Murat BELGE

Murat BELGE
Murat BELGE
Tüm Yazıları
‘Askerî sorun’ Kıbrıs
6.07.2011
2995

Bir haftayı Kıbrıs izlenimlerimi yazarak geçirdim ama gene konuyu bitiremedim. Küçücük yer olsa da sorunları birikmiş ve büyümüş.

1974’te Türkiye’nin müdahalesinden sonra bu adanın Türk kesiminin aldığı biçimde, gelmiş geçmiş bir yığın hükümetin uzun boylu bir etkisi yoktur. Müdahale ile birlikte Kıbrıs Türkiye’nin “askerî sorun”u haline gelmiş, bütün belirleyici kararları “cihet-i askeriye” vermiştir. Hükümetler bunların gereğini yerine getirmiş, kendileri alternatif bir Kıbrıs projesi, tasarımı, kavrayışı geliştirmemişlerdir.

Birtakım emekli generaller TV kanallarında programa çıkar ve Kıbrıs’ta niçin TSK’nın otuz bin, kırk bin askerle varolması gerektiğini açıklarlar. “Kilit kavram”, bir Nazi icadı olan “Jeopolitik”tir. Peki biz 1974’te çıkartma yaparken dünyaya bunun “Jeopolitik” bir girişim olduğunu söylemiş miydik? Yoksa, orada kurulu düzeni bozan ve kısa zamanda kana bulanan EOKA’cı Sampson’un darbesinden ötürü adadaki “soydaş”larımızın can ve mal güvenliğinden endişeye düştüğümüzü mü söylemiştik?

Aramızda bu endişeyi yaşamış olanlar mutlaka vardı. Ama belli ki bazılarımız, özellikle de bu terimlerle düşünmeye koşullanmış olan askerî kanat, “Aman, bulunmaz fırsat çıktı! Haydi adaya!” tavrı içindeydi. Biz dünyaya “endişe” dedik, resmî düzeyde, ama dünya bu “Jeopolitik” dürtünün de farkındaydı –bugün de gayet iyi farkında. Onun için bu “Barış Harekâtı” ve “Attila Hattı” adını verdiğimiz “barışsever” girişim dünyada hiçbir zaman onaylanmadı. O kadar ki, bir süre sonra KKTC’yi tanımayı kabul eden tek ülke olan Pakistan’a biz kendimiz, “Teşekkürler, ama zahmet etmeyin. Durum nasıl olsa umutsuz,” demek gereğini duyduk.

Bu “Jeo-politik”, “Jeo-statejik” bakış nasıl bir bakıştır? Öncelikle, yeryüzündeki bir arazi parçasına üstünde yaşayan insanlardan daha fazla özen veren bir bakıştır. O insanlar o arazi parçasının elde tutulması –ya da belki elde tutulması– için sevk edilecek, idare edilecek, emredilecek, gereğinde de feda edilecek piyonlardır. Bu zihniyet, bu konuyu böyle görmenin “bilimsel” olduğuna da inandırılmış ya da kendini inandırmıştır.

Müdahale sonrasında Kıbrıs’a buradan bir nüfus göçürmek, bu bakış açısı çerçevesinde, gerekliydi. Çünkü olayın sonrasında orada yeterli bir Türk nüfus bulunmalıydı. Ayrıca, “Kıbrıslı Türk” dediğin, ne yapacağı çok da belli olmayan biridir. Resmî düzeyde, “Kardeş! Soydaş! Kahraman Kıbrıs Türkü!” diye nutuk atarsın, 29 Ekim’de filan, ama normal zamanda bu kendi söylediklerine inanmak bir tedbirsizliktir, gaflettir. Ama buradan gidenleri ötekiler üzerinde bir denetim kurmak üzere manipüle etmek daha kolaydır.

Tabii onların kıymet-i harbiyesi de (herşeyin, herkesin bir “kıymet-i harbiyesi” var. Stalin dahi sormuş, “Papa’nın kaç tümeni var?” diye) bu dediklerimle sınırlı. Gitmişler de iyi karşılanmamışlar, umdukları gibi olmamış, eziyet çekmişler... Böyle şeyler “Jeopolitik” uzmanlarını ilgilendirmez. Jeopolitik uzmanları soyut niceliklerle ilgilenirler. Onların “sevkülceyş”iyle ilgilenirler. “Duygu”, “hayal kırıklığı”, “üzüntü” veya “sevinç” hayatta işe yaramaz edebiyatçı falan gibi makulelerin ilgilendiği fuzulî işlerdir. Bunların, üstelik, bir “kıymet-i harbiyesi” dahi yoktur.

Böyle böyle, Denktaş ve TSK, adayı yönetti. Bu yönetim üslûbunun bazı sonuçları, bence epey gecikmiş olarak (normal, biz Türk’üz, birinci vasfımız gecikmektir), ortaya çıkmaya başladı. Ortaya çıkınca da, “refleks” mahiyetinde tepkimiz, “nankör adamlar” demek oluyor. “Acaba benim bir kusurum oldu mu?” diye merak etmek yok. Meraka gerek de yok çünkü “kusur” denen şey her zaman “öteki”nin uhdesindedir. Biz, tanım gereği, kusur işlemeyiz. Muhatap Kürtler de olsa (tabii, Rum, Ermeni de olsa), Kıbrıslı Türkler de olsa, “kusur” onların hanesinde yazılıdır. Bizim sicilimiz pir ü paktır.

Hele askerî mantığımızın, yaklaşımımızın, muhakememizin her türlü takdirin üstünde olduğu ve “kusur” denen şeyle hiçbir ilişiğinin bulunmadığı besbellidir.


 

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar