Kemal CAN
Seçim sonrasındaki ikinci haftayı da tamamlıyoruz. Mazbataların verilmemesi, bazı seçim sonuçlarının tanınmaması, haklı itirazların dikkate alınmaması, uydurma itirazlarla sürdürülen örgütlü mızıkçılık, işe yarar bir malzeme bulunması için her şeyin seferber edilmesi ve bu umutsuz uzatmanın dayanaksız biçimde beklenmesi gibi açık ihlallere, YSK’nın KHK’lılara mazbata verilmeyeceği ve kaybedenleri başkan ilan etme kararı eklendi. Sadece seçim etrafında dönen baskın gündem nedeniyle de, mesele yoğun ama ağırlıklı olarak seçimle bağlantılı olarak konuşuluyor. Hiçbir mahkeme tarafından haklarında verilmiş herhangi bir kısıtlılık kararı olmaksızın insanların seçilme hakkının gasbı çok önemli bir seçim ihlali. Ayrıca, konu sadece seçilme hakkıyla ilgili de değil. Çünkü, aday olabilecekleri aynı YSK tarafından onaylanmış adaylara oy verenlerin seçme hakkı da gasp edilmiş oluyor.
Yetmezmiş gibi, herhangi bir dayanağı olmaksızın mazbataların binlerce oy geriden gelen ikinci adaylara verilmesi, seçimleri düzenlemeye yetkili yargı organının eliyle örgütlü hile yapılması demek. AKP’nin Ahmet Türk’e sağlık gerekçesiyle mazbata verilmemesi talebi de ahlaki seviyeyi gösteriyor. Verilen dilekçede, Türk’ün sağlık gerekçesiyle hapishaneden çıktığı, eğer sağlık sorunu yoksa içeriye atılması gerektiğine dair bir gönderme bile mevcut. Bütün bunlar, İstanbul Büyükşehir Belediye’sinde yaşananların çok çok üzerinde bir sandık-seçim ilgası, imhası ama bir yandan da ağır siyasi düşüklük, seçim usulsüzlüğünden çok fazlası demek. İktidar, uygulanan rejimin adını kendi koymaya cesaret gösteremediği, niyet ettiği fütursuzluğun sorumluluğundan kaçtığı için yargıyı kullanmaya, zorlamaya devam ediyor. Ama artık iktidarın seçtiği yolun doğrudan kendisiyle ilişkilenmesini engelleyecek sınır çoktan aşıldı.
KHK’lılara mazbata verilmemesinin seçimle ilgili kısmını şimdilik bir kenara bırakarak, meselenin bu ülke vatandaşları arasında uygulamaya konulan açık ayrımcı hukuk haline gelmesini konuşmak, bu meseleye İstanbul’da Ekrem İmamoğlu’nun mazbatasından daha çok itiraz etmek gerekiyor. Zira mesele çok temel bir hak meselesi. Ali Duran Topuz Gazete Duvar’daki dünkü “Açlık grevleri hakkında bir yazı”da KHK’lılara ilişkin uygulamaları yurttaşın ve kamuoyunun yok edilişi olarak tanımlıyor. Osmanlı’daki köle, reaya hukukunu örnek vererek yaratılan zeminin neleri ortadan kaldırdığına işaret ediyor. Gerçekten de, KHK’lılarla ilgili uygulamalar demokrasiden de önceki bir meseleyle, eşit yurttaşlık hakkıyla ilgili.
Darbe gerekçesiyle çıkartılmış olağanüstü hal kararnameleriyle -üstelik olağanüstü hal gerekçesiyle ilgisi olmadan- işlerinden çıkartılmış kamu görevlileri özel bir etiketlemeyle, yasal dayanağı olmaksızın pek çok hakkı kullanamaz hale getirildi. Hepsi hukuksuz uygulamalar olarak: İşleri ellerinden alındı, başka bir işe girmeleri, mesleklerini yapmaları engellendi, pasaportlarına el konularak yurtdışına çıkışları yasaklandı, yasal hak arama yolları kapatıldı, kısıtlılıkları aile fertlerine kadar genişletildi. Bu uygulamaların bir kısmı fiili idari kararlarla, bir kısmı da -YSK’nın son verdiği kararda olduğu gibi- yargı organlarınca hayata geçirildi. Bunun benzetilebileceği durum, Afrika’da sistematik ırk ayrımı politikası olan apartheid düzenidir. İnsanların siyasi erkin belirlediği özel etiketler (renk, ırk veya KHK kararı) nedeniyle bazı haklarının ellerinden alınabilmesi ve bazı haklarının kullandırılmamasını içeren açık ayrımcılık rejiminin ilanıdır.
