Mehveş EVİN
İki gencecik kadının peş peşe gelen zamansız, acı ölümü üzerinden siyaset devşirmek, nefret dilini şaklatmak ne kadar kolay...
Maalesef zor olan, bu iki genç kadının –ve onlar gibi binlercesinin- kaybından yola çıkarak, “Neden öldüler? Onları hayatta tutmanın yolu yok muydu? Bunda bizim sorumluluğumuz ne?” sorularını sorabilmek. Onların içinde bulunduğu ve ölüme götüren şartları, ideallerini sorgulamak.
Ve hamasete girmeden, dürüstçe cevap verebilmek.
Ayşe Deniz Karacagil, Suriye Demokratik Güçleri’yle IŞİD’e karşı savaşırken Rakka’da hayatını kaybetti.
Aybüke Yalçın, Batman-Kozluk’ta belediye aracına yapılan PKK saldırısında olay yerinden geçerken kurşunların hedefi oldu, kurtarılmadı.
İkisi de aynı yaşlardaydı.
İdealleri, seçtikleri yaşam biçimi farklıydı.
Ancak ikisinin de artık hayatta olmamasının nedeni, genç insanları desteklemeye, anlamaya değil, savaştırmaya, düşmanlaştırmaya odaklı savaş siyaseti.
Savaşan güçlerin –ki IŞİD, Türkiye’nin de ‘mücadele ettiği’ bir örgüt- cepheleri haline getirip iki gencin ölüsünü çarpıştırmak marifet mi?
AH BE GÜZELİM ÇOCUKLAR...
Ayşe Deniz’in ve Aybüke’nin gencecik, gülen suretlerine baktıkça düşünüyorum:
Eğer kısacık ömürlerinde bir şekilde biraraya gelebilseler, konuşmaya fırsat bulsalardı acaba birbirlerine ne derlerdi?
Birbirine karşıt görüşleri savunsalardı dahi –ki öyle olup olmadığını bilmiyoruz, bilemeyecğiz- birbirlerinden nefret edeceklerini hiç sanmıyorum.
Hatta aydınlık yüzlerinden, yaptıkları seçimlerden hareketle kadın, yaşam hakkı ve barış temelinde buluşabileceklerine yürekten inanıyorum.
Savaş diliyle iktidar kuran, varlığını tescil eden erkekler için bunu yapmak çok daha zor. Fakat kadınlar, farklı siyasi görüşleri savunsalar bile birbirine küfretmeden, saldırmadan önce karşılıklı oturabilir, konuşabilir, birbirini anlayabilir.
Ah be güzelim çocuklar... Sizi, bizi yakan, aynı savaş.
Çocukların ölmesi, acı çekmesi, eline silah alması için değil, daha iyi bir hayat yaşaması için zor koşullarda var olmaya çalıştınız.
Birinin fuları, öteki yazmalı fotoğrafından yola çıkıp sizleri, bizleri kamplara ayıranlardan çok daha akıllı, vicdan sahibi kadınlar olduğunuza tüm yüreğimle inanıyorum. (Ah, kadınların saçına başına, aksesuvarına nasıl da takıklar! Aybüke mesela, başörtülü olsaydı, siyaseten nereye oturtulacaktı?)
Şimdi ikiniz de ‘şehit’ ilan edildiniz. Ailelerinize, yakınlarınıza sabır diliyorum.
“NEREDE, NE ZAMAN, NE OLACAĞI BELLİ DEĞİL”
Ayşe Deniz’in puşi takması ve Gezi direnişine katılımı suçlamalarıyla 103 yıl hapis cezası aldığını biliyoruz da... Neden dağa çıktığını, neden dönmediğini ve dönemeyeceğini yeterince konuştuk mu?
“Davada kırmızı fular takmakla suçluyorlardı. İddianameyi gördüğümde kahkaha atmaya başladım hapishanede. Dediler ‘Bu delirdi’.
