Kemal CAN
31 Mart’ta yerel seçim yapılacağı için doğrudan bir iktidar değişikliği ihtimali pek gerçekçi değil. Ayrıca -söz konusu bir genel seçim olsaydı da- muhalefetin bir iktidar alternatifi oluşturduğunu kendileri dahil söyleyen kimse yok. Fakat bu seçimin iktidarın meşruiyeti ve zafiyeti konusunda belirleyici olacağı tezi asıl olarak iktidar sözcüleri tarafından ısrarla dile getiriliyor.
Topu topu on gün kaldı. Seçimin ne kadar yaklaşmış olduğunu meydanlarda, televizyon ekranlarında yapılan konuşmalardaki ayarsızlıktan da anlıyoruz. Son düzlük, son hamle, son çare baskısı ağızlarla kulakların irtibatını iyice kesmiş durumda. Kimi kendi kurduğu stratejiyi mayınlıyor, kimi kurulan tuzaklara balıklama atlıyor. Bir tarafta, siyasi tercihi nedeniyle bir grup vatandaşın rehabilitasyona tabi tutulması ihtiyacından bahseden belediye başkan adayı, diğer tarafta aynı adayın seçilse bile bedel ödeyeceğini, seçildiği şehre de bedel ödettireceğini söyleyen Cumhurbaşkanı.
Mesnetsiz suçlamaların, dayanaksız ithamların, haksız etiketlemelerin giderek koyulaştığını, kara propagandaya, kirli siyaset diline daha geniş alanlar açıldığını görüyoruz. Sadece saldırırken değil, savunma yapılırken de hak-adalet, edep-adap ölçüsünün kalmadığını görüyoruz. Örneğin, iktidar sözcüleri ve medyası tarafından bir karalama kampanyasına maruz kaldığını söyleyen Mansur Yavaş, aynı sözcülerin ve medyanın HDP hakkındaki iddialarını tekrar etmekte bir sakınca görmüyor. İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, HDP ile yan yana durma “suçlamasını”, AKP’ye “sizin yüzünüzden 6 milyon oy aldılar” diyerek cevap veriyor. İçişleri Bakanı söylediklerinin doğru olmadığını yüzüne söyleyenleri karakola aldırıyor.
Seçimin iyice yaklaşmasını, seçmenin küskünlüğüne rağmen şimdiye beklendiği kadar yükselmeyen “seçim ne işe yarar?” tartışmasının yeniden canlanmasından da anlıyoruz. Özellikle Erdoğan’ın daha önce kayyım atanmış belediyeler için söylediği, “ellerinden tekrar alırız” tehdidini Ankara için de tekrarlaması meseleyi alevlendirdi. “Her şey boş, kazanmasa bile kazandım der, kaybetse bile kazananın elinden alır, onu yapamasa iş yaptırmaz” şeklindeki bir fikri zincir yine dolaşıma girdi. Birbiriyle tamamen çelişiyor olsa da, sandık manipülasyonu, seçimleri tanımama, seçime ihtiyacı olmama gibi argümanlar aynı iddianın içinde kullanılmaya başlandı.
Sezai Temelli ve Mansur Yavaş atışması da, zaten biraz netameli olan “ehveni şer” zorlanmasını, stratejik davranma sıkıntısını tazeledi. Kemal Kılıçdaroğlu’nun “HDP Genel Başkanı’nın ne dediği bizi ilgilendirmez” diyerek, kendi adayının söylediğinin ne kadar ilgilendirdiğine cevap vermemesi de pek başarılı bir savuşturma olmadı. Mansur Yavaş’ın pek hevesli biçimde içine atladığı tartışma, mevcut haliyle iktidarı kesmediği için, Hürriyet Gazetesi ve CNNTÜRK’e hazırlatılan yalan haberle köpürtülmeye çalışılması da “hakkıyla” kullanılamadı. Bu anlamda, acele harekete geçmeyen Ekrem İmamoğlu’nun, meseleyi üretilen yalan haberle karşılama becerisini not etmek gerek.
