Alper GÖRMÜŞ
Kimse yerinden zıplamasın; sadece bir kuşkuyu dile getiriyorum ve soru soruyorum.
Zıplayan zıplasın, bir şey daha var: Ben, Sevag’ın cinayet olma ihtimali giderek büyüyen ölümünün, yurtiçinde ve yurtdışında Ermenilere yönelik bir dizi provokatif faaliyetin ilk halkası olabileceğine dair kuşkulara da sahibim...
Biliyorsunuz, Sevag Şahin Balıkçı, askerliğini yaptığı Batman Kozlu’da, profili Ogün Samast’a,Yasin Hayal’e yakın bir arkadaşı tarafından 24 Nisan 2011’de (yani 1915 Büyük Felaketi’nin sembolik başlangıç tarihinde) silahla öldürülmüştü. O günden sonra, Sevag’ın ölümünün başta ilan edildiği gibi bir “kaza” değil bir cinayet olduğunu düşündürtecek çok ciddi gelişmeler oldu; “delil”niteliğindeki bu gelişmeleri “Sevag için adalet” girişimi izliyor.
İddiamın ikinci bölümü için aynı şeyi söyleyemem: Yani, bu bir nefret cinayetiyse, bunun Ermenilere yönelik bir dizi provokatif faaliyetin işaret fişeği olabileceğine dair herhangi bir delile sahip değilim. Bunu sadece, Ergenekon’un eylem stratejisinin analizinden yola çıkarak öne sürüyorum.
İzninizle önce, tekinsiz tahminimi dayandırdığım analizi paylaşayım sizlerle...
Zihniyet yaşıyorsa teşkilat da canlıdır!
Vesayet rejiminin bittiği, devlet içindeki karanlık bölgelerin deşifre edildiği yönündeki naif ve iyi niyetli açıklamalar; Uludere olayı ve MİT’in denetlenemeyen bölümünün muhtemel haltlarına dair ciddi kuşkularla birlikte tuz buz oldu. İyi de oldu. Bu sayede, a) iktidar partisinin“devleti ele geçirerek kendini sağlama alma” taktiğinin geçersizliği ortaya çıktı, b) Ergenekon zihniyetinin devletteki ve toplumdaki varlığı devam ettikçe, Ergenekon’un teşkilat yapısının da canlılığını koruduğu anlaşıldı (ya da inşallah anlaşılmıştır).
Bu gelişmeler olmasaydı, belki yazının bundan sonrasını “Ergenekon mu kaldı kardeşim”istihzasıyla karşılayanlar çıkabilirdi; şimdi, zaten baştan beri “fasa fiso bunlar” çizgisinden hiç sapmamışların dışında böyle diyeceklerin sayısının ihmal edilecek kadar az olacağını düşünüyorum.
Biliyorsunuz, ben, Ergenekon’un devletteki gücü ve etkisi azaldıkça, bir başka deyişle Ergenekon’un teşkilat yapısı zayıfladıkça, paradoksal biçimde Ergenekon zihniyetinin taşlaştığını ve kendisini konsolide ettiğini savunuyorum.
Sebebi açık: Türkiye’de Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti) ile onun temsil ettiği toplumsal kesimleri “baş düşman” olarak algılayan geniş kesimler var ve bunlar, çok uzun bir zamandan beri “baş düşman”ı kim geriletirse geriletsin yöntemini sorgulamama anlayışlarıyla, Ergenekoncu-darbeci zihniyetle duygu birliği içinde hareket ediyorlar.
Bu kesimlerin bir özelliği de, iktidar partisinin seçimlerde yenilebileceğine dair inançlarını kaybetmiş olmaları... Bu durumda, AK Parti’yi hal’etmede yegâne imkân olarak gördükleri Ergenekoncu-darbeci örgütlenmeleri “baş düşman”a karşı ittifak edilebilecek güçler olarak değerlendiriyorlar. Eh, doğal olarak da Ergenekoncu-darbeci örgütlenmelerin teşkilat yapısının zayıflaması bu kesimlerdeki umutsuzluğu ve öfkeyi artırarak, onların mevcut zihniyet kalıplarına daha fazla sarılmalarına yol açıyor.
