Ümit Akçay
2023 seçimleri halen pek çok yönleriyle tartışıyor. Altılı Masa’nın bileşenleri yaşadıkları hezimetin sorumluluğunu CHP’ye yıkma telaşında. CHP’de ise parti içi gelişmeler ağır çekimde ilerliyor. Bu ortamda muhalif seçmenin yaşadığı şok ve hayal kırıklığı pek çok insanı siyaset ve ekonomi konuşmaktan uzaklaştırmış durumda. Diğer yandan seçim öncesinde gündemi işgal eden Altılı Masa’nın dalga boyunda hareket eden ekonomi yorumcuları, iktidarın ekonomi politikasında yaptığı değişiklikler sonrasında birdenbire iktidarın en önemli destekçisi haline geliverdiler. Garip dönemlerden geçiyoruz kısacası.
Bir süredir Gazete Duvar yazılarımda iktidarın projelerine değiniyorum ama bu hafta 2023 seçimleri konusuna geri dönerek, şu sorulara verilebilecek yanıtları tartışmak istiyorum: Sosyal medyada ekonomi nasıl tartışılmalı ve bu neden önemli? Okur, ilk başta 'Bu konunun seçimlerle ilgisi nedir?' diyebilir, yazının sonuna doğru dördüncü maddede bu bağlantıları kuracağım.
1. Medyada otoriter konsolidasyon
Ülkedeki otoriter konsolidasyon sürecinin önemli bir bileşeni medyanın denetim altına alınması. Bu ise, medyadaki otoriter konsolidasyonu beraberinde getiriyor. Konumuz açısından bu gelişmenin en önemli sonucu şu: Medya üzerindeki devlet kontrolünün ve sansürünün pekişmesi, sosyal medyayı özellikle muhalifler açısından ana bilgilenme mecrası haline getiriyor. Zira ana akım medya mecraları ülkedeki ve dünyadaki iktidarın gözünden bakarak topluma aktardığı için muhalifler için alternatif zorunlu olarak sosyal medya oluyor.
Eskinin ana akım medya düzeninde yer alan, bugün ise mevcut iktidarla mesafelenen yorumcular ya da yayın mecraları ise siyasi baskı yanında ekonomik baskı koşulları altında faaliyetlerini sürdürüyorlar. Ancak özellikle ekonomik zorluklar, bu muhalif yayın mecralarını sosyal medyanın kendi kurallarına göre hareket etmeye zorluyor. ‘Tık avcılığı’ olarak adlandırılan bu iş modeline göre önemli olan içeriğin görüntülenme ve etkileşim sayısı olunca, muhalif yorumcular giderek ‘tık avcısına dönüşme’ riskiyle karşı karşıya kalıyor.
Kısacası, medyadaki otoriter konsolidasyonun en önemli sonucu, kamusal tartışma imkanlarını giderek daraltması ve kamuoyu oluşumunu iktidarın çizdiği kutuplaşma eksenleri dahilinde gerçekleşmesidir. Bu ortamda sosyal medya alternatif bir kamusal tartışma platformu olarak öne çıkıyor ancak burada da kendine has sorunlar beliriyor.
2. Gerçekçi değil yaygaracı yorum ‘satıyor’
AKP’nin siyasi kutuplaşmayı bir iktidar strateji olarak kullanması, kutuplaşmanın hemen her alanda hakim düşünme şekli olmasını doğuruyor. İktidar çevrelerinden gelen çoğu zaman propaganda içerikli yorumlar, sosyal medyada trol orduları ile köpürtülüyor ve sonuçta ortaya çıkan bu bulamaç muhalefetin üzerine fırlatılıyor.
Süreklileşen bu saldırı ortamında muhalefet cephesinde nüanslı yorumların ya da dengeli analizlerin yerini içi boş söylemler ya da ‘laf çakma’ yarışı alıyor. Dolayısıyla iktidar kendi suretinde bir muhalefet yaratıyor. Muhalefetin ve iktidarın izleyicileri, gerçekçi yorumdan ziyade çarpıtılmış yorumlara daha fazla rağbet eder hale geliyor.
3. ‘Takipçi kasma’ dinamiği
Bu durumda sosyal medyada yer alan yorumcuların bu genel dinamiğe göre davranışları önemli hale geliyor. İktidar eleştirisi, bunu yapmanın zorlaştığı bir ortamda, daha az bulunan bir şey olduğu için daha çok dikkat çekiyor.
Ancak burada ilginç bir geri besleme mekanizması devreye giriyor. Yorumcu, gerçekçi analiz yerine ‘yaygaracı’ değerlendirmeler yaptığında takipçi sayısı artıyor. Örneğin “önümüzdeki ay memur maaşları ödenemeyecek”, “dolar 45 lira olacak” dendiğinden toplumsal hafızada 2001 krizi canlanıyor. “Ekonomik krizle geldiler, krizle gidecekler” düşüncesi beliriyor. Yorumcu, bunu beslediği oranda takipçi kazanıyor. Aksi yöndeki daha gerçekçi yorumlar takipçi kaybettiriyor. Çünkü muhalif sosyal medyada izleyicilerin duymak istediği tek şey var: İktidarın yakında düşeceği. Aksi yorumlar etkileşim getirmiyor.
