Kemal CAN
23 Haziran’dan sonra kameralar karşısına çıkmayan Erdoğan, Salı günü partisinin grup toplantısında seçim sonrasının ilk canlı yayınlanan konuşmasını yaptı. Kısa suskunluk sürecinin ardından yaptığı bu ilk konuşma, yeni yol haritasının ipuçlarını verebileceği varsayımıyla merakla bekleniyordu. Erdoğan’ın her konuşmasının çok önemli olduğunu iddia eden iktidar yanlısı medyayı bir kenara bıraksak bile, “şimdi ne olacak?” sorusuyla çok meşgul olan muhalefet çevreleri de ne söyleyeceğiyle çok ilgiliydi. 31 Mart sonrasında, herkesin Cumhurbaşkanı’nın her sözüne dikkat kesilmesi, konuşmalarında olan olmayan şifreleri çözmeye çalışması da bu yüzdendi. Açıkçası, bu konuşmanın beklenen işaretlerin görünmesi için fazla erken olduğunu, bu yüzden de fazla bir şey anlatmayacak genel bir konuşma olacağını düşünmüyordum.
Çünkü, çok yakında yapılacak G 20 zirvesi çevresindeki dış temaslar ve paralelinde iktidarın çeşitli düzeylerde yaşayacağı iç hesaplaşma yoklamalarının sonrasında ortaya çıkacak hasar tespitinin, asıl yol haritasını biçimlemesi daha olasıydı. Fakat -hasar raporunun ağırlığının şimdiden farkında olduğu için olsa gerek- Erdoğan, nasıl bir defansa hazırlandığını erkenden gösterme ihtiyacı duydu. “Yeninin” değil, “aynı” kalacak olanın işaretlerine yoğunlaştı.
Konuşmasına, “halka küsmeyiz (… ) Verilen mesajı alıp hatalarımızı düzeltiriz” diye başladı. Kampanya sırasında adını anmadığı İmamoğlu’nu tebrik etti ve merkezi yönetimin İstanbul’a hizmetinde bir duraksama olmayacağını söyledi. Ama konuşmasının devam eden kısmında, ne ders çıkartmış bir siyasetçi, ne düzelteceğini söylediğini hatalardan ne anladığını gösteren bir lider izledik. “Halka küsmem” derken -muhalefet liderleri üzerinden ifade ediyor gibi görünse de- “yaptıkları hizmetlerin” yeterli takdiri görmediğini söyleyerek “nankörlük” imasını tekrar etti. Hatta daha önce mitinglerde yaptığı gibi, dev ekrandan ideal sadık taraftarı gösteren görüntüler yayınladı. Sandık sonucuna video mesajla karşılık vermeyi denedi. “Hataları düzeltme” bahsinde de, başkalarının söyledikleriyle değil kendi tanımlarıyla hareket edecek güce sahip olduklarının altını çizdi. Beklenen -hatta geciken- kabine değişikliği için, grup toplantısından sonra soru soran gazetecilere, “dışardan” çok baskı gelirse bunu bile yapmayacaklarını söyledi. Yaşananlara ve önlerine gelecek sorunlara dair kurulan kronoloji ve nedensellik bağı, akıl yürütme biçiminde önemli bir değişiklik olmayacağını; sırf başkası söyledi diye hatada ısrar edilebileceğini söylemek de, siyasi kibirden pek geri gidilmeyeceğini gösteriyor. Durumu algılamakta, buna karşı siyaset kurmada bir yenilik olmadığı gibi, berbat iletişim stratejisi dahil çoğu şeyin aynen devam edeceği anlaşılıyor.