Ergenekon’un Batılı kulaklara yönelik faaliyetleri
Ergenekoncu-darbeci zihniyet, çok uzun bir süredir gayet haklı ve isabetli bir teşhisle oklarını“şeriatçı”, “irticacı”, “İslamcı” gibi korkutucu sıfatlarla tanımladığı toplumsal kesimlere ve onların siyasi temsilcilerine yöneltiyor; çünkü kendisinin gerçek mezar kazıcılarının onlar olduğunu biliyor.
Ergenekonculuk, kendisini geriletmeye çalışan siyasi, ekonomik ve toplumsal güçlerle mücadeleyi onları “düşmanlaştırarak” yürütüyor ve bu strateji doğrultusunda her dönem için yeni korku nesneleri üretiyor.
Ergenekonculuğun korku üretim faaliyetinin bir bölümü ise her zaman Batılı kulaklara yönelik olarak yürütülüyor...
Bu çerçevede bir dönem “Türkiye İran oluyor” kampanyası yürütüldü ve kampanyaya inandırıcılık kazandırma amacıyla çok sayıda laik aydın öldürüldü. Bu kampanyanın son ve büyük atağı Danıştay baskını oldu. Eğer bu baskın planlandığı gibi “İslamcıların tepkiyle karşıladığı türban kararını veren mahkemenin İslamcı militanlar tarafından cezalandırılması” olarak sunulabilseydi Türkiye öngörülemez bir karışıklık içine sürüklenebilirdi...
2000’lerde ise Türkiye’yi “İslamcı iktidarın zulmüne uğrayan Hıristiyan azınlıkların ve misyonerlerin cehennemi” olarak sunma kampanyası doğrultusunda Hıristiyan din adamlarına ve misyonerlere karşı vahşi saldırılarda bulunuldu.
Başta ABD’li Neo-Con’lar olmak üzere Batı’daki bütün yeminli İslam düşmanları, Türkiye’de misyonerlere karşı yürütülen kampanyayı “radikal İslam’ın yükselişi” olarak sunabilmek için yoğun bir çaba içine girdiler. İslam’ın zaten “olağan şüpheli” olması ve bir sürü derdi bulunan Batı kamuoylarının Türkiye’de nelerin olup bittiğine dair nüanslı bir algıya sahip olamaması gibi nedenlerle, plan mükemmel bir biçimde işledi.
Bütün o saldırılar, şimdi Ergenekon yargılamalarının konusu...
5 Nisan 2011’de yazdığım “2003-2007’deki anti-misyoner kampanya” başlıklı yazıyı şöyle bitirmiştim:
“Misyoner korkusu artık etkili değil ve yeniden tedavüle sokulabileceğini sanmıyorum. Fakat anladık ki, rejim, temel ve sürekli korku nesnelerinin yanı sıra geçici ve konjonktürel korku nesneleri üretme ve onları kullanma yeteneğine sahiptir. Yani, şapkadan her an yeni bir korku nesnesi çıkartabilir!”
Ergenekon’un yeni dönem kampanyası
İşte benim yeni döneme dair kuşkularım tam bu noktada başlıyor. Aklımdaki soruyu, zihnimdeki kuşkuyu sizinle de paylaşayım:
“Türkiye’deki iktidarın gerçek yüzünü, gözleri kör olmuş Batılılara göstermek için” her dönemde yeni ve etkili bir tema keşfeden Ergenekon zihniyeti, yeni dönemde neyi araçsallaştırmayı düşünebilir?
Bence sorunun cevabı çok açık, 2015’e kaç yıl kaldı? Unutmayın, o yıl seçim de var. 2015 yaklaştıkça, Batı kamuoylarındaki Ermeni hassasiyeti giderek artacak; bu süreç başladı zaten.
Peki, Türkiye’den, “Soykırım sözcüğünü telaffuz etmese ve özür dilemese bile, hiç değilse inkârdan vazgeçip acıları paylaşması” gibi bir tavır beklenirken, ülke, kurbanın yarasını bir daha kanatacak eylemlere sahne olmaya başlarsa, bunun siyasal sonuçları ne olur?
Hrant Dink’in katlinin haftasında, Nokta’nın muhabirlerinden Talin Suciyan moral bozucu bir haberle gelmişti: Türkiye’nin Ermeni yurttaşları derin bir korku algılamışlar, ülkeyi terk etmeyi ciddi ciddi düşünmeye başlamışlardı.
