Oya BAYDAR
(T24 - Taraf)
Bu yaşa geldim; kurtulamadığım, kurtulmak da istemediğim saf bir yanım var. Kaşarlanmış ince siyasi hesaplara, rakibi ezmek için geliştirilen taktiklere pek aklım ermez. Farklı yerlerden, farklı yollardan gelseler de, aynı bağın üzümünü yemek isteyenlerin, aynı hedefe yönelenlerin, yolda birbirlerine çelme takmalarını da anlayamam. Hep böyle miydim? Tabii ki hayır. Yıllar boyunca, çelme yiyerek ve çelme takarak yürüyüp de sonunda herkesin yolda kaldığını görmenin getirdiği bir nokta belki. Bir de belki, hayatın acımasız eğitiminden geçerek törpülenip, doğrunun tekeline sahip olmadığımı öğrenmek...
Bu giriş paragrafına neden mi ihtiyaç hissettim? Günlerdir; heyecanla, umutla, aman bir yol kazası olmasın diye yüreğimiz ağzımızda izlediğimiz, bazen coşkulu bir iyimserliğe kapılıp bazen endişelendiğimiz barış sürecini konuşup tartışırken, beklenmedik bir noktada ayrışmaya başladığımızı -evet, barış konusunda bile bunu başardığımızı (!)- fark ettim de ondan. Taraf’ta yayımlanan ilk yazının hemen ertesi günü, “dakka bir, gol bir”, gazetenin iki değerli yazarının hışmına neden uğradığımı, neredeyse “Ergenekoncu” saflara neden itildiğimi, saftirik yanımın etkisiyle gerçekten de anlayamamıştım. Endişeli bir iyimserlik içinde olduğumu yazmama takılmış olmalıydılar. Eh yani!Bunca yıldır bu işlerin içinde veya izleyicisi ol da yoğurdu üfleme!..
İlerleyen günlerde, sürece destek vermeye çalışanların toplantılarında, ya da medyadaki tartışmalarda, sezdiğim ama tam çözemediğim ayrışmanın gazetelerdeki birkaç yazıyla sınırlı kalmadığını, derinleşmekte olduğunu doğrudan ya da katılanların aktarımlarıyla izledim. Ve bu kirli, kanlı savaşın sona ermesini isteyen barışçıların daha işin başında hangi noktada ayrıştıklarını galiba anladım. Tartışmalar, “çözümün ama’sız, fakat’siz, koşulsuz” desteklenip desteklenmemesinde düğümleniyordu. İlk bakışta hurufîlik sayılabilecek bir sözcük tartışması gibi görünse de, altında “nasıl bir çözüm, nasıl bir süreç” sorusu gizliydi.
Sürece koşulsuz destekte ısrarlı olanlarla temkinli yaklaşanlar arasında, barışı istemekte (yani hedefte) fark olmadığını biliyorum. Geniş kitleler barış istiyor, şu anda gerçekten cesaretle adım atıp süreci başlatan Başbakan Erdoğan ve Kürt hareketinin lideri Öcalan barış istiyorlar, her kesimden sivil toplum kuruluşları ve kamuoyu önderleri de, siz de, ben de bu kan dursun, barış olsun, sorun çözülsün istiyoruz. Yine de ufaktan ufaktan ayrışmaya başlıyoruz. Şimdilik küçük tartışmalardan, sataşmalardan ileri gitmeyen ama yarın daha güç günler geldiğinde büyüme istidadı gösterebilecek bu ayrışmayı baştan çözebilmeliyiz; ve çözebiliriz.
