Sezin ÖNEY
Türkiye’de (gene) bir seçim yaklaştığı için, dünyada ve ülkede gerçekten ne olup bittiği ile ilgilenmemek için çok iyi bir bahanemiz var.
Ülkece o kadar kutuplaşmış ve benimsediğimiz partilerimizin cengaverleri haline gelmişiz ki; seçmenler olarak, kendi ellerimizle yanlış bir sistemi daha da betonlaştırıyoruz. Sonra da, her seçimden reform, değişim ve dönüşüm bekliyoruz.
Politikada, liderleriyüceltmek yerine sıradanlaştırıp, ufaltmadıkça; liderleri silip onların yerine, iş yapan sıradan insan temsilcilerini, sadecetoplumsal sorunları çözmek için araç olan milletvekillerini yazmadıkça demokrasi umudu boşuna.
Siyaset, sorun çözme odaklı, araçsal bir etkinlik olmalı; duyguların, kahkaha ve gözyaşlarının, karizmatik dünya üstü varlıklarmış gibi davranılan “politik pop starların” gövde gösterisi, “stand-up” şovu değil.
Politikayı, gerçekte olduğu, olması gerektiği halden çıkarıp, yozlaştıran ve bir halkla ilişkiler faaliyetine, tele-vole şovuna döndüren başlıca sorumlu, medya elbette.
Siyasetle bizzat uğraşacak vaktimiz yok; mucize hapları yutup herşey mükemmel olsun istiyoruz. Ve medya bize bu hapları cömertçe sunuyor.
Bir oy ver, herşey çözümlensin. Liderini sev, liderine tap, bayram seyran olsun. Bir hap yut; zayıfla, güzelleş hiç yaşlanma, zengin, mutlu, muhteşem ol. Fark ne?
Evet, dünya genelinde popülist partilerin yükselişi gözleniyor; hızlı yaşam ve teknolojik dönüşümlerin, hiper-kapitalizmin yarattığı bir “popülizm çağındayız”. Ama Türkiye, “vur deyince öldür” demeye meraklı bir ülke olarak, “popülist parti popülerliği trendini” yakalamanın ötesinde, tam teşekküllü bir popülist sistem yarattı kendine.
Türkiye’de iki faktör “popülist sistemi” yaratmada etkili: Medyanın, siyaset üzerindeki etkisi ve her devirde “magazinel” olana karşı ortak Türkiye zaafı.
Ama toplumu suçlamanın da bir anlamı yok...
Yaşam kavgası veren milyonların, göz ucuyla gündemi izlemek dışında siyasetin atışmalarını takip edecek zamanları bile olduğunu sanmıyorum. Gündemin takip edildiği hallerde de, orta sınıf çizgisi ve altında kalanlar kendi içlerinde apayrı gündem ve dünyalarda, ortanın üzeri sınıflar ve daha üst katmanlar bambaşka tellerde. Doğu ayrı Batı gayrı, Güney orada Kuzey burada-Orta hepsinden ayrı bir havalarda.
Türkiye, feci paramparça, aşırı kutuplaşmış ve adaletsizliğin pençesinde kıvranarak birbirine düşmanlaşan toplum, gruplar ve insanların cehennemine döndü.
Bölük pörçük, kopuk kopuk: Türkiye’de tek ortaklığımız, partisel cemaatlerde kutuplaşmakta birleşmemiz.
Sonuçta, ülkece, ortak biçimde, yerelden ulusala birlikte izleyeceğimiz, gözümüzü dikebileceğimiz, güvenebileceğimiz “ortak bir kamusal alanımız” yok.
Bu ortamın tek kazananı da, başkalarını ezerek, kopya çekerek, aldatarak, adaletsizlikler ve yolsuzluklarda birleşerek yolunu bulanlar.
Ve, popülizmin tüm imkanlarını sömürerek yıldızlaşan bir krema tabakası; popülist lider, popülist muhalif, popülist gazeteci, popülist akademisyen diye uzayıp giden bir liste. Herşeyin kof, boş ama cafcaflı olanı, kendini iyi pazarlayabileni makbul.
Hormonlu yaldız devri şimdi.
İlk kez, siyasi analiz yapıyor olmaktan bunalıyorum; çünkü eleştirinin içinin boşaldığı, kitlelerin sadece var olan görüşlerini onaylayan bilgilere, analizlere açık olduğu bir ortama sürüklendik. Siyasi yorum yaptığım her an, keskin nişancı gözlerce tartıldığımı hissediyorum; “Kimlerden? Neyi savunuyor? Neden bu söylediklerini söylüyor? Amacı ne?”. Sadece inandığı ilkeler yüzünden adaletsizliğe adaletsizlik demek artık tuhaf karşılanıyor.
Birçok insan, adaletsizliğin neden ve nasıl yapıldığı değil, kime karşı yapıldığı önemliymiş gibi davranıyor.
Hal böyle olunca, seçimlerden “yeni sonuç” beklemek beyhude. Birbirine güvensiz, birbirinin haklarını ilkeler üzerinden korumak yerine sürekli birbirini suçlayan insanların toplumunda, herkes kendini tehdit altında hissedip, “güçlü partilerin, nüfuzluların kanatları” altına sığınarak korunmaya çalışır.
Seçimlerden seçimlere; bu sistemin tek kazananı popülizm ve kutuplaşma. Bu afyonu çekmekten toplumca vazgeçip, liderin değil bireyin önemini kavrayana ve herkes için adaleti ortaklaşa isteyene, talep edene kadar da öyle olacak.
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUBu çağda harita böyle değişiyor 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYZindanın kapıları açıldı ve muhalif lider serbest bırakıldı 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERÖzgür Özel CHP’de neyi değiştirdi? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Sahur Pilavı… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTrump niçin İran’ı vurdu? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluSiyasi belirsizlik rüzgarıyla, ‘erken’ seçime doğru… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
3.02.2025
29.01.2025
17.01.2025
7.11.2024
6.11.2024
24.10.2024
27.06.2024
7.06.2024
26.05.2024
20.05.2024