Kemal CAN
Bir önceki “Siyasette değişen ve değişmeyen” yazımda, haklı tarafları olmakla birlikte aşırı geniş kullanıldığı için içeriği epey boşaltılmış “değişmezlik” ezberinden söz etmiştim. Hiçbir şeyin değişmediği, değişmesinin beklenmemesi gerektiği yolundaki katı inanışın, henüz belirgin bir sonuca dönüşmemiş bazı gelişmelerin –değişimlerin- üzerini örtebildiğinden bahsetmiştim. Bir tabloyu uzunca bir süre değişmiyor gibi göstermek mümkün ama arkasındaki devinim bir şekilde devam ediyor. Şimdilerde değişmezliğin kanıtı olarak ileri sürülen sayısal tablonun, aslında ancak önemli değişimlerle devam ettirildiği görülüyor. Değişmezlik görüntüsü ancak yüksek maliyetli değişiklerle sürdürülüyor. Bugün de yine bu meseleyle bağlı bir başka siyasi tartışma ezberinden bahsedelim: İnsanların ekonomi veya geçim derdi dışındaki meselelerle pek ilgilenmedikleri, etkilenmedikleri iddiası. Bu iddia da hem araştırma verileriyle hem hayatın pratikleriyle defalarca doğrulanmış bazı gerçeklere dayanıyor. Fakat abartılmış her hakikatte olduğu gibi bir ezbere dönüştüğünde önemli detaylar gözlerden kaçıyor.
Türkiye uzunca bir süredir ekonomik ve siyasi tıkanmayı, süreklileşmiş yapısal krizler halinde yaşıyor. Bu krizlerden olumsuz etkilenmesi beklenen iktidar ise, bu tablonun görünürlüğünü engellemek yerine sonuçlarını kontrol etmekle yetiniyor. Zorluklara rağmen durumun sürdürülebilir olduğunu göstermek veya küçük “iyileşmeleri” başarı gibi sunmak için krizlerin -kontrollü biçimde- görünür kalmasını tercih ediyor. Bu çerçevede, iktidarın “sorunlar konuşulmasın diye gündem değiştirmeye çalıştığı” iddiası da pek gerçekçi değil. Bütün araştırmalarda seçmenlerin ekonomik sıkıntılara duyarlılığının giderek arttığı görülüyor. Krizin yapısal ve muhtemelen uzun sürecek etkilerinin yarattığı kalıcı kırılmaların işaretleri var. Ancak bu duyarlılık ve kırılmaların, “tatmin edici” oy değişimlerine dönüşmediği inancı da hâlâ sapasağlam duruyor. Muhalefetteki bu tatminsizlik, aşma yollarını tartışmak yerine mevcut duruma “açıklayıcı” gerekçeler imal etmeye yöneliyor. Ekonomik sorunların “gündem değiştirmekle” aşıldığı fikri bir tarafta, adalet, özgürlük taleplerinin ve sistem, anayasa tartışmalarının fazla soyut kaldığı iddiası diğer tarafta.
“Sizce Türkiye’nin en önemli sorunu nedir?” Bu anket sorularına verilen cevaplara bakılınca, soyut sayılabilecek başlıkların alt sıralarda yer bulabildiği ortada. Fakat bazı sorunların doğrudan gündem başlığı haline gelmiyor olması, bir değiştiricilik değeri olmadığı anlamına gelmiyor. Nitekim aynı anketlerdeki başka veriler ve çapraz karşılaştırmalar, seçmendeki sorun algısının, ifade ettiklerinden daha geniş bir alana yayıldığını gösteriyor. Adını koymamakla veya alternatifini görememekle birlikte, sorunların kaynağı hakkında da vatandaşın sanılandan daha “ileri gittiğini” gösteren işaretler mevcut. Galiba iktidarın kendisi için en hayati hatası da bu göstergeleri tam okuyamıyor veya yeterince önemsemiyor olması. Geçtiğimiz günlerde TOBB Üniversitesi Rektörü Güven Sak’ın ekonomiyle ilgili olarak yaptığı bir sosyal medya paylaşımındaki cümle şöyleydi: “Sürdürülemez olan sürdürülebildiği son noktaya kadar herkese hep sürdürülebilirmiş gibi gelir. Hep öyle olmuştur.” Bu cümleyi iktidarın kendisi için ürettiği ve kabul ettirmeye çalıştığı siyasi krize uygulamak da mümkün. Değişmezliği ve sürdürülebilirliği garanti altına almak için oluşturulmuş sistem zorlaması, ekonomik krizin etkilerinden çok daha sarsıcı olmaya aday.
