Kemal CAN
Bir buçuk ay önce İYİ Parti hakkında yazmış ve devam yazıları vadetmiştim. Aradan fazla zaman geçmedi ve İYİ Parti, yine kendi dışından -iktidar cephesinden- gelen hamlelerle tekrar gündeme yerleşti. Aslında birilerinin taktik hamlelerindeki olası yerleri veya bu ataklara verecekleri karşılık dolayısıyla kuruluşundan bu yana sürekli bu durumla karşılaşıyor. “Muhalefet bloku çatlıyor mu? İYİ Parti Cumhur İttifakı'na geçer mi? Geçmek istiyor mu? Çağıran veya heves eden var mı?” Yine aynı şey oldu. İYİ Parti taktik bir atağın, hayli muğlak, fazla imalı ve ortaya bırakılmış bir sözün ardından, gündelik tartışmaların malzemesine dönüştü. Reklamın iyisi kötüsü olmaz diye düşünülecek bir mesele mi yoksa hayli taze bir parti için biraz şanssızlık mı, orası tartışmalı. Muhayyel bir siyasi çizgide ilerlemek bazen fırsatları bazen arkası gelmez şüpheleri çağırıyor. Net cevap verememek soru sayısını artırıyor.
Olayın başlangıcı şöyle: Bahçeli çıktı ve Akşener’in Ayasofya’da kıldığı namaz üzerine bir açıklama yaptı. Söylediği tam olarak şuydu:
Zillet İttifakı’nın üç asıl ortağından ikisinin, yani CHP ile örtülü ortak HDP’nin Ayasofya-i Kebir Cami-i Şerif’e menfi yaklaşımı ortadadır. Ancak İYİ Parti Genel Başkanı son hareketiyle onlardan ayrışmış, ayrı düşmüştür. Meral Hanım'ın kendisi adına hayırlı bir gelişmedir. Sayın Akşener’in böyle gitmeyeceğini, böyle ittifak olmayacağını, olsa bile bir ayağının çukura düştüğünü görüp derhal ve çok kısa süre içinde evine dönmesi doğru ve tutarlı bir davranış olacaktır. Evinde rahatı ve huzuru bulacaktır. İkbal ile idbar arasında sıkışıp kalmak yerine, kaldı ki zillete düşmektense evde olmak isabetli bir tercihtir.
Aynı Bahçeli daha iki ay önce Akşener’in “memleket masası” önerisine hayli yakışıksız bir karşılık verip, ağzına geleni söylemişti.
Ardından Erdoğan, olay yerinde yani Ayasofya’da, Bahçeli’yi destekleyen sözler etti:
Sayın Bahçeli’nin Akşener’e daveti benim yadırgadığım bir davet değildir, en makul seviyede davettir. HDP ile, terör örgütleriyle el ele olmak milli ve yerli olduğunu düşündüğümüz İYİ Parti’ye hiç uygun düşmeyebilir.
Erdoğan bu açıklamayı yaptığında, Bahçeli’nin henüz hangi “evden” bahsettiği, nasıl bir davet yaptığı netleşmiş değildi. Çünkü özellikle son cümledeki “ikbal ve idbar arasında sıkışıp kalmak yerine, zillete düşmektense evde olmak isabetli bir tercihtir” ifadesi, pek ikbal çağrısına değil, “kır dizini otur” havasına daha yakındı doğrusu. “Huzuru bulmak” da öyle. Bahçeli, -tam da istediği gibi- biraz ortaya bıraktığı sözün anlamına bir açıklık getirmeden Erdoğan’ın yaptığı yorum, olayı bir çağrı gibi algılamayı zorunlu hale getirdi. Terse çevirmek, açığa düşürmeyle mümkün.
