Kemal CAN
Yerel seçimde ittifak yapılmayacağını açıklayan Bahçeli ve Erdoğan'ın grup konuşmalarının salonda bulunan taraftarlarınca coşkulu alkışlanması, seçmende de benzer bir etki yaratacağının kanıtı sayılabilir. Yeni durumun her iki parti taban ve teşkilatlarında nisbi bir rahatlamaya neden olması yüksek bir olasılık. Fakat bu erken rahatlamanın özellikle AKP açısından bazı merkezlerde oluşacak sayısal sıkıntılara nasıl yansıyacağını kestirmek kolay değil.
22 Ekim 2018’de TBMM grup toplantılarında Bahçeli ve Erdoğan’ın konuşmaları, bundan sonra gelişmeler nasıl ilerlerse ilerlesin artık yeni bir dönemin açıldığını gösteriyor. Yerel seçimde bir ittifak arayışında olmayacaklarını söyledikten sonra, “Cumhur İttiffakı devam ediyor” diyen Bahçeli ile “Cumhur İttifakı’nı millet kurdu” diyen Erdoğan, siyasi tablodaki bloklar açısından şimdilik bir değişim olmayacağını işaret etse de, her şeyin aynı kalması kolay değil. Bahçeli’nin yerel seçim dışında meclis çalışmalarında da AKP’nin işinin zorlaşabileceğini ima etmesi boş tehdit gibi durmuyor. Bunun ciddileşmesi, AKP’nin an itibariyle -meclisteki sayısal denge açısından- bir azınlık iktidarına dönüşmesi demek. Bu durumda, Cumhur İttifakı’nın devamı, bir siyasi birlikteliğe değil, bir ideolojik ortaklığa karşılık gelir ama onun da sürdürülmesi çok güçleşir.
Cumhur İttifakı’nın devam ettiği şeklindeki kafa karıştırıcı açıklamanın elbette farklı okumaları yapılabilir. Ancak, Bahçeli’nin siyaset tarzı ve şimdiye kadarki performansı dikkate alındığında, bu çıkışın bir mizansen olarak yorumlanması pek doğru değil. Bahçeli’nin açıklaması ve Erdoğan’ın “İttifakı millet kurdu” sözleri, Cumhur İttifakı’nı kim temsil ediyor tartışmasının uzantısı gibi duruyor. Bahçeli, Erdoğan’ın “yanlıştan dönerek” müracaat ettiği yerli-milli blokun ve “devlet refleksinin” asli temsilcisi olarak kendisini tarif ediyor. Zaten aksi takdirde yıllardır sürdürdüğü pozisyonun açıklamasını yapması da imkansız hale gelir. Buna karşılık, ülkenin kaderi ile kendi iktidarını özdeşleştiren Erdoğan’ın yerli-milli olmayı iktidarının sürmesi şartına bağlayan üstenci dili yükseliyor. Dolayısıyla, ortaya konulan restleşme, Cumhur İttifakı’nı kimin temsil ettiği ve aslında kimin ayrıldığı tartışmasını bilinçli olarak açıkta bırakıyor. Her iki taraf da, “devam ediyor” dese de devam edenin ne olduğu veya olacağı tartışmaya açık.
İTTİFAKIN RUHU İDEOLOJİK ÇİMENTOSU SİYASİYDİ
Gayri resmi olarak 7 Haziran 2015 sonrasında kurulan, 16 Nisan 2017 Referandumu’nda sandıkta test edilmek üzere resmileşen Cumhur İttifakı, hem oluşma gerekçeleri, hem de üzerine oturduğu ihtiyaçlar açısından daha başlangıçtan dengesiz bir birliktelikti. Ancak paradoksal olarak, bu ihtiyaçların ve zeminin dengesizliği, aynı zamanda ittifakın sürekliliğini garantileyen bir çimento işlevi görüyordu. Her iki tarafın zayıflık ve mecburiyetlerden doğan ihtiyaçları, dengesiz ama güçlü ve sıkıntılı ama sonuç alan bir birlikteliği mümkün kıldı. Her iki tarafta da oluşan alerji alınan sonuçlar hatırına hazmedilebildi. Kültürel olarak aynı kimlik alanındaki son derece heterojen ve kendi içinde de gerilimli çoğunluğun birlikte durabilmesi sağlandı ama toplumsal olarak hegemonik bir kopuş -örneğin yüzde 60’ları zorlayan ezici bir sonuç- oluşmadı. Tam tersi iddia edilse de, ittifakın ana karakteri ve devam etmesini sağlayan asıl motivasyon ideolojik ortak paydadan çok, siyasi ihtiyaçlar oldu.
