Erol KATIRCIOĞLU
20. yüzyılda darbeleri askerler yapardı. Ama 21. yüzyılda bu değişti. Şimdi darbeleri seçilmiş “başkanlar” ya da “cumhurbaşkanları” yapıyor. Bu o kadar yaygınlaşmış bir durum ki Amerika’dan, Güney Amerika’ya, Afrika ve Avrupa’ya kadar örnekleri her gün çoğalmakta. Her ne kadar bu darbeler bir günde yönetime el koymak biçiminde olmuyorsa da zaman içinde “seçilmiş başkanlar”, medyaya, sosyal medyaya, yargıya, iş dünyasına, eğitime velhasıl kamusal olan her faaliyete eskinin darbe zamanlarında olduğu gibi baskı kurmaktan çekinmiyorlar.
Doğrusu bütün dünyada da görülen bu demokrasi erozyonu başladığı andan itibaren kendini çoğaltarak devam ediyor. Eskinin demokratik kurumları, kuralları ve değerleri toplumda neredeyse dalga konusu oluyor. Demokrasi halkın kendi kendini yönetmesi değil, halk adına davrandığını iddia eden “krallar” ya da “padişahlar” tarafından yönetilmesi anlamı kazanmaya başlıyor.
Yapılan akademik çalışmalar demokrasinin giderek önemini kaybetmesiyle ülkedeki ekonomik eşitsizlik arasında pozitif bir ilişkinin varlığına işarete ediyor. Hatta öyle ki bir ülkede eşitsizlik yüksekse o ülkenin demokrasisinin de bozuk olduğuna, işlemediğine hüküm verebiliriz diyor.
Tabii burada hemen “ekonomik eşitsizlik” ile ilgili bir uyarıyı da yapmalıyım. Ekonomik eşitsizlik yalnızca toplumdaki bireyler arasındaki gelir çarpıklığına değil aynı zamanda, toplumdaki farklı gruplar arasında, farklı kimlikler arasındaki eşitsizliğe de işaret ediyor. Her ne kadar toplum eşitsizliği genel olarak bireyler arasındaki eşitsizlik olarak algılıyor olsa da eşitsizliğin diğer özelliği demokrasi açısından daha önemli.
Düşünsenize bir toplumda etnik kimliğinden ötürü ekonomiden bir dışlanmışlık varsa, dışlanmış kimliğin mensupları siyasi olarak nasıl davranır? Tabii ki iktidara “muhalefet” ederek davranır. Buradaki muhalefet demokrasilerde olması gereken “eşit yurttaşlar” arasında bir muhalefet değil “etnik kimlikler” arasında farklı bir muhalefet olarak gelişir. Kimliğinden ötürü dışlanmışlık demokrasinin (özellikle temsili demokrasinin) anlamını ve içeriğini bozarak güçlü olanın siyasetine kapı açar. Günümüzün demokrasilerinde “Kral” ve “Padişah”ların çıkabilmesinin arka planında bu gerçeklik vardır.
CHP, 19 Mart’da İstanbul Belediyesi’ne (Ekrem İmamoğlu’na) yapılan ve günümüze kadar devam eden süreci “Darbe” diye niteliyor. Evet bu yapılan bu yazıda benim anlattığım çerçevede bir “darbe”. Ama bu hükümetin ülkedeki demokrasiye yaptığı darbeyi daha öncelere kaydırmalıyız. Darbe girişiminden hemen sonra çıkarılan Olağanüstü Hal Kanunu’na “kayyım” atamalarını dahil eden ek madde 1 Eylül 2016 tarihlidir. Yani özellikle HDP’nin belediyelerine atanan kayyımlarla başlayan bu darbe süreci, benim altını çizdiğim demokrasinin anlam ve önemini kaybettiği darbe sürecinin de başlangıcıdır.
Burada tekrar altını çizmemde yarar vardır ki ülkedeki “ekonomik eşitsizliğin” etnik kimlikler arasında bir çatışmaya yol açarak demokrasiyi zayıflatması her ne kadar ekonomik bir başlangıç noktası gibi bir işlev görse de, ekonomik eşitsizliğin kaynağının “kimlik” olması konunun hemen “siyasi” bir konu haline dönüşmesine neden oluyor. Unutmayın “Kişi başına milli gelir” 2023 yılında İstanbul’da 21.741, Ankara’da 18.655 Amerikan doları iken, Diyarbakır’da ancak 5.329 dolardır. Bu rakamlar bile ülkenin siyasetinin neden bu kadar demokrasiden uzaklaşmış olduğunun da bir göstergesidir.
Eğer burada yazdığım fikirlerin bir kıymeti harbiyesi varsa bence Meclis’deki Komisyon’un Kürtlerin yaşadıkları bölgelerde ve şehirlerde ekonomik eşitsizliği azaltmaya yönelik tedbirler almayı da masaya yatırmalıdır. Tabii Komisyon’un masaya getireceği konular Hükümetin de önüne gelecek midir bilemem. Ama eğer gerçekten “Türk-Kürt-Arab” kardeşliğine inanılıyorsa bence bu “kimlik temelli ekonomik eşitsizlik” meselesi bunun turnusol kağıdıdır.
Göreceğiz!
Yazarlar
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokrasi, darbeler ve ekonomik eşitsizlik 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞ“İlk dört maddeye dokundurtmam”cılar büyük bir tuzağa düşebilirler 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasGazze’yi şimdi güzel günler mi bekliyor? 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİOna ‘karşı reform’ derler Hüseyin Bey 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump’ın kararmış vicdanı 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKKamusal alanın İslamileştirilmesi 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERMacron emeklilik reformunun kıskacında 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZSilahsızlanmanın Hukuku, Kuralı ve Kurumu 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilDin demokrasiyle bağdaşır mı? Dindarlık otoriter olmayı gerektirir mi? 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Keşke’ hissi duyduğum gün… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar dışarıda güvercin içeride şahin: Neden? 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRKara paranın krallığı kurulmuş... Vay halimize! 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBOP’tan sonra Trump mutabakatı zamanı 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNSDG düğümü çözülüyor mu? Fırat hattında buzlar kırıldı mı? 13.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktanİktidar çözüm konusunda neden bu kadar isteksiz? 13.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciTürkiye’de konut sorunu 13.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇKant’ın problemi: Tanrı’yı akılla bilmek 13.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASAL İKTİDARIN HÜZÜNLÜ YOLCULUĞU… 13.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURÖcalan o kanalları ilk kez izledi ve… 13.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalMüslüman düşmanı Hegseth ve ‘İslami rejimler’in suç ortaklığı 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezAtaerkil pazarlık 2.0 ve cinskırım 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDemirtaş serbest kalmadan Öcalan’a “umut hakkı yasası” çıkar mı? 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySanayi verileri alarm veriyor: Almanya serbest düşüşte 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTYakabaşı… Köylü dışında herkes suskun! 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünAteşkes gerçekleşti, sıra diğer aşamalarda ama… 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAÖcalan’ın Uyarısı... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Murat Sevinç'Belirsizlik' kullanışlı bir idare yöntemidir, yurttaşı iki dudak arasına hapseder! 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSürecin ikinci ve belki de “final” sezonu 12.10.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
8.10.2025
30.09.2025
23.09.2025
9.09.2025
3.09.2025
26.08.2025
12.08.2025
6.08.2025
29.07.2025
23.07.2025