Ahmet TAŞGETİREN
Bir iftar sonrası. Mikrofonu Hoca’ya verdiler. Şunları söyledi Hoca:
- Yakında bir roman okudum. Bir mahkumun firar öyküsünü anlatıyor. Cezaevi okyanus içinde bir adada. Mahkum firar planları yapıyor. Birkaç kere de firar denemesinde bulunuyor.
Son denemede, hücre arkadaşı ile birlikte kendisine verilen hindistan cevizlerinden bir sal yapıyor. Ve adanın kıyısında otururken orada med - cezir (Gel-Git) gerçekleştiğine tanık oluyor. Düşünüyor ki med, yani suların yükseldiği sırada sal ile denize açılırsa cezir, yani suların geri çekilmesi sırasında da okyanusa açılmak mümkün olur.
Ve bir med-cezir günü planını uygulamaya karar veriyor. Firar arkadaşı ile birlikte gerçekten okyanus açıklarına doğru savruluyorlar.
Sonra git git uzaktan kara görünüyor. Yaklaşıyorlar. Ama tam da o sırada cezir zamanı ve sular kıyıdan çekilmiş. Sal ile kıyı arasında 200 metrelik bir boşluk var. Ama bu boşluk bataklık halinde. Acaba ne yapmalı? En kritik soru bu. Kahramanımız “Bekleyelim, diyor, med-cezir yeniden başlar, biz de sular yükseldiğinde karaya çıkarız.”
Ama arkadaşının sabrı tükeniyor. “200 metrelik bir mesafe, ne olacak ki, yüzer geçerim oraya” diyor. Uyarıları dinlemiyor ve suya atlıyor. Ama su su değil, bataklık. Kısa süre içinde balçığın içine gömülüp gidiyor. Kahramanımız ise akşam gerçekleşen med sırasında kıyıya ulaşıyor.”
Hoca bunu anlattı ve sözü bitirdi. Başka bir şey söylemedi.
Hoca kim?
Hayreddin Karaman.
Şimdi iftar sofrasında anlatılanın kıymet-i harbiyesi birdenbire değişti mi? Bir iftar sofrasında neden anlatılır bu hikaye?
Hoca’ya “Bunu yazımda anlatırım hocam” dedim, olurunu aldım.
Önce bir hatırlatma yapalım. Bu
olay, bildik bir hikaye. Hayreddin Hoca, adını vermeden, bildiğimiz Kelebek romanını (ki filmi de defalarca yayınlanmıştır) özetledi bize.
Evet, neden anlattı Hayreddin Hoca bu hikayeyi? Ya da hikayenin bu yönünü?
Pek açık ki, hikayenin en dramatik yönü, bataklığa atlamakta odaklanıyor. Adadaki hücreden kurtul, okyanusu bir sal üzerinde aş, ama tam kıyıya yaklaşmışken, yani özgürlükle ve hayatla kucaklaşmaya ramak kalmışken kurtuluş diye bataklığa atla.
Yaşanan azap çok korkunç hiç şüphesiz.
Bir an önce kurtulma duygusu çok yaman hiç şüphesiz.
Ama verilen bütün mücadelenin bir bataklıkta heba olması da çok dramatik.
Şunu söyleyeyim:
Hoca bunu islami manada ilmi çalışmalar yapılan bir ortamda anlattı. Yani düşünen, İslam dünyasının geleceğine ilişkin kafa yoran, dertleri-davaları olan ve çoğu genç insanların iştirak ettiği bir ortamda anlattı.
Acaba şunu mu demek istedi:
- İslam dünyası 100 yıllık bir parantezin içine alınmıştı. Müslümanlar olarak kendi yurtlarımızda yaşadıklarımız sistem yapılanmaları itibariyle, yönetim kadroları itibariyle, bir hücre mahkûmundan farksız. Öz yurdumuzda garip, öz yurdumuzda parya gibi muamele gördük.
Şimdi bir küresel med-cezir ortamında kurtuluş ümidi doğdu. Okyanusa açıldık. Tunus’tan, Mısır’dan, Filistin’den, Bosna’dan, Asya’dan, Türkiye’den.
Evet Türkiye’den...
Kıyı ile aramızdaki mesafe ne kadar?
Aradaki mesafede yer alan şey yüzülerek geçilecek bir nesne mi, bataklık mı?
Küresel med-cezir ne durumda?
Mısır’da olan biten ne? Suriye’de, Irak’ta olan biten ne? Yüz yıllık parantezi aşma mücadelemiz hangi safhada? Gannuşi ve Tunus Müslümanlarının yürürkenki tereddütleri ne anlama geliyor?
Hayreddin Hoca’nın bir mücadele insanı olduğunu biliyorum. Yaşananlar içindeki ümidi gördüğünü de tahmin edebiliyorum. Ama sanki “Aman ha!” der gibi hissettim onun bu paylaşımını...
Merhum Üstad Necip Fazıl Kısakürek, “Bizler bir buzdağını hohlaya hohlaya erittik ama şimdi de ortalık bataklığa döndü” demişti. İslam dünyasındaki buzdağını eritmek ve sonuçta ortalığın bataklığa dönüşmemesini sağlamak çok daha çetin bir projelendirmeyi gerekli kılıyor. Ben Hoca’nın paylaşımını çok anlamlı buldum, anlamlı bulunmasını temenni ettiğim için de sizlerle paylaşmayı tercih ettim.
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
13.11.2025
11.11.2025
9.11.2025
7.11.2025
6.11.2025
4.11.2025
31.10.2025
30.10.2025
28.10.2025
26.10.2025