Cumhur İttifakı’nın en etkili zaferi sayılan 24 Haziran seçim süreci de, aslında bu birlikteliğin siyasi zeminindeki çatlaklarını ve risklerini çok daha görünür hale getirdi. Seçim öncesinde başlayan ve uç veren bazı tartışmalar, seçim sonuçlarıyla daha belirgin hale geldi. Oluşan siyasi tablo, sayısal olarak katılaşmış, donmuş gibi algılansa da dengesizliğin artığını gösterdi. İktidarın konjonktürel etkilere bağlı kırılganlığı da giderek yükseldi. İlk bakışta, muhalefeti önemli bir yılgınlığa itebilmiş olan iktidar, bir “siyasi istikrar” güvencesi elde edemedi. Pragmatik öncelikler ve karşıtına göre biçimlenen ideolojik ortaklıklar, yarattıkları avantajlar kadar oluşturduğu riskleriyle de hissedilir hale geldi.
24 Haziran’da, bütün iddiaların veya öngörülerin aksine, ittifakın mecburiyet dengesinin MHP lehine, AKP aleyhine değiştiği ortaya çıktı. Erdoğan’ın başkan olmasının da, başkan kalmasının da ittifaka bağlı olduğu görüldü. Yine sanılanın aksine, MHP’nin AKP’den hatırı sayılır oy çalmaya başlaması ve eğilimin bu yönde devam edeceği açıkça ölçüldü. Bahçeli’nin yerel seçim stratejisi kurarken “yeni rejimin” devamı için ittifak zorunluluğuna yaptığı vurgu da, bu mecburiyetin altını Erdoğan için rahatsız edici biçimde çiziyordu. Yine iddiaların tersine, seçim sonrasında MHP’ye ihtiyaç duymayacak bir Erdoğan’dan çok, riskli alanı geçip elini biraz daha rahatlatmış bir Bahçeli vardı. Seçim usulsüzlüklerinde güvenlik bürokrasisinin oy kaymalarının adresi olarak AKP’yi değil MHP’yi tercih etmesi bile bu anlamda önemli bir gösterge sayılabilir. Bir başka önemli mesele de, başta ekonomik kriz olmak üzere önemli sorun alanlarında iktidardan kendisini ayrıştırabilme imkanının, MHP açısından daha önemli bir parametre haline gelmesi.
ZARAR VEREN İTTİFAKTAN KAÇMAK
Erdoğan’ın yıllardır süren iktidar hikayesinde çok kez oluşmuş ve dağılmış ittifaklar var. Birbirinin tam karşıtı güçler ve çizgilerle ittifaklar kurabilmiş ve aynı hızda ortak değiştirerek gücünü korumuş veya artırmış bir siyasetçi Erdoğan. Hemen bütün ittifaklarında da, hem iktidar gücü hem de siyasal desteği açısından aleyhine işaretler belirdiğinde tereddütsüz hamle yapan ve yapmak zorunda olan bir tarz bu. AB sürecinde de, çözüm sürecinde de, cemaat ile işbirliğinde de hep aynı kronolojiyi izledik. Gücünü artırmaya, alanını genişletmeye yaradıkça ittifakların belirleyiciliğine -bazen fazlasıyla teslim olma pahasına- rıza gösteren Erdoğan, siyaseten güç kaybının işaretlerini aldığı anda yeni arayışlara başlamayı hiç geciktirmedi, sinir uçlarına dokunmaktan, masayı devirmekten kaçınmadı.
