Sinan ÇİFTYÜREK
Anketlerin neredeyse tamamı AKP’nin 7 Haziran’daki almış olduğu % 40,8’in üstünde oy alacağını, HDP’nin baraj meselesi olmadığı, CHP’nin oylarını bir miktar artıracağı ve MHP’de oy düşüşü yaşanacağı söyleniyordu ki sadece anketler değil yorumcular da çoğunlukla bu çerçevede değerlendirdiler. Peki, ne oldu?
Seçim sonuçları ile yapılan öngörüler genel olarak örtüştü. AKP %49,4 ile oyunu ciddi oranda artırdı fakat bu kadar bir oy artışını ne anketörler ne de AKP yöneticileri beklemiyordu. CHP, %25,4 ile çok küçük bir oy artışı sağladı. MHP, %11,9 ile 7 Haziran’a oranla en çok oy kaybeden parti oldu. HDP ise %10,6 ile 7 Haziran’a göre oy kaybeden ikinci parti oldu.
Bu sonuçların alınmasında birden fazla iç ve bölgesel faktör etkili olmuştur. Şöyle ki:
Öncelikle başta Kürdistan’da olmak üzere, silahların, katliamların, baskı ve yasakların gölgesinde bir seçim yaşandı. Hele Ankara katliamı, yani seçim arifesinde bunca cana kıyılması yurtsever, ilerici sosyalist kesimin şevkini kırdı.
İkincisi; seçim propagandası, kitleleri hedef alan kör terörün ağır baskısı altına alınmıştı. İktidar ve sistem partileri dışında demokrat, yurtsever partiler doğru dürüst miting vb. kitle propaganda araçlarını hem kullanamadılar, hem ayrıca “can kaybı olur” kaygısıyla sorumlu da davranarak bilinçli kullanmadılar. 1980 askeri rejim sonrasında, 6 Kasım 1983 yılında yapılan ilk genel seçimlerde, Turgut Özal rahat propaganda yapamadığından “gözüme bakın ne demek istediğimi anlarsınız” benzeri propagandayı HDP ve muhalif partiler de 1 Kasım’da kullanmak zorunda kaldılar.
Üçüncüsü; Türkiye tarihinde ilk kez bir seçim bu kadar yoğun bölgesel-küresel siyasal girdilerin etkisinde geçti. Gerek iktidar partisi, gerekse muhalefetteki sistem partileri ve gerekse HDP, seçim propagandasında hemen hemen her konuyu; bir biçimiyle Irak, Suriye, Kürdistan, ABD, Rusya, “ülkenin birliği bütünlüğü”, “bizi parçalamak isteyen dış güçler” vb. ilişkilendirdiler. Özellikle AKP “ülkenin birliği” propagandasını güvenlik ve istikrar temelinde iyi kullandı ve etkili de oldu.
Dördüncüsü; 7 Haziran seçimlerinin ana konusu, HDP barajı geçecek mi? AKP’nin tek başına iktidarı ve Erdoğan’ın başkanlığı engellenebilecek miydi? 1 Kasım seçimlerinde ise merak edilen, koalisyon mu tek başına iktidar mı? Herkesin odaklandığı esas konu buydu! Alınan seçim sonuçları bu soruları manasızlaştırdı çünkü AKP ezici çoğunlukla tek başına hükümet kurabilecek duruma geldi!
Beşincisi; bin bir türlü taktikle aldırdığı erken seçim kararıyla Erdoğan oldukça riskli bir hamle yapmıştı. Bu hamle ile bitebilirdi de kazanabilirdi de! Kazandı en azından şimdilik. 1 Kasım seçiminden beklenen, başta halkımız olmak üzere Türkiye halklarının, ilerici demokratlarının Erdoğan ve partisini ciddi olarak cezalandırmasıydı fakat alınan sonuçlar itibarıyla beklenenin tersi oldu. Erdoğan’ın, siyaseti Saray merkezli yönetme ısrarı yanı başkanlık hevesinin zemini bir adım daha güçlendi. Dahası bu sonuçla önce de belirtiğim gibi, Doğu despotizmin İslami versiyonu olarak Erdoğan, Putinleşmede de şimdilik kısmen yol almış oldu.
1 Kasım seçim sonuçları ile de AKP’nin AP, ANAP veya SP olmadığı görüldü. AKP herhangi bir sistem partisi değildi 50 yıllık Milli Görüş geleneği birikiminin üzerine oturmuştu. Dolaysıyla seçimle gelen AKP’nin gidişinin, en azından köklü bir ekonomik kriz ve bunun ağır sosyal sonuçları olmadan seçimle olmayacağı yönündeki görüş ve iddialar, 1 Kasım sonuçlarıyla biraz daha güçlenmiş oldu
Altıncısı; AKP 13 yıllık iktidarına rağmen oyunu ciddi artırdıysa şunların da payı bulunmaktadır: 7 Haziran seçimlerinin aksine 1 Kasım’da propagandasını yaptıklarının savunulması üzerinden değil, muhalefetin de baskısıyla yapacakları ekonomik, sosyal ve siyasal hedefler üzerinde kurmuş olması.
Derin devletin, hatta kimi Avrasyacı dinamiklerin “ülkenin bölünmez birliğini bugün AKP sağlar” diyerek destek vermeleri ki Perinçek partisinden bile oy kayması olduğu iddiaları var. Buna azda olsa Kürdistan’da belli bir oyu bulunan Hüda Par’ın desteğini de ekleyelim. Ve devletin tüm olanaklarını arkalayan AKP’nin derin mühendislik müdahalelerini unutmayalım.
