Alper GÖRMÜŞ
Türkiye’deki dört temel siyasi yönelimi (muhafazakârlık, laiklik, milliyetçilik, Kürtlük) temsil eden partilere ideolojik güdülerle oy verenlerin tercihleri kolay kolay değişmiyor. Bunların dışında bir de pragmatik tercihlerle (hizmet, yatırımlar, projeler vb.) oy veren ‘siyasetsiz’ seçmenler var.
İdeolojik seçmenlerin kabaca yüzde 25’i AK Parti’nin (muhafazakârlar), yüzde 25’i CHP’nin (laikler), yüzde 15’i MHP ve İyi Parti’nin (milliyetçiler), yüzde 10’u da HDP’nin (Kürtler) tabanında yer alıyor. Kalan yüzde 25’lik küme ise duruma göre oylarını pragmatik gerekçelerle şu ya da bu partiye veren siyasetsiz seçmenlerden oluşuyor.
Bu tablonun da gösterdiği gibi hiçbir parti sadece kendi çekirdek seçmeninin oylarını toplayarak iktidar olamaz; iktidar olmak için siyasetsiz seçmenlerin oylarının kahir ekseriyetini de alabilmek gerekir.
Şöyle de diyebiliriz: Sadece kendi çekirdek seçmenini memnun edecek bir söylem ve programla seçimlere giren bir partinin Türkiye’de iktidar olma şansı yoktur.
AK Parti’nin 2002 seçimlerindeki şaşırtıcı başarısı, bu gerçeği idrak etmesinin ve onun gereğini yerine getirmesinin bir sonucuydu.
2002 seçimlerinde AK Parti’ye sırf Müslüman kimlikli bir parti olduğu gerekçesiyle, yani ideolojik gerekçeyle oy verenlerin oranı yüzde 15’i geçmiyordu. Bunun böyle olduğunu anlayabilmek için, AK Parti’nin içinden çıktığı Milli Görüş çizgisindeki partilerin son seçimlerdeki oylarına bakmak yeter. AK Parti, 2002 seçimlerindeki yüzde 34’lük oy oranına siyasetsiz seçmenlere de hitap edebildiği için ulaşabildi.
AK Parti ile çekirdek seçmen arasındaki zımni anlaşma
Fakat siyasetsiz seçmenleri etkileyebilecek bir program ve söylem, ister istemez tabandaki ideolojik seçmenlerin duymak istediklerini duymamayı kabul etmelerini gerektirir. Peki AK Parti nasıl bir çizgi izledi de, ideolojik seçmenlerinin ihtiyaç duyduğu söylemi terk ettiği halde onların oylarının da tamamını alabildi.
Siyasi kampanya konusunda kanaatimce Türkiye’deki en orijinal ve etkili fikirlerin sahibi olan Ateş İlyas Başsoy, AK Parti Neden Kazanır, CHP Neden Kaybeder başlıklı kitabında bu işin sırrını (da) anlatır.
Başsoy’a göre, seçimlerde -AK Parti hariç- bütün partiler kendi ‘çekirdek’lerinin ideolojik ihtiyaçlarını giderecek kampanyalar yürütüyor, sonunda da sadece kendi ‘çekirdek’ tabanlarının oylarını alıyorlar. Oysa yapmaları gereken şey, kendi çekirdek tabanlarını, partinin bütün enerjisini ‘siyasetsiz’ seçmenlerin oyunu almaya harcamasının gereğine ikna etmektir. AK Parti çekirdeği, seçimi kazanıp iktidar olabilmek için bunun kaçınılmaz olduğunu kabul eden ve gereğini yapan bir kitledir.
Ateş İlyas Başsoy’a göre, AK Parti liderliği ile partinin ideolojik (çekirdek) seçmenleri arasında baştan beri ‘zımni’ bir anlaşma vardı ve bu nedenle, seçmen, partisinin söylemini onların yüreklerini soğutacak ideolojik bir çerçevede oluşturmamasını makul karşılıyor, homurdanmıyordu.
CHP’nin çekirdek seçmeni ve liderliğin çaresizliği
Yıllar önce kaleme aldığım Deniz Baykal portresinin ana teması (ki o zaman Cumhuriyet Halk Partisi’nin genel başkanıydı), tipik bir CHP lideri olarak Baykal’ın CHP tabanı karşısındaki köşeye sıkışmışlığı idi.