Yerel seçim gündemi ve MHP’nin af teklifi etrafında başlayan tartışmalarda Erdoğan’ın siyaseten zarar görmeye başladığını hissettiğinin işaretlerini gördük: “Önerilen formüller siyaseten olacak işler değil”, “Ben aday çıkarmamayı teşkilatıma anlatamam”, “Taban küserse toparlamak çok zor olur”, “24 Haziran’da bazı sıkıntılar olduğunun işaretlerini aldık”. Bu sözler, müdahale edilmesi gereken bir durumun olgunlaşmaya başladığını gösteriyordu. Ardından, Bahçeli’nin ittifakı zorlayan, AKP’ye mecburiyetini hatırlatan çıkışları geldi. Erdoğan da, af ve yerel seçim üzerinden karşı ayar vermeyi denedi. Anlaşılan ikili görüşmelerde oluşan hava da, Erdoğan’ın ittifakla ilgili kanaatinde endişelerinin daha belirleyici hale geldiğini gösterdi. En azından devam eden süreç Bahçeli’nin böyle düşünmesine yol açtı.
İPLER NASIL KOPTU?
Böylece, Bahçeli beş yıldır yaptığı gibi siyaset gündemini tamamen değiştiren hamlelerden birini, ilk hareketi muhataplarına bırakmadan erkene aldı. Erdoğan’ın, zararsız ve kontrollü gördüğü -daha önce de kullandığı- af meselesindeki tartışmayı yükseltmesi, Bahçeli tarafından sert karşılandı. Ömer Çelik eliyle yapılan tevil gayreti de, Bahçeli için “eşit” hatta üstün ortak olarak kabul edildiğini göstermeye yetmedi. Daha önce “af ayrı konu, ittifak ayrı” diyen, İstanbul’da aday çıkarmayacağını peşinen açıklayan, Ertuğrul Özkök ile yaptığı röportajda “seçimde tak, tuk, tuk yaparız” diyerek sadece toplam oy oranının görünebileceği bir sonuca razı olabileceğinin işaretini veren Bahçeli, “bu iş bitti” dedi.
Bahçeli’nin ardından konuşan Erdoğan da, daha önce yükselttiği tartışma argümanlarından fazla geriye gitmeden resti görüp, “herkes kendi yoluna” dedi. Konuşmasına öğrenci andı meselesi üzerinden milliyetçi cenderenin verdiği rahatsızlığı ima eden sözler eklemekten de geri durmadı. Erdoğan’ın MHP ile köprülerin atılıp atılmadığının tartışıldığı bir zeminde, Kürt politikasında bir yumuşama vehmini beslemeyi istediği düşünülebilir. Ancak hiçbir somut karşılık üretmeden hatta sürekli tersi uygulamalarla yıllardır yürüyen bu vehmin canlı kalmasından fazlasının işaretini vermedi. Böylesi sert bir manevrayı mümkün kılacak bir siyasal vasat olduğuna ve bunun Erdoğan’a nasıl bir sayısal telafi sağlayacağına ilişkin de güçlü veriler mevcut değil.
Yeni ittifak ihtiyacını nasıl karşılayacağı belirsiz olsa da, MHP ile ittifaktan artık zarar görmeye başladığına kanaat getirmiş Erdoğan’ı sıkıştıran bir başka mesele de, ekonomik kriz ve dış politika alanında manevra imkanlarının azalması. Dış düşman, beka davası, batı karşıtlığı gibi temalar siyasi olarak çok işe yarasa da, somut sorunların halli açısından fazla elverişli değil. Brunson meselesinden McKinsey olayına, uluslararası sermaye ilişkilerinden dış politik dengelere kadar pek çok alanda ittifak cenderesi hamle zorlukları yaratıyor. Yeni yönetim modelinin ihtiyaç duyduğu kadro derinliğini üretmekte zorlanan AKP’nin aşağıdan yukarıya doğru ilerleyen ve daha çok ilerleme istek ve istidadında olan ülkücüleri uzun süre durdurması da kolay görünmüyor. Ekonomi cephesinde de, zarar bölüştürme ve kayıptan koruma açısından taban daraltmak bir mecburiyet haline geliyor.
İTTİFAKSIZ SEÇİME DOĞRU
Yerel seçimde ittifak yapılmayacağını açıklayan Bahçeli ve Erdoğan’ın grup konuşmalarının salonda bulunan taraftarlarınca coşkulu alkışlanması, seçmende de benzer bir etki yaratacağının kanıtı sayılabilir. Yeni durumun her iki parti taban ve teşkilatlarında nisbi bir rahatlamaya neden olması yüksek bir olasılık. Fakat bu erken rahatlamanın özellikle AKP açısından bazı merkezlerde oluşacak sayısal sıkıntılara nasıl yansıyacağını kestirmek kolay değil. Örneğin İstanbul’da çok zayıf bir aday çıkarmayan MHP’nin, İyi Parti ve Saadet Partisi’nin 24 Haziran’da hareketlendiremediği memnuniyetsiz AKP seçmeni üzerinde nasıl bir etki yaratacağı önemli soru. Blok içinde kalarak parti değiştirme eğiliminin, AKP’nin oyunu kaybettiği ittifak desteğinden daha fazla etkilemesi ihtimali büyük. Bu, bazı merkezlerde hayli düşmüş olan muhalefet motivasyonunu da tetikleyebilir.
