Kemal CAN
İstanbul seçiminin yenilenmesi kararı sonrasında oluşan ilk hava, hem iktidar hem de muhalefetin -zamanı 31 Mart öncesine sararak- kampanyalarını bazı taktik ilavelerle yenilemekle yetineceklerini düşündürüyor. Onlar öyle düşünmüyor veya henüz açıklamadıkları başka hesaplar kuruyor olsalar bile, kamuoyundaki genel beklenti, yapılan yorumlardaki ağırlıklı yaklaşımlar bu yönde. 23 Haziran’da ortaya çıkacak sonuca ilişkin her iki taraftaki iyimser ve kötümser beklentiler de, çok radikal bir tavır değişikliğiyle ilişkilendirilmiyor. Aksine, taktik takviyelerin yeterli olacağı “doğal” bir gidişattan bahsediliyor. Olası seçim stratejilerine ilişkin net bir harita ortaya konmadığı gibi, seçimin yenilenmesine neden olan süreç -iki tarafta da- bir yol kazası gibi tarif ediliyor. Oysa, YSK’ya verdirilen bu karar, her iki taraf açısından da ne teknik, ne de hukuki bir mesele. Bütün pozisyonları ve aslında her şeyi yeniden değerlendirmeyi gerektiren, önemli niteliksel farklar içeren yeni bir siyasi tablo. Bu yeni tablo karşısında, tarafların nasıl stratejiler geliştirecekleri zamanla netleşecek, belki zaman içinde değişikliğe uğrayacak. Ancak ilk görünümü kabaca değerlendirmek, sonra olabilecekler konusunda fikirler verebilir. Başlangıç noktasındaki refleksler, oluşan ilk intiba, bazen fazla belirleyici olabilir.
Önce iktidar cephesine bir bakalım: Şimdiye kadar ortaya çıkan bilgi ve işaretler, iktidar cephesinin seçim stratejisinde köklü bir değişime neden olabilecek bir zihni süreç yaşanmadığını gösteriyor. İstanbul’un 39 ilçesinde mitinge hazırlanan Erdoğan, yine “tek adaylığını” sürdürecek gibi görünüyor. Öne çıkma veya öne itilme durumundan kaçınamayacak. Bahçeli de, itiraz sürecindeki etkinliğini ve patronluğunu artırarak sürdürme niyetinde. Hatta, hemşehrisi bol bazı il başkanlarını da yanına alarak İstanbul’a mitili atacağını açıkladı. İktidara ders vermiş ve sandığa gitmemiş AKP’li seçmen ile Binali Yıldırım’a ikna edilememiş MHP’lilerin kampanyanın ana eksenini oluşturacağı haberleri geliyor. İktidarın düşünme biçimini, siyasi pozisyonunu değiştirmek gibi bir niyeti yok; eksik kalındığı düşünülen noktaları halletmenin yeteceğini hesaplıyor. Yani, seçim yine iktidarın bekası referandumuna dönüştürülecek, muhalefet aynı temalarla suçlanıp parçalanmaya çalışılacak, aynı gerilim temaları belki dozu yükseltilerek kullanılacak. Öte yandan, özel bir ihtimamla oluşturulacak sandık kurulları eliyle sandıklar, İçişleri Bakanlığı marifetiyle seçmenler kontrol edilecek, kendi tabanı etrafındaki abluka olağanüstü bir seviyeye çıkartılacak. 31 Mart’ta işe yaramayanın 23 Haziran’da nasıl iş göreceği cevabı aranan bir soru gibi durmuyor. Strateji değiştirip eksikleri gidermek yerine, 31 Mart’ı sonucunu tekrar edebildikleri takdirde, imkan ve güç maksimizasyonu ile farkın kapatılabileceği düşünülüyor. Yeni bir ihtiyaç için yeni bir sonuç, muhalefet için daha hayati görünüyor.
