Leyla İPEKCİ
İnsan yeryüzünde kan dökücü. Dökülen kan salt zulmün temsili değil, adalete de tekabül ediyor. Hakkın adıyla, kin ve nefret gütmeksizin, saldırganlaşmadan, direniş için dökülen kan... Can sırrına şahitliğimizi bekliyor. Kanda ezeliyet sırrı var. Nereden geliyor; dökülen kimin kanı, can kimin, Hakk sırrı nedir? Nefsini kurban edenin canı kime aittir?..
Kuşkusuz şu avam halimizin haddi değil bunların cevabı. Fakat bunları sormaya başlamalıyız. Sormadığımız sürece zalimliği de mazlumluğu da anlamakta zorlanıyoruz. İçimiz dışımız yandı, yanıyor. Dünya hep böyle. Dünya düşünceler kadar sonsuz. Vehimler kadar, acılar kadar sonsuz. Şeylerin yerli yerinde olmaması zulüm. Her alemde, her katmanda, her an gerçekleşiyor zulüm.
İmdi bu alev alev günlerde bir cemaatin kendini kayıtsız şartsız mazlum, iktidarı ise zalim olarak tanımlayan yaklaşımına tevhid içinden bakalım. Zalimi de mazlumu da kendi nefsinde bulmadan 'ey zalim' diye karşındakilere yardım maksatlı had bildirmekle zulmü durdurmuş olmuyorsunuz. İnsanın kendine zalimlikten münezzeh bir pozisyon takdir etmesi tevhidi zedelediği gibi, Hakkı hakikatiyle bilme imkanını da ortadan kaldırıyor.
Kendi nefsine kayıtsız şartsız mazlumluğu mal etmek, Hakkı tanımamaya, aslında Hak yok demeye getiriyor insanı farkında olmadan. Hak ve hakikatten habersiz olmak ise kendine eziyet etmektir. Böyle bir kişi kendisine zulmederek zalim ve aynı zamanda zulme uğradığı için de mazlum olmaktadır. Tevhid edebi odur ki, kişi zulmü muhatabına, mazlumluğu ise nefsine ait gibi göstermez.
Filistinliler burada bizim için ibretlik bir duruşu simgeliyor tam da. Çünkü nefislerine mal etmiyorlar mazlumluğu. Onu kanlarıyla canlarıyla yaşıyorlar. Feda ediyorlar nefislerini.
Bugün, Gazze'de masum çocukların, sığınmacıların, sivillerin, annelerin kameralar önünde topluca katledildiği günlerdeyiz. BM binasına sığınanlar, hastanedeki veya ambulanstaki yaralılar, evinde bekleşen aileler, çocuklar, bebekler... Kimi bombalarla, kimi keskin nişancıların isabet eden kurşunlarıyla delik deşik ediliyor. İnsanlar çığlık çığlığa, sokaklar kan çanağı. Cesetlerin toplanmasına dahi izin verilmiyor.
Dünya halkları ayakta. Filistinliler ayakta. Batı Şeria ve Kudüs Gazze için hareketlendi. Binlerce kişi Kudüs'e yürüyor. İsrail ordusu gerçek mermiler sıkıyor üstlerine. Yine ölenler, yaralananlar... Kadir gecesi alev alev. Her yerden üçüncü intifada sesleri yükseliyor. Mescid-i Aksa'da namaz kılmaya çalışanlara ateş açılıyor. Filistinliler esir alınıp işkencelere maruz kalıyor.
Her şeyiyle mazlumluğun simgesi Filistin. Ateş altındaki insanlar mazlumluğun getirdiği büyük bir güç oluşturmuş durumdalar. Bir tür kıyamdalar. Kamerayı kalp gözü kılamadığımız için sadece seyrediyoruz. Evet itirazlarımızı dile getiriyoruz ama asıl olarak mazlumun feryadını çoğaltıyor, aynı dua içinde yekdil oluyoruz.
Tevhidden bakınca mazlum da biziz, zalim de... Ama mazlumu -mağduriyete prim vermeyen Gazzeliler'den farklı olarak- daima nefsimize mal ediyoruz. Zedeliyoruz tevhidi. Mazlumluğun ideolojisini yapıyoruz. Malzeme ediyoruz onu. Peki nefsine zulmeden ne kadar mazlumdur?
Adem aleyhisselam'ın 'Ey Rabbimiz biz kendimize zulmettik...' sözü, Yunus aleyhisselam'ın 'Gerçekten ben zalimlerden oldum' sözünü düşünelim. Dışımızdaki zulmün içimizde neye tekabül ettiğini göremediğimiz sürece, mazlumiyetimizi hakkıyla taşıyabilecek miyiz?
Sebe Melikesi'nin 'Rabbim, muhakkak ki ben nefsime zulmettim ve Süleyman'la beraber alemlerin Rabbi olan Allah'a teslim oldum' diyerek Süleyman aleyhisselam'a teslim oluşunu da düşünelim. Bu sözü Allah'a teslim olmakla eşdeğer kabul edilir. İnsan kendi nefsinin zalimi olduğu sürece teslimiyetini tam olarak gerçekleştirmiş olabilir mi?
Bu teslim olamama hali aynı zamanda gaflete de işaret ediyor. Bir tür körlük hali. Nitekim Cîlî, İnsan-ı Kâmil adlı eserinde 'Allah'ın kadrini zatına layık şekilde hakikiyle takdir edemediler' (Enam;91) ayetini tefsir ederken şöyle der: 'İnsanın zalim olması nefsini gerçek bir şekilde takdir edemediğinden dolayı ona zulmetmiş olması demektir.'
Katledilirken bugün gözümüzün önünde masumlar, nefsimizi hesaba çekmenin neresindeyiz, düşünsek... Yunus Emre'nin şu sözlerini işitebilsek biraz: 'Hicâb-ı nûr u zulmet külli sende / Niçe sen sen niçe ben ben dur indi...' O'ndan geldik, O'na dönmekteyiz. Ancak 'Nefsini bilen Rabbini bilir'den mülhem; O'na dönmek, kendine dönmektir aynı zamanda...
Yazarlar
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları






























Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
15.09.2018
4.02.2018
1.02.2018
28.08.2018
25.08.2018
21.08.2018
7.02.2018
4.02.2018
31.07.2018
28.07.2018