Kemal CAN
İki hafta önce Medyascope’taki “Bitmeyen CHP tartışmaları” yazısında, “Son günlerin gündem başlıklarında yine CHP üst sıralarda ve yine CHP içinde veya CHP üzerinden hayli sert bir mücadelenin başladığı anlaşılıyor. Aslında işin özeti, uzunca bir süredir hemen hemen bütün siyasi aktörlerin CHP’ye yaptırabildikleri ya da CHP’deki etkileri üzerinden güçlerini test ediyor olmaları” demiştim. İki haftadır ve özellikle son günlerde yaşananlar, bu konuda hareketliliğin sürdüğünü ve özellikle iktidarın yeni bir atak içinde olduğunu gösteriyor. Hem bir süredir duraksamış “19 Mart” operasyonları çemberi genişleterek yeniden başladı hem de “zayıf halkalara” atılmış kancalar transferlerle sonuçlandırılıyor ve bunun bir dalgaya çevrilebileceği söyleniyor.
Bu yeni atak, birkaç hareketliliğin kesiştiği, çeşitli alanlarda yeni tartışma başlıklarının açıldığı ilginç bir konjonktürle de örtüşüyor. Malum “süreç” ve “komisyon” gündemi hala hayli canlı. Önce Bahçeli ardından Fethi Yıldız “19 Mart” konusunda, “uzatmayın” uyarılarını ısrarla tekrar ediyor. Özgür Özel, bir takım yargı mensuplarının ve avukatların karıştığı rüşvet (kayırma) tezgahlarını ve “İBB Borsası” iddialarını gündeme taşıdı. Bu iddialar, iktidar içindeki çıkar grupları arasında küfürleşmeye varan atışmaları tetikledi. İmamoğlu, adaylık stratejisini oluşturmak için önce ofis ve sonra da bir dil kurmaya çalışıyor, meydanlarda başka bir nabza cevap gerekiyor. CHP beş aydır sürdürdüğü direnci yükseltecek yeni atağı hala bulamadı. Hakan Fidan’ın uzun bir sessizliğin ardından Suriye’ye dair hamleleri ve sertleşen çıkışları dikkat çekiyor.
Tabanı değil tavanı “ikna” etmek
Yeni gelişmelerin, yukarıda sıraladığımız (aslında sayısı artırılabilecek) başlıklarından hangisiyle daha ilgili/ilişkili olduğu çok tartışmalı. Bu konuda çeşitli tezler ileri sürülüyor ve hepsinin haklı tarafları olabilir. Ayrıca bu atakların hepsinin ve bazılarının, iktidar içindeki hangi kanat veya ekipler tarafından, neyi tetiklemek için ya da neye cevap olsun diye yürürlüğe konduğu, iç gerilimlerle ilişkisi ile mutabakat zemini de spekülasyona gayet açık. Ancak her ne gerekçeyle her ne sonuç hesaplanarak yapılıyor olursa olsun, CHP’nin yine merkezde olduğu çok açık. İktidar, çok uzun süredir kamuoyu oluşturmak, seçmeni ikna etmekle zaten hiç ilgilenmiyor. İktidar çevreleri ve Erdoğan; siyaseti, elitler arası bir alanda tutma gayretinde olduğundan hamleleri hep tavanı etkilemek (sıkıştırmak) için yapıyor. Bunun için de “içeriyi” kullanıyor.
“19 Mart süreci” kamuoyunu ikna etmedi, “turplar” hikayesinin seçmende iktidar lehine bir hareket yaratmadığı ortada. Böyle bir ihtimal zaten çok zayıftı ve bence asıl umulan bu değildi. CHP’nin üst katlarına, muhalefet profesyonellerine (yeni heveslilerine) doğru çıkıldıkça ise durum değişiyor. İktidar ataklarının çeşitli iç tartışmalara malzeme yapıldığı, partinin çizgi veya strateji mücadelesinde giderek daha çok kullanıldığını görüyoruz. Biraz genelleyerek söylersek, iktidarın yapıp ettikleri, muhalefet ve CHP tabanı tarafından pek dikkate alınmazken, tavanda ise olduğundan çok daha büyük anlamlar yüklenerek acayip bağlamlara oturtuluyor. Herkes kendi tezini iktidar adımlarını yorumlayarak anlamlı kılmaya çalışıyor. Olanlar elbette önemli, CHP’nin ve genel olarak memleketin karşı karşıya kaldığı saldırı çok ağır ama meselenin muhayyel niyetler ve ikincil etkileri üzerinden bu kadar çok kullanılması fazla abartılı.