Son zamanlarda farklı farklı alanlarda, birbiriyle hiç alakası yokmuş gibi görünen peş peşe vakalar yaşandı: Öğretmenler Günü’nde oturuşunu beğenmediği konuğu azarlayan vali. Avukatların etek boyunu ölçen hakim, kız öğrencilerin pantolon boyunu ölçen okul müdürü. Otizmli öğrencileri kovdurmayı seçim vaadine çevirmiş muhtar. Kendisini görüp ayağa kalkmayan çalışana tuvalet nöbeti yazan belediye başkan yardımcısı. Şoförünü bölüm sekreteri atayan rektör. Diktirdiği özel üniformayla gezip kendisine selam durulmasını isteyen veya seçilmişlere saygısını kaybetmiş olduğunu her fırsatta gösteren bakanlar. Başkanı olduğu meclis grubunun çıkardığı yasayı veto eden cumhurbaşkanını alkışlama mecburiyeti. Bütün bunlar, yerleşikleşmiş bir olağanüstülüğün üzerine oturan iktidar aklının, yukarıdan aşağıya doğru nasıl yayılmaya başladığını gösteriyor. Memleketin ve orada yaşayan herkesin amiri gibi davranan muktedir profili, en küçük güç ve iktidar alanı için rol model haline geliyor. Olağanüstülüğe yaslanan, keyfi, şahsileşmiş, otoriterleşmiş iktidar pratikleri, basit bir öykünme sınırını aşan yaygınlığa ulaşıyor. Daha önemlisi giderek daha çok böyle algılanıyor.
İktidar açısından gündemi doldurması zararsız bulunan, hatta müdahale ederek puan toplanabilecek fırsatlar olarak görülen bu olayların, en az ekonomik kriz kadar –belki daha fazla- etkili olabilecek sonuçları var. Çünkü her benzeşme, yaşanışı ve algılanışı açısından beklenmedik etkiler yaratıyor. Bir takım yerel yöneticiler, mikro iktidar odakları, gücü tabana taşırken yaptıklarıyla, iktidarın görünümünü de biçimlendiriyor. Bugün sistem ve anayasa tartışmaları başlığının çok yüksek rağbet görmüyor gibi görünmesine karşılık, “başkanlık sistemine destekte” dramatik bir gerileme ölçülüyor olması önemli bir gösterge. Ortalama seçmen, başkanlık sisteminin hayatına getirdiği sorunları, sadece politikaların hangi süreçle belirlendiği üzerinden değil, o sistemin kendisiyle temas eden uç aktörleri üzerinden değerlendiriyor. Kibri, keyfiliği, fütursuzluğu, ölçüsüzlüğü daha alt temsilcilerden takip ediyor, somutlaştırıyor. “Baca filtresi” veya başka türden uygulama sorunlarının en tepeden müdahalelerle çözülmesi de kısa vadede merkezileşmenin fazileti olarak pazarlansa da, orta vadede “sorunun asıl adresi” fikrini besliyor. Soyut başlık gibi görünenler, ete kemiğe bürünüyor. Belki bu nedenle, iktidarın “millet ilgilenmiyor” diyerek önemsiz gördüğü alanlar muhalefet için sanılandan daha verimli olabilir.
Yazarlar
-
Taha AkyolTürk-Rus-Çin ittifakı? 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERBolsonaro’nun tarihi mahkûmiyeti 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDemokrasinin içerideki ve dışarıdaki dinamikleri 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayÇin yoksulluk tuzağından nasıl çıktı? 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTektonik Kırılmalar: Liberalizmin Tasfiyesi ve Müslümanlar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZCHP’liler için bir seçimlik başarı mı, Türkiye’nin demokratik dönüşüm mü? 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUMuhalefet farkında mı? 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKültürel hegemoni savaşı: Türkiye’ye bak, Amerika’nın geleceğini gör 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞUR“Bize bir ömür daha lazım…” 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖzgür Özel ve siyasi drama… 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanTopunuz bir İspanya Başbakanı kadar olamadınız... 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciKalıcı fakirlik ve pahalılık 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRCHP’ye kayyım davasında AK Parti’nin eli var diyen yok ki… 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUDünyayı çılgınlar yönetiyor; akıllı olmak gerek… 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENYeni Diyanet İşleri Başkanı 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluZeytine ağıt 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunStalin ‘Huzur Türklükte’ demiş! Cidden mi? 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBaşkan’ın bütün akbabaları aşkına 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTeflon siyaset 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu Ergilİç Sömürge: Gücün İçeriye Yöneldiği Karanlık Düzen 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRAltın ve boksit madenleri, elektrik, kahveci… Yeni bir el koyma mı geliyor? 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANTürkiye kötüye gidiyorsa AKP’nin oyu neden yüzde 30 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “Al sana misilleme”… 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEskinin Öldüğü, Yeninin Henüz Doğmadığı Bir Dönem.. 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞ“BACASIZ SANAYİ” ALARM VERİYOR… 15.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluHukuksuzluktan daha pahalı bir nesne yok 15.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNSınırsız küstahlığın sınırları; acziyetin sınırsızlığı 15.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANGerilimle yönetmek ya da gerilimi yönetmek 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKKıyamet saatini durdurmak 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalCharlie Kirk cinayeti ve ‘radikal sol’ 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’nin diğer dertleri… 10.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUTürkiye’nin Kürt Sorununu çözecek yaklaşım neden Suriye’de uygulanmasın? 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞGürsel Tekin konusunun pek konuşulmayan tarafı 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'nin umudu eğitim: Cumhuriyet’in en önemli başarısı, bugün sınav usulsüzlüğü ve fırsat eşitsi 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞCassandra Çığlığı* 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKParti kapatma! Kayyum veya emanetçi ata yeter… 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezHangisi doğru? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇKudüs, ey Kudüs! 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
17.08.2025
17.08.2025
17.08.2025
21.07.2025
6.07.2025
30.06.2025
27.05.2025
6.04.2025
23.02.2025
16.02.2025