Eser KARAKAŞ
Hazine ve Maliye Bakanımız Mehmet Şimşek geçtiğimiz hafta bir dizi açıklama yaptı, kanımca, kimse ve özellikle kendisi alınmasın lütfen, çok büyük bölümü külliyen anlamsız, doğru olmadığını kendisinin de çok iyi bildiğini zannettiğim, bizlerin de anlamsızlığını bildiğimiz ama kime, kimlere yönelik olduğu belli olmayan açıklamalar bunlar.
Bugünkü yazımda bu anlamsız ifadelerden üçü üzerinde özellikle durmak istiyorum; birincisi cari açığın kalıcı(!) biçimde düşmeye başladığı iddiası, ikinci iddia 2024 senesi sonu itibariyle Dünya Bankası standartlarına göre Türkiye’nin yüksek gelir grubu ülkeleri içine gireceği iddiası, üçüncüsü ise aylık harcaması beş milyon TL’nin üzerinde olup da vergi ödemeyen vatandaşların takibe alınacağı iddiası, her üç iddia da, ister anlamsız deyin, ister doğru değil deyin, çünkü maliye bakanlarının ve Mehmet Şimşek’in de yalan söylemeyeceğini varsaymak zorundayız, ister de fazla popülist deyin, dudaklarınızın kenarına bir gülümseme yerleştirip izleyeceğiniz iddialar.
Türkiye’de cari açığın milli gelire oranının azalması için ülkeye ciddi bir doğrudan yabancı sermaye yatırımı girişi gerekiyor, mevcut hukuk devleti ortamında ve kalitesinde bunun da adeta imkansız olduğunu herkes ve muhtemelen de en iyi Mehmet Şimşek biliyor, küresel ekonomide de bizim ihracatımızı kamçılayacak bir olağandışı büyüme belirtisi yok, peki o zaman Şimşek bu iddiasını neye dayandırıyor?
ŞİMŞEK BU İDDİASINI NEYE DAYANDIRIYOR?
Birinci konudan yani cari açığın kalıcı biçimde milli gelire oranının azaldığı iddiasından başlayalım tartışmalara.
Büyüme konusunu bir an için bir kenara koyun, Türkiye’de cari açığın milli gelire oranının azalması için ülkeye ciddi bir doğrudan yabancı sermaye yatırımı girişi gerekiyor, mevcut hukuk devleti ortamında ve kalitesinde bunun da adeta imkansız olduğunu herkes ve muhtemelen de en iyi Mehmet Şimşek biliyor, küresel ekonomide de bizim ihracatımızı kamçılayacak bir olağandışı büyüme belirtisi yok, peki o zaman Şimşek bu iddiasını neye dayandırıyor?
Yukarıdaki paragrafa “büyüme konusunu bir an için bir kenara koyun” diye başlamış idim, TÜİK’in son açıkladığı imalat sanayi yıllık büyümesi negatif, daha doğrusu -%0.1, hadi negatif demeyelim de sıfır diyelim; Türkiye ekonomisinin en temel yapısal özelliklerinden biri, bu özelliğin kısa ve orta vadede gümrük birliği kısıtı altında değişmesi de adeta imkansız, cari açık ile büyümenin aynı yönde hareket etmeleri yani büyüme artınca cari açığın da arttığı, büyüme düşünce de cari açığın da düştüğü, büyümenin de cari açık ile en yüksek korelasyonu imalat sanayi büyümesi üzerinden çünkü enerji, hammadde, sermaye malları ithalatını en çok, tarım, inşaat ve hizmetlere oranla imalat sanayi büyümesi belirliyor.
Girdi-çıktı matrisi her ülkede cari açığın büyüme esnekliğini belirliyor, bizde bu esneklik yüksek, mesela Fransa’da da yüksek ama Fransa çok yüksek standartlı bir hukuk devletiyle AB’nin bugün en çok doğrudan yabancı sermaye çeken ülkesi olarak bu sorunu aşıyor, Almanya’da büyüme cari açığı arttırmıyor çünkü Almanya’da büyüme daima ihracat çekişli, bizde bu da yok.
