Cemil ERTEM
Dün ABD’nin başkenti Washington’da yapılan AB-ABD zirvesinde, küresel ekonominin yeni ve zorlu bir döneme girdiği vurgulandı. Biliyorsunuz bu tür zirvelerin sonuç bildirileri, ‘vay be iyi ki toplanmışlar; yoksa uçurumun dibinde bulacakmışız kendimizi’(!) dedirten şaşırtıcı açıklamalardır. Yine öyle oldu... Bu tür zirveler bin kere de olsa, gün sonunda söylenenler daha bir müddet hep aynı olacak. Yani, ‘ekonomik büyümenin yeniden canlanması için işbirliği, büyüme kaynaklarının harekete geçirilmesi ancak bütün bunların finansal istikrarı gözetecek şekilde yapılması falan.’ Bu resmi bir dildir ve çok uzun bir süredir kapitalizmin en tepesindeki küresel kurumların her açıklamasında bu benzer kalıplar yer alır. Zaten bir sistemin, ideolojinin batma sürecine girip girmediğini geliştirdiği ve sürekli tekrar ettiği resmi jargondan anlarsınız. Bu resmi dil, artık günlük hayatta, okullarda, yazışmalarda, haberlerde hep karşınıza çıkmaya başlar. ‘Güçlü adımların atılmakta olduğu, kazanımların korunması gerektiği’ söylenir durur. Burada anahtar sözcükler, istikrar, güven, huzur ve hukuk devletidir. Tabii Batı bu krizle bir yolun sonuna geldiği için bu resmi dile şimdi daha çok başvuruyor. Hâlbuki biz yaklaşık seksen yıllık bir tecrübeye sahibiz. Bundan dolayı bu tür zirve sonuçları gerçekten hiç inandırıcı gelmiyor. Bu yüzden ben size daha inandırıcı bir hikâye yazayım.
OECD, çeşitli alternatif senaryoları tartıştığı son raporunda, ‘acil eylem çağrısı’ yapıyor. OECD, 2012 için dünyanın büyümesini 3,4 olarak tahmin ediyor. Bu, böyle büyük bir dönüşümü öne çıkartan bir kriz için oldukça iyi sayılabilecek bir geçiş rakamı. Aşağıdaki grafikte yaklaşık 130 yıllık bir süreçte sistemin iki büyük hamisinin (Britanya ve ABD) reel büyüme oranlarını ve oluşturdukları kredi-varlık genişlemesini görüyorsunuz. Bu iki sürükleyici devlet, ekonomilerini reel olarak düşük büyütmüş ancak bu reel büyümenin iki katı kadar finansal varlık ve kredi genişlemesi yaratmış. Buna finans-kapitalin egemenliği diyoruz. Finans-kapitalin ve bugün gelinen durumun başlangıcını, Avusturyalı iktisatçı Rudolf Hilferding, 1910 yılında ‘Finans-kapital’ kitabında anlatmıştı. Şu sıralar neyin çöktüğü en çok tartışılan konu; kimileri ‘tamam kapitalizm çöktü’ diyerek işin içinden çıkıyor ama pek öyle değil. Ancak çöken bir şey var tabii. Aslında, tam da, Hilferding’in 20. yüzyılın başında anlattığı sistem çöktü. Tabii ki bu sistem bir yamalı bohça ve içinde çok ‘şey’ var. Burada ne ararsanız bulabilirsiniz. Katliamla kurulmuş ulus-devletler, petrol sınırları, petrol diktatörleri, sömürgecilik, emperyalizm, faşizm ve faşizmin sağı-solu... Hepsi buradaydı ve şimdi bitiyor. Bu anlamda, ulus-devlet paradigmasını aşamadığı için batan bugünkü Avrupa’da; Dersim’de, 1938’de, bir dere içinde birbirine sarılarak kurşuna dizilen çocukların kanı üzerinde kurulan bu rejim de, tam burada bitti.
Ama yerine ne gelecek; bu, bugün en sahici soru. Bunun için hiç hamaset yapmadan en olacak olandan başlayalım: Avrupa’da, başından beri genişlemeden ve başka bir Avrupa’dan yana olan çevreler nihayet anladı: İki gündür piyasalarda dolaşan ‘istikrar paktı’ projesi AB’nin parasal birlikten sonra mali birliğe gideceğinin ilk adımıdır ve bize bundan sonrasının a) mali birlik b) siyasi birlik c) Avrupa Birleşik Devletleri olacağını anlatmaktadır.
