Atilla YAYLA
İfade özgürlüğü melez bir özgürlük alanı. Başka bir deyişle bir kavşak özgürlük. Bunun anlamı şu: Bir yerde ifade özgürlüğünün olması orada diğer birçok özgürlüğün de bulunduğunu, olmaması bulunmadığını gösterir. İfade özgürlüğünden hareketle diğer özgürlüklere ulaşılabilir. İfade özgürlüğü çiğnenirse muhtemelen onunla birlikte başka özgürlükler de çiğnenmektedir veya çiğnenecektir.
Basın özgürlüğü ifade özgürlüğünün bir yansımasıdır. İfade özgürlüğünün medyada kullanılmış hâlidir. Çoğu zaman bu hususu gözden kaçırarak basın özgürlüğünün ilgili hak ve özgürlüklerden müstakil, onlar olmasa da var olabilecek bir özgürlük olduğunu düşünmeye meylederiz. Böylece basın özgürlüğünün en temel gereklerini gözden kaçırırız.
Basın özgürlüğü özel mülkiyete ve serbest girişim hakkına her şeyden daha çok dayanır. Özel mülkiyetin olmadığı bir yerde basın özgürlüğü asla var olamaz. Zira tüm mülklerin devlete ait olduğu bir siyasî coğrafyada yayın organları devlet işletmelerine dönüşür ve basın özgürlüğü tamamen ortadan kalkar. Bu yüzden sosyalistlerin durumunu hakikaten tuhaf buluyorum. Hem özel mülkiyete ve serbest teşebbüse karşı çıkıyorlar hem de basın özgürlüğünü savunduklarını söylüyorlar. Oysa bir sosyalistin özel mülkiyete karşı çıkması onun aynı zamanda basın özgürlüğüne karşı çıkması anlamına gelir.
Fikir ve haberlerin başkalarıyla paylaşılmasına izin vermeyen bir yerde özgür basın olamaz. Seyahat, haberleşme, örgütlenme özgürlükleri de basın özgürlüğüyle alâkalıdır. Gazete muhabirleri bir yerden diğerine serbestçe gidemezse, gazeteciler bir müteşebbisin öncülüğünde (veya bir kooperatif içinde) bir araya gelip ticarî olarak örgütlenemezse (işletme kuramazsa) basın özgürlüğü de var olmaz.
Özellikle liberal camiada temel hak ve özgürlükler üzerinden okumalarla yetişen insanlar ifade ve basın özgürlüğünün muazzam önemini hızla kavrar. Bu iyi bir şey. Bununla beraber, basın özgürlüğü konusunda düşülen bazı hatalar var. Birincisi, başka alanlarda da karşımıza çıkan, haklar arasında asla öncelik-sonralık ilişkisi olamayacağı zannı. İkincisi ise dünyanın bir devletler dünyası olduğunun ve dünyanın her yanında devletlerin ifade ve basın özgürlüğüne birbirine benzer engeller koyduğunun gözden kaçırılması.
İlki başka –ve daha akademik- yazılarda ele alınması gereken derin bir konu. Görebildiğim kadarıyla liberal literatür bu bakımdan çok zayıf. Sanırım hakların birbirleriyle asla çatışmayacağı hakkında zımnî bir mutabakat var. Oysa dünya ilkeler zaviyesinden görmek istediğimizden daha karmaşık ve haklar-hak sahiplerinin durumları arasında çelişkiler olabiliyor. Bu bizi ister istemez hangi durumda hangi hakkın hangi hakka galip geleceği-tercih edileceği konusuna götürüyor. Liberal düşünürlerin kimsenin başına gelmeyen ‘çöle düşen susuz adam’ hikâyelerinden fırsat buldukça yaşanan hayattaki insanların hakları arasında zaman zaman doğan çelişkilere ve gerilimlere eğilmesi çok iyi olur.
Devletler ile ifade ve basın özgürlüğü arasındaki ilişki de eksik ele alınıyor. Tüm dünya devletler tarafından paylaşılmış. Siyasî egemenliğe tâbi olmayan bir coğrafya yok. Ne yazık ki devletler her ülkede birçok sivil alanı işgale etmiş durumda. Güvenlik ise sanki çağımızın kızıl elması. Devletler adeta bir güvenlik saplantısı içinde. Terörizm gibi gayri nizami şiddet dalgalarının yayılması bu güvenlik endişelerini yayıyor ve derinleştiriyor. Dünyayı küçük bir köye döndüren global iletişim ağları on bin kilometre ötede patlamış bir bombayı sanki sokağımızda patlamış gibi hissetmemize sebep olacak şekilde yayın yapmakta. İşte böyle bir ortamda devletlerin güvenlik endişesi de ifade ve basın özgürlüğü önünde engellere dönüşebilmekte.
Devletler güvenliği kutsal sayıyor ve güvenlik adına neredeyse her hakkı olduğu gibi basın ve ifade özgürlüğünü de çiğneyebiliyor . Biz ise dünyayı doğru dürüst takip etmediğimiz veya edemediğimiz için bu tür uygulamaların sadece bizde vuku bulduğunu zannediyoruz. Devlet güvenliği adına yapılan ihlâlleri dünyada başka örnekler yokmuş gibi yorumluyoruz.
Bu durumun farkına varmamızı sağlayan bir olay devlet güvenliğini tehlikeye düşürdüğü gerekçesiyle yargılanan Can Dündar’ın BBC’deki Hard Talk programında İngiliz sunucu Stephen Sackur’un sözleri karşısında yaşadığı şaşkınlıktı. (http://www.star.com.tr/guncel/almanyaya-siginan-firari-fetocu-can-dundar-katildigi-televizyon-programinda-agzinin-payini-aldi-haber-1326789/) Sackur, Dündar’a, Türkiye’de devlet sırlarını açığa vurmaktan dolayı karşılaştığı hukukî muamelenin aynısının hemen her ülkede -bu arada İngiltere ve ABD’de de- her gazetecinin her zaman karşılaşılabileceği bir durum olduğunu söylüyor ve Can Dündar nutku tutulmuş şekilde bu sözleri dinliyor.
Devletlerin ulusal güvenliği –devlet sırlarını koruma- gayretinin ifade özgürlüğü açısından problemler yaratabileceğine işaret ederken yapmak istediğim devletlerin güvenlik endişesi adına ifade ve basın özgürlüğü alanını daraltmasına meşruluk kazandırmak değil. Tam da tersine, güvenlik adına temel hak ve özgürlüklere müdahalenin azaltılması gerektiğini düşünüyorum. Bu olmadıkça ifade ve basın özgürlüğünün gerçekten tatminkâr seviyelere ulaşması çok zor. Bununla beraber, ülkemizdeki durumu değerlendirirken âdil ve gerçekçi olmak da dünyadaki durumdan haberdar olmayı gerektiriyor. Türkiye’de eksik olan bu.
Yazarlar
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURÜzgünüm, kimse Türkiye’yi bölmek istemiyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
16.04.2021
24.04.2020
12.02.2020
13.11.2019
28.07.2019
28.05.2019
22.05.2019
14.05.2019
12.05.2019
18.04.2019