Kemal CAN
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “helallik istemesi”, muhalefet liderlerinin erken seçim çağrılarını ateşledi. Bu haftanın grup konuşmalarında, basın açıklamalarında, halkla temaslarda, “iktidarın sonunun geldiği” teması çokça işlendi. Sosyal medyadan ateşlenen, “sandıkta helalleşelim” çağrısı sık sık tekrar edildi. Muhtemelen muhalefet önümüzdeki dönemde de “seçim baskısını” artıracak. Diğer yandan muhalefet cephesinde temas trafiği de hızlanmış durumda. Yoğun gündem hareketliliği arasında yeterince dikkat çekmese bile açık ve kapalı –bazen dolaylı– irtibatın sürekli hale geldiği görülüyor. İttifak ihtiyacı, bu konuda liderlerin esneme çabası ve inadı daha açık ifade ediliyor. “Başarı” ihtimali büyüdükçe moral denge de değişiyor.
İktidarın köpürtmelerine, kışkırtmalarına, yandaş kanallarda –bazı “muhalefet” sözcülerinden alınan provokatif laflar eşliğinde– yapılan sabit oturumlara rağmen, muhalefetin birlikte durma kararlılığı fazla etkilenmiyor hatta pekişiyor. Alerjik reaksiyonlar, bütün gayretlere rağmen fazla etkili olamıyor, bazen alevlense bile çabuk yatışıyor. Buna karşılık, anketlerdeki iktidar aleyhine “sıkıntı” da büyüyor. Bir süre önce, Erdoğan’ın kişisel desteğiyle boy ölçüşebilecek aday bulunamazken, şimdi “arkadan kopup gelen” çeşitli adayların birer birer Erdoğan’ın önüne geçtiğini gösteren araştırmalara rastlanıyor. “Erdoğan’ a karşı kim kazanır” tartışması, yerini “kimin kazanması daha iyi” sorusuna bırakmış gibi.
Bu resmin, bu resim karşısında iktidarın yaşadığı bocalama ve çaresizliğin, muhalefet cephesinde yüksek bir özgüven yarattığı ortada. Bu yüzden, güçlü bir ihtimal olarak beliren “zafer” için yapılması gerekenler, asla yapılmaması gerekenler konusunda çok canlı –zaman zaman agresifleşen– tartışmalar yaşanıyor. Aday isimlerinden ittifak seçeneklerine kadar çeşitli taktik alıştırmalar yapılıyor. Siyasi aritmetikte dengenin kolay değişmeyeceği düşünüldüğü için, acilen sonuç alınabilecek bir sandık hesaplaşması hevesi çok yüksek. Bu aciliyet hissi ve “kazadan korunma” ihtiyacı, “eşiği bir geçelim, sonrasına bakarız” düşüncesini iyice öne çıkartıyor. Tersini ima edenlerden pek hoşlanılmıyor.
İki üç haftadır, iktidarın önce memleketi, sonra tabanını şimdi ise bizzat kendisini içine soktuğu karmaşık dertler karşısındaki çuvallamasını yazıyorum. Artık her seviyede kendisini gösteren, her zaviyeden açıkça görülen bir kriz tablosuyla karşı karşıyayız. İktidarın hem seçmen desteği hem yönetme kabiliyeti üzerinde yıkıcı kayıplar yaşadığı bariz. İktidar çevrelerinde zaman zaman panik havasına ulaşan bir tedirginlik yayılıyor. Bunun geriye döndürülebilir eşiği aşıp aşmadığı tartışılsa bile, ağır hasarın kalıcı olacağı ortada. Bunlarla baş etmek için ortaya konulan savunma stratejilerinin, iletişim kazalarını geçip skandallara dönüştüğünü de ibretle izliyoruz.
Muhalefet kendine pay çıkartsa bile, bu tablonun büyük ölçüde iktidarın “başarısı” olduğu açık. Gerilime dayalı olağanüstülük, giderek koyulaşan otoriterlik ve kalıcı bir sistem değişikliğiyle yaratılmak istenen güvence, kimse için gerçekleşmiş değil. Vaat edilenlerin –umut edilenlerin– hiçbiri olmadığı gibi, giderek ağırlaşan ve artık ölüm kalım mücadelesi düzeyine varmış sorunlar, bir yığına dönüşüyor. İktidar, salgın ve salgın yönetimi performansıyla “ötekiler” kadar kendi yüzde ellisiyle de hızlı bir yabancılaşma sürecine ilerliyor. Yaratılan eşitsizlik alanının ayrıcalıklıları küçüldükçe kavga da kopma da derinleşiyor. Taban çözülüyor, tavan içine doğru çöküyor. Bu tablonun giderek siyasi aritmetiğe daha fazla yansıması, bunun da “değişim” ihtimalini güçlendirmesi kaçınılmaz.
