Halil BERKTAY
[26 Nisan 2014] Kendime notlar: Her şey gene üst üste bindi. Başbakanın taziye mesajı ve boyutları yıldan yıla gelişen 24 Nisan anmaları; derken, Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç’ın, yargıdaki güçlü varlığı aşikâr olan paralel yapıya yok demek suretiyle Cemaat’e kol kanat geren konuşması; derken, 1 Mayıs’ı kutlamayı değil sadece çatışma çıkarmayı amaçlayan illâ Taksim inatları (ve buna karşı AKP’nin de artık kendi sokak gücünü kurup ortaya sürmesi tehlikesi). Bu arada iki kere televizyona çıktım (24 Nisan akşamı CNN-Türk, Şirin Payzın ve 25 Nisan gecesi Cine-5, Mustafa Şen ile Yıldıray Oğur), bir de Sabah gazetesine uzun bir mülâkat verdim (gene 1 Mayıs 1977 hakkında; galiba 28 Nisan Pazartesi yayınlayacaklar). Bir yerde, hepsinin tam metinlerini Paralel Evren’e koymak istiyorum. Fakat hepsinden öte, asıl içimden geçen Gürbüz Özaltınlı’nın başlattığı “aydın karamsarlığı” sorgulamasına girmek. Derin düşünüyor ve en önemli sorunlardan birine parmak basıyor. Ne ki, önce elimdeki işi, şu New York panelini (2), (3) ve (4) diye, üç yazıda anlatmayı bitirmek zorundayım.
Bu alt-dizinin en başında, 1915’te ne oldu sorusunu, zaman olsaydı nasıl cevaplayacağımı anlatmaya çalışmıştım (bkz 23 Nisan, ‘Meaningful World’ soykırım panelinde (1) söyleyebildiklerim). İkinci ana başlığım ise 1915’ten 2014’e 99 yıl geçmiş ve olayın 2015’teki yüzüncü yılı da kapıya dayanmışken, Cumhuriyet Türkiye’sinin neden Osmanlı Ermenilerinin başına neler geldiğini kabul etmekte bu kadar zorlandığı, bir türlü kabul edemediği şeklindeydi. Ancak hemen altını çizmeliyim ki bu, başbakanın 24 Nisan taziye mesajından bir hafta önceydi. Ermeni soykırımının, soykırım inkârcılığının ve soykırım inkârcılığına karşı mücadelenin tarihi açısından, nasıl şimdiye kadar 2000 (Chicago’daki ilk ortak Türk ve Ermeni tarihçileri toplantısı), 2005 (İstanbul konferansı) ve 2007 (Hrant’ın öldürülmesi ve cenazesi) yakın tarihin önemli nirengi noktaları idiyse, bundan böyle söz konusu zaman şeridine hakikaten bir milât demek olan 2014 taziyesini de ekleyip, TÖ (taziye öncesi) ve TS (taziye sonrası) gibi deyimlerle konuşmak gerekeceğini sanıyorum.
Fakat her neyse; TÖ 1. haftada ben, yüzleşememe nedenlerini kendimce aşağıdaki, belki sonuncusu hariç ilk altısı hâlâ ve daha epey bir süre karşımıza çıkacak olan altı yedi noktada toplamıştım; hafızamdan, notlarımdan ve herhalde biraz genişletip zenginleştirerek aktarıyorum. (1) Ataya çekme, cedlere tapma. Milliyetçi ideoloji çizgisel devamlılıklar üzerine kuruludur. Milliyetçilere göre millet, moderniteyle kurulan ve kurgulanan, yeni ve inşa edilmiş/edilen bir kategori değil doğal bir kategoridir ve tarihin derinliklerinde ezelden beri vardır (ebediyete kadar da varolacaktır). Liberalizmin kilit sözcüğü “özgürlük,” sosyalizmin kilit sözcüğü “eşitlik” ise, milliyetçiliğin kilit sözcüğü de “birlik”tir. Bu çerçevede, sırf bugün yaşayan herkes güya ortak görüş ve çıkarlar etrafında birlik olmaya değil, aynı zamanda geçmiş ile de, yani milletin geçmişteki bütün cedleri, ataları ve öncülleriyle de birlik olmaya ve birliğini korumaya çağrılır, zorlanır, bu yönde güçlü bir ideolojik ve duygusal bir şantaja maruz bırakılır. Birlik dediğimiz şey, çeşitli anlarda mevcut iktidar ve otorite ilişkilerine göre tecelli eder. Bazılarının milleti temsil ettiği, millet adına konuştuğu ve hareket ettiği her nasılsa kabul edilir. Hiçbir milliyetçi ideoloji, ne yapmış olurlarsa olsunlar, kendi kurucularını babalıktan reddetmek istemez; tersine, milleti o cedlere ilelebet sadık, büyümemiş evlâtlar halinde tutmaya çalışır. Bu, bugün veya geçmişte “millet adına” işlenmiş en korkunç cinayetlerin dahi olduğu gibi benimsenmesine uzanır. Üstelik bu dayatmaya retrospektif olarak katılmak, şimdiki zamanda katılmaktan daha kolaydır. Mevcut siyaset sahnesinin heterojenliği apaçık ortadadır; diyelim ki sağ ve sol liberalleri, radikalleri, sosyalist ve/ya sosyal demokratları, Atatürkçüleri, muhafazakârları ve faşistleri vardır — ve çoğu kimse, onlar da Türktür diye MHP ve Ülkü Ocaklarıyla, ya da özellikle 1960’lar ve 70’lerde yaptıklarıyla özdeşleşmek istemez. Oysa 1915’e gelince nedense iş değişir; 20. yüzyıl başlarının proto-faşistleriyle; (en son Akın Özçer’in yazdığı üzere) bugün asla oy vermeyeceğimiz İttihatçı diktatör ve katilleriyle dayanışmak, her nedense Türklüğün icapları arasına girer. Dahası, gene o 1970’lerin, Milliyetçi Cephe yıllarının bazen günde 15-20’yi bulan suikastleri ortadayken, insanlar kendilerini Türklerin müşfik ve merhametli olduğuna, dolayısıyla atalarımızın katliam yapmış olamayacağına; keza, bugünkü Türkiye toplumunda kadınlara karşı baba-koca-sevgili-ağabey şiddetinin boyuları herkesin gözü önündeyken, gene atalarımız söz konusu olduğunda “Türkün kadına el kaldırmayacağına” her nasılsa inandırılır, inanıverir.
