Cemil ERTEM
Dün gelen 3. çeyrek büyüme verisi beklenenden iyi geldi tamam; ancak bu veri Türkiye’nin gerçek yerini anlatmıyor. Kemal Derviş bile geçen gün ‘Türkiye yüzde 6 ve üzeri büyümelidir ki, 2023 hedeflerine yaklaşmalıdır’ diyordu. Tabii Derviş’in fikri tam bu olmadığı için ilave ediyor, ‘cari açığı da yüzde 6’nın altına getirmeliyiz. Derviş, temellerini attığı cari para ve maliye politikalarıyla, cari açıkla büyüme arasındaki ilişkinin ters yönlü olmadığını biliyor. Türkiye, iç pazar ağırlıklı, kısa vadeli girişlerle ve yüksek faiz çevrimine dayalı büyüdüğü zaman, TL’de değerleniyor ve ithalat ucuzlayıp artıyor, ihracat düşüyor, üstelik bu ihracat yüksek katma değer üreten bir ihracat değil. Böylece sonsuza değin sürecek ve dış kaynağa her zaman ihtiyaç duyacağınız bir büyüme ile karşı karşıya kalıyorsunuz. Üstelik bu büyüme gelir dağılımını bozuyor. Türkiye’de Almanya’dan bile fazla dolar milyarderi olmasının temel nedeni budur.
2014-Dünya büyüme görünümü
Türkiye’nin yüzde 4 civarında büyümesi ve sanayisinin, emek verimliliğine dayanması, teknoloji verimliğine geçmemiş olması en büyük sorunlarımızdan biridir. Şu sıra yaptığımız bütün tartışmaları -örneğin eğitim gibi- bu temele bağlı olarak yapmalıyız. Belli ki Türkiye 2013-14 yıllarında yüzde 4- 4.5 aralığında büyüyecek. 2013-2014 yıllarındaki gerçekleşen ve beklenen ülkeler büyüme hızlarına bakalım.
Yüksek büyüme ile ayrışan ve gelişmiş ülkeleri yakalayan iki tip ülke var; birincisi, şu ana değin siyasi ve sosyal olarak çok güç koşullarda kalmış ancak şimdilerde kendilerini toparlayan ülkeler... Örneğin Irak, Moğolistan, Türkmenistan gibi... Bu ülkeler, aynı zamanda, pazar, işgücü ve doğal kaynak açısından potansiyele sahip ülkeler. İkinci yüksek büyümeyi ise gelişmiş ülkeleri yakalayan Asya ülkeleri gerçekleştiriyor. Buradaki ortalama yüzde 5’in üzerinde... Bu ülkelerin büyümesi, yüksek teknolojili ürün ve teknoloji verimliliğine dayalı bir sanayileşme üzerinden gerçekleşiyor. Yani bu ülkeler sanayi toplumu geçişi ile birlikte bilgi toplumu geçişini sağlıyorlar. Bu arada çok ilginç bir ayrıntı daha var; Latin Amerika... Latin Amerika ülkeleri, başta Brezilya olmak üzere, tıpkı Türkiye gibi, askeri yönetimlerden demokrasiye geçiş sürecinde, gelişmekte olan Asya’ya yaklaşan bir performans göstermişler ancak son üç-dört yıldır yerlerinde sayıyorlar. Buradaki büyüme ortalaması ise tıpkı Türkiye gibi, yüzde 3 civarında, 4 olursa başarı sayılıyor. Yani ABD, kendi ortalaması olan yüzde 2’lerin üzerine bu ülkeleri taşımıyor. Kıtada lokomotif ülke olan Brezilya’nın ayağına çelme takılıyor ve bu ülkede, tıpkı Türkiye’de olduğu gibi, ABD’de geleneksel sanayilere bağlı olarak gelişen tekelci yapılar reformlara direniyorlar ve kışkırtmalara varan provokasyonları örgütlüyorlar. Tıpkı Türkiye’de olduğu gibi... Devlet Başkanı Dilma’ya eski solcu hatta gerilla olduğu için saldırıyorlar. Tıpkı Erdoğan’a islamofobi üzerinden saldırdıkları gibi... Şimdi nasıl ki, bu bölgede lokomotif ülke Brezilya’nın büyüme ortalaması ABD’nin krizden çıkış ortalalamasına çekilmek isteniyorsa, Türkiye’nin de büyüme ortalaması Avrupa’nın düzeyine çekilmek isteniyor ve Türkiye’nin, Dervişgillerin Washington’dan getirip temelini attığı neoliberal paradigmanın dışına çıkması istenmiyor...
Bu kış ekonomik şeriat gelebilir!
