Kemal CAN
İktidar bu hafta sonunu da “boş geçmedi”. İzmir operasyonu ve eski belediye başkanı Tunç Soyer’in tutuklanmasının hemen ardından, -neredeyse harf sırasını izleyerek- Adana, Adıyaman, Antalya ve Beylikdüzü belediye başkanları da gözaltına alındı. Kimsenin artık olayın siyasi boyutundan şüphe etmediğini biliyoruz ama hadisenin tam olarak “ne olduğunun” anlaşılması -ve göze sokma- için, gösteri iyice kabalaştırılmış durumda. Erdoğan daha on gün önce, “diğer belediyelerde de durum felaket” diyerek zaten işareti vermişti. Peşinden ağır medya cezaları “hazırlığı” ve yeni gözaltı dalgaları geldi. İktidar yanlısı gazete ve televizyonlarda, AKP’de 19 Mart sürecinin nasıl devam edeceği konusunda bazı tartışmalar yaşandığına ilişkin değerlendirmeler yapılmaya başlandı. Hafif yollu eleştiriler, atışmalar hatta suçlamalar dile getiriliyordu. Sonunda gelen talimat ve yapılan hamleler, hem gidişat hem de bu tartışmalar açısından açık cevap sayılabilir. Bu operasyonların, PKK ile silah bırakma konusunda bir mizansen hazırlandığı bilgisiyle, süreçler arasında nasıl bir ilişki kurulmaya niyet edildiğiyle ya da bölgesel-küresel gelişmelerle ilginç zaman örtüşmesi de var. Senkron açısından başka bir hadise de, “çözüm” ve “anayasa” komisyonlarının teşekkülü adımlarının yakında atılacak olması. Bahçeli’nin son grup konuşmasında öncelik meselesinin tekrar altını çizmesini de hatırlayalım.
Takip edenler bilecektir, ne 19 Mart sürecini ne son on yıla damgasını vuran iktidar stratejisini basit taktik hamlelerden ibaret ve “korkunun” tezahürü olarak gördüm. Sadece iktidar cephesinde olup bitenler değil, muhalefet içinde yaşananlar da, yaratılmak istenen genel siyasi dizaynın uzantısı. 2015’te kurulan yeni iktidar terkibi, 2016-17 düzenlemeleri (darbe-anayasa) ve 2018 sonrasındaki ipini koparan kutuplaştırma siyaseti, sadece rejimi değil onun yaslanacağı yeni siyasi vasatı yaratma hevesinde. Yapılan hamlelerin hepsini -konjonktürel etkilerin de katkısıyla- iktidarın sıkışması ve çaresizliğiyle açıklamak hala yaygın görüş. Bu konuda sağlam bir inat var. Ancak tasarladığının tamamını uygulamaya koymakta ciddi sıkıntılar yaşıyor ve düzenli destek erimesini durduramıyor olsa da, iktidarın adımlarının panikle atılmış (bütün düğmelere basmak) diye yorumlanması artık pek isabetli görünmüyor. On yıl süren ve durmadan düğmelere basılarak idare edilmeye çalışılan bir krizi seyretmekte olduğumuz fikri, hiç ikna edici gelmedi, gelmiyor. İktidarın bir yönetememe sıkıntısı ve meşruiyetini yüklemeye niyetlendiği çoğunluk hegemonyasını sürdürme sorunu olduğu çok açık. Fakat yapılanlar, bu durumu fark edememiş bir aymazlıktan ziyade, tam da zorunlu gidişatı yönetme biçimiyle ilgili.
