Kemal CAN
31 Mart ve 23 Haziran’a kimse sınırları belirli bir yerel seçim olarak bakmadı. En yerel yaklaşımlar bile arka planda Türkiye’nin genel siyasetiyle ilişkilendirildi, herkes hesaplarını buna göre yaptı. İktidar, defalarca yaptığı gibi konuyu yine bir güç referandumu ve kimlik yoklaması olarak ele aldı. Muhalefet kampanyasını yerel önceliklerle kursa da, asıl olarak iktidarı geriletmenin imkanı olarak değerlendirdi. Seçimin en görünmez aktörleri, yalıtılmaya çalışılan kesimleri asıl belirleyici haline geldi. Seçmen çoğu aktörü aşan bir derinlikte reaksiyon verdi. Bu yaklaşımların doğal uzantısı olarak, seçimlerden önce de, seçimden sonra da yapılan yorumların ağırlığı, kimin kazandığından çok, kimin ne kaybettiğiyle ilgili. İktidar kaybetmediğini kanıtlamaya, göstermeye çalışıyor; muhalefet kaybettirebildiğini tescil ettirmek gayretinde.
Sürecin en büyük kaybedeni, 2017 referandumu sonrasında iyice belirginleşen, siyaseti tek kazananlı bir müsabakaya indirgeme anlayışı. 24 Haziran 2018’de yeni sistemin kurallarını kabul ederek, o kurallarla girilen yarışta muhalefet kaybetmiş, “adam kazanmıştı”. 31 Mart’ta ise, bu zeminin dışına çıkarak kampanya yürütebilen muhalefet, işlemeyen sistemini zorlamaktan başka çaresi kalmamış iktidara kaybettirdi. Kurulmak istenen sistemi kabul eden oyuncu çıkmayınca iktidarın yetersiz kaldığı ortaya çıktı. Geri döndürülemeyecek bir durum olduğu düşünülen yüzde 51 ile her şeyin alındığı tablo, hem niceliksel, hem niteliksel anlamda çöktü. İktidar bloku artık yüzde 51’i garanti edemiyor ve zaten ikna olmamış kendi seçmeni itirazını iyice yüksek sesle ve açıktan gösteriyor.
2017 referandumu, seçmenin önemli bir kısmının çoğunlukçu siyaset, aşırı merkezileşmiş (kişiselleşmiş) iktidar tasarımlarına pek ikna olmadığının işaretlerini vermişti. Aradan geçen iki yılı aşkın sürede, bu “sistem” değişikliğinin iddia ettiği hiçbir vaadi yerine getiremediği gibi, süreklileşmiş krizler ürettiği açıkça görüldü. Ne tutulamayan güçlü Türkiye, ne hızlanan karar süreçleri, ne şahlanan ekonomi, ne muzaffer dış politika, ne adalet, ne refah, ne huzur. “Beni seçin ne enflasyon kalır, ne faiz” diyenler, hala şikayetten başka bir şey anlatamıyor, hala kendi sorumlulukları yerine başkalarının görevlerinden, mecburi fedakarlıklardan bahsediyor. Çıkan üç kararnameden biri öncekileri düzeltmek için kaleme alınıyor. Kurumlar, kadrolar tasfiye oluyor.
İstikrar, iktidar bloku içinde bile anlamsız bir kavrama dönüştü. Değil bürokratik hantallıktan kurtulmak, her yönetim kademesi işlemez halde. Kurumlar, kavramlar, kurallar birer birer imha ediliyor ama yerine konulanlar, iktidarın ihtiyaçlarını bile karşılamaktan aciz. Türkiye’de seçmenin alışık olduğu siyaset mekanizması işlemiyor, tabana canlılık veren devletle ilişki kanalları tamamen kapandı. Siyaset, seçmene sürekli görev emri gönderilen tek taraflı bir ilişkiye dönüştü, parti teşkilatı şamar oğlanı haline geldi. Dolayısıyla seçmende yüksek feraset, sağduyu, adalet duygusu, vicdan gibi ahlaki referanslar harekete geçmemiş olsa bile, işlerin daha iyi olmadığını ve daha iyiye gitmesi için bir neden olmadığını artık herkes görüyor. Ve bu rahatsızlığın tercihlere yansımasının engellenmesi eskisi gibi kolay değil.