Bu pazar bir yazı yazdım; İslam ekonomisinin temelleri üzerinden yeni bir kalkınma paradigması tartışmasına giriş niteliğindeydi yazı aslında... Şunu da söylemek gerekiyor; burayı zorlarsanız sistem -kapitalizm- dışı bir yolculuğa da çıkma ihtimali büyük. Ancak yazıyı kendi kısır tartışmalarına çekmek isteyenlerden de tutun da ‘ekononomik şeriat’ (!) yakıştırmalara varan yorumlara kadar akla ziyan ne varsa karşımızda bitiverdi. Oysa söylediğim basitti; İslam ekonomisi, doğduğu toplumsal koşullar gereği olarak da, adaleti amaçlar ve buna bağlı olarak tekelleşmeyen küçük özel mülkiyeti savunur. Riba yasağı tamamiyle bunu sağlamaya dönüktür. Bugün dünya ekonomik sistemi buraya dönmek zorunda ve bunun, hem finansal hem de iktisadi olarak güçlü işaretlerini görüyoruz. Hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ülkelerde yüksek teknoloji destekli KOBİ ekonomisi öne çıkıyor ve bunu uygun geleneksel faize dayalı finans sistemi yerine katılım odaklı finans yaygınlaşıyor.
Türkiye’de de tekeller dış ticaret açığı, KOBİ’ler dış ticaret fazlası vermektedir. Şimdi Kemal Derviş ‘Türkiye yüzde 6 büyümeli’ derken anti-tekel ve KOBİ destekçisi bir kalkınma paradigmasına referans vererek mi bunu söylüyor; hiç sanmıyorum. Onun kafasında geleneksel, neoliberal -dinozor- IMF programı var. Ve tabii Kemal Derviş sosyal-demokrat, ‘çağdaş’ solcu... İslam ekonomisi diyenler de ‘gerici’... Demek ki siyasette olan her şey ve her türlü çarpıtma ekonomide de oluyor... Mesela, İslam ekonomisi deyince aklınıza İran hele Suudi Arabistan hiç gelmesin. İran, tam anlamıyla tekelci devlet kapitalizmidir.
Suudlar’ın sıkıntısı
Suudi Arabistan, Arap Baharı ile birlikte, bir iç karışıklığı ve muhalefeti önlemek için sosyal harcamaları artırmış, Mısır’da darbe yönetimini desteklemek için muslukları sonuna kadar açmıştı. Ancak hem ABD’nin petrole olan bağımlığının giderek ortadan kalkması hem de bölgede yeni enerji kaynaklarının hızla devreye girmesi Suudlar’ın endişesini artırıyor. Çünkü Irak ve Hazar kaynakları hızla devreye giriyor. Türkiye ve Azerbaycan’ın öncülük ettiği Güney Gaz Koridor’a Irak, İran hatta İsrail’de dahil olmak zorunda.
Suudi Arabistan gibi, petrol zengini aile oligarşileri için ise 2014 kritik bir yıl olacak. Suudi Arabistan artık bu konumuyla devam edemez.
İçinde bulunduğumuz kriz, hepimize hiç bir şey öğretmedi ise, dünyadaki ekonomik sistemin bundan böyle beşeri sermayeye ve onun bilgisine, üretkenliğine dayalı olarak devam etmesi gerektiğini öğretti.
Gelişmiş batı ekonomileri, merkantilist yağmadan sanayi toplumuna sanayi devrimi ile geçtiler ve bunu Doğu’yu kana ve gözyaşına boğarak yaptılar. Ancak aynı başarıyı(!) şimdi sanayi toplumundan bilgi toplumuna geçişte sağlayamıyorlar. Çünkü savaş ve buna bağlı acımasız sömürü ile dünyanın yalnız bir yarısının kalkınması insanlığa krizden başka bir şey getirmiyor. Batı, bunun için bir zamanlar terörist ilan ettiği Nelson Mandela’nın hakkını teslim ediyor. İşte bundan dolayıdır ki, Ortadoğu’da ve Asya’da, Batı’nın bir zamanlar yaptığı gibi demir, silah, petrol ekonomisinin üzerine oturup kendi oligarşik diktalarını kuranları da, 2014 sonrası ciddi bir kriz bekliyor.
Yazarlar
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluSiyasi belirsizlik rüzgarıyla, ‘erken’ seçime doğru… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBu çağda harita böyle değişiyor 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA“Masada Milyonlar Var” 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Sahur Pilavı… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERÖzgür Özel CHP’de neyi değiştirdi? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTrump niçin İran’ı vurdu? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYZindanın kapıları açıldı ve muhalif lider serbest bırakıldı 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
25.10.2018
24.10.2018
18.10.2018
17.10.2018
25.09.2018
21.09.2018
18.09.2018
11.09.2018