Yıldıray OĞUR
“Harita üzerinde Türkiye’yi bölme planı” yapmışlardı. “İhanet buluşmasının arkasından CIA ve MI6 çıkmıştı.” “Zaman ayarlı bir kaos planı” deşifre edilmişti. “Sokaklar karıştırılacak, bir büyük banka ve fabrika üzerinden ekonomiye operasyon çekilecekti.” Bu “15 Temmuz’un devamı”ydı hatta “15 Temmuz kadar mühim”di. CIA, ABD’den suikast için ülkeye eski mahkum bile sokmuştu. “Casuslara Alman elçiliği takip içi çip takmıştı.” “Türkiye uçurumdan dönmüştü.”
Üzerinden bir yıl geçti ama Türkiye’nin atlattığı bu “büyük tehlikeyi ve kaos planını” artık hatırlayan yok.
Bu ağır iddianalar ve manşetlerle tutuklanan Büyükada davasının sanıkları dört ay sonra tahliye edildiler. Ajan oldukları söylenen Alman ve İsveç vatandaşları da evlerine döndü.
Peki bu kadar ağır iddialarla başlayan o davadan geriye ne kaldı? Toplantıya katılmamış Af Örgütü yöneticisinin tutuklu yargılandığı, artık haber dahi olmayan bir dava, o dört ay Türkiye aleyhine yazılan yüzlerce negatif haber ve yorumdan başka hiçbir şey.
Davanın ve tahliyelerin Türkiye’de hukukun durumu, bağımsızlığı hakkında bütün dünyada oluşturduğu fikir bir tarafa, Alman devletinin alenen yürüttüğü diplomatik girişimleriyle gelen tahliyeler karşılığında Türkiye’nin ne elde ettiği de meçhul...
***
“Hem ajan terörist” hem PKK tetikçisi” denmişti. “Alman elçiliğinde saklanmış bir provaktör”dü. Die Welt muhabiri Deniz Yücel de bir yıl tutuklu kaldıktan sonra çıkan üç sayfalık iddianameyle tahliye edildi ve Almanya’ya gitti.
Neden bir yıl tutuklu kalmıştı, bu ağır iddialar nereden çıkmıştı yine belirsiz kaldı. Yine diplomatik görüşmeler sonucunda tahliye kararı geldi. Yine “Devletlerin işlerine bizim aklımız ermez, kesin karşılığında alınmıştır bir şeyler, kargolar geliyor” dendi. Ama yine aylar sonra bu tutuklamadan geriye Türkiye’nin imajına vurulmuş darbelerden başka bir şey kalmamış görünüyor.
***
Aynı büyük iddialar ve manşetlerle başlayıp sonu tahliye ile biten davalar serisinin son örneği de Amerikalı Pastör Brunson davası oldu.
15 Temmuz darbesinden beş ay sonra İzmir’de “FETÖ’cü Papaz” diye tutuklanıp, ardından bir de darbecilikten ve askeri casusluktan hakkında tutuklama kararı verildiğinde kimse kim olduğunu bilmiyordu.
“Amerikalı misyoner bir rahip” hakkında atış serbest, insanları bu suçlamalara ikna etmek de kolaydı.
Halbuki Andrew Craig Brunson ve eşi 23 yıldır Türkiye’de yaşıyorlardı.
Misyoner bir anne babanın oğlu olarak Meksika’da büyümüş Brunson, okuduğu kolejde yine misyoner bir ailenin kızı olan Norine’la tanışmış, ikisi evlenip, 1993 yılında 25 yaşlarındayken kiliselerini açıp, misyonerlik yapmak üzere Türkiye’ye gelmişlerdi.
En büyüğü 18 yaşında olan üç çocukları da Türkiye’de doğup büyümüştü.
23 yıldır yaşadıkları İzmir’de merkezi Alsancak’taki Diriliş Kilisesi olan ve sayıları 25 ile 40 arasında değişen küçük bir cemaatle misyonerlik faaliyetlerini yürütmekteydiler.
Vatandaşlık almamışlar, 23 yıldır bittikçe oturma izinlerini uzatmışlardı. Yani sürekli devletin gözetimi ve denetimi altında yaşamaktaydılar.
Darbe sırasında tatil için gittikleri ABD’deydiler ve darbecilikle suçlanacaklarını düşünmeden Türkiye’ye dönmüşler ve oturma izinlerini uzatmak için başlarına geleceklerden habersiz karı koca Göç İdaresi’ne gidip başvurmuşlardı.
Önce Ankara’dan gelen olumsuz güvenlik raporuyla tutulmuşlar, sonra eşi bırakılmış, 20 gün sonra da Brunson bir gizli tanık ifadesiyle FETÖ’den tutuklanmıştı.
İddianamesi ise ancak 18 ay sonra çıktı. İddialar Dua, Ateş ve Göktaşı kod adlı üç gizli tanığın ifadelerine dayanıyordu.
İddianamede 23 yıldır ailesiyle İzmir’de yaşayan ve 25 kişilik bir kilisede pastörlük yapan Brunson’a yöneltilen suçlama ağırdı; “Misyonerlik görüntüsü altında ülkemizi birkaç parçaya bölmek ve kalacak küçük bir kısmı FETÖ/PDY’nin yönetimine vermek”, “FETÖ/PDY silahlı terör örgütünün üst düzey sorumluları ile gizli bir şekilde irtibata geçerek, ayrıca PKK terör örgütü üyeleri ile koordineli bir şekilde faaliyet yürütmek suretiyle bir etnik kökeni Türkiye Cumhuriyetinden ayrıştırarak belirli amaçlar doğrultusunda yönlendirmeye ve yönetmeye çalışmak.”
