Taha Akyol
Ceza Hukuku Profesörü Mahmut Koca, Taha Akyol’un sorularını cevapladı.
Hocam,100 bin kişiye düşen tutuklu ve hükümlü sayısının Avrupa’da 100’den ibaret, dünya ortalamasında 146 ama bizde 350 olduğunu belirtmiştiniz. Neden böyle?
Ülkemizde ceza infaz kurumlarında bulunan tutuklu ve hükümlü sayısındaki artış, uzun zamandan beri bir önemli bir sorundur. Türkiye’de, Temmuz 2020 tarihi itibariyle, ceza infaz kurumlarında 281,094 hükümlü ve tutuklu bulunmaktadır. Bu sayı nüfusa oranlandığında 100.000 kişide 335 kişiye tekabül etmektedir.
Bu açıdan Türkiye, gerek dünya, gerek Avrupa ülkeleri içerisinde üst sıralarda yer almaktadır. Türkiye, ceza infaz kurumlarında hükümlülere nazaran en çok tutuklu bulunduran ülkelerden de birisidir. 31 Aralık 2017 tarihi itibariyle, ceza infaz kurumlarında bulunan tutukluların oranı yüzde 43.1 olarak belirtilmiştir. Bugün de bu sayı ve oranlar büyük ölçüde böyle.
İnfaz kurumunda yaşanan doluluğu, Türkiye’de suçların çok işlendiğini gösteren bir olgu olarak değerlendirmemek gerekir.
‘YARGI KÜLTÜRÜ’ SORUNU
Bunun nedenlerinden birisi, infaz kurumlarındaki tutuklu sayısının yüksek olmasıdır. Ülkemizde tutuklama tedbirine kolay başvurulmaktadır. Bu durum kanuni düzenlemelerden kaynaklanmamaktadır. Zira bugüne kadar tutuklamayı zorlaştıran çok sayıda kanun değişikliği yapıldığı halde, sorun giderilememiştir.
Tutuklamayı bir tedbir olmaktan tamamen çıkarmak mümkün olmadığına göre, burada hakimlerin tutuklamayı kolaylaştıran “yargı kültürü”ne hapsolmasını önleyecek denetim mekanizmalarının etkin şekilde işletilmesi gerekir.
Sorunun diğer önemli nedeni ise 1 Haziran 2005 tarihinde yürürlüğe giren Türk Ceza Kanununun sisteminde suçların karşılığında öngörülen cezaların ve infaz kurumunda kalınması gereken sürenin yüksek tutulmuş olmasıdır.
Türkiye’de ceza infaz kurumlarındaki tutuklu ve hükümlü sayısının nüfusa oranının Avrupa ülkelerinin seviyesine çekilmesi gerekir. Bunun için, kısa süreliğine rahatlama sağlayan ve geçici çözümler getiren düzenlemeler yerine, bir ceza ve infaz siyaseti esas alınarak suçların yaptırımları ile bunların infaz rejimini bir bütün olarak ele alan kalıcı düzenlemeler yapılmalıdır.
Bu çerçevede “alternatif uyuşmazlık çözüm yolları” da infaz kurumundaki doluluk oranının makul seviyelere getirilmesinde bir enstrüman olarak devreye sokulmalıdır.
İNFAZDA ADALETSİZLİK
Son İnfaz Kanunu ile getirilen düzenlemelerin eşitsiz ve adaletsiz uygulamalara yol açabileceğine yönelik çok sayıda eleştiri yapılmıştı. Bu eleştiriler uygulamada karşılık buldu mu?
7242 sayılı Kanunla yapılan son infaz düzenlemesiyle (Geçici Madde 6) 1 Kasım 2020 tarihi itibariyle yaklaşık 104.000 kişi, denetimli serbestlik yoluyla cezanın kurum dışında infazı için tahliye edilmiştir. Kovid salgın hastalığı nedeniyle yaklaşık 85.000 kişi de halen izinli sayılmakta ve fiilen ceza infaz kurumunda bulunmamaktadır.