Cevap fazla gecikmedi
Akşener’in verdiği cevap ise anlam ve gönderme ama asıl olarak da muhatap kurcalaması yapılınca, pek hafif sayılmazdı doğrusu:
Sayın Erdoğan'a bir çağrıda bulunmak istiyorum; ortağı ile ilgilensin, ne zaman sayın Erdoğan'ın ilgisi azalıyor, Sayın Bahçeli başta ben olmak üzere partime sardırıyor. Biz bundan bıktık. Sayın Bahçeli'nin en önemli özelliği, kendisinin altını ısrarla çizdiği nezaketidir ama Türkiye'nin özellikle ekonomik noktasında problemleri olduğu bir dönemde, üzerine salgın yaşadığımız bir dönemde, esnafımızın, işçimizin, işsiz gencimizin, tarımımızın pek çok sorunu varken, milletin sesini duymak yerine, o sese bir cevap vermek yerine siyasi magazinle meşgul olmasını da hiç hoş bulmadığımı ifade etmek isterim. Bir kez daha söyleyeyim. Sayın Erdoğan lütfen ortağınızı üzerimize sardırmaktan alın. Yeterli ilgiyi gösterin lütfen.
Rövanş havası hayli yüksek..!
Partinin resmi sözcüsü Yavuz Ağıralioğlu’nun cevabı daha yumuşaktı:
İYİ Parti olarak bir tek teklifimiz var. Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin uygulamada, memleketi, milleti dertleriyle beraber daha büyük çıkmazlara sokacağına dair bir öngörümüz vardır. Buradan dönerlerse iyileştirilmiş parlamenter demokrasi çerçevesinde bir düzelmeye katkı sağlayacağımızı söyledik defalarca. Cumhur İttifakı içine girmeyiz. Davete böyle mukabele ediyoruz. Bu kadar ağır yükün içinde çözmeniz gereken bunca dert varken siyaseti magazinleştirerek, ‘Oradan gelin, sizin milli olduğunuza karar verdik, bizimle beraber olun’ falana dönmüşseniz, artık memleketinize hizmet edebilme imkanını kaybettiniz demektir. Biz bunun ortağı olmayız.
Daha önce CHP ile Katolik nikahı kıymadıklarını söyleyen Ağıralioğlu, bu değerlendirmeyi yaptığı TV programında, “toptan ret cephesinde değiliz, Erdoğan’ın hasmı da değiliz” eklemesini de ihmal etmedi.
Görüldüğü gibi gerçekten magazini bol bir gündem maddesi kurulmuş gibi duruyor. Bu sefer meseleyi ilginç hale getiren, çıkışın Bahçeli’den gelmesi, Erdoğan’ın da çok hızla dahil olması. Çünkü daha önce İYİ Parti’yi Cumhur İttifakı’na dahil etme dedikoduları, Bahçeli’ye rağmen işleme konulan hatta MHP’ye alternatif arayışından kaynaklandığı iddialarına dayanıyordu. Bahçeli’nin yaptığı bazı “ters çıkışların” da, “sakın ha aklınıza bile getirmeyin” demek olduğu ileri sürülmüştü. “Masa” meselesindeki sert çıkış da böyle okunmuştu. Ve elbette ciddi bir başka yenilik, Bahçeli’nin Akşener’i muhatap alması. Çünkü daha önce –Koray Aydın’da olduğu gibi- doğrudan adrese teslim çok daha açık davetler söz konusu olmuş ama Akşener için böyle bir açık kapı hiç gündeme getirilmemişti. Partinin adı gibi Akşener’in ismi de pek anılmamıştı. Partiler arasında bayramlaşmalar dahi kesilmişti.
