Kemal CAN
Herkes birbirine fena sallıyor. Cahillik, kesmiyor sorumsuzluk, o da yetmiyor aptallıkla suçluyorlar birilerini. İş biraz daha böyle giderse yedekte “hainlik” de bekliyor sanki. Meşrebine göre “ötekisini” seçen basıyor küfrü: “Sizin yüzünüzden oldu.” Kimi Caddebostan sahilindeki gençleri, kimi asker uğurlama taşkınlığını hedef gösteriyor (Tıpkı virüs umreden mi Avrupa tatilinden mi geldi tartışmasında olduğu gibi). Sağlık Bakanı Koca’nın uykusuz gözleri veya yoğun bakım çalışanlarının yüzlerindeki maske yaralarının fotoğraflarını paylaşılıp, “acımadınız mı?” diye soruluyor. Bir ülkenin bir yarısının diğer yarısını ecnebi zannetmesinin mümkün olduğu yerde, insanların “karşısındakilerin” zihni yetenekleri konusunda böyle ölçüsüz kanaatleri uluorta söylemelerinde şaşırtıcı bir şey yok aslında.
Özet olarak, bu çalkalanmayı yaratan durum şu: Haziran başında başlayan “normalleşme” sürecinin daha ilk haftasından itibaren Covid 19 vakalarında gözle görünür bir artış ortaya çıktı. Haziranın başında (2 Haziran) 786 olan yeni vaka sayısı 15 Haziran’da tekrar 1592’ye yükseldi. Hastane başvurularında, yoğun bakım ve solunum cihazı ihtiyacında da grafiğin yukarıya döndüğü açıklandı. Bir süredir herkesin birbirine söylediği “ortalık tıpkı eskisi gibi, kimse önlem filan takmıyor” lafı, istatistiklere girdi, ölçülebilir hale geldi. Kimi uzmanlara göre bu durum ilk dalgadan daha çıkamamış olmak, kimilerine göre gelen ikinci dalganın habercisi. Yani “normalleşme” işinde ciddi sıkıntı var.
Sıkıntılı bir süreçten geçen, yüksek endişe ve belirsizlik yaşayan insanlar, “tamam bu iş bitti” demeyi elbette çok istiyorlar. Bunun hemen şimdi olduğuna inananlara veya böyleymiş gibi davrananlara da, “işi uzatacakları” gerekçesiyle belki de haklı olarak çok kızıyorlar. Küfürler yağdırıyor; cahillikten hainliğe, sorumsuzluktan aptallığa kadar geniş hakaret yelpazesinden sıfatlar seçerek yükleniyorlar. “Tam bitecekti, siz bitti sandığınız için bitmedi işte” diyorlar. AVM açarak normalleşme başlatmayı makul bulmuş olanlar, açıldı diye AVM’ye gidenlere demediklerini bırakmıyorlar. Çarkların dönmesi fikrini değil, çarka kapılanları aç gözlü buluyorlar. “Resmi görüşe” epey yakın bir çizgide ilerliyorlar.
Bunun bir benzeri sokağa çıkma yasaklarının uygulamaya konduğu zaman da yaşanmıştı. “İki gün sokağa çıkmak yasak” açıklamasının, yasağın başlamasından iki saat önce yapılması yüzünden panikle sokağa fırlayanlara hakaretler yağdırılmıştı. Uygulamanın çok doğru ama –tıpkı bugün söylendiği gibi- insanların ahmak, aç gözlü, sorumsuz ve tedbirsiz olduğu söylenmişti. Aylardır stok yapanlarla alay edenler, birden “evlerinin kilerlerini doldurmamış olanları” kınamaya başlamışlardı. Milletine meftun olanlar, birden Aziz Nesin’i iyimserlikle suçlar hale gelmişti. “Bidon kafa” suçlaması blok değiştirmişti. İstifa krizi yaşanınca, yöneticilerin çok isabetli davrandığı ama vatandaşın idraksiz olduğu iddiası biraz boşa düştü ama olsun.