Fark ettiğim şey kabaca şöyle bir şeydi: CHP çağdaş bir sosyal demokrat parti olma iddiasındaydı, fakat onun çekirdek seçmeni liderinden sadece laikliğin, cumhuriyet değerlerinin, üniter devletin elden gittiğine dair negatif, savunmacı sözler duymak istiyor, ötesini gereksiz buluyordu. Baykal döneminde bu mesele o kadar böyleydi ki, yerine Kılıçdaroğlu gelip de ekonomik ve sosyal alanlarda birtakım öneriler geliştirdiğinde, bu hamle gazete ve televizyonlarda önemli bir yenilik olarak haberleştirildi.
Baykal’a dönersek... CHP lideri aslında tam da çekirdek seçmeninin istediği tarzda, onların yüreklerini soğutacak tarzda konuşuyordu. Fakat problem şuradaydı ki, böyle bir söylemle iktidar olmak mümkün değildi.
Ne var ki bu gerçek, CHP’ye iktidar yolunu açamadığı için Baykal’ın CHP’nin çekirdek seçmeni tarafından taşlanmasını engelleyemiyordu.
Bu da bir tür ikiyüzlülüktü aslında. Ne âlâ! Bir siyasi liderden iktidarı imkânsız kılacak bir dille konuşmasını iste, o da bunu layığıyla yapsın ve iktidar her seferinde biraz daha uzaklaşırken sen ona demediğini bırakma!
Bu filmin sonu; mecburiyetten...
İktidar olmaya yetmediği halde, CHP’de bu söylemin çok uzun yıllar boyunca varlığını devam ettirebilmesinin birkaç önemli nedeni vardı.
Birincisi: CHP’nin çekirdek seçmeni, uzun yıllar boyunca partisinin sandıkta yenilse bile başka mekanizmalarla aslında iktidar olmaya devam ettiğine inandı. Kültürel iktidar kendisindeydi, ‘kurumlar’ da zaten AK Parti iktidar olsa bile muktedir olmasına izin vermezdi... Eh, bu durumda CHP’nin çekirdek seçmenine yüreğini soğutacak bir siyasi söylem yeterdi; yıllarca yetti de.
İkincisi: İlk birkaç seçimin ‘tuhaf’ sonuçları bu kesim tarafından ‘arızi’ bir durum olarak algılandı. AK Parti konjonktürün geçici olarak iktidar yaptığı bir partiydi. Bu koşullar değişince, ‘dinciler’ hariç ona oy veren olmayacaktı. Eh, bu durumda (da) CHP’nin çekirdek seçmenine yüreğini soğutacak bir siyasi söylem yeterdi; yıllarca yetti de.
Ne var ki zaman geçtikçe beklentilerin hiçbiri gerçekleşemedi. ‘Kurumlar’ kendisinden beklenen müdahaleleri gerçekleştiremedikleri gibi seçimlerde beklenen gerileme de bir türlü gelmedi.
CHP’nin çekirdek seçmeni, yavaş yavaş bekleyerek bir sonuç alınamayacağını, seçimlerde yüzde 20-25 donmuşluğunun bir şekilde kırılıp yüzde 40-45’lere ulaşmaktan başka bir çarenin olmadığını idrak etmeye başladı.
Bu idrak süreci, Türkiye’nin başkanlık sistemine geçmesinden ve iktidar için yüzde 51’in şart olmasından sonra hızlandı.
CHP’nin çekirdek seçmeni artık iktidar için sadece laiklere seslenen ve onların yüreğini soğutacak tarzda konuşan liderlerin yetmeyeceğine inanıyor ve gönülsüz de olsa, liderlerinin seçim kazandıracak yeni bir söyleme geçmelerine razı oluyor; o söylem, eskisi gibi yüreklerini soğutamasa da...
Muharrem İnce’nin Kürtlerle ve muhafazakârlarla ilgili olarak, taban tepkisinden hiç korkmadan hayli radikal bir söylem tutturabilmesi, biraz da tabandaki bu mecburi kavrayıştan kaynaklanıyor.
Yazarlar
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları




























Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
21.07.2025
14.07.2025
23.06.2025
19.06.2025
17.06.2025
8.06.2025
1.06.2025
11.05.2025
8.05.2025
4.05.2025