(2) İttihatçılar ve Kemalistler. Jön Türk Devrimi 1908’de meydana geldi. Osmanlı Ermenileri 1915’te yerlerinden yurtlarından koparılıp atıldı, mülksüzleştirildi, sürüldü ve katledildi. Henüz Osmanlı devleti mevcuttu ve İttihatçılar iktidardaydı. İstiklâl Harbi ise 1919-22’de gerçekleşti ve Cumhuriyet 1923’te ilân edildi. Ne ki, bu iki aşama arasında büyük bir ideolojik devamlılık ve kadro, personel devamlılığı söz konusuydu. Bildiğimiz kadarıyla, Mustafa Kemal’in kendisi 1915 faciasına herhangi bir şekilde bulaşmamıştı (ve zaten, sık sık tekrarladığım gibi, başka faktörlerin yanı sıra muhtemelen bu nedenle de, Millî Mücadele’nin lideri olarak seçildi ve gerektiğinde Batı kamuoyu tarafından da kabul edilebilir, temiz bir savaş kahramanı olarak Anadolu’ya yollandı). Ama bir adam bütün bir ülkeyi ve toplumu tek başına yönetebilir mi? Mustafa Kemal’in yaverleri, emir subayları, vali ve kaymakamları, paşaları, yüzbaşı ve binbaşıları kimlerdi diye soracak olsak, çok yakın geçmişte hepsi İTC’ye mensuptu. Yeni ulus-devleti bunlarla birlikte, bunlara dayanarak kurmak ve idare etmek zorundaydı. 1925-27’de eski İttihatçı şeflerinden kalanlar politik bakımdan tasfiye edilirken, hemen bütün ordu ve devlet apparatı Mustafa Kemal’in Atatürklüğe yürüyüşüne sadık kaldı. Ama acaba ideolojik düzlemde, kafalarının içi ne ölçüde yenilendi, yenilenebildi? Çok da yenilenmesi istendi mi? Kemalist milliyetçiliğin, İttihatçı milliyetçiliğinin en hayalci, en saldırgan, en yayılmacı bazı yönlerini budayıp törpülediği ve pratik siyasette Turancılıktan Anadoluculuğa çekip sınırladığı doğrudur. Ama aynı zamanda, farklı aşamalarda da olsa ikisinin de sonuçta Türk milliyetçiliği olduğu; özellikle tarihsel imgelemlerinin, efsanelerinin, bir yanda şeytanlarının ve diğer yanda kahramanlar-tanrılarpantheon’larının ilkinden ikincisine aktarıldığı da doğrudur. Nitekim bu yüzdendir ki “azınlık”lara duyulan nefret Cumhuriyet dönemi boyunca sürdü ve biraz kırılıyorsa ancak şimdi şimdi kırılıyor. 1915 vahşetinin kâh doğrudan haklı bulunması, kâh mazur gösterilmesi, kâh örtbas edilmesi ve unutturulması da bu genel ortam ve çerçevenin bir parçasıydı.
