Etyen MAHÇUPYAN
Kürt meselesinde ‘sorun’ devletin Kürtlere yaptıkları, ama ‘çözüm’ salt bu yapılanların telafi edilmesi anlamına gelmiyor. Çünkü dünya ve çevre koşulları yeni imkânlar ve ihtimaller yaratmış durumda.
Bugün Kürtlerin bir bölümü için devletin demokratikleşmesi, çözümü sağlamak açısından ne gerekli ne de yeterli. Genelde ifade edildiği biçimiyle ‘ortada bir coğrafya ve bir millet’ var. Bu bakış meseleyi ‘Kürt halkının hakları’ ya da ‘Kürtlerin ulusal hakları’ şeklinde tanımlamaya eğilimli. Son kertede ayrılıkçı ve bağımsızlıkçı olan bu bakış şu an için azınlıkta. Ne var ki devletin her yanlışı Kürtlerin önemli bir kısmının en azından psikolojik olarak bu uca savrulmasına neden olabiliyor. Öte yandan ayrı devlet kurmanın gerçekçi bir ihtimal olmadığı da teslim ediliyor. Bu sıkışma devletin muhatap alınmasına neden oluyor ve böylelikle Kürt cenahının kendisini bir devlet gibi hissetmesini sağlayarak gideriliyor. Ne var ki psikolojik ihtiyaçla siyasetin buluşması, maksimalist bir siyaset tarzı üretmiş durumda: Kürtlerin önemli bir bölümü siyasetle elde edilebilecek olanı doğrudan ‘devletten’ beklerken, çözümü de kendi taleplerinin karşılanması olarak tanımlıyorlar. Oysa çözüm sadece Kürtlerin değil, herkesin kabul edebileceği bir yeni düzeni ima ediyor ve böyle bakıldığında siyaseten Kürtlerin hak ve özgürlüklerini aşıyor. Diğer bir deyişle çözüm için gereken, herkesin üzerinde anlaştığı bir ‘yeni devletin’ oluşması. Bunun başarılması ise Kürtlerin haklarının verilmesini veya iadesini değil, birlikte inşasını gerektiriyor. Yakın geçmişte yaşananları bugünün dünyasının normları ile karşı karşıya getirdiğimizde, aradaki açığın ancak bir birliktelik modeli içinde aşılabileceği açık. Kürt meselesinin çözümünü ne devlet, ne de Kürt siyaseti sağlayabilir. Çözüm ‘toplumsallaşmaya’, vatandaş tarafından birlikte yaşamanın zemini olarak sahiplenilmeye muhtaç.
Bölgede bir vatandaşın söylediği üzere, eğer çözümü salt Kürtlere yapılanlardan hareketle tanımlarsak çözüm hiç de zor değil. Ancak eğer çözüm Kürtlerin de Türklerin haklarına sahip olmasını ifade ediyorsa o zaman çözüm kolay olmayacak. Ne var ki geri dönüşü olmayan, kalıcı çözüm tam da bu... Ortaya çıkacak olan ‘yeni devlet’ kendisini kimliklerden kurtarmak, özgürleşmek, vatandaşa bu eşitlikçi zemin üzerinden yaklaşmak zorunda. Aynı şekilde bu ‘yeni devlet’ vatandaşla ve kültürel yapılanmalarla arasında bir hiyerarşi olmadığını da içselleştirmek, tevazuyu devlet olmanın vazgeçilmez koşulu olarak benimsemek durumunda. Ancak en önemlisi bu sonucun devlet eliyle ortaya çıkmaması... Çünkü devletin toplumdan bağımsız bir aktör gibi telakki edilmesi, ataerkil zihniyetin ‘doğal’ durum olarak yaşandığı bu coğrafyada her an eskiye dönüş eğilimini de canlı tutar. Çözümün siyasetle, toplumun müdahil olmasıyla, katılımcı ara mekanizmaların sisteme dâhil edilmesiyle ve yaşanarak yerleşmesi lazım. Kürt meselesinin çözümünün ‘aynı anda’ cumhuriyetin de yeniden inşası olduğunu bilerek bu kapıyı açık tutmak gerekiyor.
Çözümün sadece Kürt meselesinin değil, onu yaratan nedenlerin de çözümü olduğunu idrak ettiğimizde, Türkiye’yi demokratik anlamda sıçratacak bir hamlenin de önü açılacak. Bu yolun birlikte düşünülmesi, yüreklerinin bir köşesinde ayrılıkçılığı ve bağımsızlıkçılığı taşıyan Kürtlerin de kendi çözümlerini ‘burada’, bu ülkede aramalarını sağlayacaktır. Herkesin bilmesi ve kabullenmesi gereken, söz konusu sürecin adım adım gideceği ve bize uzun gelse de, tarihsel açıdan epeyce hızlı bir dönüşümü ifade edeceği... Dikkat edilmesi gereken en kritik unsur, atılan hiçbir adımda geri dönüşün olmaması ve adımların birbirini besleyerek hem Kürtlerin konumlarını bir bütün olarak iyileştirmesi, hem de var olan rejim ve sistemin yeniden yapılanması yönünde açık bir işlev görmesidir. Bu bağlamda yerelde yönetimi güçlendirecek olan yeni bir idari mekanizmanın hayati önemde olacağı açık. Ancak karşılıklı küçük jestlerin yapılması, özlenen duyarlılıkların sergilenmesi belki onun kadar önemli olacak. Çünkü toplum kardeşlik kelimesini duymak değil, artık onun ima ettiğini yaşamak, yolun hep birlikte yüründüğünü görmek ve kendisini iyi hissetmek istiyor.
Nihayet bu çözüm ilahi ve adil bir kudret tarafından değil, kendi elimizle ve belirsiz bir gelecek karşısında hayata geçecek. Nasıl gideceğini ve nasıl sonuçlanacağını kimse bilmiyor... Ama ona rağmen bu belirsizliğe razı olmak, hatta onu kucaklamak gerek. Çünkü geleceği bilmeyi çok fazla isteyenler, daima o geleceği onlara söyleyenler tarafından yönetilirler...
Yazarlar
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
20.02.2025
15.10.2024
24.09.2024
19.09.2024
10.09.2024
2.09.2024
13.04.2024
12.04.2024
11.04.2024
28.11.2023