19 Mart süreci neyi hedefliyor?
Bu genel tartışmayı daha dar alana -19 Mart sürecine- küçülterek bakınca da, yapılanların sadece taktik hamleler olarak ele alınmasının yetersiz olduğu düşüncesindeyim. Birinci indirgemecilik, 19 Mart’ın sadece İmamoğlu’nun önünün kesilmesi için yapılmış “aday” belirleme hamlesi olduğuna çok kolay ikna olunması. 2023’te de olanlar ve özellikle muhalefet tarafındaki gerilimin basit ve teknik bir “aday” tartışması olmadığı, bugün daha iyi anlaşılmış olmalı (ama pek değil). Şimdi de operasyonların ve muhalefeti sıkıştırma ataklarının yoğunluğu ve yaygınlığına bakılınca, “İmamoğlu’nun önünü kesme” hedefi için yapılanlar fazla gürültülü görünüyor. Yargının araçsallaştırılmasına ve diploma hamlesinin seyrine bakarsak, herhangi bir davadan kolayca çıkartılabilecek “siyaset yasağı”, meseleyi hemen ve hızlı biçinde çözebilirdi. Elbette seçim kazanmakla ilgili böyle bir gündem veya niyet var ama söylediğim eksiklik, her şeyin bundan ibaret sayılması. İkinci önemli eksiklik ise konunun diğer süreçlerle ve iktidar içindeki hakim blok rekabetiyle ilişkisini hiç dikkate almadan sadece kısa vadeli pragmatik gerekçelerle açıklamak. Bu durum, muhalefet aktörlerini de içine alacak biçimde bütün siyasi aktörlerin yeniden pozisyonlanacağı zemini tartışma dışında bırakıyor.
“Erdoğan, kendisini yenebilecek -‘tek aday’- İmamoğlu’nun karşısına çıkmasını istemiyor”. Bu cümle, kimsenin itiraz edemeyeceği, muhemelen hatta kesinlikle son derece doğru bir değerlendirme. Ancak bu doğru, hakikatin bütününü anlatmaya yetmiyor. (Bir doğru bulup, onu her şeyi açıklayacak kadar abartmak galiba) Erdoğan ve mevcut iktidarın, kendi beka sorununu, İmamoğlu’nun varlığından ibaret gördüğünü sanmak biraz tuhaf. Bütün yaşananlardan sonra, kolay ve kestirme formülü, “göze alamadıklarından yapamadıkları” iddiasının da pek geçerliliği kalmadı sanırım. Ancak bu yaklaşımın eksikliğinin daha önemli gerekçesi, iktidarın ayakta kalmakla ilgili meselesinin çok daha derin ve yapısal sorunlardan kaynaklanıyor olması. Kriz, “kazanacak aday bulunduğu için” ortaya çıkmadığı gibi, aday ekarte etmekle çözülecek gibi de durmuyor. En azından iktidar kanadındaki önemli odaklar meseleyi böyle görmüyor. (Erdoğan’ın onların arasında olup olmamasının da pek önemi yok) Gerilimin ve sertleşen çok boyutlu çatışmanın ilk aşaması, “çoğunluk hegemonyasını” kaybetmiş iktidarın, yeniden siyaseti elitler arası bir pazarlık zeminine çekme çabası. Hemen hemen bütün aktörler, yeni dizaynın gereksindiği pozisyonlara çekilerek ya da itilerek “masaya” gelmeye zorlanıyorlar. Yani olay yine “siyasetin belirleyici aktörü” mücadelesi.
Özgür Özel faktörü nasıl bir değişken?
19 Mart sonrasında, şimdiye kadar hesap dışında tutulan toplumsal dinamik, inadını açık taleplerle herkese gösterdi. Ancak bütün siyasi aktörlerin bu dinamiği dikkate alarak ilerlemek veya hesaplarını bu parametreye göre yapmak konusunda nihai kararlarını vermemiş oldukları görülüyor ya da umuluyor. Toplumsal itiraz, kendi niyetini ve kararlılığını ortaya koymuş olmakla birlikte hala kurumsal siyasetin önderliğini bekliyor ve henüz itici baskıyı artırmış değil. Özgür Özel CHP’si ise bu yeni duruma alışılmış reflekslerin dışında ve muhalefet kamuoyunu üzmeyen bir performansla cevap verdi. “Değişim kurultayı” ve “normalleşme” dönemindeki başarısız performans, iktidarın oransız kibri sayesinde ve pragmatik siyasi iletişimcilerin akıllarından kurtulunca bir anda “başka bir şeye” dönüştü. Özel, “kampanya siyasetinden” ve onun sürükleyicisi aktörlerin fiili müdahalesinden kurtuldukça “özgürleşti”. İlk anlarda bu hamleyi boğmak için sahneye çıkan iktidar destekli nifak faaliyetleri hem etkisiz kaldı, hem çabuk unutuldu. Fakat Özel performansının önünde durulamaz pozitif çıktıları ortaya çıkmadan önce muhalefet tarafındaki “kampanya siyasetçilerinin” fitneyi satın aldıklarını hatta sattıklarını unutmayalım. Leman hadisesinde, “ne söylemek lazım” siyaseti ile “ne söylemek yararlı” siyaseti arasındaki farkı net gördük.