(3) Kan diyarları, ya da kanlı topraklar. Bu başlığı Timothy Snyder’ın çok sevdiğim Bloodlands kitabından ödünç alıyor ve adapte ediyorum. 19. yüzyıl sonları ve 20. yüzyıl başlarındaki hemen her “gecikmiş” milliyetçiliğin ulus-devlet tasavvurunda, her türlü “yabancı” veya “güvenilmez” unsurdan arındırılmış, yekpare ve sırf “bizim olacak bir toprak, özlemi vardır. Bir önceki yazımda, 1877-78’den başlayıp 1912-13’ten geçerek 1914-15’e varıncaya değin, “bıçak kemiğe dayandığında Anadolu’ya çekilip orada direnme” fikrinin nasıl geliştiğini özetlemiş ve ardından “oysa,” demiştim, “Anadolu da bir bakıma böyle güvenli bir liman olmaya çok elverişli değildi” çünkü kuzey ve batıdaki Rumların yanı sıra özellikle doğuda hatırı sayılır bir Ermeni nüfusu da barındırıyordu. Gerekli (!) etnik temizliğin bu bölümünü, evet, doğrudan İttihatçılar gerçekleştirdi. Ama Kemalist Cumhuriyet de üzerine oturdu. Görece homojenleştirilmiş bir Anadolu’yu, İttihatçılığın “sosyal mühendisliği” ve “Türkleştirme” projesinden (bkz Fuat Dündar) devraldı. (a) Kurucu babalar ve (b) kadrolar gibi (c) bu teritoryalite mirasının da reddi mümkün olmadı, olamazdı.
(4) Türk ulusal burjuvazisine hızlı start vermek. Marx Kapital’in ilk cildinde “kapitalist sermaye birikimi” ile “sermayenin ilk birikimi” (primitive accumulation) arasında bir ayırım yapmıştı. Endüstriyel üretim sürecinin her ânında artı-değer kâra dönüşüyor ve bu, mevcut sermayeye ekleniyor, “kapitalist birikim”i devam ettiriyordu. Öte yandan, bir de 18. yüzyıl sonlarından itibaren masif olarak sanayiye akan, sanayi sermayesine dönüşen servetlerin nereden geldiği sorunu vardı. Amerika’nın keşfiyle, altın ve gümüş madenlerinin yağmalanmasıyla, korsanlıkla, köle ticaretiyle, yeni ürünlerin Atlantik üzerinden batıdan doğuya ve doğudan batıya akışıyla sermaye, “bütün gözeneklerinden kan ve irin sızarak” çıkageliyordu. Geç dönem Osmanlı İmparatorluğu’ndan İkinci Meşrutiyet ve Cumhuriyete geçiş süreçlerinde, yeni bir Türk “millî burjuvazi”sinin palazlanmasında ise, gayrimüslim “komprador” burjuvazilerinin mülksüzleştirilmesi önemli rol oynadı. İttihatçıların başlattığı bu müsadere ve transfer süreci, Lozan Mübadelesi’nden 1930’ların “Trakya olayları”ndan geçerek, İkinci Dünya Savaşı sırasındaki Varlık Vergisi uygulamasına, Aşkale toplama kampına, sonrasında 6-7 Eylül 1955 pogrom’una ve “İstanbul’un son [1964] sürgünleri”ne kadar devam etti. 1915 Ermeni tehciri ve katliamları elbette öncelikle bu amaçla yapılmadı; o kadarı çok dar ve kaba, aşırı-indirgemeci bir ekonomik determinizm olur. Asıl neden milliyetçi ideo-politik belirlenimlerdi. Lâkin bir sonucu bu oldu. Öyle veya böyle, 1915-16 ve sonrasında muazzam servetler el değiştirdi (bu konuda bkz özellikle Serbestiyet yazarlarından Ümit Kurt’un gerek kendi başına, gerek Taner Akçam’la birlikte yayınladığı çalışmaları). Başka bir deyişle, yeni Türkiye’nin “ilk birikim”i de bütün gözeneklerinden kan ve irin” (lâkin daha çok Ermeni ve Rum kanı) sızarak geldi. Bu da yukarıda saydığım a-b-c unsurlarının yanı sıra hem (d) yeni Cumhuriyet ve Türk burjuvazisi açısından reddi imkânsız bir dördüncü ve son derece maddî, elle tutulur bir miras, hem de nemalanan kesimlerin boyutları ve toplumsal konumu itibariyle Osmanlı Ermeniliğinin imhası tarihsel gerçeği ile yüzleşmeyi zorlaştıran çok önemli bir diğer faktör oldu.