Yorumcu, takipçi sayısını dikkate alarak yorum yapmamalı diyebilirsiniz. Ancak Twitter’ın yeni versiyonu olan ‘X’ platformunda takipçi sayısının ve etkileşimin artık doğrudan parasal karşılıkları var. Bu durumda, olayların sadece pozitif yanlarını görmeye odaklanmış bir iktidar medyası, doğal olarak kendi karşıtını yaratıyor ve felaket senaryoları üzerinden takipçi kazanmaya çalışan bir yorumcu tipi ve genel olarak yayın politikası ortaya çıkıyor. Yukarıda değindiğim gibi bu yorumcu tipi medyadaki otoriter konsolidasyonun bir sonucu.
4. Neden önemli?
‘Yaygaracı’ yorumcu sadece takipçi kazanmak için bunu yapsa, bu kimseyi ilgilendirecek bir konu olmazdı. Ancak bu tip yorumlar muhalefetin geneline yayılınca, sertmiş gibi görünen eleştiriler, esasında iktidarın lehine işleyen bir dinamik haline gelebiliyor. ‘Yaygaracı’ yorumlar bu nedenle bizi ilgilendiriyor. Şöyle açıklayayım.
Her kritik dönemeçte, iktidarın düşmekte olduğu fikrini yayan yorumcular, kişisel olarak değil ancak besledikleri damar nedeniyle bir bütün olarak muhalefetin hissiyatını belirliyor. Zira muhalefet partileri açısından kamuoyu, bu muhalif sosyal medya mecralarında şekilleniyor. Ancak burada ilginç bir mekanizma devreye giriyor.
Konudan bağımsız olarak, aktarılan/yorumlanan durum, olduğundan kötü tasvir edildiğinde iktidara bir hareket alanı açmış oluyor. Bu sayede iktidar, normalde harcaması gerekenden daha az bir çabayla elde ettiği ‘kötünün iyisi’ durumları başarı gibi sunabiliyor. Açıklamak için birkaç örnek vereyim.
Döviz kuru haberlerini ele alalım. Doların 8 TL iken 18’e çıkması başlı başına kötü bir durum, geniş kesimlerin alım gücü hızla geriliyor. Ama negatif geri besleme mekanizması sayesinde muhalif yorumcu dolar 30 TL olacak beklentisini dillendirdiğinde (ki bunu yaptığında daha fazla etkileşim alıyor), iktidara büyük bir iyilik yapmış oluyor. Bu durumda dolar 20 TL olsa da, beklentiler 30 TL olarak şekillendiğinden iktidar bu kötü sonucu bir tür başarı olarak sunabiliyor.
İkinci örnek Uluslararası Para Fonu (IMF konusu). Sözünü ettiğim yorumcu tipi sorunu “IMF olmadan bu krizden asla çıkamayız” olarak koyduğu sürece, muhaliflerin zihin dünyasındaki iki düşünceyi gıdıklıyor. İlki, bir IMF anlaşması olduğu durumda iktidarın söylediğinin küçük düşeceği ve insanların bu tutarsızlıklar nedeniyle iktidardan uzaklaşacağı düşüncesi; ikincisi de, bir IMF programı uygulanması durumunda iktidarın toplumsal desteğinin azalacağı beklentisi. 2018’deki döviz krizinden beri her kritik dönemeçte ‘IMF programı olmadan bu kış geçmez’ yorumunu yapanlara karşın, türlü zorluklara rağmen bir IMF programı olmadığında, iktidar bunu bir başarı olarak sunabiliyor. Örnekler çoğaltılabilir, daha fazla vaktinizi almayayım ama bunlar arasında ‘memur maaşlarını ödeyemeyecekler’ söylemi, en bayat olanlarından, değinmeden geçemeyeceğim.
ELEŞTİREL GERÇEKÇİLİK
Kısacası, çarpıtılmış eleştiri muhalifleri esir almış durumda. Yankı odalarına hapsolmuş izole paralel gerçeklikler, muhalif eleştiriyi giderek laf oyunlarından ibaret bir performans haline getiriyor. Bunun ne kadar büyük sorunlar çıkarabildiğini, kaybedilen 2023 seçimlerinde gördük. Buradan sağlıklı değerlendirmeler çıkmayacağı gibi verimli bir kamusal tartışma da çıkmıyor. Ancak daha kötüsü, çarpıtılmış muhalif yorumlar iktidarın hareket alanını genişletiyor. Bu kısa yazıda açıklamam mümkün değil ancak ‘eleştirel gerçekçilik’ buradan çıkış için elimizdeki anahtar olmalı.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
6.03.2025
27.02.2025
20.02.2025
13.02.2025
7.02.2025
31.01.2025
23.01.2025
16.01.2025
9.01.2025
2.01.2025