(...) Dört ay altı gün yattım. 6 Şubat 2014’te tahliye olduk. Fular dediğimiz de puşiydi. Fuları İstanbul’da bir kere takmıştım. Yaşasın halkların kardeşliği diyorduk ama bir türlü sözümüzün eri olamıyorduk. Bu da beni dağlara itti.” (Tükenmez Dergisi, Temmuz 2015, röportajı yapan: Nimet Tanrıkulu)
Ya Aybüke’nin hangi şartlarda göreve atandığını, öğretmenlik yaptığını biliyor, merak ediyor ediyor muyuz mesela?
Arkadaşına ölümünden iki gün önce yazdığı mesajda söylediklerini algılayabiliyor muyuz?
“Kendimiz için, sevdiklerimiz için korkmaya başladık. Nerede, ne zaman, ne olacağı belli değil. Ailemden uzaktayım, ödüm kopuyor. Ya onlara bir şey olursa, ya da bana bir şey olursa onlar ne yapar. Böyle düşünerek hal olacak bir şey değil, biz elimizden geldiği kadar temkinli oluruz da, ölüm bu geleceği varsa yapacak bir şey yok.”
Neden Batman’da öğretmenlik yapmak, gencecik insanlar için bu kadar korkulacak bir şey? Aybüke’ye ‘nerede, ne zaman, ne olacağı belli değil’ dedirten ne? Genç insanlara devamlı ölümü düşündürten karanlık nasıl bir şey?
Neden onyıllardır süren savaşta, onbinlerce çocuğumuzu toprağa vermeye son veremedik?
ÖĞRETMENLİK MESLEĞİNE AĞIT
Aybüke Yalçın, mesleği ve ölüm biçimi nedeniyle kahraman ilan edildi. Peki genç öğretmenlerin neler çektiğinin farkında mısınız?
Mesela MEB’in 2017-2023 Strateji belgesinin öğretmenler için, toplum için ne ifade ettiğini bilen var mı?
Görünen o ki öğretmenlik mesleğine de ağıt yakacağız...
Zira belgeye göre, öğretmenler atanma derdinin aynı sıra dört yılda bir sınava tabi tutulacak. Hayli tartışmalı ‘zorunlu performans sistemi’yle değerlendirilecek.
Kadronun yerini, KHK ile getirilen sözleşmeli öğretmenlik modeli kalıcı hale getirilecek.
Eğitim-Sen, uygulamanın evrensel standartlara dayanmadığını, iktidara sendikal ve siyasal yakınlığı bulunanlara yönelik ‘pozitif ayrımcılığı’ getireceğini söyleyerek eleştiriyor.
Genç öğretmeni teröre kurban vermenin acısıyla ağıt yakılıyor. Peki öğretmenlerin meslek haklarında yaşadıkları kıyımdan, zorlu koşullarından bahseden niye yok?
Nuriye Gülmen-Semih Özakça, sadece işlerine geri dönmek için değil, KHK’larla yapılan hak kıyımına dikkat çekmek için açlık grevinde. Aybüke gibi nice genç öğretmenin hakkını, geleceğini savundukları için ‘terör’ suçlamasıyla hapishaneye atıldılar.
Öğretmenlik, pis kurşunların hedefi olunca ‘kutsal’, hak savunmaya gelince ‘terör’le bağlantılı, öyle mi?
Yazarlar
-
Mümtazer TÜRKÖNEAhtapotun kolları 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANMahkemeye düşmüş siyaset 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYenilikçi bir İslam düşünürü Gannuşi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKRus cinleri imana nasıl hizmet etti? Tuhaf bir Soğuk Savaş hikâyesi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBölgede Trump operasyonu sürüyor 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU3809 sayfa ve temel çelişki 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
28.10.2025
21.10.2025
18.10.2025
9.09.2025
2.04.2025
24.03.2025
28.02.2025
20.02.2024
4.02.2024
6.11.2023