Bu düzenleme yapılırken bazı suçlardan mahkum olan kişilerin erken tahliye imkanından yararlanmasına izin verilmedi. Ancak kapsam dışı bırakılan suçların veya suçluların belirlenmesinde bir ölçüt de esas almadı. Bu tür düzenlemelerde tehlikelilik, örgüt mensubu olma, mükerrirlik gibi suçluyu esas alan kriterler gözetilmeli, işlediği suça göre farklı infaz rejimi öngörülmemelidir. Suçlar esas alınarak yapılan düzenlemenin eşitsiz ve adaletsiz uygulamalara yol açması kaçınılmazdır.
Yapılan infaz düzenlemesi örneğin bir kadının kolundaki bileziği cebir veya tehdit kullanarak almak suretiyle yağma suçunu işleyen kişiye, denetimli serbestlik suretiyle cezanın kurum dışında infazına izin verilirken, aynı kadının herhangi bir kişisel verisini hukuka aykırı olarak kaydeden kişi bu imkandan yararlanamamaktadır. Hatta aynı suçu işleyip de farklı ağır sonuçlara yol açan kişiler arasında dahi ayrım yapılmaktadır.
Örneğin başkasını kasten yaralamak suretiyle onun yüzünde sürekli değişikliğe yol açan fail getirilen imkandan yararlanamadığı halde, gebe bir kadına attığı tekme sonucu çocuğunun düşmesine neden olan fail yararlanabilmektedir. Bu örnekler de getirilen düzenlemenin eşitlik ve adalet ilkesiyle bağdaşmadığını göstermektedir. Esasında kapsam dışı bırakılan suçlar dahi, düzenlemenin infaz rejimine ilişkin olmayıp, özel af niteliğinde olduğunu ortaya koymaktadır.
Ancak Anayasa Mahkemesi, bu kanunun “özel af” niteliğinde olduğu gerekçesiyle açılan iptal davasını 7’ye karşı 9 oyla reddetti. Fakat esas yönden inceleme henüz yapılmadı. Bu itibarla düzenlemenin eşitlik, adalet ve hukuk devleti ilkelerine aykırı olduğuna yönelik eleştiriler, şu an itibariyle yalnızca teorik bir değer taşımaktadır.
‘MAFYA’ VE İNFAZ KANUNU
İnfaz Kanununda yapılan değişiklikte suç örgütü yani mafya kapsamında işlenen suçlardan hüküm giyenler de yararlandı. Ama aynı kanunda yapılan düzenleme ile bu tür suçların cezası da arttırıldı. Bunun mantığı, ‘ceza hikmeti’ nedir?
Aynı Kanunla bir taraftan ceza infaz kurumundaki hükümlü sayısının kurumların kapasitesinin çok üzerinde olması nedeniyle azaltılmaya çalışılırken, diğer taraftan bazı suçların cezasını artırmanın çelişkili olduğu açıktır.
Belirtmek gerekir ki, suç siyaseti mülahazalarıyla suç işlemek amacıyla örgüt kuran veya yönetenler için öngörülen cezanın alt sınırı aynı tutularak (iki yıl) üst sınırını on beş yıla kadar hapis cezasına yükseltmek daha isabetli olurdu. Fakat burada büyük ölçüde örgütlü suçlarla mücadelede kamuoyuna yönelik zaafiyet algısının oluşmaması ön planda tutulmuştur.
Ülkemizde bazı suçların sık işlenmesi halinde veya sosyal medyada gündeme getirilip toplumun tepki gösterilmesi üzerine, kanun koyucunun buna tepkisi hemen ilgili suçun cezasını artırmak şeklinde kendini göstermektedir. Halbuki Beccaria’dan beri tekrar edilen bir ilke vardır. “Suçları önlemenin yolu cezasını artırmak değildir, az da olsa cezanın mutlaka uygulandığını topluma göstermektir”.
SON İDDİALARA SORUŞTURMA
Son zamanlarda sosyal medya platformlarında suç örgütü lideri olarak kabul edilen kişilerin iddiaları hakkında bazı saygın hukukçular savcıları resen soruşturmaya açmaya davet ettiler. Siz ne derseniz? Yargı neden pasif?