Sürecin İki Aşaması
Çözüm süreci birbirine geçişli, birbirine bağlı iki aşamadan oluşuyor: Savaşın bitmesi, yani silahların bırakılması ve Türkiye’nin Kürt sorununun çözümü. Başka bir deyişle barışın kalıcılaşması ve Türkiye’nin demokratikleşmesi. Bu iki aşama birbirini gerektirse de birbirinden farklı. Şimdilik silahların önce susması, sonra bırakılması aşamasının ilk adımlarındayız. Bu aşamada devletle PKK, Başbakan Erdoğan’la PKK lideri Öcalan’ın attıkları ezber bozan cesur adımların ama’sız, koşulsuz destekçisi olmanın, barıştan yana her kesimin, her odağın, her siyasal örgüt ve kanadın sorumluluğu olduğunu düşünüyorum. (Daha ilk adımda sürecin dışında kalmış bulunan CHP’yi, saldırıları neredeyse cinnet belirtisi sayılabilecek MHP’yi, irili ufaklı ulusalcı çevreleri, AK Parti karşıtlığı ile paralize olmuş, “barışı AKP getirecekse hiç olmasın, kan akmaya devam etsin” zihniyetindeki siyasal kesimleri tarihe ve vicdanlara havale edelim.) Barışı cesaretle göze almış tarafların arkasına güç yığmak, gereğinde bağrımıza taş basarak savaşın sona erdirilmesi sürecini koşulsuz desteklemek boynumuzun borcu. Erdoğan ve Öcalan’da simgeleşen taraflara; siyaseten, ideolojik olarak veya kişiliklerinden hoşlanmadığımız için karşı, hatta hasım olabiliriz. Ama “iyi” kimden, hangi kesimden gelirse gelsin, hele de bu “iyi” barış oldu mu, ben kendi adıma kaynağını tartışmam, yandaş olurum.
Gelelim sürecin ikinci aşamasına... Kürt sorununun çözümü, yani Kürt halkının ve herkesin anayasal eşit yurttaşlık temelinde bütün haklarına kavuşması ancak barış koşullarında gerçekleşebilecek Türkiye’nin demokratikleşmesi sorunudur. Silahların bırakılması sürecinde barışın yüklenicilerine koşulsuz, pazarlıksız destek verenlerin sürecin ikinci aşamasında sürece ileri demokratik taleplerle dahil ve müdahil olma, tartışma, fikir üretme hakkı ve sorumluluğu vardır. Otoriter- paternalist yönetim eğilimi giderek belirginleşen, “barış lazımsa onu da ben yaparım ve bildiğim gibi yaparım” tavrındaki Başbakan Erdoğan’ın ve AKP’nin “verebileceklerinin” sınırlarını aşan bir özgürlük ve demokrasi talebi demokrasinin olduğu kadar barışın kalıcılaşmasının da teminatıdır. Çözüm sürecini silahların bırakılması aşamasıyla sınırlı saymıyorsak, kendimizi ve ufkumuzu pax AK Parti ile sınırlamıyorsak, sürecin demokratikleşmeye doğru derinleşmesini istiyorsak, barışa zarar veririz diye çekinmeden, demokrasinin nasıl geliştirilebileceğini konuşalım, tartışalım. Destek verdiğimiz ilk adımın derinleşmesi, sürecin taraflarının kısıtlılıklarını aşıp demokratik dönüşüme varabilmesi için elimizden geleni esirgemeyelim. Meseleyi, başkanlık ve benzeri kısır tartışmaların dışına taşıyıp, çözüm yolunda yapılabilecek bir dolu düzenlemeye, atılabilecek bir dolu demokratik adıma yoğunlaşalım. Şu sırada barış sürecinin baş aktörleri durumundaki Öcalan’ı veya Erdoğan’ı sıkıştırmak için değil demokrasiye gerçekten inandığımız ve Kürt halkının haklarını savunduğumuz için sarılalım demokratik taleplere.
Unutmayalım: Bugün varılan nokta ellerini taşın altına sokmaktan çekinmeyen Erdoğan’ın ve Öcalan’ın cesur hamleleri kadar ve daha fazla, onlarca yıllık barış ve demokrasi çabalarının ürünüdür. Bunu hatırlarsak, tam da birleşmemiz ve barışa güçlü destek olmamız gereken noktada dışlayıcı ve ayrıştırıcı olmaktan kurtuluruz.
