Ayşe HÜR
'İstiklal Savaşı' sırasında karşılıklı casusluk faaliyetleri de tüm hızıyla devam etti. Bunlardan ikisi de İzmir'in kurtuluşunda büyük payı olan Gavûr Mümin ve Mustafa Kemal'i öldürmek için görevlendirilen Mustafa Sagir'di.
Geçen günlerde, yargı tarihimizin en absürd davalarından biri olan ‘Askeri casusluk, şantaj ve fuhuş davası’, bazı sanıkların beraatı, bazılarının ise mahkûmiyeti ile bitti. Elbette daha temyiz aşaması var ama casusluk gibi gayet gizli yürütülmesi gereken bir işin 56 kişilik bir örgütle yürütüldüğü iddiasına dayanan bir davaya absürd dememi engellemez bu. Yine geçen hafta hükümet sözcüsü bir gazete “Yapılan incelemelerde 100’lerce terabayt verinin TİB (Türkiye İletişim Başkanlığı) dışına çıkarılmaya dahi gerek duyulmadan özel bir uydu düzeneği ile Kanada’da bir noktaya gönderildiği tespit edildi” diye yazdı. Sonra bir televizyon kanalında, ‘İktidarın organik aydınları’, ciddi ciddi, TİB binasının artık güvenli olmadığını, binayı teknik olarak temizlemenin mümkün olmadığını dolayısıyla, bombalayarak tamamen imha etmek bile gerekebileceğini tartıştılar. TİB’deki casusluğu kim yapıyor derseniz elbette, ‘Paralel Yapı’ idi suçlu. Dikkat ederseniz ‘zanlı’ demiyorum, ‘suçlu’ diyorum, çünkü konuyu tartışanlar sanki delilleri onlar toplamış, iddianameyi onlar yazmış, yargılamaları onlar yapmış, ardından temyiz incelemesini yapıp kararı bizzat onlar onamışlar gibi kesin bir dille konuşuyorlardı. Öyle ki sıra infaza gelmişti adeta. Muhtemelen çok ‘demode’ bulunacak ama hâlâ “iddia makamı iddiasını ispatla mükelleftir” düsturuna inanıyorum. Üstelik bu ispatın evrensel hukuka uygun biçimde yapılması gerektiğine inanıyorum.
Neyse daha fazla konuşup başımı derde sokmadan (bu yazıyı bile ‘paralel yapıya destek’ olarak yorumlayabilecek bir kadro ile karşı karşıyayız çünkü) Başbakan Erdoğan’ın 17 ve 25 Aralık yolsuzluk operasyonlarını savuşturmak için sık sık gönderme yaptığı ‘İstiklal Savaşı’ dönemine ait (biri ‘milli’, diğeri ‘gayrimilli’) iki casus portresi ile pazar görevimi yerine getireyim. İngilizlerin Black Jumbo kod adlı istihbarat ağının marifetlerine dair bir bölümü ise internet nüshasına koydum, bilginize…
Ankara’nın istihbaratçılarına Saray’dan haber uçuran Fehime Sultan’ı, İngiliz istihbaratının deniz işlerinden sorumlu olduğu halde, Türklere yardım için kelleyi koltuğa alan Ermeni Pandikyan Efendi’yi ve hakkında epey şey bildiğimiz ‘İngiliz’ Kemal’i sadece anıp, kendi deyimiyle ‘her şeyiyle unutulmuş’ bir ‘milli’ casus olan Gavûr Mümin’le başlayalım.
‘İngiliz Kemal’ hakkında çok az şey biliyoruz (üstte).
Gavur Mümin, İzmir’in kurtuluşunda önemli rol oynadı.
Belgelerdeki adıyla, Mümin (Aksoy) Efendi, 1892’de doğmuş, 1911’de Beylerbeyi Yedek Subay Okulu’ndan teğmen rütbesiyle mezun olmuştu. 1911’de Trablusgarp’ta, Balkan Savaşları sırasında Çatalca ve Edirne’de görev aldı. Birinci Dünya Savaşı sırasında önce Süveyş Kanalı harekâtlarına, sonra Çanakkale Savaşı’nda Seddülbahir muharebelerine, nihayet Kafkas Cephesi kapsamında Erzurum dolaylarındaki muharebelere katıldı. Üç kez yaralandı, iki kere madalya aldı.
İzmir’in işgalinden sonra neden istifa etti?