Hukukumuzda Cumhuriyet savcısı ihbar veya başka bir suretle bir suçun işlendiği izlenimini veren bir hali öğrenir öğrenmez hemen işin gerçeğini araştırmaya başlamak mecburiyetindedir. Bu nedenle herkese açık olan bir platformda yayımlanan söz konusu konuşmalarda ileri sürülen iddiaların bir suç vakasına ilişkin olması ve ortada bir suçun işlendiğine yönelik somut olaylara, delillere dayanan basit şüphenin bulunması halinde, savcılar bu iddiaları ihbar kabul ederek kendiliğinden harekete geçip soruşturmayı başlatmaları gerekir.
Türkiye’de işlendiği iddia edilen bir suça ilişkin olarak soruşturmaya başlayabilmek için başka bir koşul, örneğin başka bir merciin talebi aranmamaktadır. Türkiye’de işlenen suçlarla ilgili olarak savcıların harekete geçmesini önleyen hukuki bir engel bulunmamaktadır. Nitekim basına yansıyan bilgilerden Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının konuyla ilgili olarak soruşturma başlattığını öğrenmiş bulunuyoruz. Bu soruşturmanın kapsamlı şekilde yapılması, iddiaların doğru veya yanlış açıklığa kavuşturulması gerekir.
AİHM VE AYM KARARLARI
AİHM ve AYM kararları ‘yönlenderici’ midir, ‘bağlayıcı’ mıdır?
Türkiye Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine bireysel başvuru hakkını 1987, Mahkemenin kararlarının bağlayıcılığını da 1989 yılında kabul etmiştir. AİHM’nin kararlarının bağlayıcılığı Türkiye bakımından bir uluslararası yükümlülüktür.
Ayrıca 2004 yılında Anayasanın 90. maddesinde yapılan değişiklikle temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası antlaşmalara kanunlara nazaran üstünlük ve bağlayıcılık tanınmıştır. Keza ceza muhakemesinde, bir ceza hükmü hakkında AİHM’in verdiği ihlal kararı yargılamanın yenilenmesi sebeplerinden biri olarak kabul edilmiştir.
Anayasa Mahkemesinin kararlarının bağlayıcılığı konusunda da tereddüt yoktur. Anayasa’ya göre “Anayasa Mahkemesi kararları Resmi Gazetede hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlar”.
Anayasa Mahkemesinin ihlal kararlarının, ihlal kararı veren mahkemeyi bağlayacağı da ilgili mevzuatta açıkça belirtilmiştir. Buna göre ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlal ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde karar verir.
SORUŞTURMAYA MÜDAHALE
2014’te Türk Ceza Kanunu’nun 277. maddesi değiştirildi, soruşturma aşamasında savcılara ve tutuklama yetkisini haiz sulh ceza hakimlerine emir ve talimat vermek suç olmaktan çıkarıldı. Tekrar suç sayılması gerekiyor mu?
TCK’nın 277. maddesinde 18.6.2014 tarihli ve 6545 sayılı Kanunla yapılan değişiklikle maddede geçen “yapılmakta olan bir soruşturmada” ifadesi metinden çıkartıldı. Esasında bu ifade maddenin ilk halinde yoktu ve 2012 tarihinde yapılan değişiklikle maddeye girmişti. Böylece maddede adil yargılama hakkını ihlal eden, yargılamanın veya soruşturmanın doğruluk, dürüstlük ve gerçeğe ulaşma ilkelerine uygun olarak işlemesi yönündeki toplumsal beklentiyi zedeleyen tutum ve davranışlar cezalandırılmak istenmişti.
Şüphesiz soruşturma evresinde görev icra eden savcılar üzerinde de belirli bir yönde karar vermesi veya işlem tesis etmesi için talepte bulunulabilmekte ve böylece adaletin gerçekleşmesinin önüne geçilebilmektedir. Soruşturma görevini yapmakta olan süjelerin hukuka aykırı olarak etkilenmesi amacıyla gerçekleştirilen tutum ve davranışların da cezalandırılması gerektiği izahtan varestedir. Bu nedenle yapılacak bir kanun değişikliğiyle maddenin değişiklikten önceki haline getirilerek, soruşturma evresinde görevli olan süjeleri hukuka aykırı şekilde etkilemeye teşebbüs edilmesinin yeniden suç olarak tanımlanması yerinde olur.