Her zorlamayı kullanmaya teşne olanlar
İlk salvoyu “komisyon” tartışmalarında gördük. CHP’nin komisyona katılmasının iktidara meşruiyet kazandıracağını söyleyenler, işi “ihanet” suçlamasına taşımakta sakınca görmediler. Sanki bir şey olmamış da, bu komisyonla her şey çok kötü olacak. Mitinglere artık kimsenin gitmeyeceğini söyleyenler bile çıktı. (İmamoğlu’nun beyanları ve telkinlerinin açıkça komisyon lehine olduğu bilinmesine rağmen, angaje İmamoğlu fanları bile koraya solo performanslarla katıldılar) Şimdi iktidarın yeni hamlelerini de, haklı çıkmanın kanıtı olarak sunuyorlar. Kendilerinden o kadar eminler ki, bu haklılık iddiasının “meşruiyet” gerekçesini berhava ettiğini bile fark edemiyorlar. Komisyonun üçüncü toplantısında meşruiyet sağlandığı ve artık gereksiz hale geldiği için mi, iktidar yine saldırıya geçti? Yoksa aslında bu bağlantı zaten biraz fazla zorlama mıydı?
Diğer yandan Bahçeli ve MHP’nin çıkışları konusunda da, “bunları ciddiye almanın vebalinden” bahsedenler, bu konuyu en önemseyenin yine İmamoğlu olduğunu unutuyor, unutturuyor. Amacım verimsiz bir polemik açmak olmadığı için örnekleri çoğaltmayacağım. Buradaki asıl mesele, iktidarın muhalefete ama özellikle CHP’ye dönük sıkıştırma, çözme, zorlama hamlelerinin hala sonuç alabileceğine inanıyor olmasına sağlanan zemin. CHP yeterince sıkıştırıldığında, mutlaka bir yerlerinden ses veriyor. Ya çürük halkalar kopuyor ya zayıf noktalar patlıyor ya da bu sıkıştırmayı iç baskıya çevirecek odaklar hemen harekete geçiyor. Üstelik bunların önemli bir kısmı organize ekipler ya da büyük kumpaslar peşindeki insanlar olmayabilir. Böyle davranmanın, buralarda (CHP’de) adetten olduğunu düşünüp hızla intibak edenler de çıkıyor.
En kolay gidenlere bir bakınca…
Yazının başında hatırlattığım iki hafta önceki yazıda; CHP’nin her döneminde, gücünün üzerinde etki yaratmaya çalışan iki sağ cereyandan bahsetmiştim: “Kurucu ayarlar” ve değişmez misyon bekçisi ulusalcı-cumhuriyetçi kanat (Güven Partisi nüvesi) ile “Türkiye sosyolojisi” anlatısına yaslanmış liberal sağ ve genellikle sağdan transfer kadrolar. (Bir de duruma göre bunların argümanlarını ödünç alan veya bunlara argüman temin eden kişi ve gruplar var) Son yıllarda CHP medyasının -kimi zaman parlatılan kimi zaman gözden düşen- starları hep bu çevrelerden çıktı. CHP’nin çizgisi ve strateji tartışmalarının en keskinleri bu havuzdan geliyor. En sert muhalefet atakları, “gideriz ha” tehditleri, en yüksek suçlamalar bunların dilinde. Özellikle ilk grup, CHP’nin AKP’nin “siyasal İslamcı” taarruzlarına zayıf kalındığı suçlamasını bayrak yaptı ve popüler isimler üretti.
AKP dönemi için kısa ve “eksik” bir liste yapalım. Emine Ülke Tarhan, Öztürk Yılmaz, Muharrem İnce, Mustafa Sarıgül parti girişimleriyle listeye giren isimler. Metin Feyzioğlu, Mehmet Ali Çelebi, Hulki Cevizoğlu gibi kimi meslek örgütlerinde kimi medyada CHP kamuoyuna star olarak sunulan ve hatta genel başkanlık iddiasına kadar parlatılan ama soluğu AKP’de alanlar. Lütfü Savaş, Tanju Özcan gibi dönüşünden keramet beklenmiş olanlar. CHP içinde olmayıp “en kararlı Erdoğan muarızı müttefik sayılan” ama “plana sadakatini” içinde fazla tutamayanları listeye ekleyebiliriz. AKP’ye katılan Özlem Çerçioğlu’nun da bir zamanlar “topuklu efe” namıyla anılmasını hatırlayalım. Bu listeye bakıp pek çok ortak nokta çıkarmak mümkün. Ancak asıl büyük benzerlik, her dönemde bu isimleri köpürtmüş olanlar ve onları muteber yorumcu saymaya devam edenler.
