Zekeriya Kurşun
20 Kasım 1979 sabahı beklenmedik bir hadise olur. Müslümanlar sabah namazını eda etmeye niyetlenecekleri sırada, içinde en küçük bir münakaşanın bile haram sayıldığı Ka’be’de, silahlar patlar. Sonradan adının Cuayman el Uteybî olduğu öğrenilen bir kişinin liderliğindeki grup, Suud ailesinin şeriattan ayrıldığı ve “mehdinin zuhur ettiği” gerekçesi ile Kabe’yi işgal ettiğini ilan ederek el Kahtanî adındaki mehdilerine biat isterler. Günlerce süren işgal, Suudi kuvvetleri, Pakistan birlikleri ve nihayet görünüşte Müslüman olmuş (yapılmış) olan Fransız anti-terör birlikleri ile sonlandırılır. İsyancıların bir kısmı operasyonlarda bir kısmı da hemen akabinde yargılanarak ortadan kaldırılır.
Bu büyük hadise hafızalara kazınır. Üzerinde makaleler kitaplar yazılır. Ama işin hakikati hep gizli kalır.
Bütün dünyada infial yaratan işgal, Beyrut’ta el Hedef dergisinde yapılan bir basın toplantısında da tartışılır. O basın toplantısından çıkan Suud asıllı bir gazeteci, yazar, fikir adamı ve aktivist aniden ortadan kaybolur. Bir süre sonra hadise de, gazeteci de unutulur. Tâ ki, Cemal Kaşıkçı’nın kaybolmasına kadar.
NASIR ES- SAİD’İN UNUTULAN HİKAYESİ
Nasır es Said’in ünü, doğudan-batıya bütün Arap dünyasında, hatta Avrupa mahfillerinde bile yayılmıştı. O, Suud hanedanının en önemli muhalefet merkezlerinden biri olan Hail’de, doğmuştu. Çocukluğu, Reşidi hanedanının nasıl ortadan kaldırıldığına dair hikayeleri dinleyerek geçmişti. Olsun. Reşidi Emirliği ortadan kaldırılmış ama nihayetinde Abdülaziz b. Suud büyük bir devleti, Suudi Arabistan’ı kurmuştu. Üstelik ülkede petrol keşfedilmiş ve Amerikalılar da II. Dünya Savaşı’nın sonunda petrolü işlemeye başlamışlardı.
Arap yarımadasında beklenen değişimin sağlanacağının düşünen bütün muhalifler mızraklarını saklamışlardı. Çöllerin özgür çocuğu Nasır da 1947 yılında petrol bölgesi olan Zahran’a giderek ARAMCO’da çalışmaya başladı. Ama burada modern kölelik ile tanıştı. İşçilerin nasıl gayri insanı şartlarda çalıştırıldığını gördü ve isyan etti. İş arkadaşlarını organize etti. Grevler yaparak daha insani şartlarda çalışma koşulları sağladı. Nasılsa bedevidir denilen ve insan muamelesi görmeyen işçiler, Nasır es Said’in isyancı duruşu sayesinde kısmen rahata kavuştu.
Ancak, Nasır es Said mimlenmişti.
Aynı sıralarda Mısır’da devrim olmuş, Nasırizm dalgası her yerde yankılanmaktadır. Krallık bu durumu kendisi için bir tehdit olarak algılamakta ve Nasırcılara göz açtırmamaktadır. Fakat bugünkü gibi revaçta olan Filistin meselesine karşı ses çıkaramamaktadır. İşte Nasır da işçi arkadaşları ile Filistin davasını desteklemek ve kısa bir süre önce kurulan İsrail devletinin bölgede nasıl bir tehdit oluşturacağını anlatmaya girişerek, ilk ciddi hatasını (!) yapacaktır. Derhal tutuklanacak ve şartları çok ağır olan Ahsa hapishanesine konulacaktır. Bir süre sonra mesele unutulacak ve zaten yargısız hapiste tutulan Nasır da serbest bırakılacaktır.
Doğduğu yere dönen Nasır, Kral Abdülaziz’in yerine geçen yeni Kral Halid’ten daha fazla özgürlük, daha fazla insan hakları ve anayasal düzene geçmesini talep eder. Bunları kralın Hail’i ziyaretinde yüzüne karşı açıkça söyler. Talepleri yerinde ve doğru olsa da bir muhalifin ağzından çıkması Kral Halid’i rahatsız eder ve bir süre sonra tutuklanmasını emreder.
SUUDİ ARABİSTAN DIŞINDA MUHALEFET
Artık kaçış zamanıdır. 1956 yılında, hürriyetçilerin yurdu olarak bilinen Mısır’a gider. Burada Nasır’ı sevme özgürlüğü kadar, Suud hanedanına da muhalefet yapma özgürlüğü vardır. O da ikincisini seçerek, Arapların Sesi Radyosu’nda Suud yönetimini eleştiren programlar yapar. Ancak burada da baskılara maruz kalınca, Güney Yemen’e geçip muhalefetini oradan sürdürür. Fakat Yemen’de uzun süren iç savaşlar ve Yemen konusunda Suud-Mısır anlaşması onu buradan da kaçmaya ve Şam’a yerleşmeye mecbur eder. Bir süre sonra da Şam’dan Beyrut’a geçerek fikirlerini buradan neşretmeye çalışır.
Bu sırada ikinci büyük hatasını yapar. Suud Hanedanı Tarihi’ni (Tarihu Âl-i Suud) yazar. Kitabında, bütün imkanlarına rağmen Suud yönetiminin Filistin konusuna hassasiyet göstermemesini eleştirir. Yaptığı eleştiriler yenilir-yutulur cinsten değildir. Suud hanedanının aslının “Yahudi” olduğunu iddia eder. Tarih usulü bakımından tartışmaya açık ve içinde hatalar olan bu kitap, tabii olarak Suudi yönetimi tarafından yasaklanır ve bütün dünyadan toplatılır.
Bu psikolojinin baskısı altında Nasır Said, el Hedef Dergisindeki basın toplantısında, fikirleri ile hiç uyuşmadığı Cueyman takımının Suud hanedanını hedef aldığı belli olan Kabe baskınına destek verdiğini ima eder. Bu da onun son büyük hatası olur.
KAYBOLAN GAZETECİLER
Nasır el Said, toplantıdan ayrılıp, bürosuna giderken ortadan kaybolur ve bir daha kendisinden haber alınamaz. Hadise bir süre gündemde kalır. Herkes, eski Sovyet büyükelçiliğinin de olduğu çok korunaklı sokaktan yürürken nasıl kaybolduğunu merek etse de bugüne kadar cevabı bulunamaz. Tıpkı gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın çok güvenli bir şehrin en nadide yerinde olan Suudi Arabistan Konsolosluğu’na girip kaybolması gibi.
O tarihteki Beyrut Suudi Arabistan büyükelçisi ile yakınlıkları bilinen el Fetih örgütünün bürosu da Nasır’ın geçtiği aynı güzergahta yer alması birçok spekülasyonlara sebep olsa da geçen zaman her şeyi unutturur. Geriye sadece Nasır el Said’ın fikirleri ve tek-tük özel kütüphanelerde yer alan kitabının ilk baskısı kalır.
Ama bu sefer böyle kalmamalı, dünya gerçekle yüzleşmelidir.
Yazarlar
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
1.02.2019
18.03.2019
18.02.2019
4.02.2019
10.01.2019
3.02.2019
17.12.2018
22.11.2018
12.11.2018
18.10.2018