İktidarın -övünmeye kalkarken- itiraf ettiği gibi, dünyadaki tek örnek olan ucube cumhurbaşkanlığı sistemi, kısa bir süre sonra “komedyenlik” kariyerine yönelmiş meczup anayasa profesörlerinden başka kimse tarafından savunulamayacak. En önemli iddiası hızlanma olan bir yönetim modelinin, iki yıl geçmesine rağmen mesele çözemeyip sorunların krize dönüşmesinin nedeni olduğunun idrak edilmesi, tartışmaların zeminini genişletecek. Koalisyonları bitireceği iddiası da, istikrarsız ittifakların yarattığı mecburiyetlerle geçersiz hale geldi. AKP içindeki yeni parti tartışmalarında, henüz çok düşük seviyede de olsa artmaya başlayan özeleştiri çıkışlarında bu temalar öne çıkıyor. “Fiili durumu yasal hale getirelim” diyerek referandumun önünü açan İttifak ortağı Bahçeli bile, erken seçimin önünü kesme açıklamasının içine “sistemin işlemeyen tarafları” tespitini ekliyor.
İktidar -artık daha zor olsa da- dışından gelen baskıyla belki baş edebilir ama bu sistemin kendisi için de siyasi, idari ve yasal bir güvence yarattığından artık hiç emin değil. 31 Mart ve 23 Haziran sonuçları, işin siyasi tarafındaki sıkıntının tahmin edilenden büyük, kontrol imkanlarının da sanıldığından daha sınırlı olduğunu gösterdi. Şimdi büyük ölçüde hasar tespiti ve kısa vade sağlanabilecek takviyelere yoğunlaşmış bir hazırlık dikkat çekiyor. Ancak yeni siyaset mimarisinin imkanlarıyla kaybettirdiklerinin kıyaslanması gereken günler çok uzakta değil. Yerel seçim deneyi, çoğunluğa dayanarak her şeyi alma zorlamasının, çoğunlukta oluşan rahatsızlık yüzünden her şeyi kaybetme riskine dönebileceğini gösterdi. Seçimden önce, iktidarın kendi tabanını ikna etmek için kullandığı ama aynı zamanda akıllara soktuğu “güç kaybı sistem tartışmasına neden olabilir” yolundaki “tehlikeli görüş” gerçek oldu.
Eğer kulis bilgileri doğru çıkar ve yeni parti girişimleri AKP içinden grup çıkartacak kadar milletvekili kopartabilirse -“artık meclisin ne önemi var” dense de- iktidarın başının epey ağrıyacağı, muhalefetin de yasama alanından başlayarak daha fazla baskı üretebileceği söylenebilir. Kimin yönettiğiyle ilgili olmaksızın kriz üreten ve üretmesi kaçınılmaz olan sistemin tartışılması kolayca derinleştirilebilir. Fakat çok hızlı biçimde erken seçim tartışmaları açmayarak son derece akılcı davranan muhalefeti, yine de bazı tehlikelerin beklediğini görmek gerek. Yerel seçim yenilgisini yaşatan stratejinin devamı olarak, iktidara seçmenini endişelendirerek katı konsolidasyonu yenileyecek fırsatlar sağlamamak önemli. Başta CHP olmak üzere muhalefet cephesinde şimdilik bu akılcılık ve serinkanlılığın etkisi hayli belirgin. Seçim acelesi yerine, iktidarı sıkıştırmanın biraz daha devam edebileceği, şimdi düşünmesi gereken ve hamleye mecbur olanın iktidar olacağı hesaplanıyor.