Evdeki hesap, çarşıyı karıştırmak
Bir süredir iktidar ittifakı iş bölümünde, -dini referanslı ataklar için verilen ruhsat dışında- ideolojik sınırları çizme yanında, diğer partilerle uğraşma ve kafa karıştırma işleri Bahçeli’de. Dolayısıyla muğlak biçimde ortaya bırakılan bu sözün, muhatabına “davet” olmaktan çok, yine efkarı umumiye malzeme temin etme niyeti olduğu düşünülebilir. Bahçeli aslında Akşener’e bir şey söylemiyor, ona söylediği sanılan şeye herkesin ilgisini çağırıyor olabilir. Bunun en güçlü ihtimal olması, yeni bir şeyler pişirilmesini gerektirecek ne değişti sorusunun cevapsız olmasından. Yaşananın, şimdiye kadar olanlardan farklı gerekçeleri ve hedefleri olduğunu gösteren, destekleyen pek bir gelişme yok. Ne şartları ne aritmetik zemini radikal biçimde değiştiren bir şey var. Hatta Muharrem İnce gelişmesi ve ona gösterilen ilginin ağırlık merkezine bakılınca, meselenin Akşener’le ilgisi daha da zayıflıyor. Neticede, İnce de Ayasofya’da namaz kıldığına göre yerli-milli safına geçmiş sayılabilir.
Eğer çok iyi gizlenen ve henüz fark edilmemiş bazı hazırlıklar varsa yakında kokusu çıkar nasılsa. Spekülasyonlar üzerine konuşmayıp, niyeti her ne olursa olsun bu gelişmenin olası etkilerine bakarsak belki şunları söyleyebiliriz: Öncelikle bu çıkış, –bir süreliğine de olsa- “yerli-milli” blokunun çizgilerini bilerek ve istenerek biraz silikleştiriyor. Deva ve Gelecek Partileri’nin varlığı, İstanbul Sözleşmesi gibi mevzularda blok içi çatlakların belirmesi ve daha da sıkıntılı olmaya başlayan konjonktür, bazı taktik “düzeltme” hamlelerini gerektiriyor. Fazla kalın ve geçişe iki taraflı olarak kapalı olan blok hattının koruyuculuğu biraz zayıflamış durumda. Hatlar arasında bir tampon bölgeye iktidar da ihtiyaç duymaya başladı. Bunun kutuplaştırmada bir yumuşama evresi olarak okunması çok doğru olmaz. Tam tersi, daha sertleşecek “çatışma” öncesi serbest geçişler veya arada bekleme imkanı –ve arada bekleyen karasızların üzerindeki baskıyı hafifletme- illüzyonu diye düşünülebilir.
Bu tampon bölge İYİ Parti veya Akşener’in sınır geçişi için oluşturulmuyor bence. Kendi kararsız seçmenini de zorlamakta olan “tarafını seç” baskısının yarattığı dezavantajı hafifletmek için daha kullanışlı. Belki de DEVA ve Gelecek Partisi’ne kulak kabartmışlara, İyi Parti’den daha fazla şey bile söylüyor. Bir süredir muhalefete topyekun saldırı yerine daha özelleştirilmiş hamleler tercih ediliyordu. “Bunlar” torbası ve muhalefeti birbirlerine karşı kışkırtmanın çok sonuç alıcı olmadığı, tek başına yetmediği ortada. “Yerli-milli” sınırlarını etkili biçimde yeniden kullanışlı hale getirmek için, çizginin biraz silikleşmesi veya bazı yerlerin “kesikli çizgi” haline getirilmesi gerekiyor. Erdoğan’ın birden “milli ve yerli olduğunu düşündüğü” İYİ Parti’ye söylenenin, başka kulaklara gideceği de çok açık. “Biz itmiyoruz, onlar gelmiyor” havasının, AKP ve Erdoğan alerjisi hayli yüksek ve bazı sözcülerinin “biz gitsek onlar gelmez” dediği İyi Parti tabanını ikna etmesi kolay değil zira.