Birinci Dünya Savaşı bitince İzmir’e, Jandarma Alay Komutanlığı’na tayin edildi. 15 Mayıs 1919 günü Yunanlılar İzmir’i işgal ettiğinde diğer alaylar gibi Mümin Bey’in alayının da İzmir’i terk etmesi istenmişti. Ancak, bir miras meselesi için Burdur’a gitmek için izin alan Mümin Efendi, izinden sonra birliğine dönmemiş, bunun üzerine 21 Mart 1921 tarihi itibariyle jandarma ile ilişiği kesilmişti. Mümin Bey’in neden böyle yaptığı daha sonra anlaşılacaktı. Kendi ifadesine göre “görev yerinde kalması emrini Ankara’dan almıştı”. Ancak birazdan anlatacağım görevi, Ankara’nın emri ve yönlendirmesiyle mi yoksa kendi inisiyatifi ile mi üstlendiği konusu biraz karışık. Karışıklığı yaratan görevin niteliği ile 1924 yılında bir dilekçede kullandığı ‘hiç kimseden emir almaksızın’ ve ‘milletimize paraca hiçbir masraf yüklemeden’ ifadeleri. Şimdilik bunları bir kenara bırakıp, Mümin Bey’in, orduyla ilişiği kesildikten sonra neler yaptığına bakalım.
Nasıl ‘gavûr’ oldu?
Mümin Bey, hem kendi ifadesine hem de Genelkurmay belgelerine göre, 1921-1923 yılları arasında Ankara adına, işgal kuvvetleri nezdinde casusluk yapıyordu. Bu iş için seçtiği merkez, artık gayet iyi tanıdığı İzmir’di. İzmir’in işgal yıllarındaki belediye reisi Hacı Hasan Bey’in dayısı olması sayesinde işgalcilerle yakın ilişkiler kurma şansına sahip olmuştu. Hacı Hasan Bey, İşgal Güçleri Komutanlığı’nın Yunanistan’dan getirdiği Giritli Naipzade Ali Bey’in yardımcısıydı ve kendi ifadesine göre bu görevi Türklere yardımcı olabilmek için üstlenmişti. (İzmir’in geri alınışından sonra Yunanistan’a kaçacak, tüm çağrılara rağmen geri dönmeyecekti.) İşgalcilere sempatik görünmek için fötr şapka ile dolaşan Mümin Bey’e bu zorlu görevinde yardım edenler İzmir’de Şark gazetesini çıkaran Halil Zeki (Osma) ve İzmir Müftüsü Rahmetullah Efendi ile İzmir Gümrük Müdürlüğü’nde görevli Fadıl (Dokuzeylül) Bey idi. (Fadıl Bey, dikkatimi bu konuya çeken İzmirli dostum Fadıl Kocagöz’ün babası, ünlü yazar Samim Kocagöz’ün kayınpederi imiş.)
Genelkurmay kayıtlarındaki adıyla Mümin Efendi görevi için kendisini öylesine iyi kamufle etmiş ki, İzmir halkı için ‘Gavûr’, ‘Hain’, ‘Kâfir’, ‘Kirye’ Mümin olmuştu. Sokakta kendisini yalnız yakalayan grupların hakaretlerine, saldırılarına maruz kaldığı gibi “yüzüme tükürdükleri çok olmuştur” diye yazacaktı ileriki yıllarda.
Gavûr Mümin’in başarıları hanesine yazılan istihbaratlarından biri (aslında başkasını da bilmiyoruz, çünkü dedik ya ‘unutulmuş bir casus’ kendisi), Konya’daki Delibaş İsyanı hakkında idi. İsyanı kışkırttığı iddiasıyla Büyük Millet Meclisi’nin Başkan Vekili, Mevlevi Şeyhi Abdülhalim Çelebi’nin ve Konya Mebusu Kasım Hüsnü Bey’in Divan-ı Harp’te yargılandığını da not edelim. Gavûr Mümin’in deşifre olması da, Konya-Bozkır İsyanı’nın elebaşlarından birinin oğlunun ihbarıyla olmuştu. İşgal güçlerinin adamları, önce Mümin Bey’in evine baskın yapmışlardı ama kız kardeşi İhsan Hanım’ın uyanıklığı sayesinde evde suç unsuru sayılacak hiçbir şey bulamamışlardı. Dediğine göre, 75 gün boyunca ağır işkencelerden geçtiği halde, Mümin Bey de çözülmemişti. Sonuçta, İşgal Güçleri, Mümin Bey’i Yunanistan’a götürmeye karar vermişlerdi. Dikkat edileceği gibi, işgalciler bile hukuka uygun davranmaya gayret ediyorlardı. Yoksa, Mümin Bey’in ‘kimvurduya’ gitmesi çok da zor değildi.
