Kemal CAN
Son günlerde hemen her yerdeki örneklerini izliyoruz, sosyal medyada bu konuyla ilgili video paylaşımlarına sık sık rastlıyoruz: Sokağa çıkma yasaklarına veya genel olarak salgın tedbirlerine uymadıkları için vatandaşlara yapılan orantısız polis şiddeti artıyor. Konu, araştırma ve soru önergeleriyle meclisin gündemine de taşındı. Çekilen görüntüler sayesinde tartışma götürmez biçimde belgelenen bu anormalliklerin sonrasında, emniyetten soruşturma açıldığı veya olaya karışan polislere işten el çektirildiği açıklamaları geliyor. Bazı açıklamalarda da olayın aslında göründüğü gibi olmadığı, polisin tahrik edildiği veya kademeli bir şiddet uygulandığı gibi “hafifletici bahaneler” sıralanıyor. Örnek vakalar iyice artıp paylaşımlar yoğunlaşınca, açıklamalara güvenlik görevlilerine karşı sistemli bir komplo ve menfi propaganda örgütlendiği iddiası da sıkıştırılmaya başlandı. Bazı olaylarda hadisenin içindeki polislerin çekim yapanlara dönük tepkilerinden (hatta Çorlu’daki olaydaki tehditlerden) anlaşılacağı üzere, hadiselerin yaşanmasından çok görünmesiyle ilgili mesele daha öne çıkıyor. İlerleyen zamanlarda benzer paylaşımlar yapan bir iki kişinin gözaltına alınması ve güvenlik görevlilerini ifşa veya “morallerini bozma” ile suçlanmasına da tanık olabiliriz. Ayrıca “görevden el çektirme” açıklamasıyla yatışan tepkiler için şunu eklemek gerekir, bu soruşturmalar genellikle sonuçsuz kalacak idari gaz alma yöntemleridir.
Sokak ortasında kuryeye “artizlik yapma” diye bağırıp tokat atan güvenlik personeli, İstiklal caddesinde yüzleri duvara dönük olarak sıraya dizdiği insanlara kimlik kontrolü yapan polisler, kayda alınabilmiş görüntüler. Bu görüntülerde dikkat çekici nokta, söz konusu polislerin son derece havalı ve kendinden fazlasıyla emin beden dilleri. Maske takmadı diye ters kelepçe takılanlar, evinin önüne çıktı diye aile boyu dayak yiyenler, sonradan valilerce iptal edilen akıl dışı para cezaları, hırpalanan çocuklar, hatta Adana’da olduğu gibi kalbinden kurşunlanarak öldürülmüş gençler, münferit normaller olarak hayatımızda. İnsanlar zarar görmesin diye konulan kuralları, insanları bu kadar hırpalayarak uygulamaya çalışmak, yerleştirilen “görev bilincinin” ve yapılan işin ne olduğu konusundaki sorunlu ama çok istenen algının bir sonucu. Çünkü bu işleri yapan güvenlik görevlileri, ne işlerini öğrenirken, ne de yaparken o itip kaktıkları insanlarla kendi varlık sebepleri arasındaki ilişkiye bakıyorlar. Baktıkları asıl nokta, maaş aldıkları devletle irtibatları ve “görevlerini yaparlarken” kendilerinden beklenenler konusundaki inançları. Kuralların neden konduğu, ne işe yaradığı ve kimin yararı için yürürlükte olduğuyla bir neden-sonuç ilişkisi kurmaları beklenmiyor hatta pek istenmiyor. Gücün yanında olmak ve onu korumak için var olduklarını hissetmeleri yeterli.
Bir partinin il merkezini basıp, çıkanları yerlerde sürükleyerek gözaltına almak. Milletvekillerini tartaklamaya çalışmak, “sana burada propaganda yaptırmam” diye avaz avaz bağırmak. “Bana vurman doğru mu? diyene, “ben karar vermişsem doğrudur” diyebilmek. Cem evine gaz bombası atmak, cenazeyi ailesinden kaçırmak. Anayasal bir hak olan her türlü gösterinin üzerine kalkanlarıyla, coplarıyla yürüyen polislerin, “izinsiz eyleminize son verin müdahale edeceğiz” demesinin aslında bizatihi bir suç itirafı olması. Bunların büyük bir iştah, heves ve kararlılıkla yapılması. Bu durum bir eğitim eksiğinin, bu görevlilerin yetki aşımının, yani az olan bir şeyin sonucu değil aksine fazla olanın ve durmadan artırılanların eseri. Devletin en tepesinden başlayarak aşağıya kadar inen bir “görev” tarifinin, devralınan ve pekiştirilen “güvenlik devleti” zihniyetinin bakiyesi. Cami hoparlöründen müzik çalanları yakalayıp ezan dinletebileceğini, okul önünde rahatsızlık verenlerin bacaklarının kırılabileceğini söyleyebilen -bunun alkış alabileceğini bilen- üst yöneticilerin gösterdiği istikamet ve görev tarifi. Devletin en tepesinde iktidarın değişmesini istemenin darbe sayılabileceğini, birilerinin herhangi bir hakkı olamayacağını ima edenleri, her türlü hak aramanın bozgunculuk veya suç olduğunu düşünen ve aynı ölçüsüzlükte müdahale edebileceğine inanan güvenlik görevlisi tamamlıyor elbette.
Salgın vesilesiyle yaşanan orantısız polis şiddeti görüntülerinin son günlerde yüksek ilgi görüyor ve gündemde yer bulabiliyor olmasının nedeni, “sıradan insanlara” yönelmiş olması kadar, bu sınırda tepki göstermenin “tehlikesiz” görülmesi. Yıllardır –giderek artan biçimde- pek çok kesim düzenli hukuksuz ve orantısız devlet şiddetine maruz kalıyor zaten. Bu olayların çoğu, en azından sosyal medya veya alternatif medya kanallarında da gündeme getiriliyor, görüntüleri dolaşımda oluyor. Ancak o olayların çoğunda ya bu şiddete maruz kalanların hak etmiş olabilecekleri ya da onları desteklemenin tehlikeli olabileceği düşünüldüğü için, ilgi de paylaşım da sınırlı kalıyor. Bunun çarpıcı bir örneği; aynı gün içinde sosyal medyaya düşen, polis tarafından tokatlanan kurye görüntüsüyle, HDP Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun tartaklanmasına ilişkin paylaşımlara gösterilen tepki yoğunluğundaki fark. Bazı kesimlerin hak taleplerini, uğradıkları haksızlıkları dile getirmenin –sadece paylaşmanın bile- “teröre destek” suçlaması sayılabildiği örnekler hiç az değil. Yaşanan benzer olaylara farklı tepkiler vermenin bu yüzden “makul” gerekçeleri olduğunu düşünebiliriz belki. Ancak bu gerekçe “her şeyi” açıklamaya yetmiyor sanki. “Her şeyi devletten beklemek” doğru olmayacağı gibi, her şeyin sebebi de sadece devletin tutumu değil.