Olası seçim için aritmetik hesapların, muhalefet bloğu içindeki oy hareketliliğine (kaymalarına) ilişkin de mühendislik içerdiğine şüphe yok. Beklenenin üzerinde dirençli çıkan İYİ Parti’nin yapılan anketlerde tabanını tutma yeteneği –veya tabanın kararlılığı- açıkça fark ediliyor. Bunun MHP’nin İYİ Parti’de olan kıyı ve kentli tabanıyla sonsuza kadar vedalaşması anlamına gelmemesi, bu kesimle ideolojik irtibatın tamamen kaybedilmemesi elbette önemli. Fakat muhalefet bloğuna oy taşımaya aday Deva ve Gelecek Partileri’nin muhalefetin ortak coğrafyasında beklenenden hızlı bir ilerleme göstermemesi de bir o kadar önemli. Muhalefet pasajının sağcılık katında cazibenin herkes için birlikte yükselmesi yerine, iktidar bloku için daha az can acıtıcı İYİ Parti’nin “ideolojik bir kulp” takılarak ayrıcalıklı sayılması daha işe yarar görünmüş olabilir. Her hesabın, çarşıya uymaması kadar “evde” işe yaramaması da mümkün. Hamlenin sahiplerine getireceği biraz belirsiz ama İYİ Parti’yi zaten sağladığı ivmede biraz daha ilerlemesi –en azından olayı böyle kullanma niyeti- daha yüksek olasılık.
birikim
Yazarlar
-
Taha AkyolTürk-Rus-Çin ittifakı? 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayÇin yoksulluk tuzağından nasıl çıktı? 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERBolsonaro’nun tarihi mahkûmiyeti 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDemokrasinin içerideki ve dışarıdaki dinamikleri 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTektonik Kırılmalar: Liberalizmin Tasfiyesi ve Müslümanlar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞUR“Bize bir ömür daha lazım…” 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKültürel hegemoni savaşı: Türkiye’ye bak, Amerika’nın geleceğini gör 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZCHP’liler için bir seçimlik başarı mı, Türkiye’nin demokratik dönüşüm mü? 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUMuhalefet farkında mı? 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanTopunuz bir İspanya Başbakanı kadar olamadınız... 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunStalin ‘Huzur Türklükte’ demiş! Cidden mi? 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluZeytine ağıt 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciKalıcı fakirlik ve pahalılık 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENYeni Diyanet İşleri Başkanı 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRCHP’ye kayyım davasında AK Parti’nin eli var diyen yok ki… 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖzgür Özel ve siyasi drama… 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUDünyayı çılgınlar yönetiyor; akıllı olmak gerek… 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu Ergilİç Sömürge: Gücün İçeriye Yöneldiği Karanlık Düzen 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRAltın ve boksit madenleri, elektrik, kahveci… Yeni bir el koyma mı geliyor? 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANTürkiye kötüye gidiyorsa AKP’nin oyu neden yüzde 30 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBaşkan’ın bütün akbabaları aşkına 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTeflon siyaset 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEskinin Öldüğü, Yeninin Henüz Doğmadığı Bir Dönem.. 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “Al sana misilleme”… 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞ“BACASIZ SANAYİ” ALARM VERİYOR… 15.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluHukuksuzluktan daha pahalı bir nesne yok 15.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNSınırsız küstahlığın sınırları; acziyetin sınırsızlığı 15.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalCharlie Kirk cinayeti ve ‘radikal sol’ 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKKıyamet saatini durdurmak 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANGerilimle yönetmek ya da gerilimi yönetmek 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’nin diğer dertleri… 10.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUTürkiye’nin Kürt Sorununu çözecek yaklaşım neden Suriye’de uygulanmasın? 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'nin umudu eğitim: Cumhuriyet’in en önemli başarısı, bugün sınav usulsüzlüğü ve fırsat eşitsi 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞGürsel Tekin konusunun pek konuşulmayan tarafı 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞCassandra Çığlığı* 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKParti kapatma! Kayyum veya emanetçi ata yeter… 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezHangisi doğru? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇKudüs, ey Kudüs! 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
17.08.2025
17.08.2025
17.08.2025
21.07.2025
6.07.2025
30.06.2025
27.05.2025
6.04.2025
23.02.2025
16.02.2025