Ahmet TAŞGETİREN
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 13 Kasım’da Amerika’ya gitmesi sorun olma özelliğini koruyor.
İlişiğine malum teröristin mektubu eklenerek gönderilen çok kötü ifadesinin bile yetersiz kaldığı mektuptan sonra…O mektubun, izzet-i nefsine son derece düşkün olan Erdoğan’ın iç dünyasında fırtınalar estirdiğini tahmin etmek zor değil. Başka türlüsü, eşyanın tabiatına aykırı olurdu.
Belli ki Cumhurbaşkanı o mektuba gerektiği tarzda cevap vermek isterdi. Bana göre “Cevabı Barış Pınarı’nı başlatarak verdik” sözü de öncelikle Cumhurbaşkanı’nı “kesmeyecek” bir cevaptır.
Nitekim mektubu Washington’a götüreceğini ve Trump’a iade edeceğini ifade etme gereği duymuştur. Mektuba eklenen malum teröristin mektubu ile birlikte.
İktidara yakın medyanın “Amerika’ya gidecek olma”yı içeriye kabul ettirme noktasında gösterdiği çaba problemli bir dil üretiyor. “Amerika’da Trump’tan başka iletişim kanalı kalmadı, o yüzden mektubu öne çıkarıp o kanalı da kapatmak diplomatik akılla bağdaşmaz” yaklaşımı, altında ne yazık ki bir “mecburiyet duygusu”nu barındırıyor. Mesela Mehmet Barlas şunu yazdı: “Cumhurbaşkanı Erdoğan her koldan saldıran Türkiye karşıtı Amerikalı çevrelere karşı tutunacak tek dal olan Trump’ı yok saymanın, akılcılığa ne kadar uygun olacağını çok iyi hesaplıyor.” (6 Kasım 2019, Sabah)
Muhtemel ki şunu biliyoruz: Mektubu geldiği anda iade edebilseydik, bugün Trump’la görüşme bu tür savunmalara gerek kalmaksızın yapılabilirdi. Mektubun gelme ve kabul süreci nasıl oldu, acaba bir refleks gecikmesi mi yaşandı?
Ama sanki “Trump’tır ne yapsa yeridir” tarzı bir “Trump değerlendirmesi” ondan gelen çirkinlikleri bir şekilde tolere etme psikolojisi oluşturuyor. Şöyle düşünüyorum: Mesela böyle bir mektup Macron’dan gelseydi de sayın Cumhurbaşkanı’nın tavrı yine böyle mi olurdu? Olmazdı değil mi?
O zaman Trump’ın mektubunu değerlendirirken kimi zihni süreçleri işletiyor olmamız gerekiyor:
-Bunlardan birisi, Trump’ı öyle bir mektup yazmaya iten saiki okurken nasıl bir değerlendirme yaptığımız konusu. Trump söz konusu mektuptaki hakaret ifadelerini neden koymuş olabilir mektuba? Dengesiz kişiliği sebebiyle mi? Amerikan iç kamuoyunu “Bakın işte onları aşağılıyorum” diye teskin etmek için mi? Suriye’de sattığı Kürtlerin gönlünü almak için mi? Bunların hangisi tolere edilebilir?
-Bir diğer mesele, Trump “Ben ne dersem diyeyim Erdoğan bana gelecek” tarzında bir değerlendirme mi yapmıştır? “Türkiye Amerika’yı kaybetmeyi göze alamaz” yaklaşımı mı? Böyle bir yaklaşımı tolere edebilir miyiz?
-Türkiye konusunda çıldırmış bir Amerikan kamuoyu içinde Trump’ın herkesten farklı bir tavır sergilemesi şüphesiz dikkate alınacak bir durumdur. Yani Trump da “Türkiye ile ilişkiyi vazgeçilmez” kabul edebilir. Garip ama süper gücün çılgınlıkları ile bilinen bu Başkanı, Türkiye söz konusu olduğunda ABD’nin diğer tüm kurullarının çılgınlığını dizginlemek gibi bir işe soyunmuş olabilir. Ancak burada da “Neden peki o çirkin mektubu yazma gereği duydu?” sorusu akla geliyor. Yani Amerika’da Türkiye’nin hakkı teslim edilirken bile böyle döve döve teslim etmek gibi bir çılgınlık mı revaçta?
Her neyse?
13 Kasım’da Washington gezisi gerçekleşse bile, Amerika ile ilişkimiz sağlıklı değil, hatta normal değil. Başkanla tatlı – ekşi, ama diğer tüm kurumlarla sancılı.
Geçen Mehmet Barlas sordu: “ABD ile Türkiye arasındaki problemleri çözmeye Trump’ın gücü yetecek mi?” (7 Kasım 2019, Sabah)
Bu, yabana atılmayacak bir soru. Çünkü Amerika’da Türkiye konusunda Trump’ın etki alanının ötesinde çok kötü bir süreç işliyor. Adeta tüm Amerika ile değil, Başkan’la konuşarak iş bitirebileceğimizi düşünüyoruz. İşin bu noktaya gelmesi Amerika’daki yönetim çatlamasının ürünü mü, yoksa Ortadoğu’daki gelişmelerin karmakarışıklığı Türkiye - Amerika ilişkilerini böylesine bir türbülansın içine mi sürüklemiştir? Biz de gidişattan memnun değiliz, Amerika da, buna karşılık biz de ilişkiyi bitirmek istemiyoruz Amerika da, ve ortaya absürd ilişkiler çıkıyor.
Amerika ile bütün ilişkilerin masaya yatırıldığı bir zemin… Ne Trump’tan öyle çirkin bir mektup, ne Temsilciler Meclisi’nden rezil kararlar, ne bölgede Türkiye karşıtı hesapların içinde olmak vs… dost muyuz, düşman mıyız, müttefik miyiz, neyiz? Tek tweette bile bir yığın çarpıklıkları dünyaya sunan Trump’la ilişki pamuk ipliğine bağlı bir ilişki, bunu biliyoruz.
Yani karşımızda sağlıklı iletişim kurulabilir birisi var mı, önce ondan emin olmalı değil miyiz? Önce Trump neyin garantisini verir, bilmek durumunda değil miyiz?
Bütün bunların yanında Trump’ın masasına konacak bir “Bağdadi dosyası” belki en çarpıcı gelişme olacaktır. Bağdadi’nin eşi, gelini vs’den alınan bilgilerle… Türkiye’nin o dosyaya sahip olması gerçekten çok önemli bir farklılık oluşturuyor.
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUAnayasa engeli olduğu halde yeniden seçilmek isteyen başkan ne yapar? 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTefessüh… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet Berkanİktidar ülkeyi yönetebiliyor mu ki? Tek kişi ne kadar yönetebilirse o kadar işte… 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit Akçay2025’in kalanı nasıl geçecek? 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBüyük Aldatmaca: Popülizmin (Halkçılığın) Yolsuzluk Ve Eşitsizlik Konusundaki Yalanları 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNESiyasî kimlikler panayırı kapandı 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRKÜRT ULUSAL BİRLİK KONFERANSI 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKİktidarın soğuk matematiği 23.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
17.07.2025
13.07.2025
11.07.2025
9.07.2025
29.06.2025
10.06.2025
5.06.2025
22.05.2025
18.05.2025
13.05.2025