Vedat Bilgin

Dolarizasyon sorununu çözmek!
21.12.2018
770

 Dolarizasyon sorunu Türkiye’nin istikrarlı bir biçimde kalkınmasını sürdürmesinin önünde aşılması gereken bir engel olarak durmaktadır. Doların uluslararası para/değer birimi olarak kabul edildiği zamandan bugüne geçen süre içinde, enerji kaynaklarına yani petro-dolarlara sahip ülkeler dışındaki ‘kalkınmak isteyen’ hemen hemen her ülke bu sorunla zaman zamana karşılaşmıştır. Milli paraların istikrarlı bir değere sahip kılınması, popülist maksatlarla aşırı değerli veya değersiz kılınması dolar etkisinin ekonomiler üzerinde spekülatif hareketler oluşturmasına sebep olduğu unutulmamalıdır.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın muhtelif uluslararası zeminlerde dile getirdiği ve bizzat uygulamaya soktuğu ‘milli paralarla ticaret yapılması’ fikri bu sorunun çözülmesi için bir çıkış yolu olarak duruyor. Bilhassa ‘Amerikan Yüzyılı’ diye ifade edilen dünya sistemindeki ABD’nin hegemonya kaybı yaşandığı bir zamanda, bu yaklaşımın giderek yaygınlaşması beklenmelidir.

AMERİKAN YÜZ YILI

Bugün doğrudan doğruya bu sorunun da aşılmasına katkı yapacak bir başka hamlenin uygulanmaya konulduğuna şahit oluyoruz. Dolara/avroya ve altına endeksli devlet tahvilleri uygulamasının devreye sokulmasının piyasalarda hem bir tasarruf etkisi yaratmasının hem de dolarizasyonu sınırlandırıcı etkisinin olacağını tahmin etmek gerekir ki, bu aynı zamanda ekonomiye duyulan güveni artıracak bir başka etki de yaratacaktır.

Ekonomi Bakanı Albayrak yönetiminde uygulamaya konulan Yeni Ekonomi Politikalarının bu uygulamalarla birlikte dış ticaret hadlerinde düzelmeyi sağlayan ilk neticelerden sonra dolarizasyon konusunda da uzun dönemde de kalıcı neticelerinin olması beklenmelidir. Türkiye gibi kalkınmakta olan ülkelerin en önemli sorunlarından birinin dış kaynak yani döviz problemi olduğu bilinen bir şeydir. Doğal kaynak ya da petrol gibi enerji ihracatçısı olmayan bir ekonomi bakımından bu sorunun aşılmasının tek yolu ‘ihracata dayalı’ bir büyüme stratejisine geçmek, büyümeyi bu yoldan gerçekleştirmektir.

Bunun kolay bir şey olmadığı açıktır fakat hiç kimse imkansız olduğunu söyleyerek ‘çıkmaz sokağı’ işaret etmeye çalışmasın çünkü bunu başaran örnekler mevcut olduğu gibi teorik olarak da doğru olduğu zaten bilinmektedir.

BÜYÜME SİYASETİ

Kimse ‘ithalatta dayalı büyümeyi’, dövizde gerçekçi olmayan fiyatlara sürdürülemez olan yanlışı savunmasın. Türkiye bugün dünya konjonktüründe yaşanan resesyonu dikkate alarak mutlaka ama mutlaka ‘ihracata dayalı büyüme stratejisini’ sürdürecek bir para ve döviz politikasını takip etmek zorundadır. Çünkü dış ticaret hadlerindeki sorunu, cari açık ve dış borç sorununu aşmanın ve büyümenin başka bir yolu yoktur.

Kısa vadede ithalattaki daralmanın bazı sektörlerdeki negatif etkilerini görmek, sanayi üretiminde düşüşe yol açmasına şahit olmak şaşırtıcı olmamalıdır fakat sürecin uzun vadede sanayide canlanmaya kısaca ‘istihdam yaratan bir büyümeye’ yöneleceğini tahmin etmek zor değildir. Doğru yolda yürümeye ısrar etmek hedefe varmak demektir.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar