Markar ESAYAN

AK Parti, muhalefet ve tarihi dönemeç...
25.06.2014
1888

 3 Kasım 2002'den itibaren başlayan halk hareketi küresel ve yurtiçi birçok etkene maruz kalarak, karşılaştığı müdahaleleri reformlar, siyasi çözümler ve seçimler ile aşarak değişti, olgunlaştı. Bu olgunlaşmanın neticesidir ki, Başbakan Erdoğan ve AK Parti'nin temsil ettiği halk devrimi karşısında konumlanan gerici güçler gittikçe kişiliksizleşti ve ittifak kurmak zorunda kaldı. Farkında mısınız bilmem, artık muhalefet partileri arasında hiçbir nüans kalmadı. Hepsi birden bir 'Erdoğan'ı Hal Etme Kulübü'ne dönüştüler, tekleştiler.

Bu 'kişiliksizleşme' Türkiye ve ülke siyasetinin normalleşmesi için zorunlu bir süreçti. CHP ve MHP'nin oligarşik seçkin vesayet güçleri elinde birer müdahale aracı olarak kişiliksizleşmesi, kaderlerini Erdoğan'ı ne pahasına olursa olsun hal etmeye bağladı. Bu poker masasında her şeyini ortaya koyan müflis işadamının durumuna benziyor. O kişi son eli kaybettiğinde ya hayatına son vermeyi seçecek, ya da gerçeği kabul ederek yeni bir başlangıç yapacak.

30 Mart Yerel Seçimleri öncesi paralel yapının ve baronların oyuncağı olan özellikle CHP son oyununu oynuyor. Çankaya ve 2015 genel seçimlerine kadar şişmiş cüsselerini sürükleyebilirler. Ancak murad edilen olmaz da Erdoğan hal edilemezse kişiliksizleşme kendi tabanında dahi sürdürülemez bir hal alacak. Bu durumda CHP'nin dümenini ulusalcıların devralması gibi çözümler artık bir kurtuluş olamayacak.

Türkiye'de yeni muhalefet, Kılıçdaroğlu'nun temsil ettiği ilke kabul etmeyen araçsal hamlelerin ima ettiği bu süpernova patlamasından sonra ortaya çıkacak. Sol değerleri AK Parti'ye teslim ederek gittikçe ulusalcılaşan Türk solu da kulüp hallerinden altın günlerinde toplaşarak iyice marjinalleşecek.

Bilançonun pasif kısmında bunlar olurken, aktif bölümde, yani AK Parti'de nelerin yaşanacağı daha önemli olacak. Çünkü aktif bölümdeki hareketler pasif bölümün kaderini de belirliyor, yani arkaik muhalefetin kaderini.

AK Parti artık ne 2001'de kurulduğu, ne 2002'de hükümet olduğu ne de 2007'de yükselişe geçen gerici müdahalelerle mücadele ettiği dönemin partisi. Hatalarından öğrenen, değişime en açık parti olarak başlangıç noktasından çok daha ileri bir noktaya ulaşılmış durumda. Tam da bu nedenle, bir zihniyet sıçramasının hemen eşiğine gelmiş halde.

'CHP ve MHP için eski Türkiye'nin eski partileri', 'AK Parti ve BDP için ise eski Türkiye'nin yeni partileri' tesbitim yeni değil, bugünleri öngörerek seneler önce yazdığım şeyler. Gezi, 17-25 Aralık darbesi ve 30 Mart sonrası, Çankaya ve 2015 genel seçimleri öncesi gelinen son durum, AK Parti'den Yeni Türkiye'nin yeni partisi olmasını talep ediyor. Bu talebin en çok farkında olan ise Erdoğan ve Erdoğan ekolüne sahip çıkan AK Partililer.

Bu geçişi yapabilme fırsatını yakalayabilmek bile acılı bir çabanın ve tarihin doğru yerinde durabilmiş olmanın bir hediyesi. Bu hediye Erdoğan'ın 2006 yılından beri çok akıllıca zamanlamaları kollayarak, kendisini gizleyerek, yani güçlenmeyi bekleyerek ve nihayetinde vesayet 2.0'la uzlaşmayı reddetmesiyle elde edildi.

Erdoğan'ı özel ve tarihi bir lider kılan da bu özellikleri...

Tabii bu yol ayrımı sadece iktidar, güç paylaşım meselesi kadar kaba bir basitlik içermiyor. Aslında bu bir zihniyet ayrışması ve bu ayrışma muhalefet ile olduğu kadar muhtemelen parti içinde de yaşanıyor. One Minute, Mavi Marmara, dünya beşten büyüktür söylemi, Suriye ve Mısır politikaları, ekonomi yönetimindeki Merkez Bankası çatlağı, Gezi ve cemaat karşısındaki ayrışan tutumları sadece korkaklık, pasiflik, ikbal konuları ile açıklayamayız. Bunları ihmal de edemeyiz ama asıl mesele zihniyet ayrışmasıdır.

Erdoğan'ın temsil ettiği zihniyet, uzlaşmaları ve vesayetin daha estetik restorasyonunu kabul etmiyor. Osmanlı ve Türkiye'nin üç yüz yıldır içinde debelendiği tarihsel kapanın kilidini kırmak için ortaya ezber dışı akıl koymak ve cesaret göstermek gerekiyor.

İşte bu zihniyet farklılaşması yaşanırken, AK Parti'nin geçiş sürecini daha rahat atlatmasında kadroların tabanın gösterdiği heyecanı paylaşarak Erdoğan'a yük değil, yardımcı olmaları gerekiyor. Erdoğan'a hem tek adamlık eleştirisi yapıp, ardından sorumluluk ve risk paylaşmamak, savaşa Erdoğan'ı sürüp kenardan ahkam kesmek adil değil. Erdoğan'ın zihniyetini doğru bulmamak bir hak. Ama bu hakkı mertçe ve sarih biçimde kullanmak en doğrusu. Açıkçası her yerden her şey çok açıkça görülüyor. Yük paylaşan da, kenarda bekleyen de, tehlike geçince bülbül kesilen de, kriz kollayan da kendisini gizleyemiyor.

AK Parti bu geçişi yaptığında ülkenin önünde geniş bir hareket alanı açılacak, yeni muhalefetin ortaya çıkışı dahil normalleşme böyle sağlanacak. Bu başarılamazsa, vesayet 2.0 kendisini 21. Yüzyıl'a uyarlayarak konsolide olacak, AK Parti'yi ise ANAP'ın veya Doğru-Yol'un sonu bekleyecek.

Ekmeleddin İhsanoğlu adaylığı da AK Parti'yi ANAP'laştırmak üzere yapılan bir hamle. Erdoğan'ın Çankaya adaylığından vazgeçmesi ve partinin başında kalması için bir tehdit. Oysa gelinen şu noktada, hem Çankaya'ya hem partiye yeni zihniyetin hakim olması dışındaki tüm sufleler, şu ana kadar verilen mücadelenin boşa çıkması ve Erdoğan'ın tasfiyesi anlamına gelecektir.

Erdoğan İstanbul İl Danışma Toplantısı'nda da, STK'lar toplantısında da ve dünkü grup konuşmasında da çerçeveyi net biçimde çiziyor. Erdoğan'ı da aşan bir tarihi dönemeçteyiz. Erdoğan ve halk bu sorumluluğa sahip çıkıyor. Bu kritik günlerde dik duranları tarih yazacaktır.

Tekrarlayalım: Akıl, ahlak ve cesaret... Yeni Türkiye'nin parolaları bunlardır.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar