Kemal CAN
“Çok acayip zamanlar, sürekli olağanüstü dönem, koyu karanlık günler”. İçinden geçtiğimiz bu koridorun isimlendirmesi için uygun sıfat bulmakta ciddi sıkıntı çekiliyor. Yaşananların can yakıcı, asap bozucu tarafları öyle bir çeşitlilik gösteriyor ki, hangi tarafının “ön yüz” olduğunu belirlemek güç. Muhtemelen bugünler geçip gittiğinde, dönemin isimlendirmesi, bu seçenek bolluğu yüzünden zor olmaya devam edecek. Geçmişte de zengin isimlendirmelerle anılan böyle tarihsel dönemler yaşanmıştı. Satırlarca süren İspanyolca isimler gibi seriler ortaya çıkmıştı. Gelecek zamanlarda bugüne dair kalabalık isim listesindekilerden birinin, “post truth”a paralel “mahcubiyetle” ilgili olacağına eminim. Hakikatin imhasının, utanmayı geride bırakması mümkün olamazdı zaten.
Yaklaşık bir buçuk sene önce bu köşede “Utanma duygusu geri gelir mi?” diye bir yazı yazmıştım. Şöyle başlıyordu; “utanma, en yaygın kullanımıyla, özel bir nedene bağlı bir üzüntü türü olarak tanımlanıyor: ‘Onursuz sayılacak veya gülünç olacak bir duruma düşmekten üzüntü duyma, mahcup olma’ (TDK). Çekinme karşılığı olarak kullanılan yan anlamı bir kenara bırakırsak, asıl anlamı bir duyguyu işaret ediyor. Diğer insanlardan yansıyan -yansıyacağı varsayılan- olumsuz bakışlara dair bir üzüntü. Bazen de tamamen kendine yakıştıramama hali.” Mahcup olmamak ise, insanların kendilerine yakıştırdıkları halin açık bir itirafı aslında.
O yazıda, Sırrı Süreyya Önder’in Meclis kürsüsünden söylediği bir söze atıf vardı: Önder, “Allah utandırmasın diye edilen dualar kabul edilmiş ve utanma duygusu tamamen kaybedilmiş” diyordu. Aylar geçti yüz kızartıcı, mahcup edici bir sürü şey tekrar tekrar yaşandı. Hatta öyle çok şey oldu ki, bu yazıdan bir yıl sonra “Utanma duygusu geri gelir mi?-2” diye yeni bir yazı yazmak zorunda kaldım. Ancak mahcubiyetten kaçınmanın, insanların kendine dair bir duygu olması dışında, sosyal-siyasal bir pozisyon haline geldiğini de deneyimledik. Sorumluluk almayarak mahcup olmama, artık resmi bir pozisyona dönüştü. Hatta ne olduğu tam anlaşılamayan torba yasalar veya kararnameler yığını içinde gözden kaçan bir düzenlemeyle tamamen kaldırılmış da olabilir.
Mahcubiyet ile sorumluluk arasında son derece açık bir bağ var. Birilerinin hakkınızda olumsuz bakışlarına neden olacak bir durum ortaya çıkması için, öncelikle bu olaydan sorumlu tutulmanız lazım. Mahcup olmanız için de, sorumlu olduğunuzu veya en azından tutulabileceğinizi kabul etmeniz gerekir. Aksi durumda ya utanılacak şeylerin tanımını değiştirerek ya sorumluluğu reddederek ya da doğrudan mahcubiyeti lüzumsuz sayarak bu durumdan sıyrılabilirsiniz. Galiba bütün aşamalar birer birer geçildi ve artık son aşamaya gelindi. Yapılanın yasal veya ahlaki kriterlerle tartılabilir olmaktan çıktığı, hatta buna yeltenmenin suç sayılabildiği bir aşamaya geçildi.
Mesela geçtiğimiz günlerde RTÜK başkanı Ebubekir Şahin, Halkbank yönetim kurulu üyesi olarak aldığı ikinci maaş için, “hem yasal hem etik” diyordu. “Yasal” olduğu iddiasını, aksi bir kısıtlama olmaması şeklinde anlayabiliriz, haklı da olabilir. Ancak “etik” olduğu değerlendirmesi, söz konusu eylemin kriterlerini bizzat belirleme yetkisini kendisine atamış olmasından geliyor. Zaten bu kriter belirleme yetkisini, göreviyle ilgili alanda da şöyle tarif ediyor: “Muhalefet televizyonda sınırsız biçimde muhalefet yapmak istiyor. Bunun bir sınırı var, aşamazsın.” Yani kendisi için “etik” standartları, başkaları için sınırları belirleme yetkisine haiz olduğundan gayet emin. Böyle bir yetki ve sınır tarifine bağlı sorumluluk algısının da, kime göre (kime karşı) olacağı da çok açık.
Sorumluluk meselesi açısından bir başka çarpıcı örnek, Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’dan geldi. Daha önce salgın önlemleri açısından epey utandırıcı sahnelerin gündemde tutulmasının yararlı olmadığını söylemiş olan Koca, “Salgının üçüncü pikinde kontrolden çıkmasının sorumluluğu seksen dört milyonundur” dedi. Sorumluluk almamaktan yola çıkıp, sorumluluk atama aşamasına geçişin çok çarpıcı bir örneği. Ancak bu tutumda bir tutarlılık ve şeffaflık olduğunu da kabul etmek gerekir. Çünkü pandeminin en başında, bu konudaki sorumluluğun hem korunma hem baş etme anlamında vatandaşın üzerine bırakılacağı gayet açık biçimde ortaya konulmuştu: “En önemli silahımız hasta olmamak” ve “öncelik çarkların dönmesi”.
Türkiye’de bir süredir aşırı merkezileşmiş ve sınırsız yetkilerle donatılmış iktidarın sorunları hakkında konuşuluyor. Sistem, bu merkezi otorite için mutlak bir sorumsuzluk alanı da çizmiş durumda. Meydanlarda “sorumlusu benim ben” denilen her konuda, karar vericinin adresi veriliyor, hesabını verecek olanın değil. Her türlü denetimden azade iktidarın, uluslararası sözleşmeler dahil her konuda kendi başına karar alabileceği, “yasal bir hakikat” olarak öne sürülüyor. Üstelik bunu, devreden çıkartılan meclisin kamu hukuku profesörü titri taşıyan başkanı söylüyor. Şimdi ise yeni bir aşamaya geçilmiş görünüyor: “128 milyar nerede” sorusundan Cumhurbaşkanı’na hakaret iması çıkartılması, sorumluluk fikrinin akıldan geçirilmesine bile yasak getirmeyi deniyor.
İktidarın her şeye yetkili ve her şeyden sorumsuz olması iddiasının yanına, sorumlu olabileceği fikrinin yasaklanması geliyor. Sıraladığımız örneklerle bakıldığında, kurulan yönetim modelinin –hızla yukarıdan aşağıya doğru yayılan– kurumsallaşmış bir sorumsuzluk inşa ettiğini görebiliyoruz. İmal edilen kurumsal sorumsuzluk aşamaları şöyle ilerliyor: Yetkini kendin tarif et, gerekirse kendini denetimsiz alanların başına ata, “yaptımsa yapabiliyorum demektir” de. Sonra her türlü sorumluluğu kendinden uzakta tut, sorumlu tutulamayacağını söyle, başkalarının sorumlu olduğunu iddia et. Sonuçta sorumluluk imasında bulunmayı akıldan geçirmeyi, doğrudan sorumluluk iddiasında bulunulmasa bile bir sorumlu bulunması fikrini bile tehlikeli bir niyet olarak suç haline getir. Peki eli vicdana koyup düşününce, bu durumdan kimi sorumlu tutmak gerek, mahcup olması gereken kimdir, 84 milyonun bir günahı yok mudur?
Yazarlar
-
Taha AkyolTürk-Rus-Çin ittifakı? 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERBolsonaro’nun tarihi mahkûmiyeti 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDemokrasinin içerideki ve dışarıdaki dinamikleri 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayÇin yoksulluk tuzağından nasıl çıktı? 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTektonik Kırılmalar: Liberalizmin Tasfiyesi ve Müslümanlar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZCHP’liler için bir seçimlik başarı mı, Türkiye’nin demokratik dönüşüm mü? 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUMuhalefet farkında mı? 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKültürel hegemoni savaşı: Türkiye’ye bak, Amerika’nın geleceğini gör 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞUR“Bize bir ömür daha lazım…” 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖzgür Özel ve siyasi drama… 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanTopunuz bir İspanya Başbakanı kadar olamadınız... 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciKalıcı fakirlik ve pahalılık 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRCHP’ye kayyım davasında AK Parti’nin eli var diyen yok ki… 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUDünyayı çılgınlar yönetiyor; akıllı olmak gerek… 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENYeni Diyanet İşleri Başkanı 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluZeytine ağıt 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunStalin ‘Huzur Türklükte’ demiş! Cidden mi? 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBaşkan’ın bütün akbabaları aşkına 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTeflon siyaset 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu Ergilİç Sömürge: Gücün İçeriye Yöneldiği Karanlık Düzen 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRAltın ve boksit madenleri, elektrik, kahveci… Yeni bir el koyma mı geliyor? 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANTürkiye kötüye gidiyorsa AKP’nin oyu neden yüzde 30 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “Al sana misilleme”… 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEskinin Öldüğü, Yeninin Henüz Doğmadığı Bir Dönem.. 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞ“BACASIZ SANAYİ” ALARM VERİYOR… 15.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluHukuksuzluktan daha pahalı bir nesne yok 15.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNSınırsız küstahlığın sınırları; acziyetin sınırsızlığı 15.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANGerilimle yönetmek ya da gerilimi yönetmek 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKKıyamet saatini durdurmak 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalCharlie Kirk cinayeti ve ‘radikal sol’ 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’nin diğer dertleri… 10.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUTürkiye’nin Kürt Sorununu çözecek yaklaşım neden Suriye’de uygulanmasın? 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞGürsel Tekin konusunun pek konuşulmayan tarafı 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'nin umudu eğitim: Cumhuriyet’in en önemli başarısı, bugün sınav usulsüzlüğü ve fırsat eşitsi 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞCassandra Çığlığı* 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKParti kapatma! Kayyum veya emanetçi ata yeter… 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezHangisi doğru? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇKudüs, ey Kudüs! 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
17.08.2025
17.08.2025
17.08.2025
21.07.2025
6.07.2025
30.06.2025
27.05.2025
6.04.2025
23.02.2025
16.02.2025