Sadece maske meselesi bile, çok zengin saçmalık koleksiyonu yaratacak bir külliyat. Bugün sosyal medyada maske kullanımı konusunda insanların birbirlerini çok acımasız biçimde hırpaladığını görüyoruz. Maskeyi çenesinde tutanlar, koluna takanlar hemen “linç ediliyor”. İyi de daha iki ay önce televizyonlar “maske çok gerekli değil, hatta zararlı” diyen uzmanlardan geçilmiyordu. Dünya Sağlık Örgütü bile uzun süre ne yapacağını, ne diyeceğini bilemedi. “Maskesiz sokağa çıkmam” dedikleri için alay edilen Asyalılar haklı çıktı. “Süreci başarıyla yürüten iktidarın” maske ile imtihanı, günlük borsa hareketliliği gibi sürmüş, politika değişikliklerine kimse yetişememişti. Zorunlu tutulan maskenin temin edilebilmesini zor bir bulmacaya çevirmişlerdi. Bunların hiçbiri maskeyi çenesine indirenler kadar tepki almadı.
Günlerdir “Sayın Cumhurbaşkanı’nın talimatlarıyla” sağlanan büyük başarıdan bahsedenler, salgın grafiği yukarı yönlü harekete başlayınca, bir çuval inciri berbat etme sorumluluğu kürsüsüne milleti oturtuluyor. Daha salgının en başında, eldeki en büyük silahın “hastalanmamak olduğu”, bunun sorumluluğunun da millette olduğu açıklanarak yürünecek yol gösterilmişti. “Başarı olursa sahibi kim, başarısızlık olursa sorumlusu kim olacak”, baştan cevabı verilmiş bir soruydu. Şimdi başarıyı paylaşmadıkları, verilen eziyetten dolayı bir pardon bile denilmemiş milletten, her şeyin sebebi oldukları gerekçesiyle hesap soruluyor. Ortada gerçekten çok büyük, hatta mutlak bir “sorumsuz” var ama parmakların gösterdiği o değil.
“Başarının” sahibini sadeleştirmenin (hatta tekleştirmenin), buna karşılık başarısızlığın sorumluluğunu iyice belirsiz bir kalabalığa dağıtmanın iktidarlar için sonsuz faydaları oluyor. En başta “başarı” tarifi fazlasıyla basitleştiriliyor, fason başarı imalatı kolaylaştırılıyor. Başarıdan pay devşirmeye heveslilerin kendi hisselerini belirlemesine izin verilmeyerek açık mücadeleler erteleniyor, gerçek bilançolar saklanabiliyor. Sorumluluk açık adres belirtilmeden tarif edilince, kimsenin üstüne almadığı ama asıl suçlunun da aranmaktan vazgeçildiği bir muğlaklık sağlanıyor. Çıkar ortaklığı çok şaibeli olsa da, “sizin sayenizde buradayım” denilen kalabalıklar, kolayca “sizin yüzünüzden oldu” suçlamalarının hedefi haline geliyor. Birincisinde kolayca “benden söz ediliyor” diye düşünenler, ikincisinde de kendisinin kastedilmediğine hemen ikna oluyor. İşte popülizmin sihirli değneği.
Anormalliği ve daha fazla anormallikle yönetmeye göre kurulan iktidar aklı, kendi tarifinin dışına çıkan “normali” yönetmekte her zaman ve her alanda zorlanıyor. Zorlandığında ya yeni bir olağanüstülük üreterek anormalliği büyütmek ya da tıkanmanın sorumlusu suçlular bulmak zorunda kalıyor. Ne baskın sokağa çıkma yasağı açıklamasında yaşananlar ne de “normalleşiyoruz” denildiğinde ortaya çıkan tablolar şaşırtıcı. Şaşırtıcı olan, son derece normal ve beklenebilir gelişmelerin -bizzat içinde yer alanlara bile makul gelecek biçimde- sürpriz gibi sunulabilmesi, bunun kabul görmesi, üzerine atlanması. Nasrettin Hoca’nın bu topraklardan çıkması, çelişkileri gösteren kıvrak zekası ve şaşırtıcı mantık yürütme potansiyeli kadar, bu hikayelerini çok inandırıcı, tanıdık yapan vasatın ürünü. AVM açılışını alkışlayıp, gidene küfredebilmek böyle mümkün oluyor.