Medya ombudsmanı Faruk Bildirici’nin dün attığı bir sosyal medya mesajında şu satırlar yer alıyordu: “Neymiş efendim, 23 Haziran’da Cumhurbaşkanı Erdoğan’a kimler kaybettirmiş? Kimler onu yanıltmış? Anlayamıyorum. Seçim kazandığında Erdoğan’ın ‘büyük siyaset aklı’ övülmüyor muydu? Kaybettiğinde neden suç başkasında aranıyor da Erdoğan’ın hata yapmış olabileceği kabul edilmiyor?” Faruk Bildirici’nin sorduğu bu haklı soru, Erdoğan’ın ilk konuşması ile uygulamaya koyduğu “acil önlem paketinin” de özünü oluşturuyor. Çünkü, ne Erdoğan, ne Erdoğan’ı merkezi bir pozisyona yerleştiren iktidar koalisyonu, ne de bu iktidarın toplumsal desteğinin ağırlık merkezi, radikal bir değişim iradesi gösterebilecek, samimi bir yüzleşme yapabilecek durumda değil. Zaten tamamen yepyeni bir mesajla da karşı karşıya değiller aslında: Haziran 2013’de, Haziran 2015’de, Nisan 2017’de ve Haziran 2019’da gelen ve bir türlü alınmak istenmeyen mesaj aynı, en azından çok benzer. Mesaj her seferinde gayet iyi anlaşıldı ama verilen veya verilebilir cevap, “gereğini yapmak” yerine, “tehlikeye alınacak önlem” şeklinde realize oldu. Kısa vadeli idare etme becerisini başarı sayma, ardından tekrarlanan mesajlar ve yeni önlem paketleri birbirini izledi. İktidarın mesajlarla yaşadığı sorun, bir algılama meselesi olmaktan çok bir ilişki sıkıntısına dönüştü.
Çok genel anlamda ve biraz da kabalaştırarak söylersek; Merkez sağdan başlayarak en uca doğru hemen bütün sağ siyasi yapıların güçlü lider üreten ve onu abartılı biçimde koruyan bir yapıları var. Sağ popülizmin olmazsa olmaz özelliklerinden biri, liderlikle kurduğu, inşa ettiği ilişkinin gücü. Katı ideolojik yapılar dışında, son derece gevşek merkez sağ partilerde bile sürükleyici, özel yeteneklere sahip “efsane lider”, temel ihtiyaç. Yüksek oy desteği yaratan Menderes, Özal, Demirel, Erdoğan zinciri, aktörlerin büyük farklılıklarına rağmen, destek çevreleriyle ilişkileri bakımından benzerlikler taşıyor. (Konumuz olmadığı için merkez soldan başlayarak uca doğru ilerleyen sol siyasi yapıların ise, bu durumun tam tersi lider öğütme reflekslerine dikkat çekmekle yetinelim) Ayrıca, sağ siyasi çizgilerin çok sık müracaat ettiği popüler sembollerin kökeninden dolayı -çok hızlı ve şaşırtıcı manevralar yapsalar bile- neredeyse hiç değişmeyen, hep aynı kalan bir “davaya” ihtiyaçları var. İktidara gelirken çok kolay ve üstüne basarak kullandıkları “değişim” kavramı, iktidarda kalmanın veya karşılaşılan sorunlarla baş etmenin bir yolu olarak o kadar kullanışlı değil, hatta biraz tehlikeli. Önemli siyasi tıkanmaların ardından, önemli beklenti yığılmalarıyla buluşarak hızlı yükselişler yakalayan DP, AP, ANAP ve AKP örneklerinin hepsinde bu görüldü: “Değişim” iddiası ile gelip, değişemediği için biten hikayeler.