İktidar baskısına çare ya da iktidara baskı
“Süreç”, “Erdoğan sonrası hesapları”, “Bahçeli’nin misyonu”, “iktidar içi çekişmeler”, “AKP’nin fabrika ayarcıları”. Bunların hiçbiri önümüzdeki günler için “iyimser” yoruma dayanak oluşturacak şeyler değil. Hatta kötümserliği besleyecek bir yeknesaklık potansiyeli taşıyorlar. Fakat aynı şekilde iktidarın hamleleri yani transfer edilen belediye başkanları, yeni operasyonlar, kaba pazarlığa çevrilmeye çalışılan müzakereler de; karalar bağlanacak, birbirini suçlayarak tatmin olunacak asıl meseleler haline gelmemeli. En azından köprüden önceki çıkış buralarda değil, eğer kaçtıysa da çok daha gerilerde bir yerde. Birçokları miladı 19 Mart’a koyuyor olsa bile, bu iş çok önceden başladı ve neredeyse düzenli bir salınımla ilerliyor. İktidar hamlelerinin gerekçesini merak bile etmeyenler (hatta konuşanları suçlayanlar) şimdi bu hamleler üzerinden çizgi tayin etmeye kalkıyor.
Muhalefeti, iktidar ataklarına verdiği cevaplar ve muhtemel hamlelere karşı geliştireceği stratejiler üzerinden -daha kuvvetlisi olsa bile pek işe yaramayacak- “baraj veya tepki siyasetine” geri itmeye neden olacak yaklaşımlar, yine fazla öne çıkmış durumda. Galiba asıl sorun da burada. Çerçioğlu’nun gidişine ihanet veya kayıp diye bakmakla, arınma ve hafifleme diye değerlendirmek bambaşka düşünme disiplinleri. Aynı şekilde iktidarın niyetini anlamaya çalışmaktan vazgeçmemekle, onun yaptığı ve söylediği her şeyi -üçlü ittifak gibi- doğru kabul ederek pozisyon almak da öyle. Dolayısıyla CHP’nin önünde bu taktik atakları savuşturmaktan daha önemli ve daha eski bir mesele hala yerli yerinde duruyor: İktidarın anti-siyaset hamlelerine karşı, siyasetin araçlarını kullanarak sahici ve bunaltıcı baskı yaratmanın yolunu (yollarını) bulmak. Direncin kuvvetli ve dayanıklı olmasıyla avunarak ilerlenecek mesafe giderek kısalıyor çünkü. Hamle- baraj, karşı hamle-karşı baraj ve yeni hamle kısır döngünden yeni bir siyasi hareketlilik çıkarmak da imkansız.
Yazarlar
-
Taha AkyolTürk-Rus-Çin ittifakı? 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERBolsonaro’nun tarihi mahkûmiyeti 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDemokrasinin içerideki ve dışarıdaki dinamikleri 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayÇin yoksulluk tuzağından nasıl çıktı? 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTektonik Kırılmalar: Liberalizmin Tasfiyesi ve Müslümanlar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZCHP’liler için bir seçimlik başarı mı, Türkiye’nin demokratik dönüşüm mü? 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUMuhalefet farkında mı? 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKültürel hegemoni savaşı: Türkiye’ye bak, Amerika’nın geleceğini gör 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞUR“Bize bir ömür daha lazım…” 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖzgür Özel ve siyasi drama… 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanTopunuz bir İspanya Başbakanı kadar olamadınız... 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciKalıcı fakirlik ve pahalılık 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRCHP’ye kayyım davasında AK Parti’nin eli var diyen yok ki… 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUDünyayı çılgınlar yönetiyor; akıllı olmak gerek… 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENYeni Diyanet İşleri Başkanı 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluZeytine ağıt 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunStalin ‘Huzur Türklükte’ demiş! Cidden mi? 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBaşkan’ın bütün akbabaları aşkına 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTeflon siyaset 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu Ergilİç Sömürge: Gücün İçeriye Yöneldiği Karanlık Düzen 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRAltın ve boksit madenleri, elektrik, kahveci… Yeni bir el koyma mı geliyor? 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANTürkiye kötüye gidiyorsa AKP’nin oyu neden yüzde 30 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “Al sana misilleme”… 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEskinin Öldüğü, Yeninin Henüz Doğmadığı Bir Dönem.. 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞ“BACASIZ SANAYİ” ALARM VERİYOR… 15.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluHukuksuzluktan daha pahalı bir nesne yok 15.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNSınırsız küstahlığın sınırları; acziyetin sınırsızlığı 15.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANGerilimle yönetmek ya da gerilimi yönetmek 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKKıyamet saatini durdurmak 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalCharlie Kirk cinayeti ve ‘radikal sol’ 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’nin diğer dertleri… 10.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUTürkiye’nin Kürt Sorununu çözecek yaklaşım neden Suriye’de uygulanmasın? 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞGürsel Tekin konusunun pek konuşulmayan tarafı 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'nin umudu eğitim: Cumhuriyet’in en önemli başarısı, bugün sınav usulsüzlüğü ve fırsat eşitsi 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞCassandra Çığlığı* 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKParti kapatma! Kayyum veya emanetçi ata yeter… 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezHangisi doğru? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇKudüs, ey Kudüs! 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
17.08.2025
17.08.2025
17.08.2025
21.07.2025
6.07.2025
30.06.2025
27.05.2025
6.04.2025
23.02.2025
16.02.2025