Muhalefet açısından en ciddi paradoks, işte tam da bu noktada ortaya çıkıyor. İktidarı değiştirmeyi mümkün kılacak, en azından bunun daha güçlü bir ihtimal olarak belirmesine neden olan koşullar ile buna verilecek cevapların hazır edilememesi gibi önemli bir açmaz var. Muhalefete iktidar yolu en hazırlıksız ve en zorlanacağı güzergahta açılıyor. İktidarı değiştirmek için, “ondan sonrası” hakkında konuşma ihtiyacı önemli bir başlık. İttifak veya ittifakların asgari ortaklık zeminini tehlikeye atmayacak bir ortalamada tutmak diğer bir mesele. İktidarın kullandığı olağanüstülük ve kimlik zorlamalarına direnç geliştirmenin kolay bir formülü de yok. Muhalefet sandığından daha fazla şeyi kanıtlamak zorunda; birlikte durabileceğini, kazanabileceğini ve sonra da yapabileceğini.
Muhalefet açısından ana eksen, parlamenter sisteme geri dönüş ve bütün sorunların kaynağı olan ucube başkanlık sisteminden kurtulma hedefi. Risksiz ve kolay bir ortaklık zemini gibi duruyor ama bazı gerekleri var. Tek adamlığa alternatif olmak için, aday seçiminden başlayarak Erdoğan’a denk karizmatik bir başkanlık iddiasının uzağında durması gerekiyor. Bir anlamda, olağanüstü yetkileri kullanmaktan özellikle kaçınacak bir aday ve sonrasında da böyle bir performans önermek zorunda. Ancak ekonomiden dış politikaya, hukuk sisteminden bürokrasiye kadar çok geniş bir alanda birikmiş sorunlar ve bunlarla ilgili acil çözüm bekleyen kalabalıklar var.
Bu durumda, iktidarın sonunu getirecek olan sorunlar yumağı, muhalefetin de önünü tıkayan engel olarak kalmaya devam edebilir. Tek adama yaslanan keyfilik düzeni çözüm ürütemiyor hatta sorun yaratmaya devam ediyor ama karşısına konulan alternatif de, “sonra bakarız” demekten ileri gidemiyorsa, seçmen belirsizlikten kaçarken kararsızlığa yuvarlanıyor. Hep sonraya randevu vererek idare eden iktidar karşısında, yine sonrayı beklemeyi öneren muhalefet seçeneği anketlerdeki potansiyeli sandığa taşıyamayabilir. 2018’deki seçimde “ekonomik kriz geliyor” korkusunu avantaja çevirmeyi deneyen iktidar, birlikte duramayan muhalefeti, “Erdoğan’ı göndermekten” başka söz bulamaz olarak da gösterebilmişti. Muhalefet ittifakının hızlı bir erken seçim baskısı yaratırken ortak program oluşturmasındaki güçlük de ortada.
Muhalefetin, “daha sonraya” bırakarak nispeten rahatlamış göründüğü bir başka mesele, bir arada durma becerisi. Büyük ölçüde muhalefet liderlerinin elinden çıkmış ciddi bir sonuç bu. Üstelik iktidarın yüksek enerji harcayarak bozma gayretlerine rağmen sürdü. Son zamanlarda taraflar –yine özellikle liderler– birbirlerinin zorunluluklarına daha fazla saygı gösterme eğilimindeler. Ancak çok zorlu koşullarda, ağır saldırı altında becerilmiş olsa bile ortak zeminin, içselleştirilmemiş ve “köprüden geçene kadar” havasından çıkamamış olması önemli. Çünkü demokratik, çoğulcu bir parlamenter sistem iddiası için, kısa vadeli bir amaç uğruna katlanılan bir ortaklık yeterli değil. Siyasi meşruiyetin ancak hukuksal sınırlarla çizilebileceği fikri, “sonraya bırakılabilecek” veya mesafe ayarlarıyla sorgulanabilecek bir mesele olamaz. Bu ertelemenin, iktidar için kaşınmaya devam edilebileceği bir imkan verdiği, hızlanan gayretlerden anlaşılıyor.