(6) Anti-emperyalizm ve sınıf mücadelesi. Milletler ve milliyetler arası düşmanlıkların herhalde önemli bir bölümü, yarı-gerçek yarı-hayalî (real or perceived) “sınıfsal nefret”lerle başlar; bunların abartılıp genelleştirilmesi, belirli bir etnik-dinî grubun tamamına izafe edilerek özselleştirilmesi (essentialize edilmesi) yoluyla “millî-ırkî nefret”lere dönüştürülür. Bunun en açık ve aşırı örneğini Yahudi düşmanlığının Ortaçağdan 19. yüzyıl sonu ve 20. yüzyıl başlarına kadarki gelişiminde görebiliriz. Yönetim, ordu ve siyaset alanlarından dışlanan Yahudilerin (kültür ve sanatın yanı sıra) ticaret ve bankacılık sektörlerine yönelmesi ve (Hıristiyanlığın faiz yasağının pratikte geçerli olduğu yüzyıllardan yararlanarak) belirli bir boşluğu doldurması, evet, Marlowe’unMalta Yahudisi’ndeki Barabas veya Shakespeare’in Venedik Taciri’ndeki Shylock gibi bazı zengin tefeci tipleri yaratır; bundan beslenen hasetler ise en yoksul köylü, esnaf ve zanaatkâr kesimleri dahil bütün Yahudilerin “asalak kan emiciler” gibi algılandığı bir anti-semitizmi yaygınlaştırıp Hitler’in “nasyonal sosyalizm”i ve “nihaî çözüm”üyle noktalanır. Balkan milliyetçiliklerinin ve zıddında Türk milliyetçiliğinin gelişiminde de benzer öğelere rastlıyoruz. Bulgar ve Yunan milliyetçileri açısından bütün Müslümanlar, Osmanlı despotizminin simgesi büyük toprak ağalarına; Türk milliyetçileri açısından da bütün Rum ve Ermeniler, Büyük Devletlerle işbirliği yapan tufeylî zenginlere asimile edildi. Bu, sınıf nefretinin millî nefrete dönüşmesi aşamasıdır. Gerek Balkanların (tamamen değilse bile kısmen) Müslüman Türklerden, gerekse Anadolu’nun gayrimüslimlerden temizlenmesi, bu milliyetçilik temeline dayandırıldı. Zihnen bir sonraki momentte ise, gene gerek Balkanlarda, gerekse Türkiye’de, saf milliyetçiliğin yardımına Marksizm koşup, kendinden önce gerçekleştirilmiş olan etnik temizlikleri gerisin geri sınıfsal bir vokabülere tercüme etti ve “kendi” milliyetçiliğine devrimci bir teorik temel yarattı. Böylece Balkanlardaki etnik temizlikler faraza resmî Bulgar ya da Yunan Marksist-Marksizan tarihçiliğinde “eski feodal sömürücü sınıflar”ın; Türk Marksistlerince de “emperyalizme en yakın işbirlikçi burjuvazi kesimleri”nin tasfiyesi olarak rasyonalize edildi. Yerine göre milliyetçilik, yerine göre Marksizm, yerine göre Kemalizm ile Marksizmin eklektik bir karışımı, bütün ulus-devlet inşası süreçlerinin “ötekiler”e ödettirilen bedellerinin üzerine ideolojik bir şal örtmeye (ve bu arada, enternasyonalist olması gereken sosyalistleri de aldatıp milliyetçilikle zehirlemeye) yaradı.
(6) Bir Lekesiz İlkah öyküsü olarak Türk İnkılâp Tarihi. Katolikliğin sonradan eklenen yapıtaşlarından biri, (İsa’nın değil; Hazreti İsa’ya bakire olarak hamile kalan ve doğuran) Meryem’in kendisinin Lekesiz İlkahı (Immaculate Conception) inancıdır. Bunun bir benzerini Türk İnkılâp (Devrim) Tarihi öğretisi, müfredatı ve derslerinde bulabiliriz. Yeri gelmişken belirtelim ki 1920’ler ve 30’larda henüz sistematik bir inkâr teorisi mevcut değildi. Olamazdı da, çünkü olay henüz son derece tazeydi ve unutulması/unutturulması ya da yalandır, iftiradır, böyle bir şey hiç cereyan etmedi denmesi mümkün değildi. Nitekim o zamanlar bu konu etrafında yazılıp çizilenler “iyi oldu, zorunlu vatan savunmasıydı” ve/ya “kendileri etti, kendileri buldu” ve/ya “kötü oldu, niye oldu ki, bize leke sürdü” ve/ya “çok çok kötü oldu” gibi (bazıları bugüne dek gelen) varyantlara ayrılıyordu. Başka bir deyişle, taraftarları ve karşıtları vardı, ama toptan inkârcıları (henüz) yoktu. Öte yandan bu ideolojik boşluğu, özellikle 1927 ve Büyük Nutuk’tan itibaren, resmî Türk İnkılâp Tarihi’nin inşası doldurmaya başladı. Yukarıda anlatmaya çalıştığım üzere, “dörtte üç oranında saf milliyetçi, dörtte bir oranında Marksistimsi anti-kolonyalizm” diye vülgarize edilebilecek bir karışım, öncesi ve sonrasıyla Millî Mücadele’nin sadece Büyük Devlet emperyalizmine karşı verildiğini, yerli Rum, Ermeni ve diğer gayrimüslimleri ilzam eden herhangi bir boyutu olmadığını kafalara yerleştirmek için kullanıldı. Millî eğitim, ordu, medya ve bütün devlet kurumları tarafından onyıllar boyu işlenen bu “büyük anlatı” (grand narrative), her ne kadar başkalarının devrimlerinde bir takım kötü ve kirli işler dönmüş olabilirse de, “bizim devrimimiz”de herhangi bir “karanlık taraf”a (dark side) rastlanmadığına; tersine, yüzde yüz ak — doğru, haklı ve erdemli — olduğuna nesilleri ikna etmeyi başardı. 1960’lar ve 70’lerde baş gösteren sistematik inkârcılık ise bu temelin üzerine oturdu ve onu daha da pekiştirdi. O yüzdendir ki 1915’in tarihî gerçekleri az buçuk duyulmaya ve âdetâ hafızası silinmiş bu toplumun yeniden kapısını çalmaya başladığında, ana mecra bakımından “aa, bu da neymiş, şimdi bu [yalanlar] nereden çıktı” türü bir şaşkınlığa yol açtı.