Kendi ifadesine göre “dünyanın en korkunç zindanlarından biri olan Paladimi’nin [Mora Yarımadası’nın güneybatı ucundaydı] yeraltındaki bodrumlarına atılarak 16 ay boyunca yarım okka ekmekle kurtlanmış sudan başka bir şey verilmeyen” Mümin Bey -ki aynı mektupta, ‘bana bu süre içinde esir maaşı verilmedi’ diyerek, naifliğini gösteriyor-, Türk ordusunun İzmir’i geri aldığı günlerde hapishanedeki azılı mahkûmlar tarafından linç edilmek istenmişti. Ama Türkçe bilen Makedonyalı Haşo adlı bir ağır mahkûm “elimizde esir ve aciz durumda bulunanlara böyle davranmak erkeklik değildir” diyerek hayatını kurtarmıştı. Bundan sonrası Mümin Bey’in kurtuluş yolculuydu. Ekim 1922 Mudanya Mütarekesi’nin ardından önce Atina’daki Palya İstratona Cezaevi’ne konan, 2.5 ay sonra Lusiya Esir Kampı’na gönderilen, orada kendini üzüm tüccarı olarak tanıtması üzerine, sivil esirlere ayrılan açık kampa aktarılan Mümin Bey, kendi ifadesine göre bu dönemde Yunanistan’a sığınmış olan Hürriyet ve İtilafçılarla, Çerkeslere dair bilgileri İzmir’e uçurduktan sonra, nihayet esir takası yoluyla 5 Nisan 1923’te İzmir’e ayak bastı.
Trikopis’le mi takas edildi?
Bir iddiaya göre Mümin Bey, Yunan Orduları Başkumandanı Trikopis ile takas edilmişti. Bu takas da Mustafa Kemal’in kendisine ne kadar önem verdiğini göstermekteydi. Ancak üzülerek söylüyorum ki bu abartılı bir yorum gibi görünüyor. Çünkü Mümin Bey, 1924’te Genelkurmay’a yazdığı bir ‘maruzat’ mektubunda, uzun uzun yaptıklarını anlattıktan sonra (anlaşılan devletin kayıtlarında bunlar yok) “Kuvayı Milliye’nin kuruluşundan itibaren oldukça mühim ve heyecanlı, fedakârane hizmet etmiş, fakat her hususta unutulmuş bir subay olduğum anlaşılacaktır” diye yakınmıştı. Mümin Bey’in bu tarihten sonra da pek hatırlanmadığını, 1925 yılında, Zonguldak Mebusu Halil Bey’in Jandarma Genel Komutanlığı’na yazdığı bir mektuptan anlıyoruz. Mektupta Mümin Bey’in üstlendiği son derece zor göreve ve yaptığı kahramanlıklara rağmen terfiinin yapılmaması ve İstiklal Madalyası ile taltif edilmemesinden şikâyet edilmekte idi. Onca aşağılanma, onca işkence, onca hapisliğin bedeli bu mu olmalı diyor insan. Mümin Bey’in İstiklal Madalyası alıp almadığını öğrenemedim. Ama terfiinin geç de olsa yapıldığı anlaşılıyor. Çünkü 1946 yılında albay rütbesiyle tayin olduğu Hakkâri’ye giderken, Hakkâri-Van arasındaki Nebrinav Yaylası’nda zatürreeye yakalandığı, hastalığının ardından tüberküloza döndüğü ve 24 Ocak 1948’de İzmir’de vefat ettiği biliniyor. Tek mirasçısı olan kız kardeşi İhsan Aksoy’a verilen 3.500 lira ölüm yardımı dışında bir maaş bağlanmadığı anlaşılıyor. Şimdi niye Trikopis’le takas edildiği iddiasına kuşkuyla baktığımı anlamışsınızdır sanırım… Sonuç olarak, ortada ya abartılı bir ‘otobiyografi’ var, ya da devletimizin tanıdık aldırmazlığı, ihmalkârlığı…Karar sizin. Ben dostum Fadıl Kocagöz’ün ailesinden dinlediklerine dayanarak ikincisinden yana kullanıyorum tercihimi.