Son operasyon sonrasında Özgür Özel’in doğrudan Erdoğan’ı muhatap alarak yaptığı çıkış ve yapılanlara dair değerlendirmesi gayet net: “Artık bu ülkeyi milletin rızasıyla yönetmek istemedikleri çok açık. Sandığı ortadan kaldırmak istiyorlar ve bunun provalarını yapıyorlar. (…) Adıyaman’a, Antalya’ya, Adana’ya saldırıyor; neden? Günlerdir bana yalvarıyor. ’Gel Ankara’da otur, Ekrem’i bırak’ diyor. ‘Yok 30 Eylül, yok 8 Eylül, gel partinin başında otur’ diyor. Senin icazetinle partinin başında oturacağıma namusumla Silivri’de Ekrem başkanın yanında yatarım seçime kadar. (…) İlk seçimde siz sepetlenene kadar hapiste yatmayı göze almışım ben. Bir yolu var susturmanın onu da anam, babam, evladım üzülmesine diye söylemiyorum. Yiyorsa sustur; o zaman bu millet sana ne yapacağını bilir.” (Uçak gazetecilerine hala birinci parti olduğu iddiasında bulunan Erdoğan’a cevap olarak) Madem birinci partisin gel. Aday da olabiliyorsun. Meclis’te erken seçim kararını aldıracağız. Sen birinci parti olsan parende atarak sandığa gidersin. CHP birinci parti her geçen gün farkı açıyor. (…) Meydanlardan kork kardeşim. O meydanlar şu anda prova yapıyor. 81 ilde sen fragman izliyorsun. Korku filmini izleteceğim sana”.
Fakat bu yaklaşımın Özel’in özel tutumu olmaktan ziyade, partinin hatta muhalefetin ortak tutumu olmasına daha hala yol var. Olay hala Özel’in kişisel performansı ve “helal olsun sana…” bağlamında ilerliyor.
Bu iş nereye doğru gidecek?
Bu arada diğer aktörler açısından da durum, izah ve idare edilebilir olmaktan uzaklaşıyor. En zorlu konum DEM’in. Yükselen gerilim, mücadele ve zorlamanın yaslandığı en temel mesele, “müzakere hangi düzlemde, kiminle ve kim adına yapılacak” sorusu etrafında biçimlendiği için çok sıkıntılı durumdalar. Çünkü çeşitli defalarda söyledikleri ve son operasyon sonrasında tekrar ettikleri gibi, “gelişmeler süreci sıkıntıya sokuyor” şerhi, elitler arası müzakere zeminini kabul etmiş görüntüsünü yumuşatmaya yetmiyor. Hele önümüzdeki günlerde Irak Kürdistan’ında yaşanacak mizansenin nasıl kullanılmak için talep edildiği ortadayken.
Bu konudaki kötü niyetli olduğu kadar, iyi niyetli uyarı ve eleştirileri de aynı pakete atmak zorunda kalan, “ama siz de o zaman hiç ilgilenmediniz, gereğini yapmadınız” savunması da giderek saçmalaşıyor. Hapisten çıkan Ümit Özdağ’ın kontrollü tutumu, “mitingden uzak durun” noktasına çok çabuk geldi. Diğer milliyetçi muhalefetin hamaset sığınağı, politika dışına kaçışın çıkış kapısı oldu. Merkez sağ veya muhafazakar demokrat iddiasının hak edilmemiş sahipliğine soyunanlar ise yine “hassasiyetler” hikayesi anlatma peşinde. Hapse atılan insanların hepsinin mangal yürekli dava adamları olmadıkları -zaten olması gerekmediği veya buna yaslanılamayacağı- ortada. Muhalefetteki “içeride hain” bulmayı ana misyon edinmişler, iktidarla uğraşmak yerine, “iktidara yardımcı olanlar” avında uzmanlaşıyor.