Bununla ne kastettiğimi somut bir örnek ve anekdotla açmak isterim. Geçen haftaki ilk yazımda (23 Nisan), New York’taki 17 Nisan toplantısının başında Michael Hagopian’ın Fırat’ın sularının akan kanlarla kızıllaşmasına atıfta bulunan The River Ran Red filminin gösterildiğine; yer yer bazı yanlışlarla birlikte büyük bir gerçeklik duygusu içerdiğine ve tüyler ürpertici tanıklıklara yer verdiğine değinmiştim. Orada bir Suriye Arap aşiretinin Muhammed Derviş adındaki yaşlı şeyhi, bütün bir dönemden “Ermeni katliamı yılları” diye söz ediyordu. Bu noktaya bir mim koyalım demiştim. Çünkü tıpatıp aynı bilgi veya algı, Anadolu insanının sosyal belleğine de kazınmıştır; derinlerde, sathın altında mevcuttur. Nitekim Nâzım’ın da “Ermeniler kesilirken” göbeğine kadar kana batan Çolak İsmail tipi, halkın bir dönemi “Ermeniler kesilirken” diye hatırladığı ve tarif ettiğini gösterir. Taraf daha yeni çıkarken yazdığım üç yazıda bu gerçeğin, bu toplumsal olgunun altını çizmiştim (Bir tanık olarak Nâzım Hikmet, 5 Ocak 2008; Nâzım, İttihatçılar, Ermeniler, 10 Ocak; Nâzım, Ermeni kıyımı, bir Kolej hikâyesi, 12 Ocak). Ayrıca, o yazıların üçüncüsünde, Robert Kolej’den eski sınıf arkadaşlarımla aramda geçen bir konuşmayı da nakletmiştim. 2004’teki kırkıncı lise mezuniyet yıldönümümüzde bana “Halil, bu olay gerçekten oldu mu?” diye sormuşlar; benim açıklamalarımı dinledikten sonra ise kafa sallayıp “evet, dedem beyaz kasap önlüğünü giyip bütün bir gün boyunca önüne elleri arkadan bağlı olarak getirilen Ermenilerin başını nasıl önündeki yalağa yatırıp boğazlarını kestiğini anlatırdı” ya da “evet, bizim köyden de Ermenilerin bir gün kolları arkadan bağlanıp, arabalara doldurulup nehir kıyısına götürüldüğü ve sonra arabaların boş döndüğü anlatılırdı” demişlerdi.
2008 başlarında vurguladım ve daha sonra bazı konferanslarda da tekrarladım ki, işte bu, benim için, devlet eliyle inşa edilen resmî “ulusal bellek” buzullarının, gerçek, kişisel ve ailevî toplumsal belleğin nasıl üzerinden geçtiğini; nasıl olanca ağırlığıyla bastırıp düzlediğini ve aşağılara ittiğini; nasıl yaşanmışı yaşanmamış hale getirip insanları dedelerinden duyup bildiklerine karşın böyle bir şeyin “olmadığı”na ikna ettiğini; nasıl Orwell-vârî bir “ikili düşün” (doublethink) dünyası yarattığını… bütün çıplaklığıyla ortaya koymaktadır.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERYeni Bir Çözüm Süreci Ne Kadar Mümkün? 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİNSANLIĞIN ÖLÜMÜ 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaKılıçdaroğlu’nun adaylığı 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrtadoğu’nun ‘Yeni Dönemi’ 9.12.2021 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer F. GergerlioğluMuhafazakârlar çürümeye niye sessiz? 8.06.2021 Tüm Yazıları
-
Mustafa ÖztürkNiyet ve akıbet 29.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ayşe BöhürlerTarih büyük harflerle yazılmaz 28.05.2021 Tüm Yazıları
-
Gazi BAŞYURTBir zamanlar sayılamazdık parmak ile, şimdi eksiliyoruz birer birer… 25.05.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENİsrail’in sonu gelmez işgalciliği 15.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer Ahmet ÖZERENBİR 1 MAYIS Anekdotu… 10.05.2021 Tüm Yazıları
-
Osman CAN24 Nisan 1915: Kardeşimin Cenazesini Kaldıramadım Hala! 29.04.2021 Tüm Yazıları
-
Verda ÖZERBırak artık eski normali 28.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYAN24 Nisan’ı anmak 24.04.2021 Tüm Yazıları
-