Binbaşı Bennett ve Black Jumbo
Elbette işin bir de karşı-casusluk yanı var. İtilaf güçlerinin büyük ağabeyi İngilizlerin İstanbul’daki istihbarat faaliyetlerini Albay Bennett yürütüyordu. Bennett bu iş için özel olarak eğitilmiş biriydi. Mükemmel İstanbul Türkçesi ile konuşuyor, Kuran tefsiri yapacak kadar Arapçaya hâkimdi. Türk ve İslam örfünü, âdetlerini iyi biliyordu. Hatta İslami usullere göre sünnet bile olmuştu. Bennett’in yönettiği teşkilatın adı ise Black (Kara) Jumbo idi. Bu örgüte hizmet veren ajanlar genellikle kod adlarıyla tarihe geçti (başta da dediğim gibi bu elemanların marifetlerine dair örnekleri internet nüshasında okuyabilirsiniz) ama bunlardan biri ismen biliniyor. Bu kişi, aslen Herekeli olan ‘Terzi Mehmet’. İngilizlerin yardımıyla Üsküdar’da açtığı terzi dükkânını paravan olarak kullanarak bir dizi casusluk faaliyetine imza atan Terzi Mehmet’in bu başarısının ardında üzerinde TBMM mührü olan ve “Büyük Millet Meclisi’nin emirnamesiyle, Harekât-ı Millîyenin şahıslarından Herekeli Mehmet Efendi, Mücahid-i Millîyeciler nezdinde mazharı itimat olmak üzere işbu fedakâr vesika ita kılındı” yazan bir belge taşıması yatıyordu. Mühür ve imzalar gerçeğe çok yakındı ve o tarihte TBMM’nin kimseye bu tür belge vermediğini bilen kişi sayısı çok azdı. Bu sayede Terzi Mehmet, Anadolu’nun her köşesini dolaşmış, özellikle Karadeniz’i Pontuslu Rumlardan temizlemeyi görev edinmiş Türk çetecilerine dair önemli bilgileri İngiliz istihbaratına aktarmıştı. Terzi Mehmet’in başarıları (!) arasında, Üsküdar ve Kadıköy’de oturan muvazzaf ve emekli askerlerin listelerini İngilizlere vermek, Selimiye Kışlası’ndaki telsiz-telgraf aletini Anadolu’ya kaçırmayı planlayan ekibi ihbar etmek, millî mücadelecilerle haberleşen 10 tıp öğrencisinin tevkif edilmesini sağlamak da vardı.
Bu işi para için mi yapıyordu yoksa o dönem pek çok kişide olan ‘İttihatçı düşmanlığı’ mı onu bu yola götürmüştü, yoksa Batı hayranı biri miydi sorularının cevabı gibi, Terzi Mehmet’in sonunu öğrenemedim ne yazık ki…
Peşaverli Mustafa Sagir
‘İstiklal Savaşı’ yıllarının en cüretkâr karşı-casusu herhalde Mustafa Kemal’i öldürmek üzere geldiği iddia edilen “İngiliz tebaasından, Hindistan’ın Peşaver eyaletinden” 43 yaşındaki Mustafa Sagir’dir. İngiliz istihbaratı tarafından İstanbul’a getirilen Mustafa Sagir, Aksaray’da duvarları Mustafa Kemal, Enver ve Cemal paşaların resimleriyle süslü bir eve yerleştirilmiş ve “Hindistan Müslümanlarının aralarında topladığı 3 milyon altını Kuvayı Milliyecilere ulaştırmak için gelen Hint Hilafet Komitesi Murahhas Azası” hüviyetiyle kamuoyuna takdim edilmişti. Mustafa Sagir’in taşıdığı sanılan bu değerli yük, kısa sürede Ankara’nın da dikkatini çekmişti elbet. Bu sırada İngilizlerin düzmece bir operasyonla Mustafa Sagir’i tutuklaması inandırıcılığını daha da arttırmış olmalı ki, 17 günlük hapisten kısa bir süre sonra, üzerinde Karakol Cemiyeti’nin mührü bulunan bir belge ile Ankara’ya doğru yola çıkacaktı. (Mührün İngilizlerin eline nasıl geçtiği meçhuldü.)
