
Bilmediğimiz hakikatler varsa, savaş lobilerine karşı durulamıyorsa onu da, bu hükümetten öyle her yöne çekilen demeçlerle, ‘siyasi rakip BDP’yi’ köşeye sıkıştırmayı hedefleyen o bildik sözlerle değil, samimiyet ifade eden, güven ve umut aşılayan ve toplum olarak arkasında durabileceğimiz mertçe söylenmiş sözlerle duymak hakkımızdır.
Söz konusu olan hepimizin geleceğidir çünkü.
Kıbrıs’tan yazıyorum bu yazıyı. Yakın Doğu Üniversitesine misafir oldum hafta başında. Sınırötesinden ceset toplayan insanları görmezlikten gelemedim, Kıbrıs’ı yazmak haftaya kaldı bu yüzden.
Geçen hafta Mardin’de, beş dilde sunumun yapıldığı sempozyumdan umutla çıktım.
Toplumun kendi içinde bu kadar açık bir diyalog geliştirebildiğini görmek ve empati kurabildiğine tanık olmak duygusu içimi umutla doldurmuştu.
Artuklu Üniversitesinin salonundan çıkıp otel odasında, televizyonu açtığım anda, sınır ötesini aşıp gelmiş, omuzlarında cenazelerle yürüyen insanları gördüm.
Onlar yürüyor, askerler onları durdurmak için havaya ateş açıyorlardı.
Bu manzara Türkiye’nin aynasıdır, bu aynaya bakmayı bilmeyen hiçbir politikacının, partinin veya hükümetin geleceğimizde söz ve karar sahibi olmaması için, içimden Allaha dua ediyorum..
Yazarlar
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
7.10.2012
3.09.2012
1.09.2012
30.08.2012
27.08.2012
25.08.2012
23.08.2012
20.08.2012
18.08.2012
16.08.2012