Yıldıray OĞUR
Dün İngiliz gazetelerinde doğum günü yüzünden hakkında yeni hatıralar yayınlanan Margaret Thatcher’in siyasi hayatının kırılma anı 1982’deki Falkland Savaşı’ydı.
1979’da Başbakan olan Thatcher, üç yıl sonra 1982 yılında ekonomik sorunlarla boğuşan, işsizliğin, yoksulluğun zirve yaptığı, grevlerle sarsılan ülke tarihinin en düşük desteğe sahip Başbakanı’ydı.
Tam bu sırada Arjantin’le patlak veren bir krizi adım adım derinleştirip 2 Nisan 1982 günü İngiliz ordusunu binlerce kilometre ötedeki Falkland Adası’na çıkardı ve 10 hafta sürecek, 300’ü aşkın İngiliz, 600’ü aşkın Arjantinli askerin öldüğü savaşı başlattı.
İkinci Dünya Savaşı’nda bu yana zafer görmemiş, bütün sömürgeleri tek tek bağımsızlığını kazanıp elinden çıkmış İngilizlerin, emperyal hevesleri tekrar tahrik olmuş, “demir leydi” Thatcher halkın gönlünü geri kazanmıştı.
Bir yıl sonraki seçimi de bu sayede kazandı.
Ama bunu yaparken karşısına hiç beklemediği bir engel çıkmıştı: BBC.
Kamu kaynaklarıyla yayın yapan ama editöryal olarak bağımsız
BBC, Falkland Savaşı yayınlarında geleneksel nötr çizgisinden taviz vermemiş hatta “Askerlerimiz” ya da “Evlatlarımız” yerine “İngiliz askerleri/birlikleri” demekte ısrar edince,
sağcı medyanın ve muhafazakar siyasetçilerin hakaretlerine, hainlik ithamlarıyla karşılaşmıştı.
Çalışanlarına dağıttıkları bir hizmet içi eğitim kitapçığında neden “Askerlerimiz” demediklerini “Biz İngiltere değiliz, biz BBC’yiz” diyerek açıklamışlardı.
Askeri operasyonun başlamasından önce, böyle bir operasyonun yapılabileceğiyle ilgili savunma bakanlığı kaynaklarına dayandırarak yaptıkları bir haber yüzünden “düşmana yardım etmekle” suçlanmışlar, savaşın başlamasından sonra da meşhur haber programı Panaroma’nın yaptığı “Savaştan kaçınmak mümkün müydü” başlıklı programda konuşan kıdemli askerler ve diplomatlar diplomatik çözümün mümkün olduğunu ortaya koyunca Thatcher’in konuşmalarında da hedef oldular.
Daha sonra ortaya çıkan özel notlarında ve günlüklerinde o günlerde Thatcher’in BBC’ye çok öfkelendiği ve kanala el koymanın yollarını aradığı ortaya çıkmıştı.
BBC’nin bu savaş yayınları, sadece hükümetten değil, muhafazakar çevrelerden ve gazetelerden de çok sert eleştiriler aldı. Hatta The Sun gazetesi Thatcher’a çağrı yaparak BBC ve askeri operasyona karşı eleştirel yayınlar yapan diğer liberal ve sol gazeteler için “Çekinme hain de; İçimizdeki vatan hainleri” manşetiyle çıkmıştı.
Ama BBC, bu tarafsız yayınları sayesinde Falkland Savaşları’nda herkesin referans kaynağı haline gelmiş, hatta Arjantin devleti bu yüzden İspanyolca yayın yapan BBC radyosunu engellemişti.
BBC bu çizgisini hep korudu. Libya’ya yönelik Amerikan bombardımanı sırasında sivillerin öldürüldüğünü haber yaptığı için Kaddafi’nin propagandasını yapmakla suçlandı, 90’larda IRA ve Sinn Fein’e konan zorunlu medya ambargosu sırasında ambargoyu, Sinn Fein lideri Garry Adams’ın açıklamalarını bir oyuncuya okutarak aşmaya çalıştı. İngiltere Irak işgaline katılırken de muhalif sesleri, sivil ölümlerini İngilizler kendi vergileriyle finanse edilen BBC’den duydular.
İsrailliler de İsrail ordusunun Gazze’ye, Lübnan’a yönelik operasyonlarda olan biteni, öldürülen sivilleri Haaretz’den okur. Bu yüzden gazete her seferinde, ihanetle, terör destekçiliğiyle suçlanır ama Hamas’a dayandırarak İsrail ordusunun saldırısında sivillerin öldüğünü haber veren Haaretz’in internet sorumlusunu, operasyona karşı tweet atan İsrailleri sabahın köründe gözaltına alındığı vaki değildir.
Türkiye’de de BBC’nin İngiltere devletinin suçlarını teşhir eden haberleri, Haaretz’in İsrail operasyonlarında ölen Filistinli sivillerle ilgili haberleri, New York Times’in ABD’nin Afganistan’da Irak’ta savaş sırasında dronelarla yaptığı sivil katliam haberleri memnuniyetle karşılanır, hemen çevrilip haber yapılır, bu haberler üzerinden katil Batılı ülkeler eleştirilir.
Irak işgaline karşı Londra’da, Washington’da yapılan yüzbinlik protesto yürüyüşleri övülür, kendi ülkesi ABD’ye terörist diyen Chomsky konferanslara çağırılır, kitapları çevrilip basılır. Fransa’nın Cezayir’deki işgaline karşı çıkmış Sartre, Fanon muhakkak arada bir anılır, bu entelektüel cesaretleri herkese örnek gösterilir.