Muhtemelen bu siyasi tablo çok değişmeden hatta biraz daha sertleşerek devam edecek. “Seçim ne işe yarayacak?” tartışmaları da öyle. Kalan sürede, büyük bir boykot kampanyası, yeni muhalefet örgütlenmesi beklenmediğine ve muhalefet partilerinin herhangi birinde seçimden çekilme diye bir gündem olmadığına göre, verili durum üzerinden konuşmak gerekiyor. Konuyu hissiyattan, küskünlüklerden, kişisel tercihlerden biraz ayrıştırarak serinkanlı bir zemine oturtmayı deneyelim. “Seçim ne işe yarar?” tartışması iki ana eksen üzerinde yürüyor. Birincisi, seçimin iktidar değişikliğine yol açıp açmayacağı; ikincisi seçimin sayısal bir ölçüm değeri olup olmadığı. Her iki seçenek için de farklı uçlara savrulan “mutlak” kanaatler veya hangi oranda etki yaratabileceğine dair ayrışan değerlendirmeler mevcut. 31 Mart’ta yerel seçim yapılacağı için doğrudan bir iktidar değişikliği ihtimali pek gerçekçi değil. Ayrıca -söz konusu bir genel seçim olsaydı da- muhalefetin bir iktidar alternatifi oluşturduğunu kendileri dahil söyleyen kimse yok. Fakat bu seçimin iktidarın meşruiyeti ve zafiyeti konusunda belirleyici olacağı tezi asıl olarak iktidar sözcüleri tarafından ısrarla dile getiriliyor. Muhalefet ise, daha önceki seçimlerden farklı olarak “bu seçimde tamam” iddiasını kullanmıyor, hatta AKP seçmenindeki bir çözülme olasılığını zayıflatmamak için özellikle uzak duruyor. Mesele değişiklikten çok, iktidarı geriletme üzerine kuruluyor.
“Seçimle iktidar değişir mi?” sorusu en azından 31 Mart için güncel olmadığından tartışmanın ikinci ekseni, yani seçimlerin ölçüm değeri ve yaratabileceği artçı süreçler öne çıkıyor. İttifaklar, kazanırken kaybettirme stratejisi, hazım sorunları yaratan formüller, sonuç aldığı görülen veya bir işe yaramayan taktikler, iktidarı geriletme iddiaları da hep bu eksen üzerine kurulu: İktidar seçmenindeki konsolidasyonun gevşemesiyle, bunun sayısal sonuçlara yansıması; bazı önemli merkezlerde yerel iktidarın el değiştirmesiyle, iktidarın kaybedebilir olduğunun gösterilmesi. Kampanyaların gidişatında, iktidar sözcülerinin bu duruma daha fazla ihtimal verdiği veya veriyor gibi görünmeyi tercih ettiği izleniyor. Muhalefet tarafındaki kararlı itirazcıların bir kısmı, iktidarın böyle bir sayısal tabloya izin vermeyeceği, bir kısmı ise böyle bir tablo görülse bile bir sonuç yaratmayacağı fikrinde ısrarlı. Seçimlerin verdiği sayısal sonuçların hangi seçimden sonra “anlamsız” hale geldiğini, hangilerinin sayılıp, hangilerinin ne kadarının geçerli kabul edileceğini belirleyen tariflere pek ulaşılamıyor. Seçim usulsüzlüklerinin, üzerine konuşulan verileri hangi oranda bozduğu konusunda da, bunu bir inanç meselesi yapmaktan fazla çalışma yok. Hatta, aynı cümle içinde geçersiz kabul edilen seçimlerden ve yine o seçimde “aşılmış barajlardan” bahsedenler çıkabiliyor.
Bir iktidarın gücü, yaptıklarından, yapabildiklerinden, yapabildikleri karşısında gelişen direncin kuvvetinden ama en fazla da devam ettirebildiği toplumsal destekten takip edilebilir. Arkasında sayısal olarak ifade edilecek bir toplumsal destek olmaksızın veya buna ihtiyaç duymadan iktidar gücü kullanmanın mümkün olduğu rejimler, modeller mevcut. Fakat -bütün rejim değişikliği iddialarına rağmen- Türkiye’deki iktidar koalisyonunun meşruiyetini sandığa dayandırmaktan vazgeçmesi değil, yerel seçimleri bile referanduma dönüştürdüğü görülüyor. Muhalefet açısından da, bu restleşmenin politik olarak nasıl karşılanması gerektiği kritik soru: Seçimlerin mi, seçim sonuçlarının mı meşruiyet zemini olmaktan çıkartılması daha güçlü ihtimal, elde hangisinin araçları var ve an itibariyle belirleyici eğilim hangisine yakın.