Ancak, özellikle İmamoğlu’nun belediye tesislerinde içki ve karma yüzme havuzu çıkışıyla altını çizdiği bir eğilim, bazı bakış problemlerinin işaretini taşıyor. Şimdilik basit pragmatik hamleler gibi duran ve kabul edilebilir sınırları aşmamış olan bu eğilim, iktidarın yenilgisini sadece muhafazakar oy tabanındaki harekete bağlı bir siyasi aritmetik olarak görmeye yatkın. Çözülme eğilimi gösteren iktidar seçmenine “bizden size zarar gelmez” mesajını makam odasında toplu dua seremonisi ile devam ettirmek, aktör ve kimlik öncelikli siyaseti geri çağırma riski taşıyor. Oy blokları arasındaki kaymayı kimlik özelliklerini veya sembolleri öne çıkartarak devam ettirmeye çalışmak, daha derin değişim tartışmalarını gölgeleyebilir. Elbette, hala önemli tedirginlikleri olabilecek seçmen gruplarını temasa açık tutmak önemli, rövanşist tatmin arayışları da lüzumsuz. Ama iktidarın oy kaybetmesinin nedeni havuzları karmaya çevirmesi veya dua etmeyi unutması değildi. Muhalefete yönelen teveccühün de, sadece ön yargıları kıran, tedirginliği dağıtan çıkışlarla açıklanması pek isabetli değil. İkna edici kalıcı seçenek olmanın yolu, yapısal sorunu kimlik alanının dışına taşımaktan geçiyor.
Yazarlar
-
Taha AkyolTürk-Rus-Çin ittifakı? 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERBolsonaro’nun tarihi mahkûmiyeti 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDemokrasinin içerideki ve dışarıdaki dinamikleri 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayÇin yoksulluk tuzağından nasıl çıktı? 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTektonik Kırılmalar: Liberalizmin Tasfiyesi ve Müslümanlar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZCHP’liler için bir seçimlik başarı mı, Türkiye’nin demokratik dönüşüm mü? 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUMuhalefet farkında mı? 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKültürel hegemoni savaşı: Türkiye’ye bak, Amerika’nın geleceğini gör 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞUR“Bize bir ömür daha lazım…” 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖzgür Özel ve siyasi drama… 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanTopunuz bir İspanya Başbakanı kadar olamadınız... 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciKalıcı fakirlik ve pahalılık 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRCHP’ye kayyım davasında AK Parti’nin eli var diyen yok ki… 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUDünyayı çılgınlar yönetiyor; akıllı olmak gerek… 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENYeni Diyanet İşleri Başkanı 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluZeytine ağıt 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunStalin ‘Huzur Türklükte’ demiş! Cidden mi? 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBaşkan’ın bütün akbabaları aşkına 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTeflon siyaset 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu Ergilİç Sömürge: Gücün İçeriye Yöneldiği Karanlık Düzen 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRAltın ve boksit madenleri, elektrik, kahveci… Yeni bir el koyma mı geliyor? 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANTürkiye kötüye gidiyorsa AKP’nin oyu neden yüzde 30 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “Al sana misilleme”… 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEskinin Öldüğü, Yeninin Henüz Doğmadığı Bir Dönem.. 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞ“BACASIZ SANAYİ” ALARM VERİYOR… 15.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluHukuksuzluktan daha pahalı bir nesne yok 15.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNSınırsız küstahlığın sınırları; acziyetin sınırsızlığı 15.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANGerilimle yönetmek ya da gerilimi yönetmek 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKKıyamet saatini durdurmak 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalCharlie Kirk cinayeti ve ‘radikal sol’ 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’nin diğer dertleri… 10.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUTürkiye’nin Kürt Sorununu çözecek yaklaşım neden Suriye’de uygulanmasın? 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞGürsel Tekin konusunun pek konuşulmayan tarafı 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'nin umudu eğitim: Cumhuriyet’in en önemli başarısı, bugün sınav usulsüzlüğü ve fırsat eşitsi 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞCassandra Çığlığı* 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKParti kapatma! Kayyum veya emanetçi ata yeter… 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezHangisi doğru? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇKudüs, ey Kudüs! 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
17.08.2025
17.08.2025
17.08.2025
21.07.2025
6.07.2025
30.06.2025
27.05.2025
6.04.2025
23.02.2025
16.02.2025