İsmet Berkan
Yıl 2014. Ahmet Davutoğlu Ak Parti Genel Başkanı ve Başbakan olmuş, ilk yurt içi gezisini de Amasya’ya yapıyor. Başbakanlığa ait koca uçakla Ankara’dan Amasya’ya giden gazeteciler arasında ben de vardım.
Davutoğlu’nun programı sarktı da sarktı, en sonunda geceyarısına doğru Amasya’dan İstanbul’a hareket ettik ve Yeşilköy’e indik. İndik ama bir türlü uçağın kapısı açılmıyor, yanaştığımız VIP çıkışının önünde görevliler ve karşılayıcılar yoğun yağışın altında bekleşiyor, biz de pencereden onlara bakıyoruz.
O gece neden uçağın içinde yarım saat hapis kaldığımızı kısa süre sonra öğrendim: Aynı saatlerde Yeşilköy’deki Atatürk Havaalanı’nın öteki ucundaki Devlet Konukevi’nin önünde de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan uçağa binmek üzereydi.
O sırada Amerika Başkanı Barack Obama telefonla Erdoğan’ı aradı, Başbakan Ahmet Davutoğlu da telekonferansla bu görüşmeye bağlandı. Obama, Erdoğan’a birkaç saat içinde Amerikan ordusunun gerçekleştireceği bir operasyonu önceden haber vermek istiyordu. Operasyon denen şey, Amerika’nın Suriye’nin Kuzeyindeki PKK/YPG’ye lojistik yardıma başlamasıydı.
Erdoğan da, Davutoğlu da ABD’nin bu girişimine çok itiraz ettiler ama Amerika kararını vermişti, PKK’nın Suriye’deki uzantısı olan YPG ile IŞİD’e karşı bir koalisyon kuruyordu.
Eğer daha önce değilse o gece itibarıyla Türkiye’nin Suriye konusundaki politikasının tamamen değiştiğini söyleyebiliriz. Gerçekle yüzleşilen kritik gün o gündü. Ama gerçeğe uyum sağlamak uzun yıllar aldı.
O güne kadar Türkiye’nin Suriye konusunda hedefi bu ülkede rejim değişikliğini sağlamak, Esad yönetiminin yerine Sünni isyancı güçlerin hükümetini koymaktı. O sırada muhalif güçler Halep’in neredeyse tamamını, Şam’ın bazı kesimlerini kontrol ediyordu, rejim Lazkiye’ye doğru çekilmişti.
2011 yılında Suriye’de iç savaş başladığında Türkiye, bu ülkede yaşayan Kürt azınlığı küçümsüyor, bir detay gibi görüyordu. PKK’nın Suriye’deki siyasi kolunun (PYD) Kürtler arasındaki 100’den fazla fraksiyonu yok edip yegane siyasi örgüt haline gelmesine, PKK’nın Kuzey Irak’tan yolladığı komutanlar aracılığıyla YPG adlı yeni bir silahlı grup kurmasına, bu grubun iç savaşta neredeyse tarafsız konumda kalıp Beşar Esad’ın ordu depolarından aldığı silahlarla donatılmasına pek tepki verilmedi. Ankara, ‘büyük resim’de Esad rejiminin çökeceğini düşünüyordu, Kürtlerle sonra hesaplaşılırdı. Hepi topu birkaç yüzbin kişiydi Kürtler.
Sonra ortaya ansızın kendine Irak-Şam İslam Devleti adını veren o vahşi örgüt çıktı. Musul’da konsolosumuz ve onlarca çalışan bu örgüte göz göre göre esir düştü. IŞİD bir anda Suriye sahnesini de değiştirdi, bu ülkeye girip Suriyeli muhaliflerin elindeki toprakların önemli bölümünü ele geçirdi.
IŞİD’in varlığı Suriye iç savaşında her şeyi değiştirdi. Batı gözünde bu örgüt en büyük sorundu; onunla savaşanlar da kahraman mertebesindeydi. PKK, Irak’ın Kuzeyinde IŞİD’in yaptığı Yezidi katliamına direnen ve IŞİD’le sahada savaşan tek örgüttü. PKK ile IŞİD Suriye’de de karşı karşıya kaldı.
O sırada Türkiye’de ve dünyada PKK ile daha sonra FETÖ adını alacak olan Fethullah Gülen cemaati unsurları aynı propagandayı yapıyordu: ‘Türkiye’de hükümet radikal İslamcı IŞİD’den rahatsız değil, onlarla savaşmıyor…’
Bir gün dönemin MİT Müsteşarı Hakan Fidan, Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Feridun Sinirlioğlu ve Genelkurmay İkinci Başkanı Yaşar Güler o günleri anlatırlarsa hep birlikte aydınlanacağız: Türkiye’nin IŞİD’e karşı hareketsizliğinin, Kobani’yi savunmak için yardım etmemesinin sebebi IŞİD’in elindeki Musul Konsolosluğu rehineleri miydi, yoksa Türk hükümetinin bu örgütü de ikincil önemde kabul edip hala ana hedef olarak Esad rejimini değiştirmeyi görmeye devam etmesi miydi? (İdeolojik yakınlık iddiasını unutmuyorum ama buna ihtimal vermek istemiyorum açıkçası.)
Suriye sahnesinde Kürtleri ve IŞİD’i küçümsemek, Türkiye’ye tarihinin en kritik ve en büyük güvenlik sorununu yarattı.
Türkiye iki ayrı büyük harekatla IŞİD’e karşı savaştı ve bu anlamda bu örgütle sahada kara savaşı yapan yegane resmi ordu oldu. Ama tek tehdit IŞİD değildi, Türkiye Suriye sahasında Amerikan korumasından çıktığı kısa bir süre içinde PKK/YPG ile de savaştı.
Esad rejimin 2015’ten itibaren açıkça Rus askeri koruması altına alınması sonrasında Türkiye artık Suriye’ye sadece iki açıdan bakıyor: 1. PKK/YPG’nin ortadan kaldırılması; 2. Suriye’den ilave göçün önlenmesi.
Neredeyse 10 yıldır Ankara’nın Suriye’ye bakışında kaçınılmaz bir değişim olmasına rağmen Türkiye Suriye konusuna duygusal bakmaya devam etti, daha yeni yeni Esad rejimiyle işbirliği arayışları var. Ve hemen söyleyeyim, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ile Beşar Esad Kazakistan’da el sıkışsalar bile Türkiye açısından güvenlik sorunları bitmeyecek.
Halen Suriye topraklarının neredeyse üçte birini kontrol eden PKK/YPG’nin yok edilmesi diye bir mesele var. Üstüne ülkemizdeki Suriyeli göçmenlerin geri gönderilmesi var.
Bu iki meselenin ikisi de, Türkiye’nin kendi öngörüsüzlüğü, yanlış öncelikleri ve duygusal tutumu yüzünden ortaya çıktı ve konu bundan 13 yıl önceye göre çok ama çok daha karmaşık. Üstelik ciddi riskleri de içinde barındırıyor.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
29.05.2025
23.05.2025
22.05.2025
13.05.2025
1.05.2025
29.04.2025
19.04.2025
13.04.2025
10.04.2025
6.04.2025