Kurtuluş TAYİZPandemide Erdoğan'ı devirme planı çöktü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali Saydam23 Nisan ‘Çocuklara Hürmet’ Günü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Vedat BilginSistem değişti de ne oldu! 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali TarakçıZEVZEK'in asıl amacı Montrö değilmiş! 17.04.2021 Tüm Yazıları
-
Burak Bilgehan ÖzpekVesayet Nedir, Nasıl Kurulur, Niçin Çöker? 16.04.2021 Tüm Yazıları
-
Firuz TÜRKERDARBE GİRİŞİMİNE HAZIR OLMAK 4.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız RamazanoğluYeni metin ne söyleyecek? 25.03.2021 Tüm Yazıları
-
RAGIP DURAN'Bir tek kişinin otoritesi suçtur!' 22.03.2021 Tüm Yazıları
-
Sevilay YALMANMesele Gergerlioğlu meselesi değil! 19.03.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKBACAKİZMİT KÖRFEZİ YAKIN, DENİZ BİZE ÇOK UZAK! 17.03.2021 Tüm Yazıları
-
Ural ATEŞERANADİL... 21.02.2021 Tüm Yazıları
-
Demir Küçükaydınİki Devrimci – Türeci ve Şahin 4.01.2021 Tüm Yazıları
-
Perihan MAĞDENHayaller: ETHOS, Gerçekler: BİR BAŞKADIR BENİM MEMLEKETİM 18.11.2020 Tüm Yazıları
-
Talat ULUSOY9 Eylül 1922, İzmir’in “KURTULUŞ” Günü’nde… 9.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mahmut ÖVÜRAK Parti mi “İhvan’cı” siz mi operasyon çekiyorsunuz? 8.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mustafa Yurtsever2010 YILI REFERANDUMU’NUN BİTMEYEN HİKAYESİ 29.08.2020 Tüm Yazıları
-
Hilâl KAPLANİstanbul Sözleşmesi yaşatır mı? 7.08.2020 Tüm Yazıları
-
Eşref ÇAKARKonca Yazışmaları... 5.08.2020 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunOsmanlı Kudüs’ü 4.06.2020 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANÜmitliyim, çünkü… 26.05.2020 Tüm Yazıları
-
Kadri GÜRSELTürkiye’de darbe mi olacak gerçekten? 16.05.2020 Tüm Yazıları
-
Sinan ÇİFTYÜREKTürbülanstan mayın tarlasına dalış yapan AKP! 13.05.2020 Tüm Yazıları
-
Yaşar YAKIŞTürkiye’nin iktidar partisi yardımlaşmayı da tekeline almak istiyor 25.04.2020 Tüm Yazıları
-
Orhan PamukEski salgınlar ve bugün biz 24.04.2020 Tüm Yazıları
-
Bejan MATURÖlüm hangi boşluğu doldurur? 12.04.2020 Tüm Yazıları
-
Umut ÖZKIRIMLIKorona ve milliyetçilik 8.04.2020 Tüm Yazıları
-
Raffi Hermon Araks‘ARTSAX (Dağlık Karabağ) MESELESİ, NEDİR VE NE DEĞİLDİR? 1.04.2020 Tüm Yazıları
-
Serdar KAYAİslam, Bilim, Virüs, Kumaş 24.03.2020 Tüm Yazıları
-
Markar ESAYANKarantina günlerinde yalnızlık... 20.03.2020 Tüm Yazıları
-
Eyüphan KAYACorona Virüs bir musibettir 19.03.2020 Tüm Yazıları
-
Merve Şebnem OruçSürreel bir devrim: Gezi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Metehan DemirMoskovanın samimiyet testi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Tayfun AtayGoebbels korosu söylüyor: "Her şey mükemmel efendim!" 18.02.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın AKDOĞANBirilerini suçlama yarışı 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Hüseyin GÜLERCECHP, şimdi de İlker Başbuğu alet ediyor 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Ufuk COŞKUNCemevleri için Cumhurbaşkanı’na Çağrı! 20.01.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın ERGÜNDOĞANGökdelen hançeri tam İzmir’in kalbine saplanıyordu ki… 16.12.2019 Tüm Yazıları
-
Nihat Ali ÖzcanOrtadoğu’nun karmakarışık halleri 22.10.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TenekeciDün ve bugün 11.09.2019 Tüm Yazıları
-
Haşmet BABAOĞLUİçerisini iyi anlamak için dışarıya bak! 9.09.2019 Tüm Yazıları
-
Esat KORKMAZYOLDAŞIM YAVUZ ÇANAK 29.08.2019 Tüm Yazıları
-
Ali KİREMİTCİDÜNYADA VE TÜRKİYE’DE SİYASET YENİDEN ŞEKİLLENİYOR 13.07.2019 Tüm Yazıları
-
Tayfun TURANAYILANA GAZOZ, BAYILANA LİMON. 11.07.2019 Tüm Yazıları
