Taha Akyol
Evvela 6 lideri tebrik ediyorum; bir araya geldikleri için ve kuvvetler ayrılığı ilkesine dayalı ‘Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’ modelini ortaya koydukları için…
Türkiye parçalı ve çatışkan bir toplumdur; ortak normlarımız zayıf ama her birimizin siyasi hırsı kabarıktır.
Öteden beri nasıl dehşetli siyası kavgalar yapıyoruz, değil mi?
Bugün 6 liderin şahsında, tarih boyu çatışmış eğilimlerin bir araya gelmesi ülkenin geleceği için bir ümit yarattı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan “kimler kimlerle beraber” diyerek eleştiriyor. Evet, işte bunun için 6 lideri kutluyorum. Artık yüz yıllık hastalığımız “kimler” kavgasını bırakıp “ortak akıl, uzlaşma, kurallar ve kurumlar, kuvvetler ayrılığı” gibi kavramların öne geçtiği bir siyasi kültür seviyesine ulaşmamış lazım. Gelişmiş ülkelerde olduğu gibi.
SİYASİ GANİMET!
Bizde koalisyonlar, bazı istisnaları olsa da genelde kavgalı ve başarısız oldu. Temeldeki sebep, partilerimizi “bizim kabile” gibi gören siyasi kültürdür. Koalisyon dönemindeki tabloyu Kemal Derviş şöyle eleştirmişti:
“Bir kamu bankası bir partiye bağlı, öbür kamu bankası başka partiye bağlı, böyle bir düzen içinde artık gidemeyiz. Bugün sıkıştık, bunalım oldu, 3 ay idare edelim, sonra eski düzene dönelim değil. Kökünden halletmemiz lazım.” (Basın, 17 Mart 2001)
Kökünden halletmenin yolu Merkez Bankası’nın bağımsızlığıydı, bağımsız denetleme ve düzenleme kurumlarıydı, Sayıştay denetimiydi, kurallı piyasa ekonomisiydi, Meclis denetimiydi...
Ama yaşayarak gördük ki, tek parti ve hele de “tek yetkili” sistemlerde bu defa bütün kamu bankaları, YÖK gibi bütün kamu kurumları, HSK gibi yargı yönetimleri tek partiye bağlanıyor.
Seçim zaferlerinin “ganimet”i kurumları, kamu kaynaklarını, rantları, ihaleleri, hatta memuriyetleri “biz”im ele geçirmemiz oluyor!
GÜÇLENDİRİLMİŞ KURUMLAR
Artık siyasi güç kavgaları yerine, kurallara göre işleyen, güçlü kurumlara dayanan, şeffaf bir hukuk devleti anlayışında birleşmek gerekmiyor mu?
Merhum Cevdet Paşa, idealini “devlet-i muntazama” diye tanımlamıştı… Yüz elli yılda çok mesafe aldık ama hâlâ çağın gerisinden gitmek her görüşten hepimizin ayıbıdır.
Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’de kuvvetler ayrılığı ve kurumlar güçlendiriliyor.
Meclis’te “Kesin Hesap Komisyonu” kuruluyor, başkanı mutlaka muhalefetin seçeceği bir isim olacak…
Yargı’da HSK’yı Meclis’teki iktidar blokunun ve partili cumhurbaşkanın belirlemesine son veriliyor. Hakimler ve Savcılar olarak Kurul ikiye ayrılıyor, siyaset Hakimler Kurulundan çıkarılıyor. Üyelerin belirlenmesi ve kaynakları çeşitlendiriliyor.
Merkez Bankası’nın bağımsızlığı Anayasa’ya konuluyor…
Hükümet krizlerini önlemek için, Almanya’da olduğu gibi, bir hükümete güvensizlik oyu vermenin ön şartı yeni bir hükümeti kurmak olacak…
NEDEN ÖNCE EKONOMİ?
Türkiye’nin çağımızda “muntazam devlet” yani “hukuk devleti” haline gelmesi en önemli sorunumuzdur fakat uzun vadelidir. Acil sorun, çöken ekonominin düzlüğe çıkarılması ve sağlıklı büyüme yoluna girilmesidir.
Tıpkı merhum Turgut Özal’ın “24 Ocak Kararları” gibi, tıpkı Ecevit döneminde Kemal Derviş’in “Güçlü Ekonomiye Geçiş” programı gibi teknik olarak çok iyi hazırlanmış, okuyan her ekonomistin ve finans kurumunun doğru bulacağı ayrıntılı bir program ortaya koymak şarttır.
İktidar yüzde 6-7 faizle dışarıya borçlanıyor! Yüzde sıfır küsur veya yüzde 1-2 gibi faizle dış kaynak ve yatırım sermayesi sağlamanın yolu, “güvenilir program” ve “güvenilir kadro” ortaya koymaktır.
Bu günkü iktidarın “faiz sebeptir” söylemi ve bir buçuk yılda üç defa politika değiştirmesi güvensizliği ve risk primini artırıyor: Naci Ağbal ve Lütfi Elvan’la “reform ve acı ilaç”, sonra başka isimlerle “rekabetçi kur” ve ondan sonra da “liralaşma” politikaları! Yarın ne?..
Sayın liderler; Kılıçdaroğlu, Babacan, Uysal, Davutoğlu, Akşener ve Karamollaoğlu… “Yarının Türkiye’si için Mutabakat Metni” ile tarihi bir adım attınız; bunun onurunu hak ettiniz. Fakat daha büyük vebaliniz var: 1980 ve 2001’deki gibi güvenilir bir “ekonomik program” ve ekonomiyi düzlüğe çıkarabileceklerine dünyanın inanacağı “kadro”yu halkın önüne koymak.
Bu olmadan, hiçbir şey başarılamaz.
Yazarlar
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları












































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
12.11.2025
11.11.2025
9.11.2025
7.11.2025
5.11.2025
4.11.2025
2.11.2025
31.10.2025
29.10.2025
28.10.2025