Yazmadıklarımızdan da sorumluyuz
Köşelerden ahkâm kesen bizler, yazdıklarımız kadar yazmadıklarımızdan da sorumluyuzdur. Bu yazının konusuyla ilintili olmasa da İmralı görüşme zabıtlarının Milliyet gazetesinde yarattığı deprem üzerine düşündüklerimi paylaşmak istedim.
Dün 28 Şubatçılardı, darbecilerdi; bugün AK Parti iktidarı. Baskının, tehdidin, sansür ikliminin kimden kaynaklandığının hiç önemi yok benim için. Bu yüzden, 28 Şubatçıları lanetleyenlerin bugün Erdoğan’ın tutumuna kılıf bulmaya ya da haklı görmeye çalışmalarını sadece demokratik bilinç zaafı değil ahlakî bir zaaf da sayıyorum. Siz sansür görmemişsiniz, eskiden neler neler oldu diyerek “Aldırma cambaza bak!” havası çalanlara, dünün suçları bugünü haklı kılmaz, üstelik dünün kötülüklerinden ders alınmadıysa bu daha da vahimdir, diyorum.
Başbakan dobra adamdır, düşündüğünü açık açık söylüyor, türünden aklamalar ise hiçbir inandırıcılık taşımıyor. Başbakan sizin, benim gibi sıradan bir adem değil, kahvede delikanlı sohbeti yapmıyor; milyonlara hitabediyor ve milyonları etkiliyor. Onun “dobra” sözleri yaptırım yükü taşır; sözcük değil kurşundur. Tankları yürüten 28 Şubat paşalarının andıçları ne kadar masumsa bu sözler de o kadar zararsızdır.
Gazete patronlarına gelince; ellerindeki medyayı ticari faaliyetlerinin, ekonomik iktidarlarının, hatta kirli paralarını aklamanın aracı olarak gördükçe, iktidarın dümen suyundan çıkamaz, bağımsızlıklarını koruyamazlar. Hürriyet grubunun nasıl dize getirildiği hatırlardadır. Bu her dönem böyleydi ama AKP iktidarı döneminde “ayıcılık” yani kaba baskı ve pervasızlık arttı. Basın özgürlüğü umurunda olmayan, kâr özgürlüğüyle sınırlı bir liberalizmin taşıyıcısı olan patronların iktidarlar karşısında direnmelerini beklemek hayalcilik olur.
En acıklısı ise, hemen iktidarın yanında hizalanan; ve o ayıplı “Batsın böyle gazetecilik” sözünü meslekdaşları, arkadaşları için kullanmaktan ar etmeyen medya mensuplarının hali. Aralarında tanıdıklarım var, bugün AKP yanlısı medyada önemli yerlerde bulunsalar da, daha dün vesayete, militarizme, darbeciliğe karşı sivilleşme ve demokrasi için birlikte çalıştığımız, dirsek temasında olduğumuz insanlar var. Hani bazen başkaları adına utanırsınız ya, ben de onlar adına utanıyorum. Medya etiği, basın ahlakı falan bir yana, bu ülkede asıl eksik olanın demokrasi ahlakı olduğunu düşünüyorum.
Başbakanın “Batsın böyle gazetecilik” dediği gün, sağlı sollu, yandaş muhalif bütün gazetelerde bütün köşeler bir günlüğüne boş kalsaydı; ya da cesaretle, namusla “nereden gelirse gelsin medya üzerindeki baskıları reddediyoruz” denebilseydi, bugün insanî, ahlakî ve siyasî olarak çok farklı yerlerde olurduk. Ve o zaman iktidarlar da patronlar da silkinip kendilerine gelme ihtiyacı duyarlardı.
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları




























































































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
24.05.2024
14.05.2024
3.05.2024
3.05.2024
22.04.2024
16.04.2024
3.04.2024
29.03.2024
22.03.2024
7.03.2024