Denge ve Denetleme Ağı (DDA), 300’e yakın sivil toplum kuruluşunu bir araya getirmiş geniş bir sivil platform. Geçtiğimiz günlerde bu platformun hazırladığı “Türkiye’de Demokrasi Talebi Raporu” yayınlandı. KONDA’nın son on yıldaki verileri üzerinden yapılan çalışma sonucunda ortaya çıkan rapor, Türkiye’de yaşadığımız demokrasi meselesinin arz kısmı kadar talep kısmının da sorunlu olduğunu gösteriyor. 2010’lar sürecinde pek çok konuda daha iyiye doğru bir eğilim görülse bile, ciddi algı sorunlarının devam ettiği izleniyor. Yukarıda dikkat çektiğimiz polis şiddeti meselesi açısından çarpıcı bir rakam: “Devletin güvenliği kişi haklarından önce gelir” cümlesine “kesinlikle doğru” diyenler yüzde 22, sadece “doğru” diyenler yüzde 34. Yani toplamda nüfusun yüzde 56’sı –kendisinin haklarını da içeren- kişi hakları meselesine son derece mesafeli bakıyor. Devlet görevlilerinin kanun dışına çıkılabilir olduğu fikrini destekleyen yüzde 31’i ve terör lafı geçtiği anda devletin kesinlikle haklı olacağına inandığını söyleyen yüzde 20’yi de bu tabloya ekleyelim. Günü geldiğinde “bana bunu yapamazsın” diyebilmek için, hak ettiği iddia edilerek zulmedilenlere, garibana yapılırken de sesiz kalmamak gerekiyor. “Sizi salgından koruyoruz” bahanesinin otoriterliği ve kamu şiddetini dizginsiz bırakmasına ve bunun birilerince fırsata çevrilmesine engel olmanın yolu bu.
Yazarlar
-
Taha AkyolTürk-Rus-Çin ittifakı? 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayÇin yoksulluk tuzağından nasıl çıktı? 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERBolsonaro’nun tarihi mahkûmiyeti 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDemokrasinin içerideki ve dışarıdaki dinamikleri 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTektonik Kırılmalar: Liberalizmin Tasfiyesi ve Müslümanlar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞUR“Bize bir ömür daha lazım…” 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKültürel hegemoni savaşı: Türkiye’ye bak, Amerika’nın geleceğini gör 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZCHP’liler için bir seçimlik başarı mı, Türkiye’nin demokratik dönüşüm mü? 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUMuhalefet farkında mı? 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanTopunuz bir İspanya Başbakanı kadar olamadınız... 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunStalin ‘Huzur Türklükte’ demiş! Cidden mi? 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluZeytine ağıt 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciKalıcı fakirlik ve pahalılık 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENYeni Diyanet İşleri Başkanı 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRCHP’ye kayyım davasında AK Parti’nin eli var diyen yok ki… 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖzgür Özel ve siyasi drama… 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUDünyayı çılgınlar yönetiyor; akıllı olmak gerek… 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu Ergilİç Sömürge: Gücün İçeriye Yöneldiği Karanlık Düzen 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRAltın ve boksit madenleri, elektrik, kahveci… Yeni bir el koyma mı geliyor? 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANTürkiye kötüye gidiyorsa AKP’nin oyu neden yüzde 30 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBaşkan’ın bütün akbabaları aşkına 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTeflon siyaset 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEskinin Öldüğü, Yeninin Henüz Doğmadığı Bir Dönem.. 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “Al sana misilleme”… 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞ“BACASIZ SANAYİ” ALARM VERİYOR… 15.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluHukuksuzluktan daha pahalı bir nesne yok 15.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNSınırsız küstahlığın sınırları; acziyetin sınırsızlığı 15.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalCharlie Kirk cinayeti ve ‘radikal sol’ 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKKıyamet saatini durdurmak 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANGerilimle yönetmek ya da gerilimi yönetmek 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’nin diğer dertleri… 10.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUTürkiye’nin Kürt Sorununu çözecek yaklaşım neden Suriye’de uygulanmasın? 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'nin umudu eğitim: Cumhuriyet’in en önemli başarısı, bugün sınav usulsüzlüğü ve fırsat eşitsi 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞGürsel Tekin konusunun pek konuşulmayan tarafı 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞCassandra Çığlığı* 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKParti kapatma! Kayyum veya emanetçi ata yeter… 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezHangisi doğru? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇKudüs, ey Kudüs! 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
17.08.2025
17.08.2025
17.08.2025
21.07.2025
6.07.2025
30.06.2025
27.05.2025
6.04.2025
23.02.2025
16.02.2025