-
Mustafa DAĞCIÖTEKİLEŞTİRMENİN ÖTESİ= DÜŞMANLAŞTIRMAK 3.07.2019 Tüm Yazıları
-
Gürkan-Zengin23 Haziran seçimleri: Bir vak’ayi hayriyye 25.06.2019 Tüm Yazıları
-
Serdar ESEN"Herşey Çok Güzel Olacak" mı? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Celal DENİZIRKÇILIĞIN TEDAVİSİ VAR MIDIR? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet AY14 Mayıs güzellemelerinin anlamı 15.05.2019 Tüm Yazıları
-
Salih TunaZincir sesleri 23.04.2019 Tüm Yazıları
-
Beril DEDEOĞLUİflas eden tüccar, eski defterleri karıştırırmış 27.02.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TığlıBu ne iki yüzlülük!... 26.02.2019 Tüm Yazıları
-
Nermin ALPAYİNSAN VE EKONOMİK DEĞERİ 8.02.2019 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKSUUDİLER UNUTMAK İSTİYOR AMA OLMUYOR 8.02.2019 Tüm Yazıları
-
Ümit FıratBir mahalli seçim hatırası 15.01.2019 Tüm Yazıları
-
Murat AKSOYUnutmayalım yerel seçime gidiyoruz 11.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ekin GÜNBİR… İKİ… İZMİR MARŞIYLA KOŞ! 4.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet SeverTürkiye bu kadar tehdit ve hakaret eden bir Cumhurbaşkanı görmedi 18.12.2018 Tüm Yazıları
-
İbrahim SEDİYANİKirletme 15.12.2018 Tüm Yazıları
-
Nadi ÖZTÜFEKÇİUlusal mı Ulusalcılık mı? 15.12.2018 Tüm Yazıları
-
M.Şükrü HANİOĞLUDünya “biz”i parçalamak için mi savaştı? 26.11.2018 Tüm Yazıları
-
Cemil ERTEMEkonominin geleceğini simgeler anlatır! 31.10.2018 Tüm Yazıları
-
Amberin ZAMANCemal Kaşıkçı ve Türkiye’nin itibarı 10.10.2018 Tüm Yazıları
-
Mete YararCastle International 28.09.2018 Tüm Yazıları
-
Mehmet CANFilistin ulusal sorunu-II 25.09.2018 Tüm Yazıları
-
Leyla İPEKCİAile içi eğitimin maneviyatı (1) 18.09.2018 Tüm Yazıları
-
Ümit KurtTarihçi Kieser: Modern Türkiye'nin eş kurucusu Talat Paşa 17.09.2018 Tüm Yazıları
-
Güngör UrasABD’DE BORÇ KRİZİ 10.08.2018 Tüm Yazıları
-
Serpil Çevikcan24 Haziran sonrasındaki şema 30.05.2018 Tüm Yazıları
-
Hüseyin ÇAKIRVaatlerinizi sözleşme olarak imzalayın… 27.05.2018 Tüm Yazıları
-
Kürşat BUMİNLGS Türkçe: Çocuklarla dalga mı geçiyorsunuz? 7.02.2018 Tüm Yazıları
-
Yusuf Ziya DÖGERTürkiye Seçimlerinin Kilidi Kürdler 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Aslı AydıntaşbaşYaklaşan facia 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Özgür MumcuTutuklu yargı 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Arife KÖSEHawaii’den sonra nükleer savaş tehdidini yeniden düşünmek 1.02.2018 Tüm Yazıları
-
Güldalı COŞKUNSeçim kritiği desem de…. 1.02.2018 Tüm Yazıları
-
Ergün Diler23 gizli toplantı. 8.01.2018 Tüm Yazıları
-
Ceren KENARMusul sonrası DEAŞ 14.07.2017 Tüm Yazıları
-
Okay GÖNENSİNSertleşme mi normalleşme mi? 11.07.2017 Tüm Yazıları
-
İhsan ELİAÇIKDini çoğulculuk gereği kadından imam olabilir 23.06.2017 Tüm Yazıları
-
Adil GÜRHay Allah yine çenemi tutamadım! 16.04.2017 Tüm Yazıları
-
Hüseyin SARIBAŞHAYIR, YETER ARTIK! 18.02.2017 Tüm Yazıları
-
İlhan ÇETİNFiliz 22 gündür hayata tutunmaya çalışıyor... 7.02.2017 Tüm Yazıları
-
Mustafa ARMAGANÇankaya’nın karakutusu Latife Hanım mı? 7.02.2017 Tüm Yazıları
-
Süleyman YAŞARVatandaşın dövizini devlete dört katı faizle satıyorlar 26.07.2016 Tüm Yazıları
-
A.Turan ALKAN40 $, hem de ‘döge döge’ 15.07.2016 Tüm Yazıları
-
İhsan YILMAZÜmmetin ortak dili: İngilizce 13.07.2016 Tüm Yazıları
-
Bülent KORUCUÖzel haber bayramı 11.07.2016 Tüm Yazıları
-
Gökhan ÖZGÜNBen HDP’ye oy veriyorum… 28.06.2016 Tüm Yazıları
-
Orhan MİROĞLUYazmaya kısa bir mola veriyorum 17.04.2016 Tüm Yazıları
-
Cemil KOÇAKVe Türkiye ‘hayır’ diyor! 16.04.2016 Tüm Yazıları