Yine bir başka kritik soru, iktidar -ekonomik göstergelerde de olduğu gibi- zorlamalarla sayısal verileri gerçekte olduğundan ne kadar uzağa taşıyabilir? Olanı ne kadar lehine bükebilir? Hiç olmayan bir şeyi, var gibi gösterebilir mi? Seçimlerin sayısal verileri tamamen çöp müdür? Bu kritik sorulara verilecek cevaplarla ilgili çok sert tartışmalar açılması mümkün ama “boş ver gitsin” veya “içimden gelmiyor” şeklindeki kişisel tutumların siyasi tavır haline getirilmesi çok rasyonel durmuyor. Seçim kalıcı bir çözüm getirmeyebilir ama hiçbir şey göstermediği, gösteremeyeceği de fazla zorlama. Ayrıca, seçimin neyi göstereceği konusunun sadece iktidara bırakılması da pek akıllıca görünmüyor.
Yazarlar
-
Taha AkyolTürk-Rus-Çin ittifakı? 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERBolsonaro’nun tarihi mahkûmiyeti 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDemokrasinin içerideki ve dışarıdaki dinamikleri 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayÇin yoksulluk tuzağından nasıl çıktı? 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTektonik Kırılmalar: Liberalizmin Tasfiyesi ve Müslümanlar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZCHP’liler için bir seçimlik başarı mı, Türkiye’nin demokratik dönüşüm mü? 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUMuhalefet farkında mı? 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKültürel hegemoni savaşı: Türkiye’ye bak, Amerika’nın geleceğini gör 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞUR“Bize bir ömür daha lazım…” 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖzgür Özel ve siyasi drama… 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanTopunuz bir İspanya Başbakanı kadar olamadınız... 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciKalıcı fakirlik ve pahalılık 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRCHP’ye kayyım davasında AK Parti’nin eli var diyen yok ki… 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUDünyayı çılgınlar yönetiyor; akıllı olmak gerek… 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENYeni Diyanet İşleri Başkanı 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluZeytine ağıt 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunStalin ‘Huzur Türklükte’ demiş! Cidden mi? 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBaşkan’ın bütün akbabaları aşkına 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTeflon siyaset 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu Ergilİç Sömürge: Gücün İçeriye Yöneldiği Karanlık Düzen 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRAltın ve boksit madenleri, elektrik, kahveci… Yeni bir el koyma mı geliyor? 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANTürkiye kötüye gidiyorsa AKP’nin oyu neden yüzde 30 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “Al sana misilleme”… 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEskinin Öldüğü, Yeninin Henüz Doğmadığı Bir Dönem.. 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞ“BACASIZ SANAYİ” ALARM VERİYOR… 15.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluHukuksuzluktan daha pahalı bir nesne yok 15.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNSınırsız küstahlığın sınırları; acziyetin sınırsızlığı 15.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANGerilimle yönetmek ya da gerilimi yönetmek 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKKıyamet saatini durdurmak 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalCharlie Kirk cinayeti ve ‘radikal sol’ 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’nin diğer dertleri… 10.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUTürkiye’nin Kürt Sorununu çözecek yaklaşım neden Suriye’de uygulanmasın? 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞGürsel Tekin konusunun pek konuşulmayan tarafı 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'nin umudu eğitim: Cumhuriyet’in en önemli başarısı, bugün sınav usulsüzlüğü ve fırsat eşitsi 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞCassandra Çığlığı* 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKParti kapatma! Kayyum veya emanetçi ata yeter… 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezHangisi doğru? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇKudüs, ey Kudüs! 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
17.08.2025
17.08.2025
17.08.2025
21.07.2025
6.07.2025
30.06.2025
27.05.2025
6.04.2025
23.02.2025
16.02.2025