GİRDİ-ÇIKTI MATRİSİ CARİ AÇIĞIN BÜYÜME ESNEKLİĞİNİ BELİRLİYOR
İmalat sanayi büyümesi negatife geçince ithalat da durmuyor tabii ama azalıyor; öbür yanda da enflasyonla mücadele çerçevesinde gelir politikaları çok güçlü bir biçimde daraltıcı istikamette çalışıyor, bu iki faktör birleşince de (zaten kısmen iç içeler) cari açık daralıyor.
Geçmişe yönelik istatistiklere bir göz atın, büyüme ile cari açığın nasıl çok güçlü bir korelasyon içinde olduklarını göreceksiniz, enflasyonla mücadelede gelir politikaları büyümeyi önümüzdeki aylarda, muhtemelen 2025’de de daha da aşağı yöne çektikçe cari açığın daralması da artacak, popülist ya da doğrucu Davut’luğu sevmeyen politikacılar da bu durumu cari açık ile mücadelede başarı olarak sunacaklar; yazının başlığında gördüğünüz “Şimşek bizle dalga mı geçiyor?” dan muradım da tam da bu zira Şimşek’in bu büyüme-cari açık korelasyonunu ve bizim ekonomimizin girdi-çıktı analizini bilmemesi pek muhtemel değil.
Girdi-çıktı matrisi her ülkede cari açığın büyüme esnekliğini belirliyor, bizde bu esneklik yüksek, mesela Fransa’da da yüksek ama Fransa çok yüksek standartlı bir hukuk devletiyle AB’nin bugün en çok doğrudan yabancı sermaye çeken ülkesi olarak bu sorunu aşıyor, Almanya’da büyüme cari açığı arttırmıyor çünkü Almanya’da büyüme daima ihracat çekişli, bizde bu da yok.
Gelelim şimdi de 2024 sonu itibariyle Türkiye’nin Dünya Bankası kriterlerine göre “yüksek gelir grubu ülkeler” arasına gireceği yani cari dolar kuru üzerinden kişi başına gelirini on dört bin doların üzerine çıkacağı iddiasına.
2024 senesi sonu itibariyle Türkiye GSYİH’sı (gayrisafi yurtiçi hasıla) çok muhtemelen parasal olarak (TL) yüzde elli büyüyecek, bu parasal yüzde ellilik büyüme çok düşük bir reel büyüme ama yüzde elli dolayında enflasyondan kaynaklanacak.
Türkiye’nin 1 Ocak 2024’de dolar kuru 29.8 TL, diyelim otuz TL, kuyumcu hassasiyetine gerek yok, büyüklükleri biraz yuvarlayabiliriz.
Türkiye kısa vadeli sermaye çekebilmek için ileride ama kısa vadede çok tartışacağımız bir kur politikası uyguluyor, dünya standartlarında çok yüksek bir getiri ödeyerek dolar çekiyor, bu ne kadar sürdürülebilir göreceğiz ama bunun sonucunda da kurlarda enflasyon oranının çok altında bir kıpırdanma yaşanıyor, kimse, olağandışı bir şey yaşanmazsa doların da 2024 yılı içinde TL’ye karşı enflasyon oranı kadar yani yüzde elli değer kazanmasını beklemiyor, dolar enflasyon kadar değerlense sene sonunda doların 45 TL olması gerek ama beklentiler 36, 37 TL’yi aşmayacağı doğrultusunda, işte bize dolar bazında kişi başına gelirin 14 bin doları nasıl aşacağını gösteren bir manzara, kesrin payında TL cinsinden GSYİH, paydasında ise düşük değerli TL var, bir büyüklüğü düşük değerli bir değişkene bölerseniz kesrin değeri artıyor, matematik değil, ilkokul aritmetiği.