İktidarın seçim kampanyasında kendisini desteklemeyen herkese karşı kullandığı dil nedeniyle, ilerde verilen oyların bile sorgulama konusu yapılabileceğine dair distopik benzetmeler yapılmıştı. Büyükçekmece’de polis eliyle sürdürülen soruşturmalarda bunun gerçekleştiğine şahit olduk. Kapıları çalıp insanlara hangi partiye oy verdiğini, neden bir partinin sandık görevlisi olduğunu soran polisler gördük. Yetmedi, İstanbul’un görevi teslim edecek olan belediye başkanı ünvanını taşıyan ve Erdoğan’ın “kendim kadar inanırım” dediği Mevlüt Uysal, “soyadından AKP’ye oy vereceği anlaşılan seçmenler”den bahsetti. Eğer bu doğruysa, tersini de tespit etme yeteneği var demektir. Cumhurbaşkanı Erdoğan -kanunsuz ve hukuksuz fişleme belgeleri olan ve seçimden önce de iktidar yanlısı medyanın kullandığı- GBT’lerin hazırda beklediğini, zamanı gelince uygulamaya konulacağını söyledi. Ardından YSK’nın KHK’lılar kararı koptu geldi: KHK’lılar yurttaşların sahip oldukları hakların dışında bir grup olarak tanımlandı.
Seçim vesilesiyle kontrolsüz biçimde ortalığa dökülen bütün bu acayiplikleri, çeşitli alanlarda ve özellikle de yargıda bir süredir devam eden çifte standart ve çoklu hukuk tavrıyla birleştirince, yeni bir aşamaya gelindiği anlaşılıyor: Artık, ülkenin insanlarını yerli-milli ve diğerleri şeklinde ayırmaktan, bu ayrıma göre bir etiketleme geliştirerek farklı muamele görmesinin mümkün olduğunu kabul ettirme aşamasına doğru gidiliyor. Yani sorun, bir hukuk ve demokrasi meselesinden de önceye dayanan eşit yurttaşlık hakkıyla ilgili. İktidar, bir grup insanı siyasi tutumları nedeniyle sorunlu görmekten, ötekileştirmekten daha ileri giderek; onlara farklı bir hukuk uygulanabileceği bir düzen kurmak istiyor. “Medeni ölüm” meselesini genişletiyor. İmamoğlu’nun mazbata almasıyla çözülemeyecek bir mesele bu. “Ne bekliyordunuz, hukuk ve demokrasi mi kaldı?” denilerek de etkili bir karşılık üretilmiş olmuyor.
Geçtiğimiz gün Berat Albayrak tarafından açıklanan ekonomik programa TÜSİAD ve TOBB eliyle “tam destek” açıklaması yapan Türkiye sermayesinin iddia edildiği gibi demokratik kaygılarla temas edecek ilgisi veya cesareti olmadığının görülmesinde şaşırtıcı bir taraf yok. Yıllardır olup biteni “kaygıyla” izleyerek sonuçsuz gürültü çıkartan Batı dünyası da benzer durumda. KHK’lıları uyduruk komisyon oyalamasına mahkum bırakan AİHM de, açık hukuksuzluk ve hak ihlallerinin sadece seyircisi değil artık ortağı ve destekçisi kabul edilebilir. Demokrasinin, hukukun değil, eşit yurttaşlık hakkının bile ilga edilmesi karşısında kendine güç vehmeden veya yaptırım yeteneği atfedilen bütün odaklar, havaya bakarak ıslık çalıyor. Böyle olması da son derece beklenir bir hal zaten. Böylesi anormallikleri normalleştirme, sadece kabullenmekle değil, yapılacak bir şey, söylenecek söz kalmadığı iddiasıyla da devam ediyor.