Dün ABD’nin başkenti Washington’da yapılan AB-ABD zirvesinde, küresel ekonominin yeni ve zorlu bir döneme girdiği vurgulandı. Biliyorsunuz bu tür zirvelerin sonuç bildirileri, ‘vay be iyi ki toplanmışlar; yoksa uçurumun dibinde bulacakmışız kendimizi’(!) dedirten şaşırtıcı açıklamalardır. Yine öyle oldu... Bu tür zirveler bin kere de olsa, gün sonunda söylenenler daha bir müddet hep aynı olacak. Yani, ‘ekonomik büyümenin yeniden canlanması için işbirliği, büyüme kaynaklarının harekete geçirilmesi ancak bütün bunların finansal istikrarı gözetecek şekilde yapılması falan.’ Bu resmi bir dildir ve çok uzun bir süredir kapitalizmin en tepesindeki küresel kurumların her açıklamasında bu benzer kalıplar yer alır. Zaten bir sistemin, ideolojinin batma sürecine girip girmediğini geliştirdiği ve sürekli tekrar ettiği resmi jargondan anlarsınız. Bu resmi dil, artık günlük hayatta, okullarda, yazışmalarda, haberlerde hep karşınıza çıkmaya başlar. ‘Güçlü adımların atılmakta olduğu, kazanımların korunması gerektiği’ söylenir durur. Burada anahtar sözcükler, istikrar, güven, huzur ve hukuk devletidir. Tabii Batı bu krizle bir yolun sonuna geldiği için bu resmi dile şimdi daha çok başvuruyor. Hâlbuki biz yaklaşık seksen yıllık bir tecrübeye sahibiz. Bundan dolayı bu tür zirve sonuçları gerçekten hiç inandırıcı gelmiyor. Bu yüzden ben size daha inandırıcı bir hikâye yazayım.
OECD, çeşitli alternatif senaryoları tartıştığı son raporunda, ‘acil eylem çağrısı’ yapıyor. OECD, 2012 için dünyanın büyümesini 3,4 olarak tahmin ediyor. Bu, böyle büyük bir dönüşümü öne çıkartan bir kriz için oldukça iyi sayılabilecek bir geçiş rakamı. Aşağıdaki grafikte yaklaşık 130 yıllık bir süreçte sistemin iki büyük hamisinin (Britanya ve ABD) reel büyüme oranlarını ve oluşturdukları kredi-varlık genişlemesini görüyorsunuz. Bu iki sürükleyici devlet, ekonomilerini reel olarak düşük büyütmüş ancak bu reel büyümenin iki katı kadar finansal varlık ve kredi genişlemesi yaratmış. Buna finans-kapitalin egemenliği diyoruz. Finans-kapitalin ve bugün gelinen durumun başlangıcını, Avusturyalı iktisatçı Rudolf Hilferding, 1910 yılında ‘Finans-kapital’ kitabında anlatmıştı. Şu sıralar neyin çöktüğü en çok tartışılan konu; kimileri ‘tamam kapitalizm çöktü’ diyerek işin içinden çıkıyor ama pek öyle değil. Ancak çöken bir şey var tabii. Aslında, tam da, Hilferding’in 20. yüzyılın başında anlattığı sistem çöktü. Tabii ki bu sistem bir yamalı bohça ve içinde çok ‘şey’ var. Burada ne ararsanız bulabilirsiniz. Katliamla kurulmuş ulus-devletler, petrol sınırları, petrol diktatörleri, sömürgecilik, emperyalizm, faşizm ve faşizmin sağı-solu... Hepsi buradaydı ve şimdi bitiyor. Bu anlamda, ulus-devlet paradigmasını aşamadığı için batan bugünkü Avrupa’da; Dersim’de, 1938’de, bir dere içinde birbirine sarılarak kurşuna dizilen çocukların kanı üzerinde kurulan bu rejim de, tam burada bitti.
Ama yerine ne gelecek; bu, bugün en sahici soru. Bunun için hiç hamaset yapmadan en olacak olandan başlayalım: Avrupa’da, başından beri genişlemeden ve başka bir Avrupa’dan yana olan çevreler nihayet anladı: İki gündür piyasalarda dolaşan ‘istikrar paktı’ projesi AB’nin parasal birlikten sonra mali birliğe gideceğinin ilk adımıdır ve bize bundan sonrasının a) mali birlik b) siyasi birlik c) Avrupa Birleşik Devletleri olacağını anlatmaktadır.
Öte yandan Ortadoğu’da, bir Birleşik Arap Devletleri topluğuna doğru gidiyor. Batıda Türkiye ve doğuda birleşik Rusya ya da Avrasya devletler topluluğu ile komşu olacak bu birlik bize önümüzdeki süreci anlatıyor.
Öte yandan Ortadoğu’da, bir Birleşik Arap Devletleri topluğuna doğru gidiyor. Batıda Türkiye ve doğuda birleşik Rusya ya da Avrasya devletler topluluğu ile komşu olacak bu birlik bize önümüzdeki süreci anlatıyor.
İŞTE BUNDAN SONRASININ ÇIKIŞ DURAKLARI...
O zaman şunları söyleyebiliriz:
1- Krizden çıkış için Avrupa’nın ve Anglosakson hâkimiyetinin Çin’le gerçek uzlaşısı gerekir. Bu da yeni bir para ve mali sistemdir. Bu iş Bretton-Woods kurumları ve uzlaşısı ile olmaz. Batı, Çin ve gelişmekte olan Asya’ya olan duvarları kaldıracak, Asya’da batıyı finanse edecek.
2- AB, yeniden yapılanacak tıpkı Ortadoğu gibi.
3- Türkiye’nin, hem yeni AB’nin hem de Birleşik Arap bölgesinin stratejik ortağı olması gerekir.
4- Küresel sistemin tüm siyasi ve ekonomik kurumlarının yeniden oluşturulması lazım. Piyasa dostu düzenlemeler gerekli.
5- Yenidünya parası ve dünya merkez bankası süreci şart.
6- BM yenilenmesi gerekiyor... Sürecin buraya gittiğini göreceğiz.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
25.10.2018
24.10.2018
18.10.2018
17.10.2018
25.09.2018
21.09.2018
18.09.2018
11.09.2018