HSK’YA KARŞI BAĞIMSIZLIK
Hakimlere coğrafi teminat yıllardır vaat ediliyor fakat olmuyor. Halbuki HSK bir basit bir yönetmelik maddesiyle ‘hakimleri farklı yerlere atamayacağım’ diyerek bunu sağlayabilir. Neden yapmıyorlar, yarattığı sorunlar ne?
Hakimlerin görevlerini yerine getirirken her türlü baskıdan uzak tutulması hakim bağımsızlığının bir gereğidir. Hakimler verdikleri kararlardan dolayı bulundukları yerden başka bir yere gönderilme endişesi taşımamalıdır. Hakimlerin bu endişelerini ortadan kaldıracak en önemli teminatlardan birisi de “coğrafi teminat”tır. Bunun için bir yasal düzenleme yapılmasına esasen gerek de yoktur.
Zira hakim bağımsızlığı ve teminatına ilişkin anayasal hükümler, hakimlerin kararlarından dolayı bulundukları yerden başka yere atanmasını engellemeye yeterlidir. Hakimin bağımsızlığı, hakimleri denetleyen, gerektiğinde disiplin veya ceza soruşturması süreçlerini işleten HSK’ya karşı da geçerlidir. Hakimin verdiği karardan dolayı görev süresi dolmadan bulunduğu yerden başka yere tayin edilmesi, açık şekilde hakimin bağımsızlığını zedeler.
Böyle bir korku içinde bulunan hakimin verdiği kararlar kendi kararları olmaktan çıkar ve kendisinden “beklenildiği şekilde” verilen kararlara dönüşür. Bu şekilde verilen karara hakim kararı da denilemez.
Bu nedenle hakimlerin huzur ve güven içinde görev yapmalarını sağlamlaştırmak için “coğrafi teminatın” yasal bir düzenlemeyle getirilmesi yerinde olur.
HUKUK FAKÜLTELERİ?
Türkiye’de 88 üniversitemizde hukuk okutuluyor. Son olarak iki tane daha kabul edildi. Bu popülizm değil mi? Hukuk öğretiminde temel sorunlar nelerdir?
Hukuk öğretiminde temel sorunlar oldukça fazladır ve bunların neler olduğu herkesçe bilinmektedir. Bu sorunların başında akademik kadronun gerek nicelik gerekse nitelik itibariyle yetersizliği gelmektedir. Her açılan hukuk fakültesi akademik yetersizliğin derinleşmesine yol açmaktadır.
Bu durum öğrencilerin akademik gelişimini olumsuz yönde etkilemektedir. Bu nedenle kurulan hukuk fakültelerinin nicelik ve nitelik itibariyle yeterli akademik kadroya sahip olmadan öğrenime başlamaması, bu süreci tamamlamasının beklenmesi sağlanmalıdır.
Mezun olan öğrencilerin akademik gelişimi bakımından olay bazlı soruların sorulduğu ortak bir sınava tabi tutulmaları, fakültelerin öğretim üyesi ve öğrencilerinin niteliğinin artırılmasına önem vermeleri sonucunu doğuracaktır. Bu nedenle geçen yıllarda yapılan yasal düzenleme ile hakim, savcı, avukat ve noterlik mesleğine kabul edilebilmek için hukuk mezunlarının “hukuk meslekleri sınavına” tabi tutulacak olmalarını olumlu bir adımdır.
PPOF. DR. MAHMUT KOCA KİMDİR?
Ceza Hukuku profesörü olan Mahmut Koca, çeşitli hukuk fakültelerinde ceza hukuku dersleri verdi. Halen Medipol Üniversitesi’nde ceza hukuku dersleri veriyor. Prof. Koca’nın Türkçe, İngilizce ve Almanca dillerinde ceza hukuku üzerine yayınlamış birçok kitap ve akademik makalesi bulunuyor.
Yazarlar
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları




















































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
30.12.2025
28.12.2025
24.12.2025
23.12.2025
21.12.2025
19.12.2025
16.12.2025
14.12.2025
12.12.2025
10.12.2025