FETÖ ile ilişkisinin tek delili de tutuklanmasına neden olan Gizli tanık Dua’nın ifadesinde tarihi belirsiz bir toplantıda kilise açma izni için FETÖ’cü bir avukattan yardım istedikleri iddiasıydı. İddianamede böyle bir toplantı ve görüşmeyle ilgili gizli tanık ifadesi dışında başka bir delil yoktu, doğru bile olsa bu onu FETÖ’cü Papaz yapmazdı.
Daha da tuhafı iddianamenin yarısı Gizli Tanık Dua’nın LDS (The Church of Jesus Christ of Latter-day Saints) Kilisesi ya da bilinen adıyla Mormonların Türkiye’de faaliyetleri hakkında, çok daha önce polise ya da savcılığa verdiği bir ifadeden alıntılardan ibaretti.
İddialar da 2006-2011 arasındaki olaylarla ilgiliydi ve bu olaylarla Rahip Brunson arasında hiçbir ilişki de yoktu. Zaten Pastör Brunson’un mensup olduğu Evanjelik Kilisesi’ne göre Mormonlar gerçek Hristiyan bile değildiler.
“Kayıp 13. Kabile Kürtler” gibi bir zamanlar Yahudilikle ilgili iddia edilen komplo teorilerinin Hristiyanlık versiyonlarına da gizli tanık ifadelerinden yer verilmiş iddianamenin 18 ay sonra çıkmasından sonra başlayan duruşmaların her birine de gizli ve açık tanıkların tuhaf iddiaları damga vurdu.
Gizli tanık 'Serhat'a göre Brunson, Hristiyan bir Kürt devleti kurmak istiyordu. Bunun için PKK’yı Hristiyanlaştıracaktı. Sonraki duruşmada konuşan bir tanık ise Brunson’un kilisede koltukların üzerine 'Türkler oturamaz' yazısı koydurduğunu söyledi.
Üç çocuğu ve eşiyle 23 yıldır İzmir’de yaşayan 25 kişilik bir cemaati olan Amerikalı bir misyoner rahibin bunları yapacağına, PKK’nın Hristiyanlığı kabul edip, Hristiyan bir Kürdistan kurulacağına diyelim ki inanıldı.
Peki, FETÖ’cülük, darbecilik, askeri casusluk, PKK ile işbirliği içinde ülkeyi bölmeye çalışmakla suçlanan biri neden iki yıl tutuklu kaldıktan sonra geçen hafta ev hapsi için tahliye edildi?
Diyelim ki zaten bu iddiaların pek inandırıcı olmadığı biliniyordu. Mesele hukuki bir mesele de değil. Amerikalı pastör, haksız biçimde ABD’de tutuklanıp, yargılanan Halkbank Yöneticisi Hakan Atilla’ya karşı koz, pazarlık ya da mütekabiliyet için tutuklanmış olsun.
Bütün hukuki iddialardan ve tutarlılık sorgulamalarından vazgeçelim ve olaya sadece pragmatik bir diplomatik güç mücadelesi üzerinden bakalım.
Peki iki yıl sonra bu tutuklamadan Türkiye nasıl bir menfaat elde etti?
Tutuklama, Hakan Atilla’nın yargılanması, ceza almasını engellemedi. Atilla, Brunson gibi ev hapsine alınmadığına göre bu tutuklama ve tahliyenin somut bir sonucu olmadı.
Bu tutuklama, FETÖ liderinin iade sürecini de kolaylaştırmadı aksine ABD’de 80 milyon üyesi olan ve şu anda başkan yardımcısı ve Cumhuriyetçi senatörler düzeyinde ABD yönetimine hakim Evanjelik Kilisesi’nin öfkesi kazanıldı, FETÖ kendi tezlerini anlatmak için bir zemin elde etti ve kendine Cumhuriyetçiler içinde de güçlü müttefikler buldu.
Washington Post’un, İsrailli savcıların beş parfümden kaçakçılık ve Hamas’a yardım çıkaran absürt bir iddianameyle tutukladığı Ebru Özkan’ın Türkiye’ye getirilmesini Brunson pazarlığına bağlayan haberini de Türkiye yalanladığına göre bu iki yıllık tutuklamadan geriye sadece iki sonuç çıktı.
Bir hafta önce ağır iddialarla tutukluğunun devamına karar verdiği bir sanık için, bir hafta sonra ev hapsi kararı veren bir hukuk sistemi manzarası ve aklı başında Amerikalıların ve bütün müttefiklerinin utanılan akraba muamelesi yaptığı bir Başkan ve onun Evanjelik Kilisesi bağlısı yardımcısından işitilen yaptırım tehditleri.
Kuzey Kore’yi füzelerin düğmesine basmakla, Avrupa’yı paralarını kesmekle tehdit etmiş Trump’ın tehditlerini, daha bir hafta önce iltifatlarından büyük anlamlar çıkaranlar dışında muhtemelen kimse ciddiye almayacaktır.
Bu tehdide hükümetin hak ettiği cevabı vermesi de doğru.
Ama keşke bütün bunlara sebep olan dosyanın da savunulacak bir tarafı olsaydı. Bir hafta arayla tutukluluğun devamı ve tahliye kararları vermeyen bir yargı olsaydı da, top rahatça yargının bağımsızlığına atılabilseydi.
Atılan taşlar ürkütülen kurbağaya değseydi.
Belki de adaletin kalitesi, yargının bağımsızlığı bir ülkenin elini, tutuklu bir yabancıdan daha güçlü yapıyordur...
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
21.06.2025
18.06.2025
16.06.2025
15.06.2025
11.06.2025
8.06.2025
4.06.2025
2.06.2025
1.06.2025
26.05.2025