Sonrayı daha sonrayı bırakmanın sıkıntıları açısından bir başka başlık da, kimlik siyaseti ve kutuplaştırma mevzuu. Muhalefet çevrelerinde pek rağbet gören “iktidarın tuzaklarından korunma” argümanı, iyice yaklaşmış “vuslat” nedeniyle daha çok taraftar topluyor. “İktidarın bizden beklediğini yapmayıp sürpriz yapıyoruz, şaşırtıyoruz” görüşü de daha fazla alkış alıyor. Fakat 5-6 senedir, onlarca kere ve yüzlerce başlıkta tekrar edilen “şaşırtmacanın” sürpriz değeri biraz tartışmalı. Ya sürekli aynı şeyi yapacağınızı düşünerek benzer hamlelerde ısrar eden iktidarı aşırı saf buluyorsunuz ya da sizin sürprizler herkesin beklediği bir ezber haline gelmiş. Fakat bu konuda asıl önemli olan, kimlik siyaseti ve kutuplaştırma ataklarına karşı, muhalefet ittifakını bir kimlik koalisyonu gibi sunmaya kalkmak. İnsanların yerine meseleleri kimlik etiketlerinden kurtarmak daha önemli aslında. Zaten hayat bunu kendiliğinden yapıyor.
Yazarlar
-
Taha AkyolTürk-Rus-Çin ittifakı? 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERBolsonaro’nun tarihi mahkûmiyeti 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDemokrasinin içerideki ve dışarıdaki dinamikleri 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayÇin yoksulluk tuzağından nasıl çıktı? 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTektonik Kırılmalar: Liberalizmin Tasfiyesi ve Müslümanlar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZCHP’liler için bir seçimlik başarı mı, Türkiye’nin demokratik dönüşüm mü? 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUMuhalefet farkında mı? 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKültürel hegemoni savaşı: Türkiye’ye bak, Amerika’nın geleceğini gör 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞUR“Bize bir ömür daha lazım…” 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖzgür Özel ve siyasi drama… 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanTopunuz bir İspanya Başbakanı kadar olamadınız... 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciKalıcı fakirlik ve pahalılık 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRCHP’ye kayyım davasında AK Parti’nin eli var diyen yok ki… 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUDünyayı çılgınlar yönetiyor; akıllı olmak gerek… 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENYeni Diyanet İşleri Başkanı 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluZeytine ağıt 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunStalin ‘Huzur Türklükte’ demiş! Cidden mi? 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBaşkan’ın bütün akbabaları aşkına 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTeflon siyaset 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu Ergilİç Sömürge: Gücün İçeriye Yöneldiği Karanlık Düzen 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRAltın ve boksit madenleri, elektrik, kahveci… Yeni bir el koyma mı geliyor? 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANTürkiye kötüye gidiyorsa AKP’nin oyu neden yüzde 30 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “Al sana misilleme”… 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEskinin Öldüğü, Yeninin Henüz Doğmadığı Bir Dönem.. 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞ“BACASIZ SANAYİ” ALARM VERİYOR… 15.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluHukuksuzluktan daha pahalı bir nesne yok 15.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNSınırsız küstahlığın sınırları; acziyetin sınırsızlığı 15.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANGerilimle yönetmek ya da gerilimi yönetmek 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKKıyamet saatini durdurmak 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalCharlie Kirk cinayeti ve ‘radikal sol’ 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’nin diğer dertleri… 10.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUTürkiye’nin Kürt Sorununu çözecek yaklaşım neden Suriye’de uygulanmasın? 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞGürsel Tekin konusunun pek konuşulmayan tarafı 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'nin umudu eğitim: Cumhuriyet’in en önemli başarısı, bugün sınav usulsüzlüğü ve fırsat eşitsi 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞCassandra Çığlığı* 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKParti kapatma! Kayyum veya emanetçi ata yeter… 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezHangisi doğru? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇKudüs, ey Kudüs! 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
17.08.2025
17.08.2025
17.08.2025
21.07.2025
6.07.2025
30.06.2025
27.05.2025
6.04.2025
23.02.2025
16.02.2025