Yolculuğun ilk durağı İnebolu oldu. Onuncu Kafkas Fırkası Sabık Komutanı Kaymakam Kemal Bey ile birlikte Ankara’ya hareket edildi. “Mustafa Sagir Han Hazretleri” diye ağırlanan casusumuz, Mustafa Kemal’le buluştu. Görüşmeden sonra güveni pekiştirmek için, Hindistan’a göndereceği raporları Adnan (Adıvar) Bey’in okumasına izin vermesi, Mustafa Sagir için sonun başlangıcı oldu. Mektupta görünüşte olağandışı bir şey yoktu ama satırların arası alışılmış ölçülere göre çok genişti. Bu durum istihbaratçıların dikkatini çekmişti. Uzun süren incelemelerden sonra görünmez mürekkeple yazılmış Hintçe ifadeler ortaya çıkarıldı. Görünmez mürekkebi görünür kılan, fırça ile sürülen amonyaktı. Hintçe yazılar bir tercümana okutulduktan sonra Mustafa Sagir’in casusluğundan hâlâ emin olunmaması, satır aralarında açık verilmediğini düşündürüyor. Bir istihbarat üsteğmeni, İstanbul’a gönderildi. İstanbul’daki Milli Mücadele yandaşları Mustafa Sagir’in İngiliz casusu olduğunu doğruladılar. Sonunda, Mustafa Sagir Divan-ı Harbe verildi ve hakkındaki idam kararı 24 Mayıs 1921 tarihinde yerine getirildi. Mustafa Sagir’in üzerine atılı suçu işlemek için mi Ankara’ya geldiğine dair tek kanıt, kendisinin idamdan önce İngiliz makamlarına yazdığı söylenen mektuptaki Britanya’ya sadakatini belirten ifadeler. Mustafa Sagir’in İngilizlere gözdağı vermek için kurban seçilmiş olması da mümkün. Çünkü yıllar sonra manevi kızı Sabiha Gökçen, Atatürk’ten sadece şunları duyabildiğini anlatacaktı: “Bir casusluk olayı Gökçen…” diye başlamıştı kısa konuşmasına, fakat kendisini öldürmek istediğinden bahsetmemişti. Öte yandan, buraya kadar anlattıklarım, o dönemde bile Ankara’nın Mustafa Sagir’i idam etmeden önce elinden geldiğince kanıt toplamaya ve casusluk suçunu dönemin hukuku uyarınca kanıtlamaya gayret ettiğini gösteriyor.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERYeni Bir Çözüm Süreci Ne Kadar Mümkün? 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİNSANLIĞIN ÖLÜMÜ 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaKılıçdaroğlu’nun adaylığı 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrtadoğu’nun ‘Yeni Dönemi’ 9.12.2021 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer F. GergerlioğluMuhafazakârlar çürümeye niye sessiz? 8.06.2021 Tüm Yazıları
-
Mustafa ÖztürkNiyet ve akıbet 29.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ayşe BöhürlerTarih büyük harflerle yazılmaz 28.05.2021 Tüm Yazıları
-
Gazi BAŞYURTBir zamanlar sayılamazdık parmak ile, şimdi eksiliyoruz birer birer… 25.05.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENİsrail’in sonu gelmez işgalciliği 15.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer Ahmet ÖZERENBİR 1 MAYIS Anekdotu… 10.05.2021 Tüm Yazıları
-
Osman CAN24 Nisan 1915: Kardeşimin Cenazesini Kaldıramadım Hala! 29.04.2021 Tüm Yazıları
-
Verda ÖZERBırak artık eski normali 28.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYAN24 Nisan’ı anmak 24.04.2021 Tüm Yazıları
-
Kurtuluş TAYİZPandemide Erdoğan'ı devirme planı çöktü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali Saydam23 Nisan ‘Çocuklara Hürmet’ Günü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Vedat BilginSistem değişti de ne oldu! 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali TarakçıZEVZEK'in asıl amacı Montrö değilmiş! 17.04.2021 Tüm Yazıları
-
Burak Bilgehan ÖzpekVesayet Nedir, Nasıl Kurulur, Niçin Çöker? 16.04.2021 Tüm Yazıları
-
Firuz TÜRKERDARBE GİRİŞİMİNE HAZIR OLMAK 4.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız RamazanoğluYeni metin ne söyleyecek? 25.03.2021 Tüm Yazıları
-
RAGIP DURAN'Bir tek kişinin otoritesi suçtur!' 22.03.2021 Tüm Yazıları
-
Sevilay YALMANMesele Gergerlioğlu meselesi değil! 19.03.2021 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.09.2024
9.09.2024
17.11.2022
6.11.2022
7.06.2019
26.12.2017
21.03.2016
13.03.2016
6.02.2016
28.02.2016