Fakat daha önemli bir tehlike, bütün aksi iddialara, bütün baskı ve zorlamalara karşın önemli bir siyasal direnç ortaya koyan, en sert otoriter uygulamalar yürürlükteyken iktidar sahiplerine yenilgi yaşatan taze dinamiğin bir avuntuyla söndürülmesi ihtimali. 31 Mart, yıllardır yerleşikleştirilmeye, kabul ettirilmeye çalışılan baskıcı düzenin, sahiplerince pornografik bir açıklık kazanmasına hizmet etti. Seçimlerin iktidar değişmesine değil ama zafiyetinin apaçık görünmesine yarayacağı öngörüsü sonuç verdi. Ancak, İmamoğlu’na verilecek -eğer verilirse- mazbatanın, bir mücadele kazanımı olan başlangıç gibi görülmeyip normalleşmeye dönüş olarak algılanması -dokunulmazlık olayından sonra- düşülecek en uyduruk tuzak olacak. KHK kararının ve bu saçma uzatmaların altında imzası olan YSK’nın demokrasiyi kurtaran kurum ilan edilmesi de, parçası olanlar için silinemeyecek bir leke olmaya aday. 31 Mart’ta çıkan sonuç ve sonuca yapılan muamele ile iktidarın elinden çıkardığı sandık kalkanını bir imkan değil de güvence olarak görmek, muhalefet için büyük hata olur. İktidarı daha geriletmenin vesilesi olabilecek İstanbul mazbatası, bütün hakları tekrar talep etmenin diyeti haline gelmemeli. Mazbata ile tüm haklar takasına girilmemeli.
Yazarlar
-
Taha AkyolTürk-Rus-Çin ittifakı? 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayÇin yoksulluk tuzağından nasıl çıktı? 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERBolsonaro’nun tarihi mahkûmiyeti 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDemokrasinin içerideki ve dışarıdaki dinamikleri 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTektonik Kırılmalar: Liberalizmin Tasfiyesi ve Müslümanlar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞUR“Bize bir ömür daha lazım…” 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKültürel hegemoni savaşı: Türkiye’ye bak, Amerika’nın geleceğini gör 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZCHP’liler için bir seçimlik başarı mı, Türkiye’nin demokratik dönüşüm mü? 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUMuhalefet farkında mı? 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanTopunuz bir İspanya Başbakanı kadar olamadınız... 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunStalin ‘Huzur Türklükte’ demiş! Cidden mi? 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluZeytine ağıt 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciKalıcı fakirlik ve pahalılık 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENYeni Diyanet İşleri Başkanı 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRCHP’ye kayyım davasında AK Parti’nin eli var diyen yok ki… 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖzgür Özel ve siyasi drama… 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUDünyayı çılgınlar yönetiyor; akıllı olmak gerek… 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu Ergilİç Sömürge: Gücün İçeriye Yöneldiği Karanlık Düzen 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRAltın ve boksit madenleri, elektrik, kahveci… Yeni bir el koyma mı geliyor? 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANTürkiye kötüye gidiyorsa AKP’nin oyu neden yüzde 30 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBaşkan’ın bütün akbabaları aşkına 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTeflon siyaset 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEskinin Öldüğü, Yeninin Henüz Doğmadığı Bir Dönem.. 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “Al sana misilleme”… 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞ“BACASIZ SANAYİ” ALARM VERİYOR… 15.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluHukuksuzluktan daha pahalı bir nesne yok 15.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNSınırsız küstahlığın sınırları; acziyetin sınırsızlığı 15.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalCharlie Kirk cinayeti ve ‘radikal sol’ 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKKıyamet saatini durdurmak 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANGerilimle yönetmek ya da gerilimi yönetmek 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’nin diğer dertleri… 10.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUTürkiye’nin Kürt Sorununu çözecek yaklaşım neden Suriye’de uygulanmasın? 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'nin umudu eğitim: Cumhuriyet’in en önemli başarısı, bugün sınav usulsüzlüğü ve fırsat eşitsi 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞGürsel Tekin konusunun pek konuşulmayan tarafı 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞCassandra Çığlığı* 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKParti kapatma! Kayyum veya emanetçi ata yeter… 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezHangisi doğru? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇKudüs, ey Kudüs! 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
17.08.2025
17.08.2025
17.08.2025
21.07.2025
6.07.2025
30.06.2025
27.05.2025
6.04.2025
23.02.2025
16.02.2025