Erdoğan’ın çok önemsediği cumhurbaşkanlığı seçimi, erken ya da zamanında, ufukta gözüktüğünde bakalım bugünkü gelirler politikası, düşük cari açık, yüksek gelir grubu ülke oluşumuz ve değerli TL ne olacak?
SEÇİM UFUKTA GÖRÜNDÜĞÜNDE DEĞERLİ TL NE OLACAK?
Bu durum ne kadar sürdürülebilir belli değil ama Şimşek’in “yüksek gelir grubu ülkeleri içine gireceğiz” iddiasının temeli de bu, ben de bu nedenden “Şimşek bizle dalga mı geçiyor?” diyebiliyorum.
Erdoğan’ın çok önemsediği cumhurbaşkanlığı seçimi, erken ya da zamanında, ufukta gözüktüğünde bakalım bugünkü gelirler politikası, düşük cari açık, yüksek gelir grubu ülke oluşumuz ve değerli TL ne olacak?
Gelelim son konuya yani Hazine ve Maliye Bakanımızın aylık tüketim harcaması 5 milyon TL’yi aşan ve gelir beyan etmeyen kaçakları takibe alacağı konusuna, iddiaya(!!!) göre şimdiden bu durumda sekiz yüz kişiye rastlanmış(!).
Alaturka musikiyi çok sevdiğim için bu tür ilkelliklere alaturka tavır demekten imtina etmek istiyorum ama bazen de olanaksızlaşıyor.
Türkiye vergi sisteminde “Hayat standardı esası” olarak adlandırılan bir müessese vardı, tanımı da şöyledir: Ticari kazanç sahipleri ile serbest meslek erbabının elde ettiği gelir vergisine tabi gelirlerin, belli tutarların altına inmesine önlemek amacıyla getirilen vergi güvenlik önlemi sistemidir.
Bu esas 1982 senesinde 193 sayılı gelir vergisi kanununa (1960) girmiştir, ilk girdiği sene anayasal vergilendirme ilkelerine aykırı bir biçimde (Evren?) geriye dönük olarak uygulanmıştır, hatırladığım kadarıyla da 2000 yılında sonlandırılmıştır.
Mehmet Şimşek’in yapacağını söylediği de, ama sekiz yüz kişiye rastlanmış şimdiye kadar, bu hayat standardı esasından başka bir şey değil ama ilginçtir Maliye Bakanımız bu esası yeniden gelir vergisi kanuna ilave etmekten değil de arkasında bir kanuni dayanak olmadan, yani insanları ürkütmeden, alaturka bir yöntemle uygulamak istemektedir.
Şimşek AKP’li bir bakandır, Cumhur ittifakının TBMM’de çoğunluğu vardır, 193 sayılı gelir vergisi kanununa bir hayat standardı maddesi eklemek çocuk oyuncağıdır ama nedense (!!!) bu tercih edilmemektedir, bunun nedeni acaba nedir, yoksa Şimşek de “kıyıları mutlaka vatandaşa açacağız, tüm yapılaşmaları söküp atacağız, bu anayasal bir mecburiyet” diyen eski bakan Özhasekiler gibi affedilmekten mi korkmaktadır?*
Aslında bir maliye eski öğretim üyesi olarak şunu da söylemek zorundayım, düzgün işleyen bir vergi sistemi kurduğunuzda hayat standardı esasına da ihtiyacınız kalmaz, bu esas sadece bir vergi güvenlik önlemidir, işte bu da bir alaturkalıktır, sistemi dört dörtlük işletmekten korktuğun zaman bu tür alaturka geçici önlemlere ihtiyaç duyarsınız.
Evet, Sayın Bakan, neden 193 sayılı kanuna bir hayat standardı esası maddesi koymayı tercih etmiyorsunuz da bizle dalga geçiyorsunuz?
*Nedense basında Özhasekiler’in neden affını istediği konusu yeterince tartışılmadı.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
3.06.2025
30.05.2025
29.05.2025
13.05.2025
29.04.2025
22.04.2025
19.04.2025
15.04.2025
4.04.2025
1.04.2025