Eser KARAKAŞ
Oysa yapılması gereken, özellikle muhalefet partileri için çok basittir, “deprem vergileri nerede?” yanlış sorusu yerine her sene bütçeye deprem önlemleri için çok daha büyük ödeneklerin TBMM’de konmasını talep etmektir.
1999 büyük depreminden sonra kamu maliyesinin yani bütçenin çok önemli sıkıntılar yaşayacağı öngörüldü doğal olarak ve muhtemel büyük bütçe açıklarını biraz daraltmak için bir vergi düşünüldü, bir dolaylı vergi türü olan iletişim vergisi tercih edildi, cep telefonlarının hızla yaygınlaştığı bir dönem, o konjonktürde çok da kötü bir vergi olduğu söylenemez.
Her tür vergiye bir vergi mükellef direnci vardır, o konjonktürde vergi ödeyenlerin vergi direncini kısmen de olsa kırmak için iletişim vergisi topluma bir deprem vergisi olarak sunuldu, öyle algılanması istendi ama zaten deprem vergisi diye bir şey söz konusu olamaz, vergilerin isimleri o verginin üzerine salındığı matrah ile belirlenir, gelir vergisi, kurumlar vergisi, genel tüketim vergileri, özel tüketim vergileri, servet vergisi gibi, vergiler asla harcama alanları ile belirlenemez, hem teoriye, hem demokrasiye, hem vergi hukukuna, yasalara aykırıdır, bu vergi de iletişim giderleri üzerine salındı, ismi iletişim vergisi oldu, ama bir süre sonra kamuoyu bu vergiyi bir deprem vergisi olarak algıladığı için “bu vergiyle neden depreme karşı önlemler üretilmiyor?” yanlış sorusu yaygınlaşmaya başladı; Mehmet Şimşek’in ağzından kırk yılda bir doğru bir ifade çıkıyor, bunlardan biri de ilk bakanlık döneminde kendisine yöneltilen “deprem vergileri ile ne yaptınız?” sorusuna “yol, köprü, baraj yaptık” yanıtı idi.
Kamu maliyesinin, bütçe hukukunun çok kadim bir ilkesi olan “vergide adem-i tahsis-tahsis yapmama” ilkesi vardır, Prof. Gaston Jeze (1869-1953) ünlü “Traite de Science des finances: Le budget (1910)” adlı kitabında yanılmıyorsam ilk kez bu ilkeyi günümüzdeki şekliyle formüle etmiştir, toplanan tüm vergiler bir mali havuzda toplanacaktır ve TBMM’de de farklı kamu hizmetlerinin finansmanına tahsis edilecektir, hiçbir vergi toplama aşamasında bir kamu hizmetine tahsis edilemez; bu doğru ilkeye, saydamlık ve mali denetim için şarttır, istisna zamanla fonlar sistemi ile getirilmiştir ama aklı başında iktisatçılar bu fon sistemini mali sistemde minimize etmek için uğraşırlar daima.
Bu işin daha kitabi bölümü ama bu temel ilke günümüzde bizim mali sistemimizde 5018 sayılı “Kamu mali yönetimi ve kontrol kanununun (2003)” 13-g maddesinde “Belirli gelirlerin belirli giderlere tahsis edilmemesi esastır”biçiminde ifade edilmiştir.
Bu hem teorik hem de yasal gerçeklere rağmen toplumda, özellikle de muhalefet kesiminde “toplanan deprem vergilerini nereye harcadınız?” sorusu doğrusu çok ilgimi çekmektedir, bu sorunun yaygınlığı, muhalefet milletvekillerin önemli bir bölümü, muhalif gazeteciler de maalesef bu koroya korist olarak katılmaktadırlar, mesele adeta bir kolektif cehalete dönüşmektedir.
Geçtiğimiz günlerde, 23 Nisan depremi sonrası ekranlarda CHP Mersin milletvekili Ali Mahir Başarır’ı gördüm, “deprem vergilerinin hesabını soracağız” diyordu, Sayın Başarır bildiğim kadarıyla bir hukukçu ve dolayısıyla bu ifadeyi Sayın Devlet Bahçeli’nin ifadesi ile “siyaseten” söylediğini varsayıyorum zira aksi daha fena.
Bizim mali sistemimizde bir de Nisan 2023’de kurulan, uygulama yönetmeliği 2 Şubat 2024 tarihli Resmi Gazetede yayınlanan bir “Afet ve yeniden imar fonu” mevcut ama burada ne kadar para toplandığını Maliye Bakanlığı bir türlü açıklayamamaktadır, İstanbul’un muhtemel bir depreme karşı alması gereken önlemleri bu fonla finanse etmesi pek mümkün görünmemektedir.
Oysa yapılması gereken, özellikle muhalefet partileri için çok basittir, “deprem vergileri nerede?” yanlış sorusu yerine her sene bütçeye deprem önlemleri için çok daha büyük ödeneklerin TBMM’de konmasını talep etmektir.
Devletin, siyasi iktidarın konuya yaklaşımının çok da ciddi olmadığını görmek için yukarıda değindiğim “Afet fonunun” büyük 6 Şubat depreminden iki ay sonra (Nisan 2023) birilerinin aklına geldiğini bilmek yeterlidir diye düşünüyorum.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
3.06.2025
30.05.2025
29.05.2025
13.05.2025
29.04.2025
22.04.2025
19.04.2025
15.04.2025
4.04.2025
1.04.2025