AKP’nin 1 Kasım seçimlerinde ki oy artışında belki de en fazla; toplumsal “huzur ve güvenlik” arayışına yaptığı vurgu rol oynamıştır. Aslında kalkış noktaları farklı olsa da tüm partiler, “güvenlik ve huzur” dediler ama bunu en çok AKP propaganda olarak kullandı ve etkili de oldu. HDP’nin “barış ve kardeşliği biz temsil ediyoruz, silahlar sussun” propagandasına karşın, AKP’nin, “güçlü ve tek başına iktidarla güvenliği sağlayacağız” propagandası bölgenin savaş koşullarında seçim siyasetinde etkili oldu.
Yedincisi; seçmen sayısında kısmi artışa karşın HDP 1 milyon civarında oy kaybetti. Muş, Bitlis, Urfa, Kars, Ağrı, Van başta olmak üzere tüm Kürt illerinde HDP, az veya çok oy kayıpları yaşadı. Neden?
Bu sorunun yanıtını illa ki başta HDP olmak üzere ilgili herkes ciddi irdeleyecektir. Burada ilk elde şunları belirtebiliriz:
Kürdistan’da devlet ve hükümetin uyguladığı ağır baskı ve terör iklimi seçimde AKP’nin lehine işlemiştir. Davutoğlu’nun “ya biz ya Toros arabaları geri gelir” tehdidi bu çerçevede etkili olmuştur. Silahların eşliğinde kimi ilçelerde ilan edilen özerklik ilanları ve devlet kuşatması altında uygulanan sokağa çıkma yasakları halkı canından bezdirmiş ve oy kaymalarına neden olmuştur.
HDP’nin 7 Haziran başarısından sonra sıkça Kandil tarafından politikalarının eleştirilip dizayn edilmesi, Kandil ile paralel sıkça görüş ve politika değiştirmesi de, Kürdistan’da ve esas olarak da İstanbul, İzmir gibi metropollerdeki oy düşüşünde etkili olmuştur. Devletin ısrarla sürdürdüğü savaş siyasetine PKK’nin de silahla yanıt vermesi ve batıya gelen asker-polis cenazelerinin Batıdaki “emanet oyları”nın geri gitmesinde payı olduğunu belirtelim. Tabi ki emanet oyların geri dönüşünde, “nasıl olsa HDP barajı aşıyor” rahatlığının da payı oldu.
Sekizincisi; Kürdistan’da HDP belli oranda oy kaybetmiş olsa da, AKP kısmen oyunu artırsa da Kürt halkının tercihinde köklü bir değişiklik olmadı bundan böyle olmaz da. Onca baskı, katliam ve ekonomik baskılara rağmen halkımız gerek Kürdistan’da gerekse metropollerde ulusal özgürlük çizgisindeki duruşunu ana hatlarıyla korudu ama ciddi uyarı mesajını da verdi!
Kürt halkının, HDP politikalarına eleştirileri, beğenmediği birçok yönü var fakat iki nedenle bu seçimde de ağırlıkla HDP’nin arkasında durdu. Kürtler adına seçime katılan HDP dışında HAK-PAR da vardı fakat şimdilik onu alternatif görmediğinden ve AKP, CHP, MHP gibi sistem partileri karşısında da, “yanlışları olsa da HDP bizim” anlayışıyla hareket ettiğinden HDP’yi destekledi ama uyarmaktan da geri durmadı! Muş, Van, Urfa ….. sonuçları bu uyarı mesajlarıyla yüklüdür! Öyle ki eğer yurtdışı (Avrupa) olmasaydı HDP baraj altında kalıyordu. Dolaysıyla HDP Avrupa’daki yurtsever, ilerici, sosyalist dinamiklere özel olarak teşekkür etmelidir.
Türkiyelileşme siyasetine gelince, zaten 7 Haziran’da bu yöndeki tüm ısrarlara rağmen tersine yanı Kürdistanileşme olarak içerik kazanmıştı. 1 Kasım’da da bunun karşılığının olmadığı bir kez daha görüldü. Dolaysıyla HDP Türkiyelileşme siyasetini ciddi olarak sorgulamakla yüz yüzedir.
Sonuç olarak; gerek Kürdistan meselesi gerekse temel hak ve özgürlükler açısından ele alındığında en kritik olan AKP-MHP iktidarı senaryosuydu! Çünkü böyle bir koalisyonun kurulması demek, Kürt meselesinde askeri çözümün katı bir tutumla uygulanacağı demek olacaktı. Ancak AKP’ye tek başına iktidar yolunu açan seçim propagandasının temel ayaklarından birinin, Kürt meselesinde AKP’nin giderek MHP’lileşmesi olduğunu unutmamak gerekir. Kaldı ki 1 Kasım seçim sonuçları, AKP’nin elini güçlendirmiş olduğu ve çözüm sürecine daha fazla kendi belirleyiciliğinde yönelmek isteyeceği gibi bir durum da var.
AKP tek başına iktidar oldu olmaya fakat kan gölüne çevrilen ülkede iktidarını dört yıl sürdürmesi zor görünüyor. Bölgenin devam eden ve giderek ağırlaşan savaş hali, Kürdistan’ın diğer parçalarındaki gelişmelerin Kuzey Kürdistan ile karşılıklı etkileşmesi ve küresel ekonomideki kırılganlıkla paralel içerde potansiyel olarak varlığını koruyan ekonomik kiriz! Bütün bunlar önümüzdeki siyasal süreçte AKP’yi ciddi zorlayacak gelişmelere yol açabilir. Kısacası tüm bunların etkisiyle AKP hükümet çoğunluğunu sağladı ama iktidarı eskisi gibi istikrarlı sürdürmesi zor! [email protected]
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları



































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
7.06.2019
7.02.2019
18.03.2019
4.02.2019
28.01.2019
9.02.2019
7.01.2018
26.10.2018
28.09.2018