Muhammed Ali’nin, türlü ambargoyu, baskıyı göze alarak Vietnam Savaşı’na gitmeyi reddetmesi onun büyüklüğünün ve güçlü imanının şanından görülür
Ama bütün bunlar sadece sınırlarımız dışında yaşandığında iyi ve erdemli hareketlerdir.
Ama söz konusu olan Türkiye olunca işler değişiverir. O argüman devreye girer: Aynı şey mi?
Evet hepsi birbirinden farklı, kıyaslanamaz, terörle mücadele etmek de meşru ama ifade hürriyetinin kullanımı açısından evet aynı şey.
Haklı ya da haksız Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının da Türkiye devletinin askeri operasyonlarını, içinde girdiği savaşları eleştirmek hakkı var. Bu operasyonlarda yapılan hataların haber yapılması da ordunun moralini bozmak değil, ülkenin genel moral seviyesini yüksekte tutmak demektir. Günün sonunda zararı değil, yararı olur, hataları azaltır.
Ama son günlerde bırakın bir askeri operasyona karşı çıkmayı, haklı haksız operasyonu eleştiren haber yapmak bile gözaltına alınma nedeni olabiliyor, bir konferansta savaşa hayır demek, muhbir bir vatandaşın ihbarıyla emniyetin gelip ifadenizi almasıyla sonuçlanabiliyor, sadece karşı çıkmak değil sessiz kalmak hatta yeterince destek vermemek bile sanatçı, gazeteci, yazarlar için linç edilme gerekçesine dönüşebiliyor.
Barolar Başkanı’nın aklına ilk “devletin kalkan olarak kullanılan sivilleri korumaya mecbur olmadığı”nı açıklamak geliyor. Cübbeli hoca askerler için dua etmeyi az bulup “Ermeni tohumlarından girip, karı kılıklı teröristten” çıkıyor.
Halbuki olağanüstü şartlarda, heyecanların, öfkenin yükseldiği anlarda olmayan değerler, olmayan hukuk, özgürlükler, olmayan medya normal zamanlarda da varmış sayılmaz.
Savaş meydanında yüzüne tüküren düşmanı nefsi için öldürmüş olmamak için bırakan Hz. Ali kıssalarıyla, merdivenden inerken önüne serilmiş düşman bayraklarını kaldıran Atatürk hatıralarıyla yetiştirilmiş bir toplum, bir kriz anında soğukkanlılığını bu kadar kaybetmemeli. Haydi bir BBC’imiz olmadı, olmayacak ama kamuflaj giyip düşmana “gelin, gelin” diye dayılanan spikerleri de hak etmiyoruz.
İki dünya savaşı sırasında savaşın yıkımlarını yaşamış Batılı ülkelerde büyük savaş karşıtı hareketler ortaya çıkmıştı. Hatta ABD bu savaş karşıtları yüzünden uzun yıllar 2. Dünya Savaşı’na girmek istememişti.
İki dünya savaşından da bu kadar büyük travmalarla çıkmamış Türkiye’de ise hiçbir zaman böyle etkili savaş karşıtı, pasifist hareketler olmadı. Mevcut savaş karşıtlıkları da genelde, o savaşı sevmediği için bir savaş karşıtlığı oldu, yoksa ilkesel olarak savaş ya da şiddete karşıtlık olmadı. O yüzden bugün hala PKK medyasında çalışıp, savaşa hayır yazmak gibi saçmalıklar yaşanabiliyor.
Ama herhalde bunun esas sebebi Türkiye’de toplumun her zaman devletten zayıf olmasıydı.
Bazı tarihçilere göre bizdeki ulus-devlet değil, devlet-ulustur. Bir ordu bir devlet kurmuş, toplum, o ordu ve devlet etrafında toparlanmıştır.
O yüzden devlet bir karar verdiyse sorgulamak tehlikedir. Hele de bu karar bir savaş kararıysa.
Yakın tarihimizde de bunun az örneği var.
O nadide örneklerden biri 1974 Kıbrıs Barış Harekatı’na Aydınlıkçılar’ın “gerici, emperyalist bir işgal hareketi” diyerek karşı çıkmalarıydı.
Dün KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’nın Türkiye’nin askeri operasyonuyla ilgili yaptığı açıklamaya onların partisinden, gazetelerinden gelen sert eleştirileri görünce insan bunu hatırlıyor.
Halbuki onlar, haklı ve meşru olan 1974 harekatına karşı çıkarken, ODTÜ mezunu 27 yaşında genç bir mimar olan Mustafa Akıncı Lefkoşe Dereboyu’nda mukavemet teşkilatı içinde Türk askerleriyle birlikte çarpışmalara katılıyordu.
Belki de onu hadsizlikle suçlayanların aksine savaşın ne demek olduğunu bizzat bildiği için o açıklamayı yaptı.
Yavruvatan’da fazla BBC izlemek, temiz hava solumak ve Anavatan’dan birkaç yüz mil uzakta yaşamanın zararları herhalde...
Yazarlar
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel’e saldırı aydınlatıldı mı şimdi? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolDış politikada rasyonel zemin 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURKomisyon Suriye’yi, Suriye İsrail’i, İsrail Trump’ı…. 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEYargı CHP’ye çalışıyor 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluHerkes sözünden sorumludur; 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanBüyük Türkiye hayali böyle bir hayal miydi? 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilFanatizm ve inancın siyasallaşması 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’nin diğer dertleri… 10.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞCassandra Çığlığı* 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKParti kapatma! Kayyum veya emanetçi ata yeter… 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezHangisi doğru? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
28.09.2025
22.09.2025
20.09.2025
17.09.2025
10.09.2025
8.09.2025
6.09.2025
3.09.2025
2.09.2025
30.08.2025