İktidar, salgından ekonomiye, hukuktan dış politikaya kadar her alanda yönetmesi gereken -veya aslında yönetebileceği- şeyi seçme lüksünü iyi kullandığı için kolayca “başarılı” görünüyor. İşler sarpa sardığında zaten kabul ettirmiş olduğu sorumsuzluğun yanına, potansiyel suçlu çekmecesinden çıkarttığı uygun birini (mümkünse biraz gizem katarak veya fazla kabalaştırarak) ekleyiveriyor. Kimliği belirsiz dış mihraklar veya illiyet kurulamasa bile kadim düşmanlar sebep olarak işaret ediliyor. Bazen de şimdi “normalleşme sıkıntılarında” yaşadığımız gibi, ona hiç zahmet vermeden, suçlu bulup dövme işene soyunanlar çıkıyor. Bunun iktidar destekçisi çevreyle sınırlı olduğunu söyleyerek idare etmeyi düşünenlere, Suriyeliler meselesini hatırlatmak gerek. İktidarın ortak olduğu büyük günahı, yüksek muhalefet yapıyor kılığında kendi vicdansızlığıyla örtenleri epey uzun süre izledik.
Yazarlar
-
Taha AkyolTürk-Rus-Çin ittifakı? 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayÇin yoksulluk tuzağından nasıl çıktı? 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERBolsonaro’nun tarihi mahkûmiyeti 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDemokrasinin içerideki ve dışarıdaki dinamikleri 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTektonik Kırılmalar: Liberalizmin Tasfiyesi ve Müslümanlar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞUR“Bize bir ömür daha lazım…” 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKültürel hegemoni savaşı: Türkiye’ye bak, Amerika’nın geleceğini gör 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZCHP’liler için bir seçimlik başarı mı, Türkiye’nin demokratik dönüşüm mü? 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUMuhalefet farkında mı? 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanTopunuz bir İspanya Başbakanı kadar olamadınız... 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunStalin ‘Huzur Türklükte’ demiş! Cidden mi? 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluZeytine ağıt 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciKalıcı fakirlik ve pahalılık 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENYeni Diyanet İşleri Başkanı 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRCHP’ye kayyım davasında AK Parti’nin eli var diyen yok ki… 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖzgür Özel ve siyasi drama… 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUDünyayı çılgınlar yönetiyor; akıllı olmak gerek… 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu Ergilİç Sömürge: Gücün İçeriye Yöneldiği Karanlık Düzen 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRAltın ve boksit madenleri, elektrik, kahveci… Yeni bir el koyma mı geliyor? 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANTürkiye kötüye gidiyorsa AKP’nin oyu neden yüzde 30 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBaşkan’ın bütün akbabaları aşkına 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTeflon siyaset 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEskinin Öldüğü, Yeninin Henüz Doğmadığı Bir Dönem.. 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “Al sana misilleme”… 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞ“BACASIZ SANAYİ” ALARM VERİYOR… 15.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluHukuksuzluktan daha pahalı bir nesne yok 15.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNSınırsız küstahlığın sınırları; acziyetin sınırsızlığı 15.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalCharlie Kirk cinayeti ve ‘radikal sol’ 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKKıyamet saatini durdurmak 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANGerilimle yönetmek ya da gerilimi yönetmek 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’nin diğer dertleri… 10.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUTürkiye’nin Kürt Sorununu çözecek yaklaşım neden Suriye’de uygulanmasın? 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'nin umudu eğitim: Cumhuriyet’in en önemli başarısı, bugün sınav usulsüzlüğü ve fırsat eşitsi 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞGürsel Tekin konusunun pek konuşulmayan tarafı 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞCassandra Çığlığı* 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKParti kapatma! Kayyum veya emanetçi ata yeter… 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezHangisi doğru? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇKudüs, ey Kudüs! 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
17.08.2025
17.08.2025
17.08.2025
21.07.2025
6.07.2025
30.06.2025
27.05.2025
6.04.2025
23.02.2025
16.02.2025