Erdoğan’ın problem kaynağı olarak tartışmaya açılması veya iktidarı korumak için önemli bir değişim başlatması, hem konjonktürel hem de yapısal nedenlerle çok kolay görünmüyor. İlk konuşmadan anladığımız kadarıyla, bununla yüzleşmek de istemiyor. Mesajın gereği değişimleri -yapmaya mecbur olsa bile- şimdiden bir vaat haline getirmeye pek yanaşmıyor. Çoğu iktidara yakın “eleştirel” yorumcuların iddia ettiği gibi, seçmenden gelen beklentiye güçlü bir cevap vermeyi tek seçenek gibi algılamıyor, buna mecbur gibi görünmeyi hiç istemiyor. Bu açıdan Erdoğan’ın, tıpkı 31 Mart sonrasında olduğu gibi bir kırılma eşiğinde olduğu söylenebilir. Yine, karşı karşıya olduğu sıkıntıyı/yenilgiyi kabullenerek yönetmeye çalışmakla, yokmuş gibi davranarak hezimet riskine ilerlemek arasında kalmış gibi. Aynı anda hem iktidarın yaşadığı sorunların temel nedeni, hem de devam edebilmesinin yegane enstrümanı olmanın kaçınılmaz çelişkisi bu. Yazının başında da işaret ettiğim gibi karar vermek için biraz erken ama ilk işaretler, Erdoğan’ın 23 Haziran sonuçlarına, yapılan hatalar üzerinden değil -hem kendisi, hem de iktidar için- kaybedilen güç açısından bakmaya yatkın olduğu yolunda. Bu yüzden, sert geçecek hesaplaşmayı kamuya açık bir gösteri haline getirmekten kaçınacağı anlaşılıyor. Hatayı kabul etmekle, güç kaybına razı olmak arasındaki seçimde de, net bir tutumdan bir süre daha uzak kalmaya niyetli görünüyor. Yani yine çare olmayan cevaplara hazırlanıyor. Galiba seçmen mesajında tam idrak edilmeyen taraf da bu.
Yazarlar
-
Taha AkyolTürk-Rus-Çin ittifakı? 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERBolsonaro’nun tarihi mahkûmiyeti 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDemokrasinin içerideki ve dışarıdaki dinamikleri 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayÇin yoksulluk tuzağından nasıl çıktı? 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTektonik Kırılmalar: Liberalizmin Tasfiyesi ve Müslümanlar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZCHP’liler için bir seçimlik başarı mı, Türkiye’nin demokratik dönüşüm mü? 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUMuhalefet farkında mı? 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKültürel hegemoni savaşı: Türkiye’ye bak, Amerika’nın geleceğini gör 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞUR“Bize bir ömür daha lazım…” 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖzgür Özel ve siyasi drama… 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanTopunuz bir İspanya Başbakanı kadar olamadınız... 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciKalıcı fakirlik ve pahalılık 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRCHP’ye kayyım davasında AK Parti’nin eli var diyen yok ki… 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUDünyayı çılgınlar yönetiyor; akıllı olmak gerek… 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENYeni Diyanet İşleri Başkanı 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluZeytine ağıt 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunStalin ‘Huzur Türklükte’ demiş! Cidden mi? 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBaşkan’ın bütün akbabaları aşkına 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTeflon siyaset 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu Ergilİç Sömürge: Gücün İçeriye Yöneldiği Karanlık Düzen 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRAltın ve boksit madenleri, elektrik, kahveci… Yeni bir el koyma mı geliyor? 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANTürkiye kötüye gidiyorsa AKP’nin oyu neden yüzde 30 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “Al sana misilleme”… 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEskinin Öldüğü, Yeninin Henüz Doğmadığı Bir Dönem.. 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞ“BACASIZ SANAYİ” ALARM VERİYOR… 15.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluHukuksuzluktan daha pahalı bir nesne yok 15.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNSınırsız küstahlığın sınırları; acziyetin sınırsızlığı 15.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANGerilimle yönetmek ya da gerilimi yönetmek 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKKıyamet saatini durdurmak 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalCharlie Kirk cinayeti ve ‘radikal sol’ 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’nin diğer dertleri… 10.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUTürkiye’nin Kürt Sorununu çözecek yaklaşım neden Suriye’de uygulanmasın? 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞGürsel Tekin konusunun pek konuşulmayan tarafı 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'nin umudu eğitim: Cumhuriyet’in en önemli başarısı, bugün sınav usulsüzlüğü ve fırsat eşitsi 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞCassandra Çığlığı* 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKParti kapatma! Kayyum veya emanetçi ata yeter… 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezHangisi doğru? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇKudüs, ey Kudüs! 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
17.08.2025
17.08.2025
17.08.2025
21.07.2025
6.07.2025
30.06.2025
27.05.2025
6.04.2025
23.02.2025
16.02.2025