-
Sema İZOLCennette de hendek var mı anne? 15.02.2016 Tüm Yazıları
-
Lale KEMALMİT-Mossad kırılganlığı, Rusya ile IŞİD gerilimi 9.02.2016 Tüm Yazıları
-
Birgül HAKANAli Demirsoy 9.02.2016 Tüm Yazıları
-
Sanem ALTANAcılar usta, bizler çırağız.. 6.02.2016 Tüm Yazıları
-
Hadi ULUENGİNOtoriterlik yükselirken 4.02.2016 Tüm Yazıları
-
Demiray ORAL‘Serbest kötülük ortamı’nı icat ettik / Hep birlikte - Tev bi hev re* 2.02.2016 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARANSUYasadışı dinleme suç değilmiş! 1.02.2016 Tüm Yazıları
-
Enver SEZGİNEkrem Sezgin 1.02.2016 Tüm Yazıları
-
Gülay GÖKTÜRKAYM’den AİHM’e cevap 12.01.2016 Tüm Yazıları
-
Yasemin YILDIRIMSayın Kılıçdaroğlu elinizi yükseltin ve “Demirtaş 15 Temmuz gecesi neredeydi?” diye sorun 5.01.2016 Tüm Yazıları
-
Ayhan BİLGENYalanın gücü tükenir, onur kavgası tükenmez 30.12.2015 Tüm Yazıları
-
Zeliha AKPINARNefretiniz elektriğe dönüştürülebilseydi bütün dünyayı aydınlatırdı 29.12.2015 Tüm Yazıları
-
Umur COŞKUNSöz Geçmez, Top Mermisi İşlemez 28.12.2015 Tüm Yazıları
-
Abdülkadir Küçükbayrak“Analar ağlamasın”dan “Analarını ağlatacağız”a nasıl gelindi! 28.12.2015 Tüm Yazıları
-
Ekrem DUMANLIGeç kaldın ey Müslüman 17.11.2015 Tüm Yazıları
-
Semra POLATFransa'nın mülteci ayarlı bombaları 14.11.2015 Tüm Yazıları
-
Ferdan ERGUTHDP içi bir PKK eleştirisi mümkün müdür? 12.11.2015 Tüm Yazıları
-
Nejat ERDİMIŞİD,KÜRTLER VE KAPIMIZDAKİ TEHLİKE! 22.07.2015 Tüm Yazıları
-
Mazlum ÇETİNKAYAEşitlik yoksa kardeşlik de yok! 26.06.2015 Tüm Yazıları
-
Hakan DEMİRCANKoalisyon hava durumu 3 21.06.2015 Tüm Yazıları
-
Tuncay TOPCamide propaganda ve ucuz taşra siyasetçiliği 27.05.2015 Tüm Yazıları
-
Mithat SANCARİnkarın bedeli 30.04.2015 Tüm Yazıları
-
Bülent KARATAŞBirol Başören 28.03.2015 Tüm Yazıları
-
Hasan ÖZTÜRKİLMİK İLMİK 26.02.2015 Tüm Yazıları
-
Kelemet Çiğdem TÜRKMUNZUR’UN ŞİFASI 6.02.2015 Tüm Yazıları
-
Gürbüz Çimen2 Dil 1 Bavul 2.02.2015 Tüm Yazıları
-
Kerem ALTANHayaller duşakabin 20.01.2015 Tüm Yazıları
-
Mehmet YILDIZEnseyi karartmamalı ama nasıl? 8.01.2015 Tüm Yazıları
-
Eylem YILMAZDemokratı az olan toplumlar az demokrasi ile yönetilirler! 3.01.2015 Tüm Yazıları
-
Muhteşem ÖZDAMARHDP'yi BEKLEYEN TEHLIKE 29.12.2014 Tüm Yazıları
-
Mehmet DOĞANHADİ KALK 7.08.2014 Tüm Yazıları
-
Haydar TOPAYSevgili Yoldaşımız, ağabeyimiz Burhanettin Çetinkaya... 13.07.2014 Tüm Yazıları
-
Erdal TALUPolitikada Yeni Paradigmanın Doğuşu 7.06.2014 Tüm Yazıları
-
Mehmet KIRARSLANHalklar nasıl karar verir? 20.04.2014 Tüm Yazıları
-
Yasemin ÇONGARKiev’den notlar: Avrupalılaşmak ile güdülmek arasında… 4.02.2014 Tüm Yazıları
-
Zülfikar ÖZDOĞANTarih, Tarih Olalı... 2.01.2014 Tüm Yazıları
-
Neşe DüzelHata ve devlet gazetecileri 11.12.2013 Tüm Yazıları
-
Selçuk UZUN1915/16´da Erzurum Vilayeti Valisi Tahsin Uzer (1) 25.07.2013 Tüm Yazıları
-
Dr.Sivilay GENÇSibirya ablası 2.05.2013 Tüm Yazıları
-
Nihat TAŞTANBU GÜNÜN MÜŞRİKLERİ MEKKE MÜŞRİKLERİNİ ARATMIYOR 16.03.2013 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCI-Taraf YazılarıBelirsizlikler zamanı ve ütopya zamanı 21.10.2012 Tüm Yazıları
-
Orhan MİROĞLU-Taraf yazılarıESAT’IN YENİ HAMLESİ.. 8.10.2012 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜR-Taraf yazıları1922’de Güzelim İzmir’e Kimler Kıydı? 9.09.2012 Tüm Yazıları
-
Cevdet AŞKINŞiddetli çatışma dönemi başladı 22.05.2012 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtTüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.03.2025
8.03.2025
8.03.2025
6.03.2025
10.02.2025
29.01.2025
25.01.2025
16.01.2025
24.12.2024
20.11.2024