Geçen salı günü yayınlanan “Bu dalga kıyıya ulaştırır mı?” başlıklı yazıda İmamoğlu ve genel çoğunluğun fikrine saygı duymak gerektiğini söylemiştim. Hâlâ aynı noktadayım ama “her şeyi yeni baştan tekrar edeceğiz ve kendiliğinden her şey çok güzel olacak” fikrini de fazla gerçekçi bulmuyorum. 31 Mart için yapılan kampanyanın hatasız tekrarının yeterli olacağı iddiası, muhalefet için yüksek bir güvence oluşturmuyor. Hatta, başarı, özgüven ve heyecanın 24 Haziran’da olduğu gibi çok içe dönük olarak yükselme eğilimine girmesi riski büyütüyor. Seçmene -iktidarın yaptığı gibi- “başka seçeceğiniz var mı?” demek, böyle hissettirmek, muhalefetin etki alanını genişletmek yerine daraltabilir. İktidarın 31 Mart için işe yaramayanı 23 Haziran için yenilemesine karşılık, muhalefetin de sadece 31 Mart’ta işe yarayanlarla yetinmesi beklenen karşılığı sağlamayabilir. Kişisel tavrı ve yarattığı sempati ile önemli bir ivme sağlayan İmamoğlu’nun, “her şey çok güzel olacak” sloganıyla ciddi bir moral takviye sağladığı ortada. Ayrıca, İstanbul Belediye Başkanlığı’ndan daha büyük bir hedefi işaret eden “konuşma zamanı” çağrısı ve “demokrasi talebinin liderliği” iddiası altı doldurulmayı bekleyen çok önemli yenilikler. Ancak, İmamoğlu’nun kişisel çabasıyla iktidar seçmenine doğru açtığı alanın bir doğal sınırı olacağını görmek gerekir. Bu yüzden -haklı olarak muhalefet saflarına katmakta isteksiz olunan- AKP içinden ve çevresinden gelen itirazları, iktidar seçmenindeki çözülme açısından çok da küçümsememek, hatta kullanmanın bir yolunu bulmak gerekir.
İktidar ve muhalefet aktörlerinin 23 Haziran’a ilişkin nasıl hesaplar ve hazırlıklar yaptıklarının yanında konjonktür de olabilecekler konusunda bazı işaretler veriyor. 31 Mart’ta beklenen dramatik siyasi etkiyi yaratmayan ekonomik kriz, en önemli değişken olarak hâlâ yürürlükte. Tekrar yükselişe geçen döviz sorunu, pek geriletilememiş yüksek enflasyon, daha da artması muhtemel işsizlik, büyüme ve kredi genişletilmesi için umut vadetmeyen veriler ama hepsinden önemlisi iktidarın bunlar için harekete geçme zafiyeti devam ediyor. Başta Suriye meselesi ve kurtarıcı formül üretilemeyen S-400 krizi olmak üzere yoğunlaşan dış politik baskıların da, “muhalefet” blokundan sağlanan ekstra desteğe rağmen avantaj sağlayacak hale gelememesi önemli. YSK kararıyla ortaya konulan keyfiliğin, ne içeride, ne dışarıda bir güç gösterisi olarak algılanmayıp zayıflama işareti olarak not edilmesi de dikkat çekici. Bütün bunlar, bir açıdan iktidarın baş ağrıları ama bir yandan da destekçilerini acil savunmaya çağıracak gerekçe havuzu. Abdullah Öcalan’dan mesaj temini ve onun açıklanma zamanlamasıyla, iktidarın kendi ittifakında değil de muhalefette tartışma üretebilmesi, artık zor işleyen taktiklerin tamamen boşa çıkmadığını düşündürüyor. Dolayısıyla, sadece konjonktürün “doğal” yönüne güvenmek de, 31 Mart’ta yapılanların tekrarının aynı sonucu vereceğine inanmak da yanıltıcı olabilir. 31 Mart’ı, yeniden düşünmenin referansı değil, tekrar koşulacak yarışın başlangıç noktası haline getirenler, umduğunu bulamayacağı gibi, trajik bir yenilginin zeminini de kendi elleriyle yaratabilir.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
6.04.2025
23.02.2025
16.02.2025
19.11.2024
11.11.2024
7.11.2024
2.11.2024
3.09.2024
14.06.2024
20.04.2024