Bu yeni siyasi dengenin ölçüleceği ilk platform olarak yerel seçimler şimdi çok daha önemli hale geldi. Seçime kadar yeni bir ittifak alternatifi oluşturması zor görünen AKP’nin ekonomik kriz konjonktüründe tek başına tartıya çıkması, çok ihtiyaç duyduğu, hatta mahkum olduğu siyasi destek açısından önemli. Çünkü, iç ve dış güç merkezleri nezdinde Erdoğan iktidarını koruyan asıl kalkan sağlayabildiği oy desteği. Kendi seçmeninin önemli bir kısmını oluşturan zoraki desteğin devamı için de, yeni dengenin sayısal sonuçları şimdi daha önemli hale geldi. Bu açıdan bakıldığında, oluşan yeni durumun yerel seçimle sınırlı olmayan etkiler yaratacağı söylenebilir.
Yazarlar
-
Taha AkyolTürk-Rus-Çin ittifakı? 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERBolsonaro’nun tarihi mahkûmiyeti 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDemokrasinin içerideki ve dışarıdaki dinamikleri 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayÇin yoksulluk tuzağından nasıl çıktı? 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTektonik Kırılmalar: Liberalizmin Tasfiyesi ve Müslümanlar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZCHP’liler için bir seçimlik başarı mı, Türkiye’nin demokratik dönüşüm mü? 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUMuhalefet farkında mı? 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKültürel hegemoni savaşı: Türkiye’ye bak, Amerika’nın geleceğini gör 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞUR“Bize bir ömür daha lazım…” 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖzgür Özel ve siyasi drama… 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanTopunuz bir İspanya Başbakanı kadar olamadınız... 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciKalıcı fakirlik ve pahalılık 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRCHP’ye kayyım davasında AK Parti’nin eli var diyen yok ki… 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUDünyayı çılgınlar yönetiyor; akıllı olmak gerek… 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENYeni Diyanet İşleri Başkanı 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluZeytine ağıt 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunStalin ‘Huzur Türklükte’ demiş! Cidden mi? 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBaşkan’ın bütün akbabaları aşkına 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTeflon siyaset 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu Ergilİç Sömürge: Gücün İçeriye Yöneldiği Karanlık Düzen 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRAltın ve boksit madenleri, elektrik, kahveci… Yeni bir el koyma mı geliyor? 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANTürkiye kötüye gidiyorsa AKP’nin oyu neden yüzde 30 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “Al sana misilleme”… 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEskinin Öldüğü, Yeninin Henüz Doğmadığı Bir Dönem.. 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞ“BACASIZ SANAYİ” ALARM VERİYOR… 15.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluHukuksuzluktan daha pahalı bir nesne yok 15.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNSınırsız küstahlığın sınırları; acziyetin sınırsızlığı 15.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANGerilimle yönetmek ya da gerilimi yönetmek 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKKıyamet saatini durdurmak 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalCharlie Kirk cinayeti ve ‘radikal sol’ 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’nin diğer dertleri… 10.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUTürkiye’nin Kürt Sorununu çözecek yaklaşım neden Suriye’de uygulanmasın? 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞGürsel Tekin konusunun pek konuşulmayan tarafı 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'nin umudu eğitim: Cumhuriyet’in en önemli başarısı, bugün sınav usulsüzlüğü ve fırsat eşitsi 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞCassandra Çığlığı* 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKParti kapatma! Kayyum veya emanetçi ata yeter… 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezHangisi doğru? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇKudüs, ey Kudüs! 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
17.08.2025
17.08.2025
17.08.2025
21.07.2025
6.07.2025
30.06.2025
27.05.2025
6.04.2025
23.02.2025
16.02.2025