Etyen MAHÇUPYAN
Öcalan’la yapılan görüşmenin notlarının BDP’den bilinçli olarak sızdırıldığının ortaya çıkması, ‘gazetecilik’ denen işkoluna daha nesnel yaklaşabilmenin de yolunu açtı.
Gazeteciliğin toplumu bilgilendirme gibi ‘kutsal’ bir görevi yerine getirdiğini öne sürenler, herhalde gerçek hayatın bu denli basit olmadığını bir kez daha hatırlamak durumunda kaldılar. Çünkü ‘sızma’ olayının aslında bir ‘sızdırma’ olması, kime ve hangi mecraya sızdırılacağını da içerir. Yani ortada bir gazetecilik ‘başarısı’ yok. Belirli özelliklerden ötürü tutanağı sızdıranlar tarafından ‘seçilmiş’ olma durumu var. Zaten bugüne kadar da hep böyleydi. Gerçek gazetecilik başarıları sosyale ilişkin alanlarda yaşandı. Örneğin göç, aile içi şiddet veya varoşlardaki hayat gibi konular anlamlı gazetecilik çalışmalarına vesile oldu. Ama siyasi konularda gazetecilik belirli siyasetçilerin ağzından laf almanın ötesine gidemedi ve nitekim bu durum zaman içinde her siyasetçinin çevresinde makbul bir gazeteci grubunun oluşmasıyla sonuçlandı. O noktadan sonra söz konusu gazeteciler imtiyazlı mahluklar haline gelirlerken, siyasetçiler de o gazeteciler üzerinden ‘siyaset’ yapma imkanı yakaladılar. Bu garip yakınlaşmayı bir yana koyarsak siyasi alanda gazetecilik, bilgi tekelini elinde tutan devletin ve güvenlik bürokrasisinin istediği gazeteciye ve gazeteye bilgi sızdırmasından beslendi. ‘Araştırmacı gazetecilik’ gerçekte gönderilmiş olan birtakım bilgi ve belgelerin ‘değerlendirilip’ yayınlanmasını ifade etti. Bu yayın faaliyetinin birçok zaman cesaret gerektirdiği doğru olsa da, asıl kritik unsur ideolojidir. Sızdırılan bilginin siyasi işlevi ile yayınlayan gazete arasında her zaman ideolojik bir ‘uyum’ bulunur, çünkü (hele Türkiye’de) hiçbir gazete yayınladığı bilginin siyasi işlevine karşı tarafsız değildir.
Tarafsızlık ve nesnellik, gazetecilik mesleğine eklemlenmiş ve kendisi de ideolojik olan bir yakıştırmadan ibaret. Basının 4. kuvvet olarak tanımlanması, liberal demokrasinin hayati eksiklerinden birinin basın tarafından doldurulacağı varsayımına dayanıyor. Buna göre basın bir yandan karar alıcıların ve yönetimin tasarruflarını topluma ulaştırıyor, diğer yandan da toplumun çeşitli talep ve tercihlerini görünür hale getiriyor. Böylece basının kendisi bir ‘kamusal alan’ oluşturarak siyasi alandaki bilgiye ilişkin arz ve talebi buluşturuyor. Sonuçta liberal demokrasi belirli aralıklarla yapılan seçimlerle sınırlı kalan kuru bir mekanizma olmaktan çıkarak, basının iki yönlü işlevi sayesinde her gün yenilenen bir toplumsal sözleşmeye gönderme yapabiliyor.
Aslında basın bunu yapmıyor değil… Ancak tarafsızlık ve nesnellik ilkeleri çerçevesinde yapmıyor, çünkü kendi gücü onu siyaseti doğrudan etkileyecek bir aktör haline getiriyor. Unutmamak lazım ki ‘basın’ derken bir ticari işletmeden söz ediyoruz ve piyasa sistemindeki davranış kalıpları burada da aynen geçerli. Yani basın şirketleri de iktisadi gücü artırmaya ve bu güç üzerinden imtiyaz elde etmenin yolunu bulmaya çalışıyorlar. Türkiye gibi ülkelerde ise bu dinamik daha ziyade ters yönde işliyor: Basın belirli bir siyasi gücü devşirebildiği oranda sahibine iktisadi güç sağlıyor. Diğer bir deyişle Türkiye’de basın kendisini öncelikle ‘gazeteci’ olarak değil, belirli bir ideolojinin ve siyasi koalisyonun parçası olarak görüyor. Bu durum açıkça tanımlanmasa ve bir ‘misyon’ olarak dillendirilmese de, siyasi ayrışma ve kavga dönemlerinde basın organları hem ideolojik olarak hem de patronların menfaatlerini nerede aradıklarına bağlı olarak savruluyorlar. Böylece siyasetçiler ve devlet aktörleri açısından da ortaya net bir tablo çıkıyor, her gazetenin siyasi işlevi ve neyi taşıyıp taşıyamayacağı belirginleşiyor. Bu durum bilgi sızdırma ve manipülasyon yapma imkanını doğal olarak fazlasıyla kolaylaştırmakta. Basının bilgi yayınlaması ‘başarı’ olarak görüldüğü için, medya organları bilginin arka planını deşifre etmektense gelecekteki bilgi akışının önünü kesmemeyi tercih ediyorlar. Dolayısıyla bilgi sızdırma çabası ve bunun amacı bir ‘bilgi’ olmaktan çıkıyor. Buna karşılık bilgi sızdıranlar da bu avantajlarının farkındalar ve üstelik sızdırmayı zaten kendilerine yakın buldukları basın organı ve gazeteci üzerinden yapıyorlar.
Sonuç basının siyasi kavgada bir manipülasyon alanı haline gelmesidir. Bu tespitten hareketle sızan bilginin basılmaması gerektiği gibi bir konuma gelmemiz gerekmiyor. Ama o bilgiyi basarken kendimizi ‘mesleğini yapan gazeteci’ olarak sunmamız komik oluyor.
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- Muhalefet için bir not: İktidar (sanılanın aksine) tutarlı ve başarılı!
20.02.2025 - İktidarın Kürt ‘açılımı’ üzerine bir not
15.10.2024 - Çocuklar anayasa yapabilir mi?
24.09.2024 - Mustafa Kemal’in büyümeyen çocukları
19.09.2024 - Nasıl bir ordu isterdiniz?
10.09.2024 - Yeni İttihatçılık havuzunun bilinçsiz balıkları
2.09.2024 - Seçimlerden kim kazançlı çıkacak?
13.04.2024 - SEÇİMLERDEN KİM KAZANÇLI ÇIKACAK?
12.04.2024 - Bahçeli yine çok güzel konuştu…
11.04.2024 - E la nave andra (Ve gemi gidecek)
28.11.2023
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
tuncay demirtaş
"özet" tamam da ya arada yazdıkların: nereden biliyorsun "Dink ailesinin bu ülkede ırkçılığın bitmeye yüz tuttuğuna inandığına" ve "RTE ve hükümetinin PKK ile savaşta salt bürokrasinin elini ağırlaştırmamak için" bu katiller sürüsüne gözyumduğuna, bu "küçük bürokratik hesapları yaptığını". yani böyle bir savaş olmasa bu seninkiler aslında bu katillere neler yapacaklar kimbilir değilmi. YALANCILAR. SİVAS KATLİAMI VE HİZBULLAH SANIKLARINA NE YAPTILAR. GÖRMEDİK Mİ. siz ölülerimizi bize bırakın bari