Önümüzdeki günlerde, iktidar bloku içinde de ilginç bazı gelişmeler görebiliriz. Yakın bir zamana kadar izlediğimiz -ve genellikle “içeriğinin boş olduğu” veya tasvip görmediği için olduğu varsayılan- 19 Mart operasyonlarının yeterince destek çıkılmaması durumu değişebilir. “Erdoğan bu konuda yalnız bırakılıyor” diye karnından konuşmaya çalışan trollerin çabası yetmediği için, herkesi artık bizzat “reis” talimatlandıracak gibi. Dolayısıyla önümüzdeki günlerde AKP’li isimlerin, bakanların, CHP konusunda çok daha yoğun tezvirat faaliyetine tanık olabiliriz. Konu, kamuoyu desteği sağlamak veya artık kolay değişmeyecek algıyı etkilemekten daha çok, iktidara sadakat gösterisiyle alakalı. Bu arada kafa karıştıracak “farklı kanat” dedikoduları da elbette hız kesmeyecektir. Biraz daha sertleşecek atağın nasıl karşılanacağına ve yürütülen çok taraflı pazarlık arayışlarının sonuçlarına bağlı olarak, iktidar cenahındaki “öncelik” tartışmaları da yeniden tetiklenebilir. Belki iktidar kanatlarının rekabeti de daha keskin hale gelir. Bu arada bir dip not olarak, iktidarın muhalefet içine dönük operasyonlarında göstermek istediği, gösterdiği hatta göze soktuğu pazarlıklar veya işbirliği odakları kadar, saklanan, iyi gizlenen veya sırasını bekleyen pek çok temasın sürdürülme ihtimalini de gözden uzak tutmamak gerekir.
Yazarlar
-
Taha AkyolTürk-Rus-Çin ittifakı? 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayÇin yoksulluk tuzağından nasıl çıktı? 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERBolsonaro’nun tarihi mahkûmiyeti 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDemokrasinin içerideki ve dışarıdaki dinamikleri 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTektonik Kırılmalar: Liberalizmin Tasfiyesi ve Müslümanlar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞUR“Bize bir ömür daha lazım…” 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKültürel hegemoni savaşı: Türkiye’ye bak, Amerika’nın geleceğini gör 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZCHP’liler için bir seçimlik başarı mı, Türkiye’nin demokratik dönüşüm mü? 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUMuhalefet farkında mı? 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanTopunuz bir İspanya Başbakanı kadar olamadınız... 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunStalin ‘Huzur Türklükte’ demiş! Cidden mi? 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluZeytine ağıt 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciKalıcı fakirlik ve pahalılık 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENYeni Diyanet İşleri Başkanı 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRCHP’ye kayyım davasında AK Parti’nin eli var diyen yok ki… 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖzgür Özel ve siyasi drama… 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUDünyayı çılgınlar yönetiyor; akıllı olmak gerek… 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu Ergilİç Sömürge: Gücün İçeriye Yöneldiği Karanlık Düzen 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRAltın ve boksit madenleri, elektrik, kahveci… Yeni bir el koyma mı geliyor? 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANTürkiye kötüye gidiyorsa AKP’nin oyu neden yüzde 30 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBaşkan’ın bütün akbabaları aşkına 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTeflon siyaset 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEskinin Öldüğü, Yeninin Henüz Doğmadığı Bir Dönem.. 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “Al sana misilleme”… 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞ“BACASIZ SANAYİ” ALARM VERİYOR… 15.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluHukuksuzluktan daha pahalı bir nesne yok 15.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNSınırsız küstahlığın sınırları; acziyetin sınırsızlığı 15.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalCharlie Kirk cinayeti ve ‘radikal sol’ 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKKıyamet saatini durdurmak 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANGerilimle yönetmek ya da gerilimi yönetmek 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’nin diğer dertleri… 10.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUTürkiye’nin Kürt Sorununu çözecek yaklaşım neden Suriye’de uygulanmasın? 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'nin umudu eğitim: Cumhuriyet’in en önemli başarısı, bugün sınav usulsüzlüğü ve fırsat eşitsi 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞGürsel Tekin konusunun pek konuşulmayan tarafı 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞCassandra Çığlığı* 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKParti kapatma! Kayyum veya emanetçi ata yeter… 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezHangisi doğru? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇKudüs, ey Kudüs! 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
17.08.2025
17.08.2025
17.08.2025
21.07.2025
6.07.2025
30.06.2025
27.05.2025
6.04.2025
23.02.2025
16.02.2025