Haberi yaptık ama çok şükür ki bu gerçekleşmedi. Bunun nedeni, Hrant’ı uğurlamaya gelenlerin sayısının çokluğu ve “hepimiz Ermeni’yiz” sloganıyla onun şahsında Ermenilere sahip çıkılmasıydı. Fakat biliyoruz ki, “gitmeli mi” sorusu Türkiye Ermenilerinin kadim sorusudur ve Türkiye Ermenilerine bu soruyu sordurtacak bir siyasi atmosfer Ergenekon zihniyetinin “ah, keşke” diyeceği bir siyasi atmosferdir.
Fatura tabii ki hükümete çıkarılır...
Sevag Şahin Balıkçı’nın ölümünün Türkiye Ermenilerine o kadim soruyu bir kez daha sordurup sordurmadığını bilmiyorum.
İlk günlerde Sevag’ın ailesinin olayla ilgili kuşkulu noktaları zihinlerinin gerisine atmaya çalışıp “kaza bu, lütfen başka bir yerlere bağlamayın” diye çırpınması, olayın kaza değil cinayet olması durumunda Türkiye Ermenilerinin yaşayacağı travmaya işaret ediyordu bir bakıma...
Bir Ekşi Sözlük yazarı, Sevag’ın ölümü için “Birinin ölümünün kaza olmasına sevinecem neredeyse” demiş, şöyle devam etmişti: “Sırf bu bile Ermenilere haksızlık değil de nedir? İnsan, inşallah kaza sonucu ölmüştür der mi ya...”
Aile dâhil, hepimizin duygusu böyle ne yazık ki... Çünkü bu bir kaza değil de cinayetse, üzerimizdeki karanlığın biraz daha koyulaşacağını biliyoruz.
Bana gelince: Ben, bu ölümün çağrıştırdığı şeyler üzerinde düşünmeyip karanlıkta ıslık çalmayı doğru bulmayanlardanım.
Bu ölüm olmasaydı da, Ergenekonculuğun zihniyet yapısını ve eylem stratejisini gözönüne aldığımızda, önümüzdeki dönemde bizi ciddi bir “Ermeni ürkütme” kampanyasının bekliyor olabileceğini yazacaktım.
Fakat şimdi daha da endişeliyim.
Bu tekinsiz öngörü gerçekleşirse, senaryo yazarlarının faturayı (özellikle Batı’da) hükümete kesmekte hiç zorlanmayacaklarını düşünüyorum.
Meğerki hükümet, “1915’te ne oldu” sorusuna Türkiye’nin milliyetçileriyle-ulusalcılarıyla aynı cevabı vermekten vazgeçsin, meğerki Hrant Dink cinayetinin arkasındaki karanlığı aydınlatmada samimi bir çaba içine girsin...
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- Sırada Türkiye mi var?
19.06.2025 - ‘Siyasi çözüm’ Gülen cemaatinin tabanındaki ‘aidiyet suçluları’nın psikolojik travmalarına merhem olabilir mi?
17.06.2025 - “DEM, demokrasiye ihanet ediyor” korosuna karşı cesur, âdil, ahlaklı bir cevap; Özgür Özel’den…
8.06.2025 - Demokratikleşme olmadan barış mümkündür fakat bunu durmaksızın tekrar etmekte bir problem var
1.06.2025 - Vicdan duygusunun sızamadığı bir sevme biçimi olarak ultra milliyetçilik
11.05.2025 - Kürt sorunu, PKK sorunu, PKK’lılar sorunu
8.05.2025 - İrfanından nasiplenebilecek miyiz?
4.05.2025 - “Medyanın yüzde 70’inin genel yayın yönetmeni olarak devlet ve iktidar” bahsi
29.04.2025 - Müsâdeme-i efkârdan müsâdemenin doğduğu dünyanın dışından yazılmış bir kitap okudum
25.04.2025 - Sırrı Süreyya Önder: Bir önyargı parçalayıcısı…
21.04.2025
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
Genel Kurmay
1914 seferberliğinde osmanlı da osmanlı ordusuna askere alınan 300 - 500 bin arası Ermeni erkeklerinin başına ne geldi hesap verilsin. toplu mezarları nerede bu Osmanlı Ermeni şehitlerin